Ameliyatınızı Yapacak Hekimi Seçerken…


Bizi Takip Et


Esra Kazancıbaşı İle Sağlık

Hekimin ameliyat önermesi üzerine hastalar ve hasta yakınları sorular denizine demir atar:

İlaçla düzelmez mi?”

Ameliyat şart mı?”

Hemen ameliyat olmasam olur mu?”

Kendisine ya da bir yakınına cerrahi tedavi önerilen kişiyi rahatlatmak, ona güven vermek cerraha düşer. Ameliyat olmanız gerektiğini söyleyen cerrahın beden dili, ses tonu nasıldır? Özgüvenli midir? Vücut diliyle hastasına “Ben bu işi iyi bilirim. Merak etme, emin ellerdesin” diyor mudur? Hastanın ya da yakınının sorduğu her soruya bıkıp usanmadan, tatmin edici yanıtlar verebiliyor mudur? Yoksa cevapları bir belirsizliğin karanlığında yok olup gidiyor mudur?

Çoğu hasta sağlığını, canını emanet edeceği bir doktorda işte bu özellikleri arar. Ancak cerrahın bu mesajı nasıl ve ne şekilde verdiği de önemlidir. Ameliyat öncesi yapılması gereken hazırlıklar ve operasyon üstüne kısaca bir şeyler söyledikten sonra sizinle işinin bittiğini düşünüp bir sonraki randevuyu almak için hemen ayağa mı kalkıyor? Endişelerinize şefkatle mi yaklaşıyor yoksa otomobil tamircisinin duygusuzluğuyla mı konuşuyor?

Hastasını otomobil, ameliyat edeceği organları da otomobilin yedek parçaları gibi gören hekimler yok mu? Sayıları az olsa da ne yazık ki var. Kendimin ya da ailemin sağlığı söz konusu olduğunda ameliyat edeceği kişinin öğrenmek istediklerine, korkularına empatiyle ve sevgiyle yaklaşmayan duygudan yoksun bu tip cerrahlardan kesinlikle uzak dururum.

Ameliyatı yapacak doktorun cerrahisinin ne kadar iyi olduğundan emin olmam yetmez. Sahte olmayan içten bir gülümseyiş ararım. Cerrahın ses tonuna, beden diline yansıyan özgüvenini hissedebilmeyi isterim.

ANNEMİ AMELİYATA İKNA EDEN ORTOPEDİ UZMANI…

Kimi hasta hekimini bir baba ya da bir anne yerine koyar. Doktorunun önerdiklerini fazla sorgulamaz. Kimi hastalar için ise doktoruyla arasında mutlak eşitliğe dayalı bir ilişki olması ön plandadır. Bu tip hastalar “Dediğim dedik” tarzdaki hekimlerden, özellikle cerrahlardan hoşlanmaz.

Doktorundaki otoriter tutumdan etkilenen hastalardan biri de annemdir. Kırılan kolu nedeniyle gittiği iki farklı ortopedi uzmanı, ameliyattan korktuğu için 1-2 gün süre isteyen annemi cerrahi müdahaleye ikna edememişti. Anneme kendisini takip eden kalp doktorunun da bulunduğu bir başka hastanedeki ortopedi uzmanından randevu aldım. “Akşam ameliyat olacağım. Gecelik ve çamaşırlarımı getir kızım” diye hastaneden beni aradığında, telefonun öbür ucunda şaşkınlıktan donakalmıştım.

CERRAH ANNEME “GEMİNİN KAPTANI” BENİM DEYİNCE…

Evhamlı, titiz, kendini kolay kolay bir hekime teslim etmeyen, kırık koluyla ameliyatını sürekli ertelemeyi başaran annem, aynı günün akşamı ameliyat olmaya nasıl ikna olmuştu?

Çok güvendim ben doktora” dedi annem ve devam etti:

Ameliyatı yarına ertelemek istedim. Gemide bir tek kaptan olur. Kaptan benim. Bu akşam sizi ameliyat edeceğim’ diye yanıt verdi. Kendinden çok emin. Bana da çok güven verdi. Üstelik çok da güler yüzlü.”

Hastanedeki odasına ulaştığımda annemi yüzünde umut dolu bir gülümsemeyle ameliyat saatini beklerken buldum.

Sağlık konusunda takıntılarıyla, kolay hekim beğenmemesiyle tanıdığım annem gitmiş, yerine bir cerraha kendisini koşulsuz teslim eden başka bir kadın gelmişti. Taburcu olana kadar doktorunun yolunu “Kaptanım ne zaman gelecek acaba?” diye bekledi ve hastaneden çıktıktan sonra da ortopedi uzmanı arayan dostlarına kendi hekimini önerdi.

Annem örneğinde olduğu gibi, cerrah seçiminde hastanın kişisel özellikleri, beklentileri ve hekimin hastasıyla kurduğu

sagligimicin@gmail.com

Not: Bu yazı 18 Haziran 2016 tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.


İçeriği Paylaşın