Cinsellik ve Korku

Cinsellik ve Korku

Cinsellik ve Korku

Bizi Takip Et


Cinselliğin sağlıklı olarak yaşanabilmesi kişinin arzuları ve korkuları arasındaki uzlaşmaya bağlıdır. İnsanın temel dürtülerinden olan cinselliğiyle yüzleşmesinin yol açtığı korkular erken çocukluk dönemine (özellikle 3-7 yaş) rastlar. Çünkü ruhsal yapının temelleri bu dönemde atılır. Normal gelişim gösteren bir çocuk üç yaş civarında önce kendisinin, daha sonra ise çevresindeki diğer kişilerin cinsel organıyla ilgilenmeye başlar.

Çocuk bu dönemde ilk kez kız ve erkeğin cinsel organları arasında farklılık olduğunu keşfeder ve sorular sormaya başlar. Böylece kız çocuk annesinin, erkek çocuk ise babasının kendisiyle aynı cinsiyette olduğunu öğrenir. Cinsel organa dokunma çocuğun cinsel hazzı keşfetmesini sağlar. Yaşamın bundan sonraki döneminde kendi kendine cinsel hazza ulaşmayı (masturbasyonu) bu biçimde öğrenir.

Çocukların hayatlarındaki ilk sevgi ilişkisi kurdukları kişiler anne ve babaları olduğu için onları model alırlar. Kız çocuk kendi cinsiyetinde olan annesini taklit etmeye ve özdeşim kurmaya başlar. Annesi gibi kendisinin de aşk ve cinsellik yaşayacağı kişinin babası olacağını hayal eder. Erkek çocuk ise babasına yönelik benzer tutum içine girer. Kızlar babalarıyla erkekler de anneleriyle evlenme hayalleri kurmaya başlarlar. İşte bu noktada yasaklar ve kurallar sayesinde gerçeklikle yüzleşirler. Gerçek şudur: Anne/baba ile cinsel ilişki kurulamaz. Böylece hayal dünyalarından gerçekliğe adım atarlar. Anne ve babalarını cinsellik dışındaki alanlarda model almaya ve onlarla özdeşim kurmaya çalışırlar.

Hayal dünyasından gerçekliğe geçme sürecinde, yasaklar ve kuralların çocuklara iletilme biçimleri ve bu dönem yaşanılanlar çocuğun ruhsal gelişiminde önemli izler bırakır. Ebeveynin, çocuğa ağır gelen cezalandırmaları veya kuralları hiçe sayan, aşırı ayartıcı davranışları çocuğun korkularının ortaya çıkmasını tetikler. Çocuklar hayallerinin peşini kolay kolay bırakmazlar. Ruhsal yapının doğası gereği hazdan vazgeçme, ancak vazgeçilenin yerine bir başkasının konulmasıyla gerçekleşebilir.

Cinsel dürtü, yasaklarla karşılaşılan bu dönemde (3-7 yaş) oyunlar, spor etkinlikleri, okul öncesi eğitim gibi başka alanlara yönelir. Duygularını serbestçe ifade etme olanağı bulamamış, aşırı cezalandırılmış veya ayartılmış çocuk giderek dürtüleri ve bu dürtüleri nedeniyle cezalandırılacağı korkuları arasında kalır. İşte kişi için, ya gelip geçici olacak ya da hayat boyu sürecek korkuların oluşumu bu dönemde başlar. Korkular zaman içinde şekil değiştirir, cinselliği çağrıştıran herhangi bir durum, nesne veya yaşantı korku kaynağı olabilir. Yani fobiler gelişir.

Yetişkin insanda fobiler, doğrudan cinsel içerik taşıyabileceği gibi (örn., vajinismus) dolaylı biçimde cinsel dürtüleriyle bağlantılı da (iğne; asansör, tren, araba, uçak fobileri; böcek, kedi, köpek gibi hayvan fobileri) olabilir.

Bazı kişilerde izole fobiler gelişmez, ancak iç dünyalarındaki cinsel dürtüleri ve korkuları arasındaki çatışma nedeniyle cinsel işlevleri bozulur. Cinsel isteğin ketlenmesi (baştan beri varolan isteksizlik veya sonradan gelişen istek kaybı), uyarılma bozuklukları (erkekte ereksiyon sorunları, kadında vajinal ıslanmada yetersizlik), orgazm bozuklukları (erkekte erken boşalma, kadında orgazm olamama vs) ortaya çıkar.

İnsan hayatının bazı dönemlerinde, çocukluk kaynaklı cinsel korkuları yüzeye çıkar. Eski çatışmalı duyguları alevlenir. Bu dönemlerden biri de hamileliktir. Bu dönemde anne ve baba adayları psikolojik olarak bir değişim sürecine girerler. Herşeyden önce, beklentileri üzerinde düşünmeye başlarlar. Geleceğe ilişkin bir düzen değişimi yaşanacaktır. İçdünyalarında arzular ve korkular bir arada yer alır. Çocuk edinme arzusu karşısında pek çok korku ile yüzleşirler. Sorumluluk almakla ilgili korkular (bebeğin temel bakımından iyi bir gelecek hazırlamaya değin var olan sorumluluklar), eşinin sevgisini ve ilgisini kaybetmekle ilgili korku (sevgi ve ilgiyi çocukla paylaşmak zorundadır), gençliğini kaybetme korkusu (artık çocuk sahibi yetişkin bir anne-baba olacaktır), özgürlüğünü kaybetme korkusu (bireysel isteklerine sınırlama getirecektir), bu döneme ağırlığını koyan kaybetme korkularıdır. Bu korkular cinsel arzuların ketlenmesine neden olabilir. Bu korkularla başetme becerileri ve davranış şekilleri, çocukluk korkularının yoğunluğu ve çocuklukta yaşanma biçimiyle bağlantılıdır.

Kaynak: Acıbadem Hastanesi web sitesi
(www.acibadem.com.tr)


İçeriği Paylaşın