Çocuklarda Alt Islatma Sorunu Kendiliğinden Geçer mi?

Çocuklarda Alt Islatma Sorunu Kendiliğinden Geçer mi?

Çocuklarda Alt Islatma Sorunu Kendiliğinden Geçer mi?

Bizi Takip Et


En çok 5 – 8 yaş arasında görülen gece alt ıslatma sorunu hem çocuk hem de ebeveynler açısından oldukça zorlu bir süreçtir. Çocukta başarısızlık, beceriksizlik, özgüven kaybı ve utanç hissi yaratan bu durum, anne babalarda da bıkkınlığa kadar varabilir. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Merve Büyükkucak gece alt ıslatma sorununun nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı.

. Hangi durumlarda bir rahatsızlıktan söz edilebilir?
"Enürezis nocturnal olarak adlandırılan çocuklarda gece alt ıslatma, özellikle okul öncesi dönemde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Çocuğun iradesi dışında ve farkında olmadan uykuda yatağını ıslatması olarak anlaşılabilecek bu durum çocuğun gündüz ve gece idrar kontrolünü sağlayabileceği gelişimsel olgunluğa eriştiği kabul edilen 5 yaşından sonra, haftada en az 2 kere olmak üzere ve birbirini takip eden 3 ay süresince gerçekleştiğinde veya sosyal ya da akademik anlamda çocuğun yaşam kalitesini bozucu oranda sıkıntı ya da bozulmalara neden oluyorsa klinik bir tablo olarak değerlendirilir."

"ERKEK ÇOCUKLARINDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR"

. Ne kadar yaygındır?
"Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sıklıkla karşılaşılan bu sorunun 5 yaşındaki erkeklerde görülme sıklığı yüzde 7 iken aynı yaş grubundaki kız çocukların sadece yüzde 3’ünde görülmekte, 10 yaşına geldiklerinde ise erkekler için bu oran yüzde 3’e, kız çocuklar için ise yüzde 2’ye kadar düşmektedir. Genetik geçirgenliğin oldukça etkin olduğu bu tabloda, gece altını ıslatan çocukların yaklaşık yüzde 75’inin birinci dereceden akrabalarında da bu sorunun yaşantılanmış olduğu, özellikle de her iki ebeveynin kendi öykülerinde benzer bir sorunun olmasının çocukta bu tablonun ortaya çıkma olasılığını ciddi oranda arttırdığı bilinmektedir."

. Kendiliğinden düzelir mi?
"Her ne kadar bu sorunun yıllar içerisinde kendiliğinden düzelebildiği ya da ergenlikle birlikte ortadan kalkabildiğine dair çeşitli görüşler bulunsa da kendiliğinden geçmesini beklemek hem çocuk, hem de aile için devam eden bir aile içi sorun haline dönüşecek, normal dışı olan bu durumun ve ilgili sorunların inkar edilmesine sebep olacaktır. Bu nedenle zaman kaybetmeden öncelikle çocuğun alt ıslatmasına sebep olacak herhangi bir üriner sorunu olmadığından emin olmak ve bu amaçla ilgili tıbbi tetkiklerini yaptırmak önemlidir. Söz konusu durumun bir ilaç ya da medikal bir durumla bağlantılı olmadığı netleştirildikten sonraki adım sorunun psikolojik boyutlarını araştırmak olmalıdır. Kaldı ki bu durum, her koşulda bir süredir geceleri altını ıslatan bir çocukta başarısızlık, beceriksizlik, özgüven kaybı, öfke, kaygı ve utanç gibi çok çeşitli duygular uyandırabileceği gibi aynı zamanda ailesinden veya çevresinden alacağı tepkiler ya da bu sorundan ötürü yaşadığı çeşitli kısıtlamalar (ör: bir başkasının evinde kalamama vb.) sebebiyle çocuğun psikolojisini elbette ki olumsuz yönde etkileyecektir.

Çoğunlukla ailelerin ya çevrelerinde, ya bir önceki çocuklarında şahit olmaları ya da kendi çocukluklarında gece alt ıslatma deneyimleri olması sebebiyle bu durumu belirli bir süre kabullendiklerini görmekteyiz. Ancak bunun, altını ıslatan çocuk için tekrar eden bir hüsran ve sürekli bir başarısızlık hissi uyandıran bir deneyim, aile açısından ise süregelen ve zaman zaman bıkkınlık seviyesine gelebilen bir zorluk oluşturduğu da gözden kaçırılmaması gereken bir gerçektir. Bazen ebeveynler tarafından yapılan konuşmalar, açıklamalar, tehdit ya da ödül - ceza gibi yöntemlerle ortadan kalkan durumlar olabildiği gibi her türlü müdahale yöntemine direnen durumlar da olmaktadır. Uygun müdahaleler yapılmadığı noktada gece alt ıslatma probleminin ergenliğe hatta yetişkinliğe kadar uzanabilmekte olduğu da bilinmektedir."

"SARSICI VE TRAVMATİK OLAYLAR SEBEP OLABİLİR"

. Nasıl ortaya çıkar?
"Semptomların başlangıç zamanına göre “primer” ve “sekonder” enüresis olarak iki farklı gece alt ıslatma probleminden söz etmek mümkündür. Primer enüresis olarak adlandırılan ve söz konusu çocuğun tuvalet alışkanlığı alıştırmalarının başından itibaren geceleri kuru kalmayı başarabildiği bir dönemin hiç olmadığı tipinde genetik faktörler daha baskındır ve bu sorunun arkasında sinir sisteminin yeterince gelişmemesi gibi fizyolojik sebepler bulunma ihtimali oldukça yüksektir. Çoğunlukla semptomların başlangıç zamanı çocuktan çocuğa göre değişiklik gösterse de en çok rastlanan durum normal gelişen çocukların tuvalet alışkanlıklarını kazanmalarının ve uzunca bir süre kuru kalabilmeyi başarmalarının ardından belirli bir süre sonra geceleri altlarını ıslatmaya başlamaları şeklinde görülmektedir. İkincil enüresis olarak adlandırılan bu sorunun başlama zamanı genellikle 5 ila 8 yaş arasına denk gelmektedir. Böyle durumlarda en sık görülen tetikleyicinin çocuk tarafından yaşantılanan üzücü, sarsıcı ve travmatik bir olay olduğu söylenebilir ki terapötik müdahaleye en rahatlıkla yanıt alabildiğimiz durumlar bunlardır.

İkincil enüresise baktığımızda, aniden ortaya çıkan ve üzücü bir olayla tetiklenen alt ıslatmaların başında çocuğun bir kayıp yaşaması, özellikle de kendisine tuvalet alışkanlığı kazandırma konusunda aktif rol oynayan kişiden bir sebeple ayrılması sıkça görülen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sevdiği kişiden ayrılmak ya da uzaklaşmak zorunda kalan çocuk, ki en çok bakıcı değişimleri esnasında, okula başlangıç aşamalarında, boşanma ya da ölüm vb. kayıpların sonrasında böyle durumlarla karşılaşabiliyoruz, gelişimsel anlamda daha ileri bir seviye olan tuvalet alışkanlığını bir kenara bırakarak daha çocuksu, gelişimsel olarak daha erken bir döneme dair olan bir davranışı sergilemeye başlar. Yani, gelişimsel olarak edindiği kademede bir adım geriler. Çocuk bu kayıpla ve kaybın yarattığı yoğun duygularla baş edebilme konusunda desteklendiğinde ve diğer sevgi ve ilgi kaynaklarına güvenli bir şekilde yönelebildiğinde bu semptomların yavaş yavaş ortadan kalktığı görülebilmektedir.

Benzer şekilde bu semptomun zaman zaman kardeş doğumundan hemen sonra da ortaya çıkabildiğini görmekteyiz. Aileye yeni bir bebeğin gelmesiyle birlikte ister istemez ebeveynlerinin, özellikle de annenin ilgi ve sevgisinin kardeşine yoğunlaştığını gören büyük çocuk tıpkı küçük kardeşi gibi yeniden annesinden yakın bir ilgi görebileceğine inandığı alt ıslatma davranışına geri dönebilir. Özellikle de küçük yaştaki ilk çocukların annenin ilgi ve bakımını alabilmek adına kirli kalmak gerektiğine dair yanlış yorumlar geliştirebilmesi muhtemeldir. Böylelikle tıpkı kardeşinin altı temizlendiğinde gözlemlediği gibi annesinden aynı ilgi, bakım ve sevgiyi alabilmeyi amaçlayabilir.

Gelişimsel anlamda daha önceki bir evreye geri dönerek yaşına göre daha bebeksi davranışlar sergilemeye başlayabilir. Böyle bir gerileme pekâlâ annenin sevgi ve ilgisini yoğun bir şekilde geri kazanmaya dair bir uğraş olarak yorumlanabilir. Eğer söz konusu çocuk bu kıskançlık duyguları ile başa çıkma konusunda yeterince desteklenemez, onun bu duygusal ihtiyacı ebeveynleri tarafından doğru yorumlanamaz ve buna müdahale edilemez ise bu semptomun ortadan kalkması oldukça uzun sürebileceği gibi bunun yanına yine yaşına göre daha bebeksi olarak kabul edilebilecek farklı birçok davranış da eklenebilir. Özellikle de bu ihtiyacın yanlış yorumlandığı ve ebeveynler tarafından kızgınlık ya da ceza ile karşılık bulduğu durumlarda bu davranışın ortadan kalkması oldukça güçleşebilir; anneye ve/veya kardeşe karşı öfke, kızgınlık ve saldırganlığa dönüşebilir."

. Ne yapmak gerekir?
"Çocuklarda gece alt ıslatmayı tetikleyen sebep her zaman bu kadar aşikâr olmayabilir; biz yetişkinlerin gözüne çok önemsiz gibi görünen herhangi bir olay, bir değişim çocuğun iç dünyasında tahminimizden çok daha önemli ve büyük bir etki yaratabilir. Buradaki uygun yaklaşım salt sorunun kaynağını bulmaya çalışmak yerine çocuğun yaşadığı duygusal zorluğu ve iç dünyasını anlamaya çalışmak ve onu bu zorlukla ilgili rahatlatabilmek olmalıdır. Yalnızca semptoma odaklanmak çocuğa anlaşılmadığını hissettirebileceği gibi, aynı zamanda bu davranışın aile üzerindeki gücünü göstererek, çocuğu davranışının devamı konusunda farkında olmadan daha da cesaretlendirebilecek bir faktör oluşturabilir. Tüm bunlar aslında söz konusu çocuğun hem yaşından hem de duygusal gelişiminin tam olarak olgunlaşmamasından ötürü dile getiremediği, söze dökemediği duygularını farklı bir düzlemde, davranışsal olarak sergilemesi anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi dürtü kontrolü ile duygusal gelişim ve duyguların kontrolü gelişimsel anlamda bir paralellik içerir. Duygusal ifadenin en sağlıklı yolunun söz aracılığıyla olduğunu bilerek böyle önemli bir dönemde bu sorunu yaşayan çocukların duygusal gelişimlerine destek olmanın çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada meseleye hem aileyi hem de çocuğu rahatlatacak ve ortadan kalkması gereken bir davranış problemi olarak bakmak yerine çocuğun duygusal gelişimine dair önemli bir müdahale ve katkı olarak bakmanın önemi tartışılmazdır. Eğer sizin çocuğunuz da benzer bir sorun yaşıyorsa, size anlatmak istediği mesajı görmezden gelmeyin. Gerekli tıbbi tetkikleri yaptırdıktan sonra mutlaka bir uzman psikologla görüşmeyi ihmal etmeyin."


İçeriği Paylaşın