Dispepsi (Şişkinlik-Gaz)

Dispepsi (Şişkinlik-Gaz)

Dispepsi (Şişkinlik-Gaz)

Bizi Takip Et


Dispepsi bir hastalık değil semptomlar topluluğudur. Dispepsi terimi gaz, şişkinlik, erken doyma, ağrı gibi şikayetleri belirtmek için kullanılır.  Konsensus konferansı (Roma II) dispepsiyi, karnın üst bölümünde hissedilen rahatsızlık hissi olarak belirlemiştir.

Tanım olarak dispepsi mide bölgesinde ağrı, hazımsızlık, şişkinlik, dolgunluk, erken doyma, bulantı, yanma, kazınma gibi üst karın semptomlarının bir veya birden fazlasını içeren kronik rahatsızlık hissidir.

Dispepsi yetişkin populasyonun yüzde 25’inde (yüzde 8-54) görülmektedir. Poliklinik başvurularının yüzde 7’si ve sindirim sistemi yakınmalarının yarısını oluşturmaktadır. Dispepsili hastaların yüzde 50’sinden fazlasında  peptik ülser, (mide ve onikiparmak barsağı ülseri) reflü, kanser gibi organik bir patoloji saptanamaz. Buna fonksiyonel=non-ülser dispepsi=ülser olmayan şişkinlik denir. Sindirim sistemi  polikliniklerine başvuran hastaların  1/4-1/3’ ünde sebep fonksiyonel dispepsidir. Hastaların yüzde 65’i 40 yaş altındadır.

Dispepsi semptomlara göre şu şekilde sınıflandırılır: Burada önemli olan hastanın kafasındaki acaba ben kansermiyim? Sorusuna,öyle olmadığını ve kesinlikle fonksiyonel dispepsinin kötü istenmeyen sonuçlara yol açmayacağını uygun şekilde izah etmektir.

•    Ülser benzeri dispepsi: İyi lokalizasyon gösteren, sıklıkla açlıkla artan ve gıda veya asit giderici şurup alımı ile hafifleyen üst karın  ağrısı
•    Dismotilite benzeri (mide barsak hareket bozukluğu) dispepsi: Hastanın mide barsak hareketlerinde koordinasyon bozukluğu vardır. Zayıf lokalizasyon gösteren, yemeklerle artan, şişkinlik, erken doyma,  bulantı ve kusma ile hissedilebilen rahatsızlık hissi


•    Reflu benzeri dispepsi: Çok belirgin olmayan heartburn (göğüste yanma) ve/ veya regürjitasyon (ağza acı su gelmesi) ile birlikte görülen karnın üst kısmında rahatsızlık veya ağrı hissi
•    Sınıflandırılamayan dispepsi (şişkinlik-gaz)

Ne yazık ki bu gruplama ile fonksiyonel dispepsi ile organik dispepsi ayırımı güvenilir bir şekilde yapılamamaktadır. Dispepsili hastaların üst sindirim sistemi değerlendirilmesinde altın standart tanı yöntemi endoskopidir (midenin ışıklı alet ile incelenmesidir).

DİSPEPSİNİN OLUŞUM ŞEKLİ

Fonksiyonel dispepsi oluşum şekli tam olarak bilinmemektedir. Bir çok psikososyal ve fizyolojik değişiklik tanımlanmakla birlikte bunların önemi tartışmalıdır:

Diyet ve çevresel faktörler:   Kahve, alkol, domates, meyveler, yağlı yiyecekler gibi diyetsel faktörler semptomları şiddetlendirebilmektedir.

Mide-barsak motilitedeki(hareketlerindeki) değişiklikler:  Hastaların yüzde 25-60’ında mide hareketlerinde bozukluklar saptanmıştır. Katı gıdaların mideden boşalımında gecikme,mide gevşemesinde bozukluk ve buna bağlı erken doyma hissi olmaktadır.

Artmış aşırı duyarlılık: Sindirim kaynaklı semptomların büyük kısmı bilinçli olarak algılanmazlar. Aşırı duyarlılığı olan kişilerde gastrik distansiyonun (genişlemenin) algılanma eşiğinde belirgin azalma olur. Bu kişilerde midede balon şişirilmesine karşı artmış cevap vardır.

H.pylori gastriti: Helikobakter pilori (Hp) denilen bakteri (mikrop) mide ve onikiparmak barsağında ülsere yol açmaktadır. Hp infeksiyonu ilk alınışta geçici olarak dispeptik (şişkinlik) yakınmalara neden olabilir. Şikayet yapıyor ise antibiyotikler ile tedavi edilmelidir.

Aerofaji (hava yutma): Aşırı hava yutma hıçkırık, geğirme, şişkinlik, karın ağrısı ve aşırı gaz çıkarmaya neden olabilir. Hızlı yemek yeme,yemek yerken hızlı konuşmak hava yutulmasına ve şişkinliğe neden olur.

Psikososyal faktörler: Hastanın semptomları sosyal ve psikolojik faktörlerle alevlenme gösterebilir. Fonksiyonel dispepsili hastalarda anksiyete (huzursuzluk), depresyon, somatiform bozukluklar (içe kapanma), panik atak gibi psikiyatrik bozukluklarda artış görülmektedir. Stres, mide barsağın hareketlerini, otonomik regülasyonu,  ağrı eşiğini etkileyerek semptomlara neden olabilir.

TEDAVİ

Genelde en önemli husus hasta ve hekim ilişkisinin iyi olmasıdır. Hastanın güven duyacağı bir ortam oluşturulmalıdır. Hastaya güven vermesi bakımından semptomların(şikayetlerin) oluş şekli hakkında bilgi verilmelidir. Kronik semptomu olan hastalarda başvurma sebebi, hastanın korkuları (kanser fobisi vb.) yaşam stresi (iş, aile, kişisel ilişkiler, okul vb.), diyetteki değişiklikler, kullanılan ilaçlar ve hastanın psikolojik durumu sorgulanmalıdır.

Yaşam şeklindeki değişiklikler: Aşırı alkol ve kahve tüketiminden kaçınılmalıdır. Küçük porsiyonlu öğünler yemek sonrası şikayetleri azaltabilir. Hastalara stres azaltıcı önlemler (egzersiz, yemeklerin düzenli olması, uyku düzeni vb.) ve uğraşlar (meditasyon, relakzasyon kürleri  vb.) önerilebilir.

İLAÇ TEDAVİSİ:
•    Antisekretuar ilaçlar: Mide asidini azaltan ilaçlar yararlı olabilir. Yanıt veren olgular aralıklı olarak, şikayetlerin olduğu  dönemlerde 2-4 hafta tedavi edilmelidir.

•    Prokinetik ajanlar (mide-barsak hareketlerini düzenleyen ilaçlar):  Bulantı şikayeti belirgin olanlarda ve postprandiyal(yemek sonrası) şişkinlik şikayetleri olan hastalarda tercih edilebilir.
•    Aşırı duyarlılığı etkileyen ilaçlar:  Antidepresanlar
•    Diğer ajanlar: Antispazmodikler antimeteorizan(gaz giderici) ajanlar, pankreatik enzim preparatlar. Bunlar spazm çözücü gaz giderici ilaçlardır.
•    Antidepresanlar: Bu ajanların etkileri psikiyatrik etkilerinden bağımsız olarak uykuyu düzeltmeleri, aşırı duyarlılığı azaltmaları sonucunda olmaktadır.

İlaç tedavisi, semptomlar yaşam tarzındaki değişikler düzeltildikten sonra da devam ediyorsa uygulanmalıdır. İlaç kombinasyonları denenebilir. Tedavi aralıklı olarak şikayetlerin arttığı dönemlerde uygulanabilir.    İnatçı dispepside(tedaviye rağmen devam eden şişkinlik-gaz) psikiyatrik destek, antidepresanlar, relakzasyon kürleri, stres tedavisi, hipnoterapi ve psikoterapi tavsiye edilebilir.

Prof. Dr. M. Murat Tuncer
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Gastroentreroloji


İçeriği Paylaşın