Doğadaki Son Çocuk…

Doğadaki Son Çocuk…

Doğadaki Son Çocuk…

Bizi Takip Et


“Günümüzün çocukları belki de  ebeveynlerinden daha kısa hayat süresine sahip ilk jenerasyon olacaklar!”

Bilimsel bir makalede bu cümleyi ilk  okuduğumda bir anne ve bir hekim olarak, hem  çok şaşırdım hem de çok üzüldüm…

Modernleşen dünyamızda çocuklar zamanlarının önemli bir kısmını iç ortamlarda yeterli fiziksel aktivite olmadan geçiriyorlar. Son yıllarda yapılan çok sayıda çalışma bu yaşam tarzının obezite, astım, vitamin D eksikliği, dikkat eksikliği sendromu  depresyon ve anksiyete, miyopi  gibi hastalıkların sıklığını arttırdığını göstermiş. Bu hastalıklardaki  artış ile çocukların yaşamında doğanın giderek daha az yer alması arasında bir ilişki var. Çocukluk çağındaki bu sağlık sorunları ne yazık ki erişkin döneme kadar uzanan akciğer, kalp ve  ruh sağlığı ile ilişkili problemlerin oluşmasına neden oluyor. Bütün bu zararlı etkiler özellikle sosyo ekonomik düzeyleri düşük olan çocukları daha fazla etkiliyor.

Richard Louv’un “Doğadaki son çocuk” isimli kitabını okudunuz mu? Richard Louv kitabında, “Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile yeryüzünün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır” diyor.

Doğa içinde, oyun oynamak  çocukların sağlığını tehdit eden en önemli kronik sağlık azaltmak için aslında oldukça ucuz ve devamlılığı olabilecek  bir yöntem olarak tavsiye edliyor.

Çocuklarımızın   doğayla anlamlı bir bağ kurmadan büyüyen bir kuşağa ait olmasını istemiyorsak  dikkat etmemiz gerekenler nelerdir?

Çocukların günde en az  60 dakika mümkün ise doğa içinde fiziksel egzersiz yapması öneriliyor. Toplumun, ailelerin, okulların çocuklarda ve gençlerde  fiziksel aktiviteyi  motive etmekte rolleri çok önemli. Bu, çocuğun ya da gencin yaşına uygun olarak  aynı zamanda eğlenceli aktiviteler olabilir. Oyun parkına gitmek ya da doğal ortamlarda yürüyüşlere çıkmak gibi.

Çocukları  yapılandırılmamış serbest oyunlar oynamaları  için motive etmeliyiz. Serbest, yapılandırılmamış oyunlar  çocukların aktivite düzeyini etkiliyor, onların yaratıcılığını ve hayal güçlerini ve fiziksel güçlerini artırıyor. Sağlıklı beyin gelişimi için de önemli. Çocuklar gruplar halinde nasıl çalışacaklarını , paylaşmayı, aralarında çıkan sorunları çözmeyi ve  sorumluluk almayı öğreniyorlar.

Doğal ortamlarda az zaman geçiren çocuklarda en sık karşılaşılan sağlık sorunları nelerdir?

“Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre Türkiye’de 0-5 yaşta fazla kilolu olanlar yüzde 17,9, fazla kilolu ve şişman olanlar yüzde 26,4 olarak bulunmuştur. 6-18 yaşta fazla kilolu olanlar yüzde 14,3, fazla kilolu ve şişman olanlar yüzde 22,5 olarak bulunmuştur. Her 4 çocuktan birinin ağırlığı,  olması gereken sağlıklı ağırlıktan daha fazla. Çocuklarda obezite ile ilişkili olarak hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, obstruktif uyku apne sendromu, astım, alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı, diyabet gibi çok önemli hastalıklar ortaya çıkıyor.

Neden çocuklarımız daha şişman, tabii ki genetik, beslenme gibi birçok faktör var ama obeziteyi etkileyen en önemli nedenlerden biri de çocuklarımızın artık çok daha az hareket etmesi…

Genç insanlar günde 7.5 saatlerini elektronik medya başında geçiriyorlar ve bu sure beş yıl öncesine göre daha fazla. İki-yedi yaşındaki çocukların yüzde 32’sinde , 8-18 yaşlarındaki çocukların yüzde 65’inin yatak odasında televizyon var. Uzun saatler TV seyretmek çocukların sağlıklarını olumsuz etkiliyor. Bu çocuklarda obezite oldukça sık, ağız hijyenleri kötü, sosyal ve duygusal problemler daha fazla ve kendilerine  güvenleri daha az. Doğal ortamlar, çocuklarda fiziksel aktiviteyi artırır ve bu da çocuklarda obezite riskini  azaltır, sağlıklı kas ve kemiklerin oluşmasına yardımcı olur.

Evine yakın park olan çocuklar daha sağlıklı; yaşadığı eve bir  kilometre yakınlığında ve içinde oyun alanları olan bir park olan çocukların parklara ve oyun alanlarına ulaşması mümkün olmayan çocuklardan beş kat daha  fazla olasılıkla sağlıklı bir kiloda  olduğu görülmüş. Parkların varlığı çok önemli anlayacağınız…

Okullara da bu konuda sorumluluklar düşüyor. Çoğu okulda oyun alanları beton  zeminlerden oluşuyor. Okullarda daha doğal bir ortam sunulabilirse çocukların fiziksel aktivite düzeyleri artar. Kanada’da yapılmış çok güzel bir çalışma var. Bu çalışmada okul bahçeleri yeniden düzenlenmiş ve yeşil ögeler artırılmış. Sonuç olarak çalışmaya katılan 59 okulun yüzde 75’inde   öğrencilerin fiziksel aktivite düzeyinde  ve kalitesinde   artış olduğu görülmüş.

YEŞİL EGZERSİZ VE RUH SAĞLIĞI…

TC Sağlık Bakanlığı ulusal ruh sağlığı eylem planındaki verilere göre temel hastalık gruplarına göre dağılım yapıldığında  psikiyatrik hastalıklar yüzde 19 ile  kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor. 18 yaşını doldurmamış çocuk ve ergen yaş grubunda ruhsal bozukluk yaygınlığı yüzde15.8 bulunmuştur . Gelişmiş ülkelerde dahi, ciddi düzeyde ruhsal sorunu olan çocukların sadece beşte birinin ruhsal yardım alabildiği  düşünülür ise ülkemizdeki durumu tahmin etmek çok zor değil…

Çocuk psikiyatrisi polikliniğine başvuran çocuk ve ergenlerde en sık konulan tanılar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozukluğu, depresyon olarak  bildirmiştir.

Fiziksel aktivitenin  çocukların  ruh sağlığı üzerine olumlu etkileri var ve giderek artan sayıda bilimsel veri doğal ortamların çocuklarda stresi azalttığı ve dikkati artırdığını göstermiş. Doğal ortamlarda bulunan çocuklar psikolojik olarak daha sağlıklı oluyorlar depresyon ve anksiyete  sıklığı azalıyor.

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ

Ülkemizde çocukluk yaş grubunda D vitamin eksikliği ve yetersizliğinin yüzde 40 civarında olduğunu gösteren çalışmalar vardır. D vitamin eksikliği kemiklerde büyümeyi engelleyerek  raşitizme, kemik erimesine yol açabilir. Bu çocuklarda  bağışıklık sistemi zayıflar, vitamin D eksikliğinin ayrıca kalp damar hastalıkları, tansiyon yüksekliği ve  diyabet ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu neden ile D vitamin desteği verilmesi sadece kemiklerin güçlü olması için değil hayatın ileri dönemlerinde ortaya çıkabilecek kronik hastalıkları korumak açısından da önemlidir.

Fiziksel aktivitenin D vitamin düzeyleri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Obezitesi olan, yeterli süt içmeyen, günde 4 saatten fazla ekran başında zaman geçiren, çocuklarda vitamin D düzeylerinin düşük olduğu gösterilmiş.

Bu çocuklarda hipertansiyon, kan yağlarının yüksek olması gibi  durumlar Vitamin D eksikliği olmayan çocuklardan daha fazla bulunmuştur.

Birçok çocuk sadece diyet ile ihtiyaçları olan D vitaminini alamamaktadır bu nedenle çocuklara  doğduklarından itibaren ergenliğe kadar günde 400 IU Vitamin D verilmesi önerilmektedir. Ayrıca vücudumuz yeterli vitamin D sentezini yapabilmek için en az haftada iki kez 10-15 dakika güneş ışığı almalıdır.

YEŞİL EGZERSİZ  MİYOPLİĞİ ÖNLER

Miyopluk yani uzağı görememenin dünya sağlık teşkilatının 2020 yılında önlenebilir körlüğü  engelleyebilmek için kabul ettiği öncelikli durumlardan biri.

Son 30 yılda miyopluk artmış, ABD’de çocuklarda myopi sıklığı yüzde 9.2.Okul çağında daha çok kitap okuyan çocuklarda; miyopinin sıklığı ve şiddeti, daha az okuyan çocuklara göre daha fazladır.  Myopi sıklığındaki bu artışın aydınlatılmış ekranlara çok uzun süre bakma ve okuma  süresi ile ilişkili olduğu düşünülüyor. Yapılan çalışmalar çocukların dış ortamda geçirdikleri süre arttıkça myopi sıklığının azaldığını göstermiş, buna sebep olarak doğal ışık eksikliğini gösteriyor. Işığın bir sonucu olarak retinada üretilen dopamine isimli bir maddenin miyopiyi önlediği düşünülüyor.

YEŞİL ORTAMLARDA YAPILAN EGZERSİZ ÇOCUKLARIN ASTIMINI İYİLEŞTİRİYOR

Astım hem ülkemizde hem de dünyada çocuklarda en sık rastlanan hastalıklardan biri. Astım ya da alerjik rinit gibi hastalıklardan bahsedilirken hep bahar aylarında çiçek ve ağaçlardaki polenlerin  alerjik hastalıkları nasılda alevlendirebileceğinden bahsedilir.
Ama bakın çok  güzel bir çalışma yapılmış ve  aslında oturduğunuz yerdeki ağaç yoğunluğunun  artmasının  çocuklarda astım rsikini azaltttığını göstermiş. Ağaçların lokal hava kalitesini değiştirerek ve çocukları dışarıda oynamaya motive ederek (belki de bu sırada kapalı ortamlarda alerjenler ile karşılaşmak yerine çeşitli enfeksiyonlar ile karşılaşmasının ) astım gelişimini azalttığı gösterilmiş.

Bu çalışmayı yaparken  çocukların yaşadıkları bölgelerin diğer hava kirliliği yapabilecek kaynaklara yakınlığı vb faktörler göz önüne alınmış.  Şöyle bir sonuca varmış araştırmacılar; kilometrekare başına 343 ağacın olduğu bölgelerde yaşayan çocuklarda astım sıklığının  yüzde 29 daha az olduğu gösterilmiş…

NE DİYOR NAZIM HİKMET YAŞAMAYA DAİR ŞİİRİNDE…

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.

Prof. Dr. Fazilet Karakoç
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı öğretim üyesi


İçeriği Paylaşın