Jinekolojik Kanserlerin Belirtileri

Jinekolojik Kanserlerin Belirtileri

Jinekolojik Kanserlerin Belirtileri

Bizi Takip Et


Acıbadem Adana Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı/Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar, ATV Avrupa ekranlarında yayımlanmakta olan “Esra Kazancıbaşı ile Sağlığım İçin Herşey" programına katıldı ve Esra Kazancıbaşı'nın sorularını yanıtladı. Jinekolojik kanserler nelerdir? Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir? Yumurtalık kanseri açısından hangi kadınlar risk grubundadır, belirtileri nelerdir? HPV aşısı rahim ağzı kanserine karşı koruyucu mudur? Kadınlar ilk ne zaman jinekolojik muayeneden geçmelidir?

İşte Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar'ın yanıtları...

. Hangi kanserler, jinekolojik kanserler grubuna giriyor?
“Jinekolojik kanser diyince kadınlardaki üreme organlarının kanserlerini düşünüyoruz. Ana kanserlerden üç tanesini çok sık görüyoruz; rahim içi, rahim ağzı ve yumurtalık kanserleri. Nadir olarak da dış genital organların kanserlerini de görebiliyoruz. Türkiye’de meme kanseri, jinekologların yani kadın doğumcuların tedavi ettiği bir kanser türü olmadığı için memeyi bu grubun dışında tutmak gerekiyor.”

. Bir kadın ilk kez ne zaman jinekolojik muayeneye gitmelidir? Türkiye'de kadınlar genelde evlenmeden önce ya da hamile kalmadan jinekologa gitmiyorlar. Kadınları bu yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Evlilik yaşından ziyade cinsel yaşamın başlaması önemlidir. Cinsel yaşamından sonraki ilk iki, üç yıl içinde hiçbir şikayet yokken bir jinekolojik muayenesi yapılmalıdır. Ondan sonra da bu kontroller yılda bir veya en çok 2 ila 3 yılda bir yapılmalıdır. Yirmili yaşların başlarından itibaren hiçbir şikâyeti olmasa da bir genç hanımın, kadın doğumcuya belli aralarla gitmesini öneriyoruz. Nedeni de özellikle bizim için önemli olan ve genç hanımlarda gördüğümüz rahim ağzı kanserleri çünkü rahim ağzı kanseri hiçbir belirti vermeden gelişiyor. Uzun bir süreç içinde ortaya çıkıyor bu 5-10 yıllık bir süreç rahim ağzında kansere giden değişiklikler oluşmaya başlıyor. Burada genç hanım tamamen normaldir hiçbir özel şikâyeti yoktur; akıntısı, ağrısı vs. yoktur tamamen kendini sağlıklı hissediyordur.

Riskli hastaları, o ilk dönemde yakalamak istiyoruz ve kanser oluşmadan önce tedavi etmek istiyoruz. Bu anlamda cinsel yaşama başladıktan sonraki ilk yıllar kontrollerin başlanması gereken yıllardır.”

. Hangi belirtilerde kadınlar bir jinekologa başvurmalılar?
“Bir kadının adet düzeninde saplamalar ortaya çıkarsa; öne gelme, ileriye gitme gibi, adet kanamalarında düzensizlikler; artmalar ya da azalmalar oluyorsa, daha önceki adetlerine göre giderek artan kanamalar olursa mutlaka jinekoloğa gidilmelidir.

Akıntılar da önemli. "Sağlıklı bir kadından hiç akıntısı olmamalıdır" diye yaygın bir kanı var oysa böyle bir şey yok. Birçok kadının üreme organlarının oluşturduğu akıntısı var. Akıntının niteliğinin değişmesi önemli; kokulu olması, renginin değişmesi, miktarının artması gibi durumlarda doktora gidilmelidir.

Üçüncü ana belirti kasık ağrılarıdır. Birçok hastalık iyi huyludur illa kanser olmak zorunda değil... Mesela miyomlar, özellikle genç hanımlarda sık gördüğümüz yumurtalık kitsilerinde ilk belirti olarak kasık ağrıları ortaya çıkabilir. Bu tür belirtiler olduğu zaman kadın hangi yaşta olursa olsun doktora gitmelidir.”

“ADET DÜZENSİZLİKLERİ RAHİM AĞZI KANSERİ BELİRTİSİ OLABİLİR”

. Menopozdan kaynaklanan kanamalarla kanserden özellikle rahim ağzı kanserinden kaynaklanan kanamaların ayırt edici bir özelliği var mı?
“ Ayırt edici özelliği kişinin yaşıdır. Rahim ağzı kanserleri daha çok otuzlu kırklı yaşlardaki genç kadınları tutan hastalıktır. Rahim ağzı kanserlerinde adet dışı kanama ve kanlı akıntı en önemli belirtidir. Aslında kanser oluşmadan önceki 5-10 yıllık sürede bu belirtilerin hiçbiri olmaz, işte biz hastalığı o erken dönemde yakalamak istiyoruz. Kadınlar düzenli kontrole geldiklerinde, düzenli olarak smear ve HPV testlerini yaptırmış oluyorlar. Bu testlerle, kanser hiç belirti vermeden önce risk altındaki hanımları yakalamak istiyoruz. Temel hedefimiz bu.

Menopoz sonrası kanamalar, rahim içi kanserleri için önemli bir belirtirdir. Menopoz sonrası her bir damla kanama anormaldir ve mutlaka doktora gitmeyi gerektirir. Rahim içi kanserleri menopoz sonrası sıklıkla görülüyor; bir kanamayla kendisisini gösteriyor. Rahim ağzı kanseri bizim çok iyi tedavi edebildiğimiz kanser çeşididir. Çünkü erken dönemde kanamayla sinyal veriyor.”

. Human Papilloma Virüs (HVP) taşıyan bütün kadınlar, rahim ağzı kanserine yakalanırlar mı?
“HPV, rahim ağzı kanserini oluşturan virüs ama bunun yüzden fazla tipi var. Sadece yüksek riskli dediğimiz 15-20 tipi kanser yapıyor. Dolayısıyla HPV taşımak asla rahim ağzı kanseri olmak anlamına gelmiyor. Yüksek riskli tipe sahip değilseniz zaten yüksek riskli bir grupta değilsiniz demektir. Yüksek riskli tip virüs taşıyorsanız, basit bir akıntı örneğiyle bunu test edebiliyoruz.

Bugünki tıp teknolojisinde virüslerin tedavisi yok. Mesela AIDS mikrobunun tedavisi yok. HPV de böyle bir virüs olduğu için vücuda alındığı zaman virüsü yok etmek diye bir yaklaşım yok.

Bizim için önemli olan HPV taşıması değil, HPV taşıyan ve riskli hanımların hangilerinde rahim ağzında değişikliklere başlamış kansere gidiş kimlerde var. Biz bunu yakalamak ve çok basit tedavilerle rahim ağzındaki o riskli bölgeyi tıraşlayarak veya rahim ameliyatına bile gerek duymadan kolay ve basit tedavi yöntemleriyle bu gidişe engel oluyoruz.”

"YUMURTALIK KANSERİNİN TARAMA TESTİ YOK"

. Yumurtalık kanseri açısından hangi kadınlar risk grubundadır, belirtileri nelerdir?
“Daha çok orta ve ileri yaşlarda görülüyor ama her yaşta görmek de mümkün. Yumurtalık kanserinin çok değişik tipleri var. Yani 10'lu yaşlardaki kız çocuklarında, genç kızlarda görülen tipleri var. Yirmili, otuzlu yaşlarda da görüyoruz ama daha çok orta ve ileri yaş hastalığı; 50-60-70 yaşlarındaki kadınlarda daha sık karşılaşıyoruz. Yumurtalık kanseri jinekolojik kanserler içinde erken teşhis ve erken tanıda en çaresiz olduğumuz hastalık çünkü hiçbir erken belirtisi yok. Bu hastalığın, mesela rahim ağzı kanseri gibi bir tarama testi de yok. Hastalığın nedenini de tam olarak bilmediğimiz için risk gruplarını da çok net olarak söyleyemiyoruz.

Yumurtalık kanserlerinin çok az bir kısmını erken dönemde tesadüfen yakalıyoruz. Onun dışında, genelde hastalık karın içine yayıldıktan sonra, sıvı birikimi ve karın şişmesi olmaya başladıktan sonra hasta bize geliyor. Yumurtalık kanserinde risk grubu ve tarama testi konusunda şimdilik çok yetersiziz. Tarama konusunda kanda bakılan C125 HE4 dediğimiz iki madde var bunlara kombine olarak bakılıyor. Ama bugün için tamamen sağlıklı, hiçbir şikâyeti olmayan kadınlarda bunun rutin tarama testi olarak kullanılması söz konusu değil.”

. Jinekolojik kanserlerin tedavilerinde ne tür gelişmeler var?
“Jinekolojik hastalıkları daha çok genç yaşlarda gördüğümüz için birçok kanser çeşidinde zaman içinde tedavisinin konsepti değişti. Eskiden yapılan ameliyatlarda kesiğin uzunluğuna, çıkarılan organların miktarına bakılmazdı, sadece hastalıktan kurtarmaya yönelik davranılırdı. Şimdi özellikle genç hastalarda ve doğurganlık yaş grubundaki hanımlarda, doğurganlığı koruyucu tedaviler ön plana çıktı. Ameliyatlar, hastaya minimum zarar vererek yapılıyor. Açık ameliyatlardan ziyade belli grup hastalarda kapalı ameliyatlar yapmaya başladık. Özellikle laparaskopik ve robotla yapılan ameliyatlar rahim içi ve rahim ağzı kanserlerinde çok ciddi bir yer kaplamaya başladı.

Rahim içi kanserleri genellikle kilolu hanımlarda görülür. Yapılan bir kesi iyileşmesinde çoğunlukla problem çıkar; akıntı olur, enfekte olur. Ameliyat sonrası klasik kesilerde yağ dokusu ne kadar fazlaysa iyileşme o kadar zordur. Bu tür hanımlarda laparoskopik yapılan ve robotla yapılan kapalı ameliyatlar çok büyük bir avantaj sağlıyor. Aynı işlemi hiç karını açmadan birkaç küçük delikten yapıyorsunuz; iyileşmesi çok daha hızlı oluyor. Ameliyattan sonra normla hayata dönme çok daha hızlı oluyor.

Rahim ağzı kanserinde de rahmi almaktan ziyade, sadece rahim ağzını yani hastalıklı bölgeyi almaya yönelik teknikler gelişmeye başladı. Rahim içi kanserinde standart ameliyat rahmin alınmasıdır ama genç hanımlarda çok erken vakalarda yüksek dozlu hormon tedavileri gündeme gelmeye başladı. Belirli grup hastalarda hiç rahmi almadan hastalığı ilaçla tedavi etme şansımız var. Yumurtalık kanserlerinde özellikle genç hastalarda ya da doğurganlık yaş grubunda erken vakalarda sadece tek yumurtalığı almak veya hastalığı çıkarıp rahim ve diğer yumurtalığı koruyarak gebelik potansiyelini korumaya yönelik yaklaşımlarda bulunuyoruz.”

“HPV AŞISI RAHİM AĞZI KANSERİNİN ÖNLENMESİNDE BİR DEVRİM NİTELİĞİNDE”

. HPV aşısının koruyucu etkisi nedir, kimlere önerilir?
“HPV aşısının, rahim ağzı kanserinin önlenmesinde bir devrim niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Bugün için dünyada çok az kansere karşı koruyucu bir aşı söz konusudur; bunlardan bir tanesi rahim ağzı kanseri aşısı.
İki tip aşı var; dörtlü ve ikili. Biri dört tipe karşı koruyor, diğeri iki tip virüse karşı koruyor. Her ikisinin de kansere karşı koruyuculuğu eşittir; yüzde 70- 80’ler civarındadır. Yakın bir gelecekte dokuzlu aşılar devreye girecek. Dokuzlu aşıların koruyuculuğu biraz daha yüksek olacak. Aşılar, özellikle 11-12 yaştan itibaren başlanarak yapılmalı. Kız çocuklarında temel felsefe, aşının cinsel yaşama başlamadan önce yapılması. Teorik olarak bu mikropla cinsel yaşamla birlikte karşılaşılıyor.

Çoğunlukla insanlar cinsel ilişkiyle alıyorlar bu mikrobu bugün için gösterilmiş yol budur. Dolayısıyla ideali bu mikropla karşılaşmadan önce aşılanmaktır. Yani mikrobu almadan önce vücuda direnç oluşturacaksınız o mikrobu gördüğü zaman hemen yok edecek. Bütün aşıların felsefisi budur. Dörtlü aşı, üç dozda yapılıyor ve toplam 6 ayda bitiriliyor. İkili aşı, gene üç doz ve o da toplam 6 ayda bitiriliyor. Bugün Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Batı Avrupa ülkeleri, Avustralya bu aşıyı, okullardaki aşı programına dahil etti. Hatta Avustralya’da ve bir iki ülkede daha erkek çocuklarına da yapılıyor. Şu an bizde ve dünyanın birçok yerinde hedef kız çocukları çünkü virüs hem erkekte hem kızda var ama hastalık genç kızlarda ve kadınlarda oluşuyor. O nedenle öncelikle onların aşılanmasını istiyoruz. Aşı için kesin bir yaş sınırı yok 20’li 30’lu yaşlarda cinsel yaşama başlamış insanlar da bu aşıyı yaptırabilirler; bu konuda çok net bir üst yaş sınırı söz konusu değil.”


İçeriği Paylaşın