Kafein Bağımlılığı

Kafein Bağımlılığı

Kafein Bağımlılığı

Bizi Takip Et


Kahve ve kafeinin, insan sağlığına etkileri yıllardır üzerinde çalışılan bir konu.Bunun en önemli nedeni kafein tüketiminin giderek artması.Kafeinin sağlığa yapılan etkileri üzerine yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunu kadınlar üzerindeki etkileri oluşturuyor.Özellikle de gebe kadınlar, göğüs hastalıkları ve kalsiyum eksikliği olanlar.

1970`lerde ve 1980`lerde yapılan araştırmaların sonuçlarında, daha sonradan çıkan kimi çelişkiler, araştırmacıların bu konuya daha çok eğilmelerine neden olmuş ve açıklanamayan sorunları gün ışığına çıkarmaya yoğunlaşılmıştı.Yeni bulgulara göre, çoğu insan için merak konusu olan pek çok soruya da açıklık getirildi.

Ama öncelikle kafeinin ne olduğuna bir bakalım.Kafein, dünya üzerindeki 60`dan fazla bitki türünün meyvesinde, tohumlarında ya da yapraklarında bulunan doğal bir madde.Dolayısıyla, bu bitkilerden yapılan yiyecek ya da içeceklerimizin çoğunda doğal olarak bulunuyor.Ancak, tat vermek için özellikle yiyeceklere ve içeceklere katıldığı ya da etkilerini arttırmak için ilaçlara eklendiği de oluyor.

Kafein en çok da hazır kahvede, çayda, kolada ve çikolata da bulunuyor.Aslında farkında olmadan, bir gün boyunca epey kafein alıyoruz.Günde 2-3 fincan kahve içsek bile 250-300 mg kafein tüketmiş oluyoruz ki, bu pek de azımsanmayacak bir miktar.Peki, bu kadar kafein tüketiminin sağlığımıza ne etkisi var?

Aslında kafeinin en iyi bilinen etkisi, uyarıcı özelliği.İnsanın uyması, beyinde üretilen adenozinle ilişkili. Adenozin,sinir hücrelerinin etkinliğini zayıflatıyor ve kan damarlarını genişleterekuykudayken daha fazla oksijen alınmasını sağlıyor.Kafein alındığında ise, sinir hücreleri bunu adenozin olarak algılıyor.Ancak adenozinin yaptığı gibi hücrelerin etkinliğini yavaşlatmıyor.Adenozin reseptörlerine bağlanarak, adenozin bloke ediliyor ve böylece hücrelerin etkinliği yavaşlamak yerine artıyor.Ayrıca, beyindeki kan damarlarını da daraltıyor.Bu yüzden, baş ağrısı için kullanılan kimi ilaçlarda kafein bulunuyor.Beyindeki nöronların etkisinin artması da, adrenaliinizin artmasıyla sonuçlanıyor gözbebekleri büyüyor, kalp daha hızlı atmaya başlıyor, kaslar kasılıyor.Kafeinin vücuttki toleransı kişiden kişiye değişiyor.

Kafein Gebelikte Önerilmiyor

Araştırmalara göre, kafeinin özellikle gebe kadınlar üzerindeki etkisinin fazla olduğu saptanmış.Journal of American Medical Association`da yayınlanan bir araştırmada, gebeliklerinin ilk 3 ayında düşük yapan 550,düşük yapmayan 950 kadın incelenmiş ve veriler karşılaştırılmış.Sonuçta, günde 1-2 fincan kahve içenlerdeki kadınlardaki düşük yapma riskinin hiç içmeyenlere oranla yüzde 30 arttığı gözlenmiş.Kahve tüketimi 4 fincana çıktığında yüzde 40, 5 fincanını üzerindeyse yüzde 220`ye çıkmışbu oran.

Öte yandan kafeinin kanser riskini arttırdığına yönelik kesin bulgular yok.Ancak, kalsiyum eksikliğine yol açtığı biliniyor.Çünkü kafein, çeşitli vitaminlerin, kalsiyum ve demir gibi kimi minerallerin emilimi engelleniyor kalsiyum depolanmasını olumsuz etkiliyor.Bu da kemik yoğunluğunu azaltacağı, yani sonuçta kemik erimesiyle karşı karşıya kalınacağı kuşkusu uyandırıyor.Özellikle yetişkinler için tehlikeli görünen bu etkinin de çok sorun yaratmayacağı, son zamanlarda yapılan araştırmaların bir sonucu.Bunu önlemenin en kolay yolu, günde en azından 1 barda süt içerek, gerekli kalsiyumm alabilir ve kafeinin bu olumsuz etkisini önleyebilirsiniz.Bunu yanında kahvenizi sütlü içmek de bir çözüm gibi görünüyor.

Kafeinin tansiyon üzerine de pek bir etkisi olmadığı vurgulanıyor.Kafein tüketiminin kan basıncını bir süreliğine yükselttiği biliniyor ancak bunun yüksek tansiyona yol açmadığı bulundu.Yine de, yüksek tansiyonu olanların, yoğun stres altındayken kafein tüketimlerine dikkat etmeleri gerekiyor.

İdrar sökücü özelliği nedeniye, şişkinlikten kaynaklanan rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olan kafeinin, öte yandan kan şekerini düşürerek, adet öncesi sendromu şiddetlendirebileceği düşünülüyor.Kimi araştırmalara göre, günde 3-4 fincan kahve içenlerde adet öncesi sendrom şikayetleri 3 kat artmış.Kafein ayrıca böbrekleri de çalıştırıyor.Bu da, idrara çıkmayı sıklaştırarak, bir süre sonra mesanede tahriş ve dolyısıyla bir rahatsızlığa neden olabiliyor.

Öte yandan, yine son zamanlarda yapılan bir araştırma, kafeinin Parkinson hastalığı riskini azalttığını gösteriyor.Benzer şekilde, enerji harcanmasını arttırarak daha fazla kalori yakmaya yardımcı olmak, astım krizlerini azaltmak gibi olumlu etkileri olduğu söyleniyor.Vücudumuzun kafeinden hoşalandığı zamanlar da yok değil özellikle de uyanık kalmamız gerektiğinde.Kafein böyle durumlarda insanı uyardığı için adrenalin artıyor.Kendinizi iyi hissetmeniz için de vücudunuzda dopamin üretimini düzenliyor.Ancak tüm bunlar kısa süreli etkiler.Oysa asıl sorun, kafeinin uzun vadedeki etkileri.Bunlar arasında en önemlilerinden birisi de uykusuzluk sorunu.Uyumak için, özellikle de derin uykuya dalmak için, en önemli etkenin adenozin reseptörleri olduğu biliniyor.Ancak kafein alımı bu reseptörlerin etkilerini devre dışı bırakır.Üstelik, kafeinin vücuttaki yarı ömrü yaklaşık 6 saaat kadardır.Bunun anlamı, öğleden sonra saat 15.00`de 200 mg kafein içecek miktarda kahve içmişseniz, akşam saat 21.00`de vucudunuzda hala 100 mg kafein bulşunuyor demektir.Bu da, bilinen etkileriyle,uyumanızı güçleştirecektir.Bunu sürdürürseniz, uzun vadede bir uykusuzluk sorunu yaşamanız büyük olasılıktır.

Bağımlılık Yapıyor

Kafeinin bilinen bir diğer özelliği de bağımlılık yaptığı.Diğer bağımlılık yapan maddeler kadar etkili olamsa da, alışkanlık yapma yöntemi onlarınkiyle aynı.Bırakması kolay olabilir ama bırakmanızın gerekip gerekmediğine, sağlığınıza olan etkilerine bakarak karar verilmesi gerekiyor.

Yüksek tansiyonunuz, kemik sorunlarınız ya da çarpıntınız varsa, kahvenizi yudumlarken bir kez düşünün.Yoksa, rahatça kahvenizi yudumlayabilirsiniz.Ancak yine de, yüksek dozda almayın, yoksa siz de bir madde bağımlısı olabilirsiniz`


İçeriği Paylaşın