Ölüm Anında Beyinde Neler Oluyor?

Beyin Sağlığı Derneği (Beyinder) Başkanı Nörolog Prof. Dr. Derya Uludüz, ölüm anında beyinde yaşananları anlattı.

Ölüm Anında Beyinde Neler Oluyor?

Bizi Takip Et


Beyin Sağlığı Derneği (Beyinder) Başkanı Nörolog Prof. Dr. Derya Uludüz, Habertürk TV'de Oylum Talu'nun sorularını yanıtladı. Son tıbbi araştırmalar ışığında ölüm anında beyinde yaşananları anlatan Prof. Uludüz," Kişi o anı huzurlu bir şekilde geçiriyor. Yani ölüme yaklaştığı o süreçte çok huzurlu, mutlu ve neşeli oluyor. Bu gizemli ve güzel bir şey değil mi?" dedi.

İşte Oylum Talu'nun soruları ve Prof. Dr. Derya Uludüz'ün yanıtları...

Son araştırmalara göre ölüm anında 15 dakika daha beynin aktivitelerine devam ettiği söyleniyor. Bu ne demektir?

Ölüm kelimesi bize uzak geliyor ama aslında çok yakınımızda. Dünyada her gün 150 bin Türkiye'de her gün 1500 kişi ölüyor. Ölüm tıbbi olarak kişinin kalbi duruyor, kalpten pompalanan kanın akışkanlığı ortadan kalkıyor, solunum merkezi susuyor ve böylece biz ölüyoruz. Oysa kalp durmasına rağmen bundan 30 sene öncesine bugünkü teknolojisine göre çok şey değişti. Kalp duruyor ama kişi hala ölmemiş olabiliyor. Aslında bir şekilde ölümü durdurabiliyorsun. Burada en büyük tartışma şuradan kaynaklanıyor; beyin ölümü mü, kalp ölümü mü? Organ naklinde ciddi bir olay var. Bunu beyin öldüğünde mi yoksa kalp öldüğünde mi yapıyoruz?

"ÖLÜM ANINDA BİLİNÇ VE HAFIZA BÖLGESİ ÇALIŞIYOR"

Kanadalı bilim adamları "Biz kalbi durduktan sonra organ naklini yapıyoruz" diyor. Günümüzde çok fazla sayıda organ nakli arttı. Beyni beklediğinizde bu sayı azalıyor. Aslolan bize göre beyin ölümü. Kalp duruyor, kanın beyne pompalanması duruyor, 20 saniye içinde beyin de kendini kapatıyor. Beyin bütün faaliyetlerini 20 saniye içinde yavaş yavaş durdurmaya başlıyor. Beyinde oksijenden ve kandan çok hassas yapılar varken, ona biraz daha dirençli yapılar da var. İşte 15 dakika işi buradan çıkıyor. Beyinde oksijenlenmeye, kanlanmaya dirençli en önemli yapı bizim hafıza bölgemiz. Hafıza bölgesi, bilinç hala çok aktif çalışıyor.

Bunu nereden anlıyoruz?

Son çalışma onu gösteriyor. Bundan önceki çalışmalarda hastalardan duyardık. İşte ölüme yaklaşan, kalbe duran bir şekilde yoğun bakımdaki müdahalelerle geri gönderilen kişiler bize bir takım şeyler anlatırlardı.

Tünelin ucundaki ışık o...

"BEYİNDE MUTLULUK HORMONU PATLAMA YAPIYOR"

Evet, bir tünel var, arkasında bembeyazbir ışık var. Aslında fizyolojik anlamı var. O sırada yaşadığım bütün olaylar hayatımın önünden geçiyor. Ya da 'öbür tarafta vefat etmiş annemi gördüm' gibi. 'Birden bire kendimi dışarı çıktım, yukarıdan olayları kendimi seyrettim'... O sırada olan olayları kelime kelime hatırlayabiliyorsun. Doktorun söylediklerini ve giydiği kıyafeti hatırlıyorsun. Aslında kalbin durmuş durumda. Bu bilincin hala tetikte olduğunun bize göstergesi. Bugüne kadar bunu anlatmak çok kolay değildi. İşte ölümden dönenler şöyle diyor; o kadar mutlu andı ki, hiç ölümden korkmadım diyor. Bunu deneyimlemiş olan kişilere sorun, orada mutluluk anı var. Bunun da aslında fizyolojik bir karşılığı var beyinde. Şu anda çalışmalarla gösterildi ki, o sırada serotonim dediğimiz bir mutluluk hormonu patlama yapıyor beyinde.

Ölüm anında...

Evet, kişi o anı huzurlu bir şekilde geçiriyor. Yani ölüme yaklaştığı o süreçte çok huzurlu, mutlu ve neşeli oluyor.

Neden serotenim patlaması oluyor o anda?

Bu çok gizemli ve güzel değil mi? Ama işte bunun açıklaması yok. Orada bunu deneyimleyen kişiler tekrar o anı yaşamaktan korkmuyorlar. Oysa bunu herkes deneyimlemiyor. 100 kişi kalbi durmuş, bunun şu anda eskiden yüzde 30'lardaydı, şimdi yüzde 80'lere kadar kalbi tekrar geri getirme şansı var. Yarısının kalbi geri geldiğinde, yarısının da dörtte biri bunu deneyimlemiş oluyor; herkes deneyimleyemiyor. Acaba gerçekten deneyimlemiyor mu; yoksa hatırlamıyor mu? Onu da bilmiyoruz. O da hala bir muamma.

"DENEYİMLEYENLERİN KİŞİLİKLERİ ANİDEN DEĞİŞİYOR"

Ama deneyimlemeyenler bunu hatırlamayanlar o ölüm anından korkuyorlar. Oysa deneyimlemiş, hatırlayanlar ölüm anından korkmuyorlar. Farklı bir kişilikle karşılaşıyoruz o kişilerde. Kişilikleri birdenbire değişiyor ve hayata bakışları değişiyor. Karşısındaki insanı düşünen, daha hayatta verici. Huzura ulaşmış gibi bir kişiliğe sahip oluyorlar.

15 dakika sonra ne oluyor?

20 saniye içinde beyin kapanıyor dedik. Ama bilinç aktif. Beyinde bizim bazı elektrik dalgalarımız var. Normal seninle konuşurken alfa diye bir dalga var. Saniyede 15 kez atıyor. Uyurken delta var, 4 kez atar. Ama heyecanlandığımızda, aktif olmamız gerektiğinde gama dalgaları var. En hızlı beyin dalgası. İnanılmaz aktifiz. Bazen rüya döneminde yaşarız. Uçarız, kalkarız işte o sırada gama dalgaları vardır. Ölüm sırasında da 15 dakika hikayesi ölen kişinin beyninde elektrik dalgalarını takip etmişler. Görmüşler ki gama dalgaları çok aktif. Beyin o sırada inanılmaz daha üretken çalışıyor. Bu da aşağı yukarı 15 dakika sürüyor. Bilinç en aktif hale geliyor. Bu sırada en iyi çalışan yer hafıza bölgesi. O sıradaki geçmiş hatıraları şerit gibi gözünün önünden geçmesi buraya denk geliyor. Tünel ve ışığın anlamı, beyinde kan akımı azaldıktan sonra, göz sinirleri ile birlikte sonlanır. En son göz sınırları huzmeyi alır ve sonlanır.

Kalp durduğunda beyne oksijen gitmiyor ve beyin hasarı oluşuyor. Kaç dakika o?

5 dakika. Beyne oksijen gitmediğinde, kalbin altındaki organlar yaklaşık yarım saat yaşayabiliyorlar. Beyin ortalama 5 dakika. Oksijen ve kan akımı beyne gitmezse beyinde geri dönüşsüz hasarlar oluşuyor.

Mesela diyelim ki bir insanın kalbi durdu. Kalp masajı, sünni teneffüs başladı. 45 dakika sonra hayata döndü. Eskisi gibi mi dönüyor?

Orada sen süni teneffüs, masaj yapıyorsun. Entübe niye ediyor hastayı? Dışarıdan yardım destek verebilmek için. Bunu yaptığında beyin tekrar canlanabilir. Yani o 5 dakika sıfır oksijen ve kan olursa geri dönüşsüz hasarlar başlar. Bunu yaptığında beyin hasarsız dönebilir. Tabii ki mutlaka beyinde tolore edilebilir, iyileştirilebilir hasarlar olabilir. O yüzden yatağa bağımlı, travmadan sonra bitkisel hayatta olan kişiler var. Dışarıdan süni teneffüs ve kalp masajını ne kadar yaparsan beyni o kadar korumuş olursun.

"ÖLDÜKTEN SONRA BİLE BAZI GENLERİMİZ ÇALIŞIYOR"

Bir kişi kalp ameliyatı sırasında kalbi duruyor. Hızlı bir şekilde makinaya bağlanıyor. 6 aydır alete bağlı. Beyin ölümü gerçekleşmiş, organ nakline aday. Ailesi karşı çıkıyor, 'fişten çekmenizi istemiyorum' diyor. 1,6 yıl sonra o kişi uyanıp, şu anda tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan kişi. Beyin hakikaten kendini toparlayabiliyor. Orada da anestezi ve yoğun bakım hekimlerinin kriterleri var. Hangi hastanın iyileşme şansı var, hangisinin yok, onu kriterler belirliyor. Şansı yoksa hasta yakınlarıyla görüşerek organ nakli konuşuluyor. Beyin refleksi olunca 'Burada umut ışığı var bekleyelim' deniliyor.

Beyin ölümü gerçekleşmiş olsa bile vücut fonksiyonlarına devam ediyorsa doğal olarak fişten çekmek istemiyorlar. Hekimlere inanmak durumunda aile.

Kesinlikle hekime inanmak durumundalar. Orada bizim hangi hastanın iyileşme oranı yaptığımız muayenelerle ortaya çıkarıyoruz. Meseala hastaya oksijensizlik testi yapıyoruz. Nöroloji, yoğun bakımcı ekip biraraya geliyoruz, hastanın oksijenini çekiyoruz, refleksine bakıyoruz. Beyin cevap veriyorsa hastanın şansı var diyoruz. Ama refleks vermiyorsa şansı yok diyoruz. Çizgi Ötesi diye bir film vardı. 2017'de çıktı. Bizim konuştuğumuz hikayeyi özetleyen bir filmdir. Bir hipotez daha var. Burada bir şekilde beyindeki kimyasalların son noktayı görüp olayı kapatma hizmeti gibi. Triptamin diye bir madde beynimizde var. Uykudaki rüyalar sırasında salgılanıyor. Ölüm sırasında triptamin artıyor. Farklı bir boyuta taşıyan madde deniyor. Diğer aleme geçiriyor gibi. 5 dakika içinde bunu yapıyor. Bu işte rolü olduğu söyleniyor ama bunu ölçmek mümkün değil. Öldükten iki gün sonra vücuttaki bazı genlerimiz çalışıyor.Ölüyorsun kanserojen hücreler üretiyor.


İçeriği Paylaşın