Yaşlılarda Ruhsal Sorunlar

Yaşlılarda Ruhsal Sorunlar

Yaşlılarda Ruhsal Sorunlar

Bizi Takip Et


Ulusal Yaşlılık Psikiyatrisi Derneği Başkanı  ve Alzheimer Vakfı Başkanı Prof. Dr. Engin Eker, Atv Avrupa ekranlarında yayımlanmakta olan “Esra Kazancıbaşı İle Sağlığım İçin Herşey”  programına katıldı.
Prof. Dr. Engin Eker, Esra Kazancıbaşı`nın alzheimer hastalığı hakkındaki sorularını yanıtladı.
Yaşlanma insanın psikolojisini nasıl etkiler ve yaşlılarda ne tür ruhsal sorunlar görülür? Yaşlılıkta depresyonun görülme oranı nedir ve yaşlı kişinin yakınları ve çocukları, annele ve babalarında yaşlılığa bağlı bir depresyon olduğunu nasıl anlayabilirler? Alzheimer belirtileri nelerdir? Alzheimer`in evreleri var mıdır? Evrelerine göre belirtiler değişir mi? Yaşlı yakınları, hangi belirtiler karşısında dikkatli olmalılar? Alzheimer`da risk faktörleri nelerdir? Depresyondaki yaşlı hastaya psikoterapi yapılır mı?
İşte yanıtlar…
. Yaşlanma insanın psikolojisini nasıl etkiler ve yaşlılarda ne tür ruhsal sorunlar görülür?
“Yaşlılık hayatın bir evresidir. Doğumdan itibaren bebeklik, çocukluk, ilk gençlik, ergenlik, erişkinlik, orta evre, yaşlılık ve ileri yaşlılık insan hayatı sekiz evredir. Dünya Sağlık Örgütü`nün yaşlılık tanımlaması şöyle: `yaşlılık kişinin çevreye uyum yapabilme yeteneğini yavaş yavaş azalmasıdır.` Bu uyum; fiziksel uyum, psikolojik uyum ve sosyal uyum şeklinde olur. Yaşlılığın bazı özellikleri var. Yaşlılık döneminde yeniliklerden çekinme olabiliyor çünkü kurulmuş olan bir sosyal ve psişik dengesi var. Bu denge her yeni gelen uyaran karşısında değişebiliyor. Onun için yaşlı, mümkün mertebe yeni ortamlar, yeni insanlar, yeni uyarılardan kaçınmak isteyebiliyor.
Özellikle İkinci Dünya Harbi`nden sonra doğanlar yeniliklere daha iyi uyum sağlayabiliyorlar. Genç kuşakla yaşlı kuşak arasında uzaklaşma olabiliyor. Beyin fonksiyonlarında hafif aksamalar olabiliyor. Özellikle 50-60 yaşından itibaren yeni bilgileri öğrenme ve bu bilgileri kayıt etme zor olabilir.
Yaşlılık döneminde psikolojik belirtilerden bir tanesi bedenle fazla ilgilenme yani bedenle ilgile bir şeyler olduğunda `bana kötü bir şey mi oluyor` diye sık sık doktora gitmek isteyebiliyor. Yaşlı yakınları bu beden yakınmalarına dikkat etmeliler çünkü bazen altında çok ciddi fiziksel rahatsızlıklar olabiliyor, Veya canlı, neşeli, coşkulu, çevreyle gayet iletişim içinde olan bir yaşlı; bakıyorsunuz çevreden çekilmeye başlıyor.  Böyle durumlarda, `aman yaşlandı tabi çevreden çekilecek` dememek gerekiyor. Bu, depresyonun başlangıç belirtileri olabilir.”
“YAŞLANMA EŞİTTİR DEPRESYON DEĞİLDİR”
. Yaşlılıkta depresyonun görülme oranı nedir ve yaşlı kişinin yakınları ve çocukları, annele ve babalarında yaşlılığa bağlı bir depresyon olduğunu nasıl anlayabilirler?
“ Yaşlıda depresyon tanısı gerçekten zordur. Gençlerde olduğu gibi açık seçik bir çöküntü, neşesizlik, mutsuzluk, yaşamdan zevk almama gibi cümleleri söylemekten kaçınıyorlar. Bunu başka şekilde anlatıyorlar. Bedenleriyle fazla ilgilenme, çevreden uzaklaşma veya büyük kaygı, endişe ve sıkıntı veyahut ya da unutkanlık şeklinde belirtiyorlar.
Aslında bu unutma ciddi bir beyin hastalığı başlangıcı olabilir ama depresyonun ön belirtisi de olabilir. Yaşlı yakınları, alzheimer diye bize getiriyorlar ama bunun bir kayıp sonucu unutkanlığın geliştiğini görüyoruz. Nedir bu kayıp? Fiziksel bütünlüğünün kaybı, organların eskisi gibi çalışmaması. Ancak bu unutkanlık yaşa bağlı bir unutkanlık; kötü bir unutkanlık değil. Ama yüksek beyin fonksiyonundan gurur duyan bir insan, böyle bir kayıp karşısında büyük bir paniğe girebiliyor. Onun için de içine kapanıyor. Yaşlanma eşittir depresyon değildir. Unutkanlığın kaybından korkuyorlar; aile içersinde, toplum içerisinde yeteri kadar fikirlerine başvurulmamasından, yeteri kadar yer verilmemesinden yakınıyorlar. Beslenme sorunlarından yakınabiliyorlar. Kendilerine ait bir evinin olmamasından yakınıyorlar. Kendine ait bir evi olsun istiyor. Çocuklarından, ailenin diğer fertlerinden biraz uzakta kalacak ama herhangi bir tehlike anında, rahatsızlık anında çocukları yetişecek. İçten gelen ziyaretler istiyorlar; sırf babalar veya anneler gününde değil. Belli aralıklarla torunlar, çocuklar gelip hatırını sorsunlar istiyorlar.”
“HER UNUTKANLIK ALZHEİMER DEĞİLDİR”
. Alzheimer belirtileri nelerdir? Alzheimer`in evreleri var mıdır? Evrelerine göre belirtiler değişir mi? Yaşlı yakınları, hangi belirtiler karşısında dikkatli olmalılar?
“ Alzheimer yüzde 60 oranıyla en  çok görülen bunama şeklidir.  Her unutkanlık alzheimer değildir.  Bunama, kişinin günlük işlerini, sosyal ilişkilerini, çevreyle ilişkilerini bozacak şekilde beyin fonksiyonlarının bozulması olarak tanımlanır. 7 evresi vardır. Pratik olarak hafif, orta ve ileri derece olarak ayırmak da mümkündür.
Başlangıç döneminde kişilikte değişikliklere dikkat etmek gerekiyor. O zamana kadar sakin, sessiz, uyumlu bir kişi birden bire hiddet, öfke atakları gösteriyorsa ve zaman zaman o daha önceki kişiliğinin değiştiğine ait belirtiler görülüyorsa veya takıntılar oluyorsa dikkat etmek gerekiyor.
Yakın zamanda olmuş olayları, kelimeleri unutma olabiliyor. Eski olaylar daha iyi hatırlanıyor. En son öğrenilen bilgiler unutuluyor; kayıt olmuyor. Kayıt olmaması başlangıç belirtisidir.
Yüksek beyin fonksiyonlarından gurur duyan bir insan, bu kayıpların farkına vardığı zaman birden depresif belirtiler başlıyor.
Depresif belirtiler, kayıpları daha da artırıyor. Hasta yakınları ya da fazla tecrübesi olmayan hekim, `çok çabuk bunadı` diyor. Oysa depresyon etkin bir şekilde tedavi edildiği zaman altta yatan beyin yıkımının o kadar fazla olmadığı görülüyor.
Eski hobilerinden kaçınmaya başlıyor. Mesleksel uğraşlardan çekiliyor. Özellikle gece gündüz uyku ritmi değişmeye başlıyor. Biraz alınganlaşıyor. Hastalık biraz ilerlediği zaman orta evreye girdiğimiz zaman da hezeyanlar baş göstermeye başlıyor. En çok gördüğümüz hezeyanlar, eşyalarının çalındığını söylemesi en yakınından ya da yıllarca ona bakan bakıcısından şüphelenmesidir.
Yaşadığı evin kendi evi olmadığını söylemeye başlıyor. Çocukluk, gençlik dönemlerinde yaşadığı veya orta yaş döneminde yaşadığı evi hatırlıyor, şimdi yaşadığı evle bağlantı kuramıyor. Onun için eski evi hatırlıyor ve oraya gitmek istiyor.
Bunların dışında sadakatsizlik hezeyanları var.  Çok sevdiği, saydığı eşini en yakınlarından kıskanıyor.  Birçok Avrupa ülkeleri, Japonya, Amerika, İsveç ve Türkiye`nin yaptığı ortak çalışmada bizde en fazla sadakatsizlik hezeyanları ve terk edilme hezeyanları ortaya çıkıyor. Bizde yaşlı, her zaman ailenin önem verdiği bir ferttir ve aile içinde bir konumu vardır. Aile içindeki bu konumunun kaybolması sonucunda, `beni bir bakım evine ya da bir huzur evine verecekler` diye yaşadığı hezeyanlar var.
Alzheimer hastalarınan mümkün olduğu kadar kendi evinde bakılması lazım, kendi eşyaları içinde yaşamını sürdürmesi lazım ve yaşlının o eşyalarına gençlerin büyük saygı göstermesi gerekiyor. O kırık dökük koltukta eşiyle karşılıklı oturmuştur, o kırık fincanla kahvesini içmiştir. Bunu devam ettirmek istiyor onun için eğer bir bakım evine verilecekse kişisel eşyaları da yanında götürülmelidir. “
“HASTAYA YAKINLARINA DA PSİKOTERAPİ YAPMAK GEREKİYOR”
. Alzheimer`da risk faktörleri nelerdir?
“ En büyük risk faktörü yaştır bununla birlikte genetik yüklülük ve depresyon da risk faktörleridir. Büyük depresyon dediğimiz majör depresyon geçirenlerde daha sonraki yıllarda alzheimer olma olasılığı daha fazladır.”
. Depresyondaki yaşlı hastaya psikoterapi yapılır mı?
“ Yaşlıya psikoterapi oluyor. Hep vurguluyoruz Dünya Sağlık Örgütü de vurguluyor. Gençler kadar yaşlıların da özellikle de depresyonda uygun sürede uygun dozda ilaç tedavisiyle birlikte psikoterapi almaya hakları var. Psikoterapi, yaşlıdaki depresyonda büyük yarar sağlıyor.
Yaşlıların yaşadığı hezeyanlar nedeniyle hasta yakınlarının yüzde 60`ında tükenme oluyor. O yüzden hastaya destek verirken yakınlarına da psikoterapi yapmak gerekiyor.”

İçeriği Paylaşın