Yataktan Çıkamama Sendromu, Klinomani

Yataktan Çıkamama Sendromu, Klinomani

Yataktan Çıkamama Sendromu, Klinomani

Bizi Takip Et


Çoğu zaman karakter özelliği olarak adlandırılan hareketlerimizin veya düşüncelerimizin aslında bir hastalığın habercisi olabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Toplumdaki bireylerin yaklaşık yüzde 2-3’ünde görülen çeşitli takıntılar; yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen obsesif bozuklukların habercisi olabilir.

Emsey Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, yaşanan durumun psikiyatrik bir bozukluk olmadığı düşüncesinin, kişilerin tedavi için başvurularını geciktirebileceğini ve bu durumun ciddi sonuçlar doğurabileceğinin önemini vurguluyor.

YATAKTAN ÇIKAMIYORSANIZ DİKKAT!

Özellikle soğuk günlerde veya hafta sonu saatler boyunca yatakta kalma isteği birçoğumuz için alışılagelmiş bir durum. Ancak klinomani olarak adlandırılan yataktan çıkamama sendromunda ise kötü havalarda yataktan çıkmak kişiler için tam bir işkence olabiliyor. Bu kişiler genellikle gün boyu yatakta kalmak isteyebiliyor. Uyuma takıntısı anlamına da gelen klinomanide kişiler yatak, yorgan ve yastıklarına aşırı bir sevgi ve bağlılık hissediyor.

Klinomani sahibi kişiler yalnızca kötü havalarda değil, güneşli günlerde de tüm gün yatakta kalmak isteyebiliyorlar, yatak bu kişiler için koruyucu bir kalkan görevi üstleniyor. Böylece tüm sorunlardan, sıkıntılardan kaçabileceklerini düşünüyorlar.


EN ÇOK KADINLARDA GÖRÜLÜYOR.

Din, dil, ırk gözetmeden dünyadaki tüm toplumlarda görülebilen bu rahatsızlık daha çok kadınlarda görülürken erkekleri de etkileyebiliyor. Depresyona meyilli kişilerde daha sık görülen klinomanide beyindeki kimyasal dengenin bozulması depresyon riskinin oluşmasında önemli yer tutuyor.

Depresyonda beyinde bulunan seratonin ve noradrenalin adı verilen kimyasal maddelerin sinir hücreleri arasındaki sinaps ismi verilen boşluktaki miktarları azalıyor. Bu azalma, depresif bulguların ortaya çıkmasına neden oluyor. Kimi zaman kendiliğinden olan bu azalma, kimi zaman da bazı zorlayıcı yaşam olaylarından sonra gerçekleşebiliyor. Geçmişte yaşanan travmalar, kayıplar, üzüntü ve zorlanmalar, hala devam eden sorunlar, yeni ortaya çıkmış zorlayıcı yaşam olayları, düşük eğitim düzeyi, yoksulluk da depresyona neden olabiliyor. Moral bozukluğu oluşturan dış ya da iç etmenden kaçmak için herkesten uzaklaşma isteği kişileri yalnız kalmaya ve sadece uyuma isteğine ve yatağına yönlendirebiliyor (klinomani).

Kadın cinsiyeti erkeklere göre daha fazla depresyona girme riski taşıyor. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte hormonal, kadının günlük yaşamdaki yükünün fazla oluşu, sorumluluğunun artması, erkeklere göre psikiyatriye daha kolay başvurmaları (tanı konulan vaka sayısının çok oluşu) olabilir.

 

BU İSTEĞİN ALTINDA YATAN TEMEL SEBEPLER NELER?

Klinomani bir uyku hastalığı ya da rahatsızlığı değildir. Yatakta vakit geçirme istediğidir. Bu kişiler saat kaç olursa olsun uyanma konusunda sıkıntı yaşamazlar. Sadece uyanık dahi olsalar yataklarından kalkmak ve oradan ayrılmak istemezler.  Hazza düşkün ya da irade zayıflığı yaşayan bazı kişilerde de bu durum sık görülür.

 

KLİNOMANİ’DEN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?

Kişinin kendini işlevsel hissettiği bir yaşam tarzı seçmesi gerekir. Yaşamlarında zorluklar olan kişilerin zorluklarla baş etmek için yakınlarından destek alması, bu konuda yeterli desteği yoksa uzman yardımı alması yararlı olur. Kişinin iş yaşamı kadar dinlendiği, mola verdiği tatil süreçlerine de dikkat etmesi, kendine zaman ayırması bu riski azaltır.

Kişinin yaşamı (geçmişi, bugünü, geleceği) yorumlayış biçimi de kendini mutsuz ve depresif hissetmesine neden olabilir. Bu nedenle şema terapi ve bilişsel davranışçı terapi başta olmak üzere terapilerin kişinin düşünce dünyasını ele almada ve gereken değişme ya da esnemelerin yapılmasında önemli rolleri vardır.


İçeriği Paylaşın