Yetişkinlerin Yüzde 50’si Hipertansiyon Hastası Olduğundan Habersiz

Konya Kızılay Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Uzm. Dr. Sami Şahin, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olan hipertansiyon hakkında önemli açıklamalarda bulundu. 

Yetişkinlerin Yüzde 50’si Hipertansiyon Hastası Olduğundan Habersiz

Bizi Takip Et


Hipertansiyon dünyada her 8 kişiden birinin ölümünden sorumlu ve ülkemizde de hızla artış gösteriyor. Uzmanlar birçok insanın hipertansiyon hastası olduğundan habersiz olduğunu belirterek uyarılarda bulunuyor.

En sık görülen kronik bir hastalık olan hipertansiyon, küresel bir halk sağlığı sorunu olarak hayatımızdaki yerini koruyor. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına göre dünyada on kişiden yaklaşık üçünün tansiyonunun yüksek olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda hastaların yüzde 50’si durumlarından tamamen habersiz; haberdar olanların bir kısmı ise herhangi bir şey yapmamaktadırlar. Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olan Hipertansiyon hakkında Konya Kızılay Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Uzm. Dr. Sami Şahin, önemli açıklamalarda bulundu. 

BİRÇOK İNSAN HİPERTANSİYON HASTASI OLDUĞUNDAN HABERSİZ

Hipertansiyonun genel olarak sinsi bir hastalık olduğunu başta kalp, böbrek, beyin ve göz olmak üzere damarsal yapılar içeren organların tahribatta hedef olduğunu belirten Uzm. Dr. Sami Şahin, “Diyabet, sigara, obezite, yaş, aileden gelen hastalık hikayesi ve hareketsizlik ise hipertansiyonun risk faktörleri arasında. Günümüz şartlarında genel olarak büyük tansiyon 140 mmHg, küçük tansiyon 90 mmHg üzeri değerler hipertansiyon tanımına girmektedir. Toplumda hipertansiyon ortalaması genel olarak %15 ile %30 arasında değişmektedir.    Erişkin toplumumuzda ortalama 1/3 birey tansiyonunu hiç ölçtürmemiş olup hipertansif olanların 60% kadarı durumun farkında değil, hipertansif olduğunu bilenlerin yarıdan fazlası tedavi almıyor, tedavi alanların ise çok azında hedef kan basıncı değerlerine ulaşılmış olması ülkemizde toplum sağlığının ne denli sağlıksız olduğunun acı bir göstergesidir” dedi.

Yüksek kan basıncının tespiti basit bir şekilde genel olarak koldan ölçüm yapan cihazlar daha sağlıklı bir şekilde ölçülebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Şahin, “Bu sayede kalp-damar hastalığı ve ilişkili olarak ölüm oranını azaltılabiliyor. Hipertansiyon beyin kanaması, göz içi kanama gibi ani olaylarla ilişkili olabilir. Ancak genel olarak sinsi bir hastalık olup diğer kalp-damar risk faktörleri ile beraber vücutta sinsi bir düşman gibi yavaş fakat ilerleyici tahribat oluşturur. Kalp, böbrek, beyin, göz ve diğer damarsal yapılar içeren organlar tahribatın oluştuğu başlıca hedef organlardır. Yüksek kan basıncının düşürülmesinin yararları, yapılan çok merkezli büyük klinik çalışmalar tarafından ortaya konmuştur. Kan basıncındaki küçük düşmelerin dahi hastalığın sıklığı-şiddeti ve ölüm oranlarını dramatik şekilde azalttığı tespit edilmiştir. Örneğin, küçük tansiyon kan basıncının 5-6 mmHg düşürülmesi 5 yıl içinde inme riskinde %38, koroner kalp hastalığı riskinde %16 azalma sağlamıştır” dedi.

TUZDAN FAKİR DİYET VE FİZİKSEL EGZERSİZİN ÖNEMİ

Hipertansiyonun hafif durumlarda tuzdan fakir diyet ve fiziksel egzersiz ile kontrol altına alınabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Şahin, “İlaç tedavisi başlandığında da ömür boyu tedavi gerekir. Tuzlu yemek, ilacı düzenli kullanmama, fiziksel veya ruhsal stres durumları, çeşitli tansiyonu etkileyebilecek ilaçların kullanımı vs. ile kontrol altında olan tansiyonda ani yükselmeler olabilir.  Özellikle gençlerde ve dirençli hipertansiyonu olanlarda ise şok hipertansiyon düşünülmeli ve altta yatabilecek tedavi edilebilir hipertansiyon nedenleri dışlanmalıdır. Şok hipertansiyon nedenleri arasında en sık böbrek hastalıkları ve böbrek damarı darlığı olmak üzere tiroid veya iç salgı bezlerinden kaynaklanan hormon eksiklikleri veya fazlalıkları (endokrinolojik hastalıklar),  uyku apnesi gibi durumlar yer alır. Ayrıca, bazı zayıflama ilaçları, bazı doğum kontrol hapları, kokain, aşırı alkol alımı ve aşırı obezite diğer şok hipertansiyon nedenleri arasında yer alabileceği gibi hastada ani tansiyon yükselmelerinin veya tedaviye yanıt vermeyen dirençli hipertansiyonun nedeni de olabilirler” dedi.

YEMEĞİN TADINA BAKMADAN TUZ DÖKMEK YOK!

Hipertansiyon tedavisinde ilaç tedavisine ek olarak alınabilecek önemler olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Şahin, “Bu yöntemler; sigara içiminin bırakılması, zayıflama, tuz kısıtlaması, Besinlerle yeterli potasyum, kalsiyum ve magnezyum alınması (yeşil sebze, meyve tüketiminin arttırılması), doymuş yağlardan kaçınılması, alkol kısıtlaması, fizik aktivitenin arttırılması ve streslerin azaltılması olarak sıralanabilir” dedi. Obezitenin, hipertansiyon ve kalp-damar hastalığının görülme sıklığını giderek artan bir risk faktörü olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Şahin, “. Düzenli dinamik egzersiz kan basıncının, kan şekerinin kontrolünü, iyi kolesterolün yükselmesini sağlar. Ayrıca kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlar. Bu nedenle ilaç niyetine mümkünse her gün hiç değilse haftanın çoğu günü 30-60 dakika hafif tempolu yürümeyi sağlıklı yaşam için tavsiye diyoruz. Total ve doymuş yağ içeriği az olan, meyve, sebze ve az yağlı süt ürünlerinden zengin bir diyet şeklinin uygulanması çok önemli. Diyetine ve yürüyüşüne dikkat eden bir hipertansiyon hastası olan birçok bireyde kan basıncı yaşam tarzı ile kontrol altına alınabilir. Hastalıkların varlığına göre ise yaşam tarzı önerileriyle beraber derhal gerekli ilaçlar reçete edilir. Yakın dönemde tamamlanmış olan bir çalışmanın verileri ülkemiz için oldukça çarpıcıdır; toplumumuzda ortalama tuz tüketimi 18 gr olup önerilen 6 g sınır değerinin çok çok üstündedir ayrıca erişkinlerimizin üçte biri hipertansif bulunmuş olup hipertansiyon hastalarının üçte biri durumun farkında değil, hipertansiyon olup tedavi alanlarda ise hedef kan basıncı değerleri ancak üçte bir oranındadır. Yemeğin tadına bakmadan tuz dökmeye devam edersek geleceğimiz pek iç açıcı olmayacak gibi. Tuz dışında tuz oranı yüksek hazır gıdalardan, zeytin, turşu gibi tuzlu yiyeceklerden de uzak durulması gerekir” dedi.


İçeriği Paylaşın