10 Soru 10 Cevap: Türkiye'de Organ Bağışı Nasıl Yapılır?

Sağlığım İçin Herşey'in bu haftaki konuğu Profesör Doktor Melike Betül Öğütmen, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla organ bağışı hakkında önemli bilgiler verdi.

10 Soru 10 Cevap: Türkiye'de Organ Bağışı Nasıl Yapılır?

Bizi Takip Et


Sağlığım İçin Herşey'in bu haftaki konuğu Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden Haydarpaşa Numune Hastanesi Uygulamaları ve Araştırma Merkezi Nefroloji Kliniği İdari Ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr.Melike Betül Öğütmen , 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla organ bağışı hakkında merak edilen soruları yanıtladı. 

Melike_Betül_Ögütmen

Diğer ülkelerle kıyaslayacak olursak Türkiye’nin organ bağışındaki durumu nedir?

"GELİŞMİŞ ÜLKELERDE ORGAN BAĞIŞI 15-20 KAT DAHA FAZLA"

Öncelikle 3 Kasım neden Türkiye’de Organ Bağışı Haftası olarak kutlanıyor? Çünkü Türkiye’de yapılmış ilk organ nakli 3 Kasım 1975 yılıdır ve bu tarih önemli bir tarih olduğu için Organ Bağışı Haftası olarak da bu tarih seçilmiştir. Türkiye’de uzun yıllardır organ nakli yapıldığını biliyoruz hepimiz. Ancak eksik kalan şey organ bağışının az olması. Canlıdan organ bağışı fazla ama kadavradan organ bağışı az. Yani bizler öldüğümüz zaman organlarımızı başka insanlar hayat bulsunlar diye çok da bağışlamıyoruz. Böyle bir sorunumuz var. Oysa organ naklinin gelişmiş olduğu ülkelere baktığımızda bu bağış oranının bize göre 15-20 kat fazla olduğunu görüyoruz. Örneğin İspanya gibi bu konuda model oluşturmuş ülkelerde milyon nüfus başına 35-40 oranında organ bağışı yapılmakta. Yine diğer Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde de milyonda 25’in altında değil organ bağışçısı. Bizde bu rakamlar oldukça gerilerde. Ama organ nakli çok fazla yapılıyor. %99’u canlıdan yapılıyor organ nakillerinin. Oysaki bizim beklentimiz bunun tam tersi olması.

Türkiye’de şu andaki istatistiklere göre organ bağışı bekleyen hasta sayısı ne durumdadır nasıl bir tablo var? 

Son güncellemelere göre organ nakli bekleyen hasta sayıları böbrek bekleyenlerde 20905. Karaciğer bekleyen hasta sayısı 1715. Kalp bekleyen hasta sayısı 952. Pankreas bekleyen 283. Kornea bekleyen 1301. Aynı zamanda ince bağırsak ve kemik iliği de nakil edilebiliyor ama bunlarla ilgili bir kayıt yok elimizde son verilere göre.

Hangi organlarımızı bağışlayabiliriz?

"EN FAZLA BÖBREK NAKLİ BEKLEYEN HASTA VAR"

Şimdi sayılardan da gördüğünüz gibi en fazla bekleyen kişi böbrek bekliyor. En fazla böbrek bekleyen hasta sayımız var. Arkasından hemen karaciğer bekleyen hastalarımız geliyor. Onun arkasından kornea ve daha sonra da kalp bekleyen hastalarımız geliyor. Nakli yapılan organlar hangileridir? Nakil yapılan organlar ve dokular vardır. Organlar az evvel de saydığımız gibi; böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas ve ince bağırsaktır. Dokular ise kalp kapağı, kornea, kemik iliği, kemik ve deridir. 

Organ nakli bekleyen hastalar ne gibi sorunlarla karşılaşıyor?

Şöyle söylemek gerekir ki organ bağışı sayesinde pek çok kişi hayata tutunuyor. Ve bu kişilerin yaşam kaliteleri yükseliyor. Organ bağışı son derece önemli ve hayati nitelik taşıyor aslında ve organlarının işlevi yerine gelmeyen kişiler yaşamsal güçlükler yaşıyor baş etmeye çalışıyorlar. Örneğin böbrek yetmezliği bulunan bir kişi üre ve diğer toksik maddelerin atılması için çeşitli tedavilere girmek zorunda kalıyor diyaliz tedavilerine giriyor. Diyaliz tedavileri için haftada üç gün dörder saat merkezlerde bulunması gerekiyor.

Kalp yetmezliği geliştiyse yaşam mümkün olamıyor veya çok fazla ilaçla yaşamak zorunda kalıyor. Bazen vücuduna takılmış bazı makinelerle zor bir şekilde hayatını sürdürmek zorunda kalıyor. Bunu gibi birçok zorlu tedavi süreçlerine mecbur kalıyor bu hastalarımız veya bazen bu tedaviler de yeterli olmuyor ve hayatlarını yitiriyorlar. Oysa bir organla bağışlanmış bir organla bu kişiler yaşama tutunabiliyor biz de bunun için tekrar tekrar söylüyoruz ki lütfen organlarınızı bağışlayın. 

Organ bağışlayacak kişilerde hangi şartlar aranıyor?

18 YAŞ, AKIL SAĞLIĞI VE AİLE ONAYI KRİTERİ

Organ bağışçısı olmak için 18 yaşını geçmiş ve akıl sağlığı yerinde olmak gerekiyor. Bunu dışında başka herhangi bir şey yok. 18 yaşını geçmiş akıl dengesi yerinde olan herkes organlarını bağışlayabiliyor. Kişi hayatta iken kendi iradesiyle tabii organlarını bağışlıyor. Hepsini veya bir kısmını organlarının veya dokularının bağışlayabiliyor. Tabii bunun için sağlıklı olması gerekiyor. Organlarının ve dokularının sağlıklı olması gerekiyor. Kendisinin de özgür iradesiyle aklı başındayken bu vasiyeti yerine getirmiş olması gerekiyor. Bu bir vasiyet aslında. Çünkü kişi vefat ettikten sonra ailesine mutlaka sorulması gerekiyor. Yani tek başına organ bağışçısı olması yeterli olmuyor. Ailenin de onayını almak gerekiyor. Böyle bir durum gerçekleştiğinde.

Diyelim ki bir kişi organlarını yaşarken vasiyet olarak bağışladı yani ölmeden önce kendi iradesiyle organlarını bağışlayan bir kişi öldükten sonra ailesi veya birkaç kişi tarafından buna karşı çıkılması durumunda ne yaşanıyor?

Bazen hastalarımız organlarını bağışlamış oluyorlar. Bunun için de bir bağışçı kartı alıyorlar. Fakat beyin ölümü gerçekleştiğinde bu da bir kurul tarafından karar veriliyor. Aileye mutlaka danışılıyor. Aile eğer organ bağışçısı olduğunu bildiği yakınının o vasiyetine yerine getiriyorsa "evet tamam bağışlıyorum" diyorsa organlar alınıyor. Ama "hayır ben yakınımın organlarını bağışlamak istemiyorum kendisi istemiş olsa bile ben vermek istemiyorum" dediğinde de organlarını alamıyoruz ne yazık ki.

Organ bağışlayacak kişilerin adım adım  ne yapmaları gerekiyor? Ve organ bağış kartından bahsettiniz tam olarak nedir bu kart?

ORGAN KARTI BİR VASİYET NİTELİĞİNDE

Bu kart büyük hastanelerin organ bağışı ünitelerinde veya Türkiye Organ Nakli Vakfı’nda veya sağlık ocaklarında sağlık müdürlüklerinin belirlediği noktalarda yapılabiliyor. Burada isteğinizi beyan ediyorsunuz ve imzaladığınız bir organ bağış formu ile bunu gerçekleştiriyorsunuz. Bu form sonrasında size bir organ bağış kartı veriliyor ve bu bilgiler Sağlık Bakanlığı Organ ve Doku Bağışı Bilgi Sistemi’ne giriş yapılıyor. Yalnız bu bilgileri yetkililer haricinde hiç kimse göremiyor ve kişi eğer herhangi bir sebeple hayatını kaybederse bu sistem üzerinden bağışçı olduğu organ bağışçısı olduğu ortaya çıkıyor. İsterse bütün organlarını isterse herhangi bir organını veya isterse bir dokusunu mesela kornealarımı bağışlıyorum diyebilir. Bunların hepsi o kayıt sistemi içerisinde görülüyor ve kişinin bağışçı olduğu ailesine bildiriliyor. Beyin ölümü gerçekleşip organları da sağlıklı ve alınabilecek gibiyse ve aile eğer onay verirse o zaman organlar gerçekten bağışlanabiliyor. Aslında bu alınan organ bağış kartı vasiyet niteliği taşıyor yani ailesine o kişi vasiyette bulunmuş oluyor. Ben organlarımı bağışlamak istiyorum ve siz de bunu bilin demek gibi bir şey oluyor bu kart.

Yani 18 yaşını geçen kendi hür iradesiyle akıl sağlığı yerinde olan bir kişi organ bağışlamak isterse büyük hastanelere giderek organ bağışı kartını dolduruyor imzalıyor onaylıyor ve onun aslında ölüm sonrasında bir vasiyetnamesi olarak organlarını bağışlayacağına dair belge görevi görüyor. 

Organ bağışı konusunda doğru zannedilen yanlışlar nelerdir?

Türkiye’de istediğimiz organ bağışı seviyelerine ulaşamıyoruz ve yıllardır bu böyle devam ediyor. Bunda da en önemli sorun toplumun yeterli bilgiye ulaşamamış ve duyarlılığa ulaşamamış olması. Örneğin insanlar şöyle şeyler söyleyebiliyorlar biz de bunlara şahit oluyoruz gerçekten. Mesela diyor ki hastamız ‘‘Organ bağışlayan kişi yarım insan olur.’’ oysaki böyle bir şey yok. Zaten o kişinin sağlığını riske atacak herhangi bir şeyin yapılması mümkün değildir ve bu kişiler yaşamlarını kaybetmeden organları zaten alınmaz. Veya işte hasta diyor ki ‘‘Ben organımı vereceğim ama organ bağışçısı olacağım ama ya ölmeden alırlarsa organımı?’’ böyle bir şey söyleyen olabiliyor. Diyor ki ‘‘Acaba beyin ölümümü nasıl anlayacaklar? Beyin ölümüm gerçekleşmeden organımı alırlar mı?’’ En büyük çekince sanıyorum ki bundan oluyor. Halbuki beyin ölümü gerçekleşmeden organlar kesinlikle alınmaz ve organ bağışından söz edilebilmesi için hastanın yoğun bakım şartlarında beyin ölümünün kanıtlanması gerekiyor.

"BEYİN ÖLÜMÜ KESİNLEŞİNCE ORGANLAR ALINIYOR"

Beyin ölümünün kanıtlanması ise bir ekip tarafından yapılıyor ve bitkisel hayatta beyin sapı sağlam olduğu için kişi solunum dolaşım gibi hayati fonksiyonlarını devam ettirebiliyor. Tıbbi beyin ölümünde ise beyin ve beyin sapı fonksiyonları tam ve geri dönüşümsüz olarak kayboluyor ve biz yoğun bakım şartlarında beyin damarlarını kanlanmasını görerek beyin cerrahı ve nörolojinin de eşliğinde beyin ölümünün olduğunu kesinleştirdiğimiz kişilerin ancak organlarının alınabileceğini bildiriyoruz ve bu bir ekip tarafından inceleniyor ve bütün veriler toplandıktan sonra beyin ölümünün gerçekleştiği kararına varılıyor. Ondan sonra beyin ölümü kabul edilip organlar alınabiliyor.

ORGAN NAKLİNDE VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜ KORUNUR

Bir de mesela şöyle söylüyorlar, ‘‘Ben aslında organlarımı bağışlarım ama sonra cenazemin bütünlüğü bozulur mu acaba?’’ böyle şeyler söyleyenler oluyor. Aslında o bedenler organların kıymetini çok iyi bilen hekimler ve sağlık çalışanları için kutsaldır ve çok büyük bir saygıyı hak ederler. Hatta organların nakledildiği kişiler de bu bağışçı kişilere çok büyük saygı minnet ve dualar ederler. Biz bunlara her zaman şahit oluruz ve çok dikkatli bir şekilde o kişinin vücut bütünlüğü bozulmadan özenle yapılır bu işlemler ve hiçbir şekilde vücut bütünlüğü ölüm sonrasında da bozulmaz bu da kişilerin aklında kalıyor.

ORGAN NAKLİNİN DİNEN BİR SAKINCASI YOK

Bir de ‘‘Acaba dinen sakıncalı olabilir mi?’’  diye bazı hastalarımızın aklında bunlar olabiliyor. Aslında İslam dini de dahil olmak üzere tüm büyük dinlerde organ bağışına aykırı bir durum yok. Bunu Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu çeşitli seferlerde çeşitli sayılı kararlar ile aslında bildiriyor ve organ naklinin caiz olduğunu açıklıyor. Ayrıca bu kararda ‘‘Organınızı vereceğiniz kişi yapacağı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur.’’ Diye de böyle bir diyanetimizin de böyle bir açıklaması oluyor.  Yani İslam dini açısından da organ bağışlamanın uygun olduğu söyleniyor hatta teşvik ediliyor. Yanlış bilinen şu anda aklıma gelen hastaların en çok bize söylediği şeyler bunlar bağış yapılırken.

Şuna bir kez daha vurgu yapmak isterim ki beyin ölümünün gerçekleşip gerçekleşmediği çok ciddi bir şekilde inceleniyor, tetkik sonuçlarıyla kanıtlanıyor ve bir ekip tarafından karar verilip yazılı kayıtlara geçiriliyor. Yani gelişigüzel bir beyin ölümü kararı asla verilmiyor. Böyle bir durum yok. Bunu tekrar söylemek isterim. 

Bir bağışçının organının kime takılıp veya takılmayacağı neye göre karar veriliyor?

Bu tamamen organ nakli koordinatörlüğü sistemi üzerinden yürüyor. O kişinin dokuları organ nakli bekleyen ve dokuları uygun olan kişilerle karşılaştırılıyor. Onların listeleri kan grupları ve doku uyumları listeleri organ nakli koordinatörlüğünün sistemi üzerinde görülmeye başlıyor. Ve bunlarla eşleşen organ bağışçısıyla alıcının eşleşmiş olan alıcının hangi hastanedeyse sıra hangi hastanedeyse hangi nakil merkezindeyse oraya organları gönderiliyor. Çok güzel bir sistemimiz var aslında. Oldukça da iyi işliyor. Organ nakli koordinatörlüğü Türkiye’de gittikçe gelişmekte ve hatta eğitimler bu konudaki eğitimler daha kaliteli hale gelmekte. Koordinatörlerimiz canla başla çalışmakta. Gerçekten bu işi büyük bir özveriyle yaptıklarını gözlemliyoruz. Ve neredeyse hiçbir hata olmadan sistem çok güzel işlemekte

"TÜRKİYE'DE KADAVRA VERİCİSİ AZ"

Bizim burada nakille ilgili Türkiye’de eksiğimiz kadavra vericisi az. Aslında insanlar canlıyken daha rahat veriyorlar organlarını ben hep ona şaşırıyorum. Yani yaşarken çok rahatlıkla birbirlerine, akrabalarına, yakınlarına bazen arkadaşlarına bile böbreğini bağışlamak isteyen veya karaciğerini bağışlamak isteyen insanlar oluyor. Fakat ölünce organların başka bir insanda hayat bulması çok daha önemliyken orada bir çekince var. Yani bu çok büyük bir olasılıkla ailelerin endişesi sanıyorum ki aile acaba ölmeden organı alırlar mı veya acaba başka bir şey olur da bir hata olur da organ yanlışlıkla alınır mı ben buna onay verirsem. En büyük çekince buradan kaynaklanıyor. Herhalde bunu kırmamız gerekecek. Şu anda böyle bir şey olması mümkün değil çünkü çok sistemli çok yerleşmiş güzel bir sistem içerisinde bu işlemler yürüyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Yani mutlaka ki beyin ölümü kanıtlanmış kişilerin bir sistem dahilinde organları alınıp gideceği kişiler de yine bir sistem içerisinde Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği o sistem içerisinde gidiyor. Yani istediğiniz kişiye organ vermeniz mümkün değil. Bir liste çıkıyor önünüze bu bilgisayar ortamında geliyor size.

Türkiye’de daha çok canlı organ bağışları söz konusu dediniz.  Halbuki tam tersi olması gerekirken...

Evet. Böbrekte %90’ın üzerinde. 

Evet diğer konuda da dediğiniz çekinceler devreye girdiği için bilgi eksikliği veya yanlış bilinenler de önyargılar da olduğu için bu konuda oranlar bu şekilde.

Evet. Yani gözlemlerimiz bu yönde. Yanlış bilgiler ve endişeler...

Çocuk bağışçılar ve çocuklarda da organ nakli de var. Bu yüzden çocuklardan alınan organlar yine çocuklara mı naklediliyor ya da yetişkinlerden alınanlar yine yetişkinlere nakil oluyor? Bu konuda bir değişiklik var mı?

Şimdi tabii ideali çocuktan alınan organın çocuğa takılması ama tabii böyle olmuyor. Çocuktan alınan organ yetişkine takılabiliyor. Yetişkinden alınan organ da çocuğa takılabiliyor. Ama bunun için belirli uygunluklar gerekiyor. Mesela belirli bir çocuk bağışçı olduğunu düşünelim ve erişkin bir kişiye böbrek verdiğini düşünelim. Tek böbrek değil de iki böbrek birden takılıyor. Yani o kişinin bedeni çok daha büyük olduğu için o küçük böbrek o bedeni idare edemeyeceği için iki böbreği birden o kişiye takılıyor. Ama erişkin bir organ vericisi olsa her böbrek farklı kişilere takılacak. Anlatabildim mi? Yani çocuk vericinin erişkine organ vermesinin duruma göre değişen çeşitli koşulları var. Erişkinin de çocuğa vermesinin o anki duruma göre değişen koşulları var ama verebiliyor. Mutlak olarak vermez diye bir kural yok.


İçeriği Paylaşın