10 Yıl Yüksek İnsülinle Yaşadıktan Sonra Ameliyat Oldu

10 Yıl Yüksek İnsülinle Yaşadıktan Sonra Ameliyat Oldu

10 Yıl Yüksek İnsülinle Yaşadıktan Sonra Ameliyat Oldu

Bizi Takip Et


10 yıllık tip2 diyabet hastasıyken cerrahi tedavi olan Erkan Köksal yaşadıklarını Sağlığım İçin Herşey’in İyileşme/Zayıflama Öyküleri köşesinde anlattı.

Ancak önce Hospital Park Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Laparoskopik Bariyatrik ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Muzaffer Ala tip2 diyabetin cerrahi tedavisi konusunda bazı sorular sorduk.

Cerrahi tedavi şeker hastalığında ne sağlar? Hangi hastalarda bu yöntem olumlu sonuç veriyor? Her şeker hastasına cerrahi tedavi uygulanması mümkün mü? Her tip2 diyabet hastasına bu yöntemi uygulamanız mümkün mü? Ameliyat sırasında ne oluyor ve hastalar insülini bırakabiliyor? Her hastada başarı elde edilebiliyor mu? Başarı oranı nedir? Metabolik cerrahinin obezite cerrahisinden farkı nedir? Yan etkileri nelerdir? Hastalarda bu yöntemin geri dönüşü var mıdır? Sürekli ishal ya da ömür boyu katı diyet gibi etkileri var mıdır? Hastalar insülini bıraksalar da doktor kontrollerine gitmeleri gerekir mi? İşte yanıtları…

“TİP2 ŞEKER HASTALIĞINDA CERRAHİ TEDAVİ YENİ DEĞİL’’

. Cerrahi tedavi şeker hastalığında ne sağlar?
“Tip2 şeker hastalığında cerrahi tedavi yeni değildir. Bilim dünyası ince bağırsağın son kısmında yer alan inkreatin denilen iyi huylu hormonları tespit etti. Bu iyi huylu hormonların pankreasta insülin üreten hücrelerin sayısını ve insülin yapılma kapasitesini arttırdığı belirlendi. Bundan sonra diyabet tedavisinde cerrahi yöntem çalışmaları başladı. İlk ameliyatlar 1965 yılında yapıldı. 2002’de Sao Paolo Üniversitesi’nden Dr. Sergio Santoro ve Dr. De Paolo metabolik cerrahi adı altında dünya literatürüne iki kazandırdı. Kısaca bakıldığında tip2 şeker hastalığının cerrahi tedavisi yeni uygulamalar değil. Ama her bir ameliyatın iyi yanı yanında eksik olan tarafları vardır. Bunlar geliştirilerek bugün günümüzde metabolik cerrahi olan cerrahi yöntemler uygulanmaktadır.”

. Hangi hastalarda bu yöntem olumlu sonuç veriyor? Her şeker hastasına cerrahi tedavi uygulanması mümkün mü?
“Tip1’lerde cerrahi yöntemle tedavi şansı yoktur. Daha çok tip2 şeker hastalığına uygundur. Tip2 şeker hastalarındaki problem pankreas organında insülin salgılanan merkezin üretmiş olduğu insülin miktarında azalma ya da insülinin etkisizliği söz konusudur. O yüzden bu hasta gruplarında cerrahi yöntemler uygulanabilir. Ama tip1 hasta grubunda pankreasta insülin üreten merkez, vücut tarafından oluşturulan bazı kötü antikorlar tarafından tahrip edilir ve hiç insülin üretimi olmaz. Hastanın ameliyat edilebilmesi için pankreastaki insülin üreten merkezin bir miktar insülin üretebilir olması gerekir.”

Op. Dr. Muzaffer Al - Erkan Köksal

Op. Dr. Muzaffer Al – Erkan Köksal

 

‘‘İNSÜLİN REZERVLERİ BELLİ BİR DEĞERİN YUKARISINDA OLAN HASTALARA CERRAHİ UYGULANIR’’

. Her tip2 diyabet hastasına bu yöntemi uygulamanız mümkün mü?
“Yaş sınırı yoktur. Anestezi alabilecek bütün hastalara uygulanabilir. En son ameliyat edilen bir hastamız 74 yaşında bypasslı bir hastaydı ve tip2 şeker hastasıydı. Burada önemli olan ameliyattan öncesi yapılan bazı hazırlıklardır. Hastanın pankreasındaki insülin rezervleri ölçülür. Bu insülin rezervleri belli bir değerin altında olmamalıdır. Aksi halde hasta ameliyat programına alınmaz. Belli bir değerin yukarısında olan hastalara, tip2 şeker hastaların cerrahisi uygulanır. Bu da hastanın bir gün öncesinden kullanmış olduğu ilaç ve insülinlerini bırakması istenerek belirlenir. Hasta o gün yediğine dikkat eder, stresli ortamlarda bulunmaz ve egzersiz yapar. Ertesi gün aç karnına hastaya kanda bir test yapılır. Ardından ortalama 430 kalorilik bir kahvaltı verilir. Bundan bir saat sonra testler tekrarlanır. Bu testler hastada ameliyattan fayda görüp görülmeyeceği kanaatini verir. Tip2 şeker hastaları maalesef 10-12 yıl içerisinde insülin depolarının çoğunu kaybederler. Bu süreğen bir hastalıktır. Başlangıcından sonuna kadar geçen süre yıllar içerisinde devam eder. Belli bir noktada duran bir hastalık değildir. O yüzden hastaların 10-12 yıl içerisinde insülin depolarını kaybettiği düşünülmektedir. Bizim için ameliyatta bu rezervler çok önemlidir. Rezervleri uygun olan hastalar mutlaka ameliyat programına alınır. Rezervleri düşük olan hastalara zaten cerrahi olarak da yardımcı olunamaz.”

‘‘YÜZDE 85-90 ORANINDA KAN ŞEKERİ KONTROL ALTINA ALINIR’’

. Ameliyat sırasında ne oluyor ve hastalar insülini bırakabiliyor? Her hastada başarı elde edilebiliyor mu? Başarı oranı nedir?
“Hastalarda ince bağırsak kaynaklı hormonlarla pankreastaki insülin üreten hücrelerin sayısı ve insülin yapabilme kapasitesi arttırılır. İnce bağırsağın son kısmındaki bu hormonlara inkreatin denir. İnkretinler gıda ile aktif hale geçtiğinde pankreastaki insülin üreten hücrelerin sayısını ve insülin yapabilme kapasitesini arttırırlar. Burada önemli olan hastanın rezervleridir. Hasta insülin depolarını kaybeder. Bu ameliyatta ölen hücre canlandırılmaz, geride kalan canlı hücrelerin verimi arttırılır. Aynı zamanda bu ameliyatta pankreasta insülin üreten merkeze karşı bağırsağın başlangıç kısmında direnç oluşturan hormonların aktivitesi azaltılır. Midenin sol üst dış kısmında pankreastaki üretime olumsuz etki sağlayan hormonun da bulunduğu bölge kapatılıp devre dışı bırakılır. Kısaca iyi huylu hormonlar devreye koyulur. Kötü huylu hormonlar devreden çıkarılarak, hastanın rezervine ve fiziksel aktivitesine bağlı olmak kaydıyla, yüzde 85-90 oranında ilaç veya insülin kullanmadan kan şekeri kontrol altına alınır. Ancak hastalara ameliyattan sonraki dönemde özellikle aşırı karbonik gıdalardan uzak kalmaları önerilir. Hastalar kesinlikle sigara içmemelidir. Böyle hastalara sigara ameliyattan önce mutlaka bıraktırılır. Ayrıca yaşam koşullarını düzenlemesi, fiziksel aktivitelerini düzgün yapması, günlük yürüyüşlerini yapması istenir.

Diyabetin tek bir bileşeni yoktur. Birçok faktör diyabette etki edebilir. Ama asıl olan bu hastalarda pankreasta insülin üretiminin progresif şekilde azalmasıdır. Vücudumuzun enerji kaynağı şeker, glikozdur. Yediğimiz gıdalar bağırsağa gider, yemediğimizde karaciğer depo gibidir oradan karşılanır. Vücudumuz devamlı şekeri kullanır. Bu şekerin kanda fazla kalmasını engelleyen insülin olgusu, diyabet hastalarında az olduğu için kandaki şeker yüksek kalır. Böyle hastalarda stres olduklarında vücut daha çok enerjiye ihtiyacı olduğunu düşünür. Daha çok şeker boşalır. Kan şekeri yükselir. Aşırı kötü glisemik endeksi şeker yediklerinde yükselecektir. Ameliyat ettiğimiz hastalara ameliyattan sonra özellikle diyet yaptırmasak da belli aşamalarda yeme alışkanlıklarını kontrol ederiz.”

‘‘HASTA BİR HAFTADA NORMAL HAYATINA DÖNER’’

. Metabolik cerrahinin obezite cerrahisinden farkı nedir? Yan etkileri nelerdir? Hastalarda bu yöntemin geri dönüşü var mıdır? Sürekli ishal ya da ömür boyu katı diyet gibi etkileri var mıdır? Hastalar insülini bıraksalar da doktor kontrollerine gitmeleri gerekir mi?
“Hastalar ameliyattan sonra 1., 3., 6., 9., 12. ve 15. aylarda mutlaka yakın takipte tutulur. Kan şekerlerini kontrol etmeleri istenir. Devamlı irtibat halinde olurlar. Bu ameliyatlardan sonra hastalarda beklenilen bir problem yoktur ama her ameliyatın ufak tefek riskleri vardır. Ekleme yerlerinde, bağırsakta yapılan yer değişikliklerinde, sızıntı olup olmamasına bakılır. Özel cihazlarla bu alanlarda testler yapılır. Bu testler ile her şey kontrol altında tutulur. Hastalar ameliyat sonrasında 1. günde ayağa kalkarlar. 1 haftada da normal hayatlarına dönerler.”

*************************************

10 yıllık tip2 diyabet hastasıyken cerrahi tedavi olan Erkan Köksal ameliyat olmaya nasıl karar verdiğini anlattı.

‘‘ŞEKERİN AMELİYATI OLUR MU DİYE DÜŞÜNÜYORDUM’’

. Tip2 diyabet cerrahisini daha önce duymuş muydunuz? Sizi ameliyat olmaya iten faktörler neydi?
“30 yaşında şeker hastalığına yakalandım. 40 yaşında ameliyat oldum. Şekerim 400-500’lerde seyrediyordu. Günde 2 kez sabah ve akşam insülin alıyordum. Sabah, öğlen ve akşam 6-7 tane aldığım haplarım da vardı. Dolayısıyla yüksek insülinle yaşıyordum. Ailemde de şeker hastalığı var. Amcamı ve büyük babamı şekerden kaybettik. Amcam 40 yaşından 55 yaşına kadar 8 kez ameliyatlara girdi. Damarları komple değişti. Doktorlar damarlarını açtı şekerden dolayı kapatamadılar. 1 ay açık kalmak zorunda kaldı. 1 günde 4 ameliyata girdi, 13 ünite kan aldı. Derken daha sonraki yıllarda tekrar arttı. Hastaneye yatırdık. O gün dayımızın cenazesi vardı. Toprağa verirken hastaneden telefon geldi. ‘1 saat süreniz var ayağını keselim mi kesmeyelim mi?’ dediler. O kadar zor bir durumdu ki daha cenazeyi gömmeden hastaneye döndük. Bir insanın hayatına karar vermek zor bir durum. Hastayı kurtarmak için ayağını kestiler. 1 ay içinde 2 ameliyat daha yaptılar. Ama kurtaramadık. 55 yaşında kaybettik.”

. Siz tüm bunları yaşarken neler hissetiniz? Ameliyat olmaya nasıl karar verdiniz?
“Ameliyat yöntemini babam internetten araştırıyordu. Bir arkadaşımın eşi de yaptırdı. Ben çok korkuyordum. Şekerin ameliyatı mı olur diye düşünüyordum. Doktor beyle görüştük. Doktor bey anlattı. Ben yine de ikna olmadım. Ama babamın zorlamasıyla ben genç olduğum ve aileden birçok kişiyi kaybettiğimiz için kararı verdik. Zaten kendisi de şeker hastası. Ön


İçeriği Paylaşın