Ailesel Yatkınlık MS Riskini Artırıyor

Ailesel Yatkınlık MS Riskini Artırıyor

Ailesel Yatkınlık MS Riskini Artırıyor

Bizi Takip Et


Fulya Çetin

Nörolojik Araştırmaları Destekleme Derneği tarafından Novartis’in de katkılarıyla bu yıl 4.‘sü düzenlenen “Istanbul MS Days 2017” toplantısı, 15-17 Aralık 2017 tarihlerinde K.K.T.C’de gerçekleştirildi. Multiple Skleroz (MS) hastalığının tedavisindeki son gelişmelerin tartışıldığı toplantıya; Türkiye’den 34, 10 ülkeden ise 30’a yakın uluslararası hekim konuşmacı olarak katıldı.

MS alanında gelenekselleşen toplantıda, dünya genelinde MS riskinin arttığı belirtildi ve “Merkezi Sinir Sisteminde Oluşan Hasarın Düzelmesindeki Potansiyeller ve Yetersizlikler” teması üzerinde durularak, güncel bilgiler paylaşıldı.

ÜLKEMİZDE HER 100 BİN KİŞİDEN 60’I MS’Lİ

Istanbul MS Days 2017 toplantısında konuşan ve MS’in dünyanın her yerinde görülme sıklığının giderek arttığını söyleyen Prof. Dr. Aksel Siva, “Ülkemizde her 100 bin kişinden 60’ında MS hastalığı vardır. Hatta bu sayı giderek artıyor. Sadece ülkemizde değil Asya ve Ortadoğu’nun yanı sıra Kuzey Afrika ve Batılı ülkelerde de MS konusunda bir artış söz konusudur. Ancak hastalık kadar MS farkındalığı konusunda da günümüzde bir artış var. Artık farkındalık oluştuğu için birçok kişi bir takım nörolojik belirtileri fark ettiği anda hekime başvuruyor. Sağlık sisteminde tanı ve tetkik yöntemlerinin gelişmesi de oldukça avantaj sağlamaktadır. Dünyada her iki yarım kürede de kutuplara gidildikçe; yani ekvatordan uzaklaştıkça MS hastalığında artış yaşanmaktadır. Bu da güneş ve D vitamini arasındaki ilişkinin önemini ortaya koymaktadır. D vitamini, MS hastalığının tedavisindeki en önemli parçalardan biridir.” dedi.

AİLEDE MS OLMASI ÖNEMLİ BİR RİSK OLUŞTURUYOR

MS’in daha çok beyaz ırkta görüldüğünü, siyahi ya da sarı ırkta ise daha az rastlandığını vurgulayan Prof. Dr. Siva, MS hastalığında genetik yatkınlığın önemli bir kriter olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “ MS hastalığında genetik faktör kişi için bir yatkınlık ya da koruyuculuk yaratabiliyor. Ailesel MS oranı da giderek artış gösteriyor. Ailede MS olan bireylerin, olmayan kişilere göre riski 20-30 kat daha fazladır. Yine sigara içmek ve genç çağlardan itibaren şişmanlık da önemli faktörlerdendir. MS riskini ve seyrini etkileyebilmek için bazı faktörleri düzeltmek gerekir. Bunların başında da egzersiz geliyor. MS’li hastaların doktor onayı ile sağlık durumlarına bağlı olarak egzersiz yapmaları gerekir. En basit olarak mutlaka günlük yürüyüş aktivitelerinin yapılması gerekir. Yüzmek de yine yapılabilecek basit aktivitelerdendir. MS’li kişilerin akdeniz diyeti ile beslenmesi gerekir. Bu plan çerçevesinde katı yağlardan uzak durulmalı, tereyağ, şeker ve tuzu dikkatli tüketilmelidir. Sebze ve meyveye beslenme planında sıkça yer vermek, kırmızı eti ile yağsız olarak sınırlı miktarda tüketmek gerekir. Sağlıklı beslenme, MS seyrini olumlu yönde etkileyen önemli bir faktördür. MS tedavisini olumlu etkiler diye kapari gibi bazı besinlerin sık tüketilmesine yönelik yanlış inançlar var. Kaparinin kişiye bir zararı yoktur; ancak MS hastalığında artı bir fayda sağladığına dair bir bilimse çalışma da yoktur.”

MS, KENE HASTALIĞI İLE KARIŞMAZ

MS hastalığının kene hastalığı olarak bilinen “Lyme” hastalığı ile karışma gibi bir durumu olmadığını belirten Prof. Dr. Siva, “Lyme hastalığı genelde belirtileri açısından çok nadir olsa da MS’e benzeyebilir. Ancak bir hekim ayırıcı tanıyı sağlayan tetkiklerle bunun ayrımı yaparak doğru tanı ve tedavi sürecini sağlayabilir. Son 20 yılda nörolojik hastalıkların tedavisinde en çok gelişme sağlanan hastalık MS’tir. Her yıl çok etkili ilaçlar geliyor. Bugün ataklı MS hastalarında yüzde 80-85 oranında kontrol sağlamak, seyrini yavaşlatmak ya da geciktirmek mümkündür. İnanıyoruz ki 15-20 yıl sonra MS için büyük oranda çözüm sağlanmış olacak.” dedi.

SİGARA İÇENLERDE RİSK DAHA YÜKSEK

Toplantıda geçmişten günümüze MS’in tanı ve tedavisindeki gelişmeleri değerlendiren Prof. Dr. Sabahattin Saip ise; “ MS merkezi sinir sistemini hasara uğratan bir hastalıktır ve her ne doğurganlık çağı hastalığı olarak belirtilse de görülme yaşı giderek düşmektedir. Maalesef pediatrik MS oranları da giderek artmaktadır. İlk MS hastasının da 16 yaşında olduğu bilinmektedir. MS hastalığında önemli kriterlerden biri D vitamini eksikliğidir. Saat 10.00-14.00 aralığında vücudun el, kol, yüz bölgesi gibi en az yüzde 25’i mutlaka güneş görmelidir. Genetik yatkınlık kadar çevresel faktörlerin de etkili olduğu MS hastalığında sigara içimi de önemli bir etkendir. Sigara içenlerde MS riskinin daha yüksek olduğu bilinmektedir. MS Journal’de de belirtildiği gibi sigara içmek, MS riskini ve seyrini hızla artıran bir etki yaratır. Pasif içicilik bile sağlığı olumsuz etkilemektedir. Sigarayı bırakmak ve sigara olan ortamlardan uzaklaşmak kişinin kendine yapabileceği en güzel yatırımdır.” diye belirtti.

MS HASTALARININ EV ÖDEVLERİNİ YERİNE GETİRMESİ GEREKİR

Bazı parazit ve bakterilerin MS hastalığını tetiklediğine dair araştırmalar bulunduğunu aktaran Prof. Dr. Saip, “Yapılan bir araştırmada 70 MS hastası ve 70 normal bireyin bağırsak floraları karşılaştırıldığında, bazı bakterilerin MS hastalarında daha fazla görüldüğü ortaya koyulmaktadır. Burada sorunsuz bir bağırsak florası için sağlıklı beslenmenin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Katkı maddelerinden uzak durarak toksik etkenleri bağırsaklardan uzak tutmak gerekir. Hastalığın doğal seyrini olumlu yönde değiştirmenin en önemli yolu elbette ki tıbbi yaklaşımlardır; ancak bireylerin de hastalığın seyrini olumlu yönde etkilemesi için bazı ev ödevlerini yerine getirmesi gerekir. Bu ödevlerde aslında sağlıklı bir yaşam için herkesin uyması gereken basit kurallardır. Karbonhidrattan düşük olan Akdeniz diyeti ile sağlıklı beslenme, günlük olarak egzersiz yapmak, sigara içmemek bunlardan birkaçıdır.” dedi.

MS HASTALARI DA EVLENEBİLİR; ÇOCUK SAHİBİ OLABİLİR

Doğru tedavi süreci ile MS hastalarının da evlenip, çocuk sahibi olabileceğini belirten Dr. Saip, “MS hastaları da tedavilerine doğru bir şekilde devam ettiği sürece evlenebilirler ve isterlerse bebek sahibi de olabilirler. Hamilelik sürecinde ataklar; ilk 3 ayda genellikle çok nadir görülmekte, sonraki 3 ayda biraz artmakta, son 3 ayda ise yine azalmaktadır. Doğumdan sonra ise çoğunlukla ataklar 3 katı daha fazla olabilmektedir. Kimi zaman da kişiler ilk gebelikte yaşamazken ikinci gebelikte yaşayabilmektedir. Ancak ataklar her ne kadar fazla olsa da kontrol altına alınabilir. MS hastalığı her kişide farklı bir şekilde seyredebilen özel bir hastalıktır. Kısacası her kişide farklı bir oyun vardır. Bu oyunu doğru bir şekilde okumak ve doğru oyuncuları doğru zamanda sürmek gerekir. Bunun için de her bireyin hikayesi, MR’ı, klinik bulguları, çevresel faktörleri doğru değerlendirilmeli ve problemlerine yönelik olarak doğru bir tedavi süreci sağlanmalıdır.” diye vurguladı.


İçeriği Paylaşın