Böbrek Sağlığı ve Covid-19

Böbrek Sağlığı ve Covid-19

Böbrek Sağlığı ve Covid-19

Bizi Takip Et


Covid-19’un böbrek sağlığına etkilerini Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Sağlık Uygulamaları ve Araştırma Merkezi Nefroloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Betül Öğütmen anlattı.

Covid-19’un ilk etkilediği hedef organ akciğerler. Covid-19 böbrek sağlığını nasıl etkiliyor?

Daha çok yeni bir virüs, bunun için şu anda kendi gözlemlerimiz ve önbilgiler ile konuşabiliyoruz. Ön gözlemlerimize baktığımızda virüs böbrekleri de tutabiliyor. Yayınlarda belirtilen oran yüzde 3-9 arasında bir değişim gösteriyor. Tamamen sağlıklı kişilerin böbreklerinin de tutulduğunu görebiliyoruz. Ace inhibitörleri ilgili mekanizma, böbreğin vücuda girme mekanizması. Böbreklerde de olduğu için böyle bir mekanizmayla etkileniyor. Çin’deki bazı çalışmalara bakıldığında böbrek tübüllerinde virüs parçacıkları olduğu görüldü. Yani virüs doğrudan böbreğe girebiliyor. Tübülleri doğrudan toksik etkisiyle hasar verebiliyor. Yine Çin’deki bazı otopsilerde böbrek damarlarının pıhtılarla tıkandığı görüldü. Bu da böbrek yetmezliğine yol açan bir sebep olabiliyor. Bu konuda başka teoriler de var. Bu hastalık sonrasında akciğerlerin solunum yeteneği azalıyor, böylelikle kana gönderdiği oksijen azalıyor, oksijenin azalması da böbrek yetmezliğini tetikleyebiliyor. Tedavide kullanılan ilaçlar da böbrek sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu viral enfeksiyona eklenmiş ikincil enfeksiyonlar böbreğin bozulmasına neden olabiliyor. Kişinin önceden bir böbrek hastalığı varsa bu pandemik hastalar daha kötü seyrediyor.

BÖBREK HASTALARI RİSK ALTINDA MI?

Böbrek nakli olmuş bir kişinin covid19 açısından riski daha yüksek midir?

Elimizdeki verilere göre böbrek hastalarının bu hastalığa daha fazla yakalandığını gösteren bir durum yok. Ama tahminlerimiz immün sistemleri daha zayıf olabileceği için hastaların tüm hastalıklara daha fazla yakalanma ihtimali olabileceği yönünde. Ancak bu hasta grubunun Covid19’a daha çok yakalandığını belirten bir çalışma yok. Tabi bunu tam olarak bilmiyor olmamız da böyle olmadığı anlamına gelmiyor. Bu hastaların farklı hastalık gruplarının olması örneğin tansiyon, şeker ya da altta yatan diğer böbrek hastalıklarının olması, kullandıkları ilaçlar, vücut dirençlerinin daha düşük olması, hastaneye gidip gelme zorunda olmaları gibi sebepler daha kolay covid19 olabileceklerini de düşündürebiliyor. Ama elimizdeki verilerle henüz bunu net olarak söyleyemiyoruz.

Türkiye’de Nefroloji Derneği ve Avrupa Nefroloji Derneği olarak birbirinizi uyardığınız birtakım sonuçlar var mı?

Hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki nefrologlarla görüşüyoruz. Birbirimize fikirler verdiğimiz whatsapp gruplarımız var. Bunun dışında da çalışmalara da başladık. Herkes kendi vakalarını şu anda topluyor. Fazla bir vaka sayısına da eriştik. Bunları yavaş yavaş bir araya getirip yayınlamaya da başlayacağız.

 

Covid-19 genelde iki böbreği birden mi tutuyor yoksa tek böbreği mi tutuyor?

Bu sistemik bir hastalık olduğu için ikisini birden tutuyor.

Özellikle bu korona günlerinde hayatınız ve çalışmanız nasıl değişti?

Hem hastalarımızın korona olabileceğinden korkuyoruz hem de çalışanlarımızın. En yakınımızdaki kişilerde bile bulaşlar oldu. Zor bir dönem. Bazen her akşam covid olup sabah iyileşip kalkıyoruz. Biz de tabi o insani yönü yaşıyoruz. Ama dayanıyoruz güçlü olmaya çalışıp bu dönemi atlatacağız.

Doç. Dr. Melike Betül Öğütmen

Diyaliz tedavisi görenlerin endişelerini duyuyoruz. Covid-19 olmayan ama sağlığı gereği hayatta kalabilmek için diyaliz tedavisi görmek zorunda olan hastalar ve hasta yakınları için ne tür önlemler alınıyor?

Diyaliz merkezlerinde çok hızla önlemler aldık. Mesela gelen tüm hastalar ve yakınlarının maske kullanması gerektiğini en başından beri önemsedik. Çünkü ilk başlarda sadece hastaların kullanması gerektiği gibi bilgiler vardı; ama biz bunlara uymadık. Mutlaka maske kullanmaya çalıştık. Tüm hastalarımıza maske temin etmeye çalıştık. Acil hasta da alıyoruz; ama hastalarımıza hiç bulaştırmadık. Akşamları covidli hastaları almak zorundayız. Biz devlet hastanesi olduğumuz için başka yerde bakılamayan hastaları alıyoruz. Mutlaka günde 17-18 hastamız oluyor. Ama bunları iyi yönetebildiğimizi düşünüyorum.

Nasıl yönetiyorsunuz? Ne gibi önlemler alıyorsunuz?

Bir kere bu grup hastalar en son seansa giriyor ve girdikleri bölgeyi her zaman aynı bölge tutuyoruz. Diyalizin farklı alanlarına o hastaları almıyoruz. Aynı makinelerde alıyoruz. Covid hastalığının her ne kadar mikrobun kanda da tespit edilmiş olduğu bazı yayınlar bildirilse bile diyaliz cihazlarıyla geçmiyor. Diyaliz cihazlarını ayırmak gerekmiyor; ama biz mümkün olduğunca diyaliz cihazlarını da hep aynı cihazla olarak kullanıp standart dezenfekte işlemlerini yapıyoruz. Önemli olan diyaliz merkezini iyice havalandırabilmek ve ultraviyolelerle dezenfeksiyon yapabilmek. O gece covidli hasta almış teknisyenlerimiz, hemşirelerimiz ve personelimiz sabaha kalmıyor. Covid olmayan rutin diyaliz programına giren hastalarımızla diğer hemşirelerimiz tedavilerini veriyor. Başta beklentimiz diyaliz hastalarının durumlarının daha ağır olacağı şeklindeydi; ama klinikleri daha hafif seyrediyor ve bunu biz gözlemlerimizle de görüyoruz yayınlar da bunu gösteriyor. Bu hasta grubunun ateşleri daha düşük. İleri yaş ve diğer hastalıkları olan ama tedavi edip taburcu ettiğimiz diyaliz hastalarımız da bu bize moral verdi. Bunun dışında hasta yakınları da genel kurallara uyuyor. Maskelerini takıyorlar ve kişisel temizlik kurallarına dikkat ediyorlar. Ellerini yıkıyorlar. Gelen tüm hastaların ateşlerine bakıyoruz. 37.5’in üstündeyse mutlaka triyaj bölgesine danışıyoruz. Covidde yükselen değerlere bakılıyor. Eğer bir şüphe varsa hemen hasta yakını da takibe alınıyor.

Evde diyalizini kendi yapanlar da var. Evde tedavi görmek şu dönemde daha avantajlı diyebilirim. Araç kullanmayacak, servis kullanmayacak, gelip kapalı bir alanda etrafındaki diğer hastalarla ve birçok personelle bir arada olmayacak. Sadece evdeki yakınları olacak. Evde tedavi görenler sosyal mesafe, el temizliği, maske kurallarına uyarlarsa bir sorun yaşamayacaklardır.

Bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlarının dozlarını değiştirilmesi azaltılması ya da kısa bir süre kesilmesi o kişide böbrek reddine de neden olan bir risk getiriyor mu?

Nakil hastalarında gördüğümüz BK virüs enfeksiyonu, sitomegalovirüs enfeksiyonu gibi covide benzer enfeksiyonlara aldığımız önlemleri burada alıyoruz. Mesela bazı ilaçların immün sistemi zayıflatıp, viral enfeksiyonları tüm vücuda yayma etkisi olduğu için onların dozlarını azaltmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de organ reddinin olmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Yakın takip olması gerekiyor. Tecrübelerimiz daha önceki viral enfeksiyonlardan geliyor. Onların benzerini bu hastalarda uyguluyoruz; yani bazı ilaçların dozlarını azaltıyoruz.

COVİD-19’A KARŞI BÖBREK SAĞLIĞIZI NASIL KORUMALI?

Korona mücadele ettiğimiz bu günlerde böbrek sağlığımızı korumak için nelere dikkat etmeliyiz? Özellikle böbrek hastalarının ekstra olarak dikkat etmesi gereken bazı noktalar var mı?

Böbrek sağlığını korumak için şu dönemde en önemli konu tabi ki korona virüse yakalanmamak. Koronavirüsten korunmak için öncelikle sosyal mesafe, maske takma önlemelerine dikkat etsinler. Diyaliz ünitesine gelen hastaların bir arada oturmaması, servislerde yan yana olunmaması gerekir. Mümkünse kişisel araçlarıyla gelmeliler. Servis şoförünün de maske takıyor olması gerekir. Araçların en fazla yarısının dolu olması gerekir. İçeri geldiklerinde de maskelerini çıkartmamaları gerekir. Tabi ellerin çok iyi yıkanması da önemlidir. Bunlara dikkat ettiğimizde böbreklerimizi covidden korumuş oluruz.

KALP VE TANSİYON HASTALARI İLAÇ KULLANIMINI BIRAKMAMALI

Yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların korona virüsünün akciğerlere tutulumunun daha da kolaylaştırdığı ile ilgili bir iddia atıldı sonra bunun tam tersi iddialar oldu. Bu konuda siz hipertansiyon hastalarına neler demek istiyorsunuz ne uyarılarda bulunmak istiyorsunuz?

İleri yaşlarda kalp ve hipertansiyon hastalarının korona virüse daha fazla yakalanmış olması ve bunların birtakım antihipertansif ilaçlar alıyor olmasından kaynaklı bir fikir olarak ortaya atıldı. Ama bunun gerçekliği kanıtlanmadı ve hatta tersine bazı görüşler oldu. Bu ilaçları kullanıyor olmanın viral enfeksiyonu önleyebilecek olması gibi şeyler de söylendi. Tabi bunların hiçbiri şu an kanıta dayalı değil. Hepsi teoriler şeklinde. Önerimiz hastanın tedavisini sağlayan kalp ve tansiyon ilaçlarını bırakmaması olacaktır.

COVID-19 DÖNEMİNDE ORGAN NAKLİ YAPILMALI MI?

Bir kişiye covid19 bulaşırsa ve böbrekleri etkilenirse tedavi sonrası kişi tekrar negatife döndüğünde böbrek, eski kapasitesine ulaşabilir mi yoksa bunda böbrek hasarının derecesi önemli midir?

Diyaliz hastaları ayrı bir de covid olup böbreği bozulan hastalar var. Covid olup böbrek sağlığı bozulan hastalar genelde kötü seyreden hastalar; yani solunum yetersizliğinin fazla olduğu ve maalesef can kaybının fazla olduğu hasta grubu. Ama eğer hastanın solunumla ilgili bulguları düzeliyorsa böbrekle ilgili bulgularının da düzelmesi ve tamamen akut börek yetersizliğinden çıkıp normale dönmesi bekleniyor. Bazı devam eden çalışmalar var. Mesela beş gün içerisinde akut böbrek yetersizliği düzelmiş tamamen normale dönmüş hastalar bildiriliyor. Akut böbrek yetmezliğinin tanımı da farklılıklar gösterdiği için bunlar arasında da bir standart oluşmamış. Mesela kreatini 0.3 miligram/desilitre artmış olan kişi de akut böbrek yetmezliği, çok ileri derecede diyaliz ihtiyacı olan da akut böbrek yetmezliği olarak kabul ediliyor. Bu sebeple standardı yok. Ama iyileşen vakalar da var. Akut tübül hasarı oluşuyor çünkü bu da iyileşip rejenere olabiliyor. Hastalık iyileşirse böbrek de iyileşiyor.

Yine konuşulan konulardan biri de bu dönemde böbrek nakli yapılsın mı yapılmasın mı? Bir pandemi var ve bu pandemi hala devam ediyor ve bu durum tüm nakiller için bir önemli bir sorun. Bu çok büyük zorluk; çünkü nakil olmuş kişi çok yoğun bir immünsüpresif tedavi görecek. Nakil olmuş hastalar, covid enfeksiyonlarına baktığımız zaman üçlü tedaviyi alan, o en baştaki üçlü tedaviyi alan hastaların covid olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla o kadar yoğun bir tedaviye şu dönem girilmesi çok doğru değilmiş gibi görünüyor. Yani ameliyatlar eğer o kişi hayatı için çok önemli değilse daha sonra da yapılabilecek gibiyse bu pandeminin bitmesini beklemekte fayda var. Çünkü bu dönemde çok fazla risk taşıyor. İmmünsüpresif tedavi alması kişinin bu hastalığa daha yatkınlaşmasını sağlıyor. Hem vericinin hem alıcının klinik bulgu taşımayan bir covid19 taşıyıp taşımadığını anlamak da kolay değil. Çünkü burundan ve boğazdan alınan testler bazen hatalı sonuçlar verebiliyor. Bu, nakil de hata kaldırmaz çok önemli bir konu. Alt solunum yollarından alınan nükleik asit testlerinin yapılması gerekiyor ve bu çok zahmetli bir şey. Kadavra olursa kadavra bölgesine gönderdiğimiz nakil ekibi de enfekte olabilir. Kısacası buna karar vermek oldukça zor. Dünya da zaten zorlanıyor. Bu dönemde nakil hastalarının eğer acil hayati risk taşımıyorlarsa nakil olmak için acele etmemeleri gerektiğini düşünüyorum.


İçeriği Paylaşın