Böbrek ve İdrar Yolu Taşlarının Tedavileri

Böbrek ve İdrar Yolu Taşlarının Tedavileri

Böbrek ve İdrar Yolu Taşlarının Tedavileri

Bizi Takip Et


Böbrek ve idrar yolu taşları konusunda merak edilenleri VM Medical Park Pendik Hastanesi’nden Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Uruç anlattı.

Böbrek ve idrar yolu taşlarına ne sıklıkla rastlanır?  Taş hastalığının ortaya çıktığı belli bir yaş grubu var mı?

Böbrek taşı hastalıkları ya da üriner sistem taş hastalıkları 1960’lı yıllarda toplumda 100 bin de 54-55’lerde gözükürken artık 2000’li yıllardan sonra yaşam tarzı değişiklikleri ile beraber bu oran neredeyse 2’ye katlandı. 100 bin de yaklaşık 114 hastada görülüyor. Kabaca bir oran verdiğimizde Türkiye’de taş hastalıkları ortalama yüzde 14,8 sıklıktadır. Yani 6-7 hastadan birinde taş vardır. Batıya gittikçe bu oran yüzde 6-8’lere düşmektedir. Doğu illere doğru gidildikçe özellikle Diyarbakır, Urfa gibi şehirlerde yüzde 40-50’lerde taş hastalığı sıklığını görmek mümkün. Tabi taş hastalıklarının her hastalığın olduğu gibi sevdiği yaşlar vardır. Taş hastalıkları genellikle kadın ya da erkek olsun 40-50’li yaşlarda artmasına rağmen son zamanlarda özellikle beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle 20’li yaşların altına doğru inmeye başladı. Taş hastalığı erkeklerde daha fazla görünüyor. Çünkü erkeklerde taşın içeriği olan oksalat maddesi karaciğerde kadınlara göre 3 kat daha fazla sentezleniyor. Yine kadınlardaki koruyucu olan östrojenin de çok önemi var. Östrojen özellikle henüz menopoza girmemiş kadınlarda yani östrojen hormonu aktif olanlarda etki gösterir. Östrojen, kalsiyumun idrarla atılmasını azaltır.

Bir kişinin böbrek ya da idrar yolu taşları varsa taşın bulunduğu bölgeye, büyüklüğüne göre ne tür yakınmalar olur?

Böbrek taşları; böbrekle mesaneyi bağlayan üretra kanalında, mesanede ya da mesaneden sonra üretra dediğimiz işeme yapılan kanalda olabilir. Bulunduğu bölgeye göre belirtileri değişebilir. Fakat genellikle taş hastaları sağ yan ya da sol yan ağrısıyla başvururlar. Böğür dediğimiz tıbbi terminolojide flank bölgedeki bir ağrıyla gelirler. Taş hastalarının genelde bulantı, kusma gibi şikayetleri de olabilir. Yine kanama da bir belirtidir. Yine örneğin sağ böbrek taşı olan bir hastanın sağ kasığına, testisine ya da genital organına vuran bir ağrı olabilir. Bu bölgedeki ağrılar kimi zaman genital bölgenin bir hastalığımı diye karıştırılabiliyor. Aslında bu ağrılar sinir yollarından sinir iletimi ile yukarıdaki ağrının aşağıya iletilmesiyle olur. Taş hastalıkları soğuğa maruz kalınan dönemlerde ya da susuz kalınan dönemlerde de artabilmektedir.

TAŞ HASTALIĞI VE BESLENME

Taş hastalıklarının nedenleri nelerdir? Neden doğuda biraz daha fazla batıya göre? Su içmek neden önemli?

Beslenme şekli önemli; çünkü taş hastalıklarının birçok etiyolojik sebebi vardır. Genetik, çevresel ve coğrafi faktörler, sıvı alımı, ek hastalıklar, anne ya da babada taş olması bunların hepsi bir etkendir. Fakat taş hastalıkları özellikle doğuda sıcaklığın artmasıyla birlikte biraz daha artış gösteriyor. Sıvı alımı olsa da her insan idrarla, terle ya da büyük abdest dahil olmak üzere 3 yolla sıvı dışarı atar. Bu sıvı kaybını su içerek yerine koymak gerekir. Toplumumuz ayrıca çayı ve kahveyi çok seviyor. Aslında bunlar taşın hammaddesini içerir. Yani belki susuzluğu giderir; ama böbreğin istediği suyu vermez. Böbrek, çay ya da kahveyi sıvı olarak görür, su olarak görmez.

Doç. Dr. Fatih Uruç

TAŞ HASTALIKLARININ TEDAVİSİ

Diyelim ki bir kişide taş hastalığı var. Taşın bulunduğu bölge ve büyüklüğüne göre tedaviye yaklaşım nasıl oluyor? Taş hastalıklarının tedavisinde başlıca hangi yöntemler var?

Taş hastalıklarının tedavilerinde 3 ana faktörümüz var.  Öncelikle hastayı izlenir. Küçük milimetrik taşlar için izlem gerekir. Daha sonra hastaya dokunmadan uygulanabilecek medikal tedaviler var devreye girer. Diğer bir aşama ise hastaya dokunarak kısacası taş kırma ya da herhangi bir cerrahi teknik uygulamadır. İzlem ve medikal ilaç tedavisi fayda sağlamıyorsa artık taş kırma ya da cerrahi gündeme gelir. Taşın yeri, boyutu çok önemlidir. Kimi zaman taşın tomografide sertliği de hesaplanır. Çünkü sert bir taş varsa taş kırma ile başlamak doğru değildir. Belli bir yoğunluğun üstündeki taşlarda kırma işlemi fayda sağlamaz. Taşın boyutu “1 cm’den küçük mü, 1-2 cm arası mı, 2 cm’den büyük mü” şeklinde değerlendirilir. Eğer 2 cm’den büyükse o zaman cerrahi müdahale ön plandadır. 2 cm’den küçükse genel olarak duruma göre vücut dışı şok dalgalarıyla narkozsuz ya da herhangi bir anestezi olmadan kırma işlemi yapılır.

Ne tür ameliyat yöntemleri var?

Öncelikle hastanın durumu uygunsa doğal deliklerden girilerek yapılan ameliyatlar tercih edilir. Flexible ya da üreterorenoskopi denilen lazer teknolojilerinin kullanıldığı ameliyatlar var. Bu işlemlerde normal işeme deliğinden girilir ve böbreğe ulaşılır. Bu yol, aşağı yukarı 40-50 cm’lik bir yoldur. Ve bu yolda nerede taş varsa istenilen yerde kırma işlemi yapılır. Kameralı bir aletle girilir ve her aşaması net görülür.

Doğal deliklerden girerek yapılamayan ameliyatlarda da delik açarak yapılır. Buna bir perkutan cerrahi denilir. Böbreğe tek bir kanalla girilir ve bu yaklaşık 10-12 cm’lik tübüler sistem tüpün içerisinden taşı, böl-parçala-yut mantığı ile alınır. Kısacası parçalanır ve tek tek alınır. Bu taşları daha sonra analize gönderme şansı olur. Bir diğeri yöntemde laparoskopik cerrahilerdir. Laparoskopik cerrahileri özellikle bu tekniklere dirençli hastalarda kullanılır. Yine robotla da cerrahi yapılabiliyor. Son olarak şu anda yüzde 1-1,5 oranında yaptığımız açık taş ameliyatları var; yani böbreği ve cildi yaklaşık 10-15 cm keserek yaptığımız ameliyatlar. Ama bu cerrahi artık çok tercih edilmiyor. Amacımız minimal kesi ile tedaviyi sağlamak.

TAŞ TİPİNİN BELİRLENMESİ NEDEN ÖNEMLİ?

Taş tipinin belirlenmesi önemli mi? Bazı taş tiplerinin tekrarlama riski daha mı fazla?

Bazı taş tiplerinin tekrarlama riski daha fazladır. Taşları; kalsiyum taşları, enfeksiyon taşları, ürik asit taşları, sistin taşları gibi sınıfladığımızda taşın nüks riskini anlayabilirsiniz. Taşın sadece alınması önemli değildir. Taşlar 5 yıl içinde yüzde 50 nüksederler. O zaman bu nüks riskini azaltmak için beslenme ve sıvı alımı açısından düzenleme gerekir. Taş tipini bilirsek taş tipine göre beslenme, alkali diyet, asidik diyet ya da taş nüksünü azaltıcı ekstra ilaçlar verilir. Örneğin; sistin taşının sistin taşı olduğu belirlenmemişse ve tam tedavi sağlanmamışsa böbrek yetmezliğine kadar gidebilir. Taş sadece ağrı yapan bir şey değildir. Böbrek kaybına giden ve böbreğin fonksiyon bozukluğu ile seyreden bir hastalıktır. Bu yüzden taş düşürmüş olmak kişiyi kurtarmaz. Mutlaka analiz yapılmalıdır.

Bazen paratiroit hormonlarının fazla salınması ile de taş sıklığı artabilir. Bu yüzden sadece taşı almak yeterli değildir. Taşın perde arkasını görmek gerekir. Taş alındıktan sonra mutlaka analiz yaptırın ve kontrollerinizi ihmal etmeyin.

Türkiye’ye taş hastalıklarının tedavisi için daha çok hangi ülkelerden gelenler oluyor? Ve tedavi ne kadar sürüyor?

Almanya’dan, Orta Asya Cumhuriyetleri’nden gelen hastalar oluyor. Batıda biraz daha taş az, Akdeniz toplumlarında ise çok daha fazla. Eğer kişi bir peruktan cerrahi olacaksa 2 gün içerisinde ameliyatını olur ve taburcu olur. Flexible lazer cerrahi olacaksa ertesi gün taburculuk sağlanır. Artık neredeyse günübirlik işlemlerle problemler çözülebiliyor.


İçeriği Paylaşın