Covid-19 Aşılarına Dair Merak Edilenler

Covid-19 Aşılarına Dair Merak Edilenler

Covid-19 Aşılarına Dair Merak Edilenler

Bizi Takip Et


Covid-19 aşılarının etkileri yapıldıktan ne kadar süre sonra başlar? Kimler korona virüsüne karşı aşı olmalı? Covid-19 geçirmiş kişilerin aşı olmasına gerek var mı? Aşılar hangi yan etkilere yol açabilir?

Covid-19 aşılarına dair merak edilenleri Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji ve Viroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Altındiş ile konuştuk.

AŞILAR MUTASYONDAN ETKİLENECEK Mİ?

. İngiltere’de başlayan korana virüsünün genetik mutasyonu aşı çalışmalarını sekteye uğratabilir mi?

‘‘Bu son çıkan mutasyon Eylül’de gündeme gelmişti. Ama İngiltere’deki Genom Analiz Merkezi’nin yayınladığı rapor bugün elimizde ve çok yoğun analizler sonrası bu mutasyonun artık daha net görünür hale geldiği ortaya çıktı. Bu mutasyon, hastalığı daha şiddetli geçirmemize vesile olmayacak. Ama daha fazla yayılımcı, daha fazla insana bulaşıcı, daha fazla reseptörleri görünür ve kalıcı halde bir mutasyon. Bu çok beklediğimiz bir mutasyon değil ama çok da can sıkıcı bir mutasyon da değil. Bu aslında özellikle speD proteini dediğimiz reseptörün, artık herkesin çok alışkın olduğu virüsün dikensi çıkıntılarının hücreye bağlanmasını sağlayan gen bölgesindeki çeşitlenmedeki bir değişim. Birkaç katı daha bulaştırıcılığı arttırma özelliği var. Ülkemize gelmişse ya da gelecekse daha fazla sağlık tedbirlerimize dikkat etmemiz gerekecek. Ayrıca ülkemizde bu kadar fazla olgunun yaşandığı bu dönemde daha fazla gen analizinin yapılması, virüsün nereye doğru gittiğinin daha yoğun detaylandırılması gerekiyor. İngiltere’nin bu işi takip eden konsorsiyumu çok yüksek bütçelerle, 20 temel merkezden günlük vaka sayısının yüzde 10’u kadar virüsün tüm genom izolasyonlarını ayrıntılı incelemelerini yaparak, virüsteki mutasyonların nereye doğru gittiğini takip ediyor. Aşının bireysel ve toplumsal korunma için kaçınılmaz olduğu da artık daha netleşmiş oldu. Aşıları şu aşamada etkilemeyeceği raporlarda bildiriliyor. Ama bu mutasyonlar ilerleyecek olursa, tetikleyici bir biriktirici özellikten dolayı, uzun vadede özellikle belirgin aşılarla alakalı kısıtlama gelebilir. Belki bir modifikasyon ihtiyacı gelebilir. Ama özellikle inaktif aşılarda bu ihtimali biraz daha düşük görüyoruz. Daha genom odaklı aşılarda bu mutasyonun kısıtlayıcı özelliğini görmek mümkün. Ama 3 temel büyük aşının bu mutasyondan etkilenmeyeceği belirtiliyor.’’

‘‘AŞILARIN BİRÇOĞU YÜZDE 80-95 CİVARINDA GÜVENİLİR VE ETKİN’’

. Özellikle üçüncü fazı tamamlayan ve bazıları acil kullanım alan aşılardan Amerikan Moderna, Pfizer+BionTech, Rus Sputnik V, Türkiye’ye gelecek olan Çin’in aşısı Sinovac ve AstraZeneca+Oxford aşılarının koruyuculuk oranları nedir? Kaç doz yapılıyorlar?

‘‘Klasik ve daha yeni teknolojilerin kullanıldığı aşılar olarak iki tür aşı var. Bunlar güvenirlik açısından risk taşımayan aşılardır. Bu aşılar belli güvenlik kontrolleri, belli deneysel çalışmalar ve  belli faz çalışmaları tamamlandıktan sonra ruhsatlanma süreçlerini geçmiş aşılardır. Ama hiçbir şey sıfır riskli değildir. Dünyada en çok pazar bulan ve dağıtımının organizasyonu da yapılan 4-5 temel aşı var. Bu aşıların belki sadece bir tanesi tek doz ama, diğerleri muhakkak hatırlatma dozu dediğimiz iki doz şeklinde yapılmaktadır. 14 günlük, 21 günlük ya da 28 günlük arayla iki doz yapılması gereken aşılardır. Bunun nedeni, faz-1 çalışmalarında birey üzerinde gerek doz gerekse  gün çalışmalarının yapılması; en etkin gün ve en etkin doz belirlendikten sonra faz-2 çalışmasına geçilmesidir. Faz-2 çalışmasında bu filtrasyonlar daha yüksek miktardaki kişilerde çalışılır. Herhangi bir yan etki, toksik, profil sıkıntısının yaşanmadığı gözlenirse çok daha yüksek rakamlarda faz-3 çalışması gerçekleşir. Faz-3’te tamamen etkinlik ve aşının koruyuculuk düzeyi üzerinde çalışılır. Şu anda çalışılan aşıların birçoğu yüzde 80-90- 95 civarında güvenilir ve etkindir. Etkinlikten kastedilen 100 kişi aşılandığı halde bunlardan 4 ya da 5’i enfeksiyona maruz kaldığında enfekte olabilmesidir. Plasebo dediğimiz aşısız grup ise çok daha yüksek miktarda enfekte olma riski taşır. Şu anda yüzde 51 üzeri olan her aşının yararlı olabileceğini düşünen Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, bu aşılarının hepsinin yeterince etkin olabildiğini söylemek mümkündür. Grip aşısının bile yüzde 60-70 hatta yüzde 55-60 civarında bir koruyuculuğu olduğu düşünülürse, covid aşılarında gelinen noktalarda yüzde 90-95 düzeyinde koruyuculuk olması gerçekten çok yüksektir.

‘‘BİR SALGIN KİTLE AŞILAMASI YAPILARAK DURDURULABİLİR’’

Aşı çalışmaları ortalama 7-8 yıl süren çok uzun irdelemelerle sonuçlanıp ruhsata giderken; şu anda içinde bulunduğumuz pandemi koşullarından dolayı ve pandeminin durdurulmasında elimizdeki tek güç aşı olduğu için hızlandırılmış bir aşı çalışma süreci gerçekleşiyor. Ama tabii ki hiçbir aşama ihmal edilerek, atlanarak, göz ardı edilerek yapılmamıştır. Zaman zaman fazlar iç içe geçmiş olabilir ama sonuçta bunların hepsi uluslararası kuruluşlardır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı’nın ilgili merkezlerinden, ön irdelemeler sonrasında Sinovac aşısı halkımıza kullanışa sunulacaktır. Faz çalışmalarının ülkemizde yapıldığı bir aşının gelecek olması çok önemlidir. 50 milyon doz gerçekten az bir rakam değildir. En azından 25 milyonun sağlıklı bir biçimde aşılanabileceğini düşünmek çok sevindiricidir. Tabii bir salgını durdurmanın en ideal yolu topluca kitle aşılaması yapabilmektir. Ama gerek aşı üretim teknolojisi gerekse ekonomik sosyal stratejik konular düşünüldüğünde bunun mümkün olmayacağı gözlemlenmektedir. En azından toplumun bir kesiminin aşılanıyor olması bulaşı yavaşlatacak ve zincirini kıracaktır. Aşıların fiyatları ise uluslararası arenada 10 ile 20-25-30 euro/dolar civarında geçiyor. Ama AstraZeneca’nın yapım tekniği açısından çok daha ekonomik olduğu için 3-4 dolar, diğerlerinin ise ortalama doz maliyeti 10-37 dolar civarında görünüyor. Ülkeler nezdinde bu aşıların üretim ve pazarlama stratejileri farklı olabilir. Bize gelecek aşı da 29 dolar gibi. Bu çok ciddi bir maliyet ama salgını durdurmayla alakalı bireysel önlemler dışında toplumsal önlem olarak yapılması gereken çok temel de bir uğraş olduğunu ifade etmeliyim. Ülkemizde kullanılacak Sinovac aşısı 14 günlük bir arayla uygulanacak ve yaklaşık 28. günde koruyucu bağışıklık düzeyine ulaşabileceğiz. Yani bugün aşılanmış olsak ortalama 14 gün sonra 2. doz kullanılacak ve 2. dozdan yaklaşık 28 gün sonra da bağışık düzeye gelmiş olabileceğiz. Bu faz çalışmalarında da yapılan bir uygulamadır. AstraZeneca-Oxford, Moderna, Sinovac Çin aşısı, Pfizer-BionTech ve Rus aşısı Sputnik bunların hepsi farklı tekniklerle yapılmalarına rağmen 2 doz uygulanıyor.’’

TÜRKİYE’DEKİ AŞI ÇALIŞMALARI

. Türkiye’de kaç merkezde ne tür aşılar üzerinde çalışmalar yürütülüyor? Faz1, faz2 ve faz3 açısından geldikleri durum nedir?

‘‘Dünyada ciddi bir aşı ivmelenmesi söz konusu ve Türkiye de bu sinerjik çalışmadan hissesini aldı. Dünyada Çin, Amerika’dan sonra üçüncü çok şirketli aşı üreten bir ülke haline geldik. Çok farklı merkezlerin birden fazla aşı çalışmasının içinde bulunduğu bir süreçteyiz. Dünya Sağlık Örgütü’ne verilen listede aşı çalışma merkezi sayısı 13 gösteriliyor ama belki 4 -5 daha farklı aşı çalışma merkezleri oluştu ve devam ediyor. Muhtemelen bu sayılar daha da artacakır. Çünkü buradan elde edilen bilgiler hızla paylaşılıyor. Yerli Aşı Ortak Çalışma Grubu’nu oluşturan TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), Sağlık Bakanlığı, TÜSEB (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) ve ilgili kurumlar ve kuruluşlar bir toplantı yaptılar. TÜBİTAK tüm aşı çalışmalarına deney hayvan modeli oluşturarak, çok önemli katkılar sağlıyor. Yakın gelecekte başka bir enfeksiyon süreci için çok daha hızlı aşı replikasyonları ve aşı dolum süreçleri gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz.

‘‘YERLİ AŞIMIZ 2021 MAYISINDA DAĞITIMDA OLABİLİR’’

Türkiye’deki aşı çalışmaları içinde, Kayseri Erciyes Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aykut Özdarendeli ve ekibinin geliştirmeye çalıştığı aşı şu an biraz daha başı çekiyor. Faz1 çalışma aşamaları ve ikinci doz aşılamaları bitti. 10-15 gün sonra antikor titrasyonları gerçekleşecek olursa diğer fazlara geçilecek ve Nisan-Mayıs aylarında yerli aşımız enjekte ambalajlarıyla dağıtımda olabilecektir. Ayrıca şu an dünyada olan bütün aşıların çeşitleri de ülkemizde yapılabiliyor. Birkaç çalışma merkezinde oluşturulmaya başlandı. Bunlardan biri Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genetik Anabilim Dalı’nda gerçekleştirilen aşı çalışmasıdır. Pfizer-Biontech’in aşısıyla birlikte Almanya’nın ve birtakım Avrupa Birliği üyelerinin 220 milyon euroluk katkıyla bu aşı çalışmasına başlandığına düşünecek olursak, arkadaşlarımız 450-500 bin TL’lik TÜBİTAK burslarıyla çalışmalarını yürütmeye çalışıyorlar. Birkaç süreci birlikte irdeliyorlar ve hangisinde başarı sağlanırsa onun önü açılacak. Onun dışında tüm inaktif aşılar, birkaç farklı merkezde herkes bir yerinden tutarak geliştirilmeye çalışılıyor. ODTÜ, Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Ege Üniversitesi,  İstanbul Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi’nde aşı çalışmaları devam ediyor. Bütün bu aşı çalışmalarının sonuçlarını 2021 yılının ilk yarısında duymaya başlayacağız. İkinci yarısında bunların bir kısmı üretim bantlarından çıkmış olacak. Dünyada aşı üreten firmaların belli kapasiteleri var. Dünyada aşı üreten büyük şirketler öncelikle ihtiyacından fazla alım ve bağlantı kuran ülkelerin çözümlerine odaklandı. Mesela enfeksiyonu neredeyse sıfırlamış ülkeler olan Kanada ve Avustralya çok yüksek miktarlarda aşı bağlantıları yapıyor. Bu, aşıya gereksinimi olan diğer ülkeler için biraz kısıtlayıcı ve bağlayıcı oluyor. Ülkemizdeki aşı çalışmaları hızla yol alırsa üçüncü, dördüncü ülkeler için de hem bir pazar hem de yardım kategorisinde değerlendirilebilir.’’

COVID-19 GEÇİRENLER AŞI OLACAK MI?

. Covid-19 geçirmiş olan kişilerin aşı olmasına gerek var mıdır?

‘‘Covid-19 geçirmiş kişilerin 6 ay civarında aşılanmasına gerek olmayacağı ifade ediliyor. İnsanlar enfeksiyonu hafif belirtili, ciddi belirtili hatta yoğun bakım süreçlerinde bulunarak geçiriyorlar. İnsanların bir kısmı enfeksiyonu geçirdiğinin farkında bile olmuyor. Onlarda da yeterince antikor

oluşmuyor. Oluşanların bazıları 3 ay sonra negatifleşiyor ve tekrar enfeksiyon geçirebiliyorlar. Bir kısmı ise yaklaşık 6 ay bağışık kalabiliyor. Ama bağışıklık düzeyi düşmüş insanların aşılanması gerekecektir.’’

‘‘VİRÜSÜN KLİNİĞİNİ DAHA YENİ YENİ ÇÖZMEYE ÇALIŞIYORUZ’’

. Covid-19’u çok az semptomla atlatmış kişilerde antikor düzeylerinin oranı nasıl belli olur?

‘‘Covidi çok az belirti ile geçiren kişilerin antikor düzey oranlarını şu anda çok test edebilir bir refleksimiz yok. O yüzden şu anda saptadığımız ve pozitif antikorlarınız var dediğiniz kişilerde ne kadar koruyucu antikorun olduğunu bilmek çok mümkün değil. Virüsün kliniğini daha yeni yeni çözmeye çalışıyoruz. Çözemediğimiz noktalar olabilir. Ve daha önemlisi enfeksiyonu geçiren bireylerin birkaç yıl daha nelerle muhatap olacağını tam bilmiyoruz. Kanın pıhtılaşma mekanizmaları, kalpte böbrekte sinir siteminde neler yaptığı ile alakalı yeterince kanıtımız da yok. Şu an geldiğimiz 9. ayda akciğerlerin soluk alma reflekslerinin tam eski haline dönmesi için biraz daha zamana ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Beyinde, sinir sisteminde birtakım mini pıhtılar nedeniyle denge unsurlarının kısmen bozulması gibi covid sonrası bazı semptomları çözmeye çalışıyoruz. Enfeksiyonu geçiren bireyler, bağışık olduktan sonra tekrar enfeksiyon geçirebilirler. Ama daha şiddetli geçireceklerine dair elimizde çok net bir veri yok. Ancak enfeksiyon geçirip de 1 ay 15 gün sonra negatifleştiğini ifade eden insanların bir parça daha pozitif olabilecekleri, testlerde her zaman çıkamayabileceği, kendisini ve etrafını tekrardan koruması gerektiğini vurgulamalıyım.’’

İDEAL BİR MASKE NASIL OLMALI?

. İdeal bir maske nasıl olmalıdır?

‘‘Toplumda yaygın kullanılan maskenin en az 3 katlı, belli sertifikasyonları almış, belli kalite unsurlarından geçmiş, Sağlık Bakanlığı’nın ürün takip sistemine (UTS) kaydı olan maskelerden olması gerekir. Maskenin ön ve arka kısımları telamsı bir malzemeden yapılır ama orta kısmı kesinlikle yoğun ağımsı bir mekanizmayla oluşturulmalıdır. Eğer hastane ya da enfekte bir bireye bakma gibi daha olumsuz ortamlarda çalışıyorsak çift kat maske kullanılabilir. Maskenin nemlenmemesi gerekir. Eğer nemlenmişse etkinliğini kaybedecektir. Muhakkak değiştirilmelidir. Mümkünse günlük değiştirme yapılmalıdır. Maskeler yere atılmamalı, tıbbi atık muamelesi görecek biçimde bertaraf edilmelidir. Maske kullanmaya alıştık. Belki ağızdaki bakteri çeşitliliğimiz değişiyor ama enfeksiyonlara karşı ciddi anlamda korunuyoruz. Tabii maskenin burnu, ağzı ve  çenenin alt kısmını kapatıyor olması çok önemlidir. Çünkü küçükler, gençler herkes enfekte olabilir hale geldi. Hatta dört çocuktan birinin semptomlu geçirebildiğini yavaş yavaş gözlemlemeye başladık.’’

GEBELERE VE ÇOCUKLARA AŞI YAPILABİLİR Mİ?

. Covid-19 aşıları gebelere, çocuklara, lohusalara, bebeğini emziren kadınlara yapılabilir mi?

‘‘Faz çalışmaları genellikle genç erişkin ya da orta yaş grubu (19-59) yaş ile çalışıldı. Çocuklar için bildiğim kadarıyla bir güvenlik çalışması yapılmadı. Çocuklar için şu anda covid aşısı kullanımıyla alakalı bir pratiğimiz yok. Zaten biz aşılanırsak çocuklarımız da korunmuş olacak. İnaktif aşı olduğu için gebelerde kullanılabilir diye belirtiliyor. Fakat ilk 3 ayda gebelerin kullanmaması ile alakalı yaygın bir kanaat var. Sonraki dönemlerde kullanılabilir diye ifade ediliyor. Ama bu çalışmalar gebelerde de yapılmamış. Bununla alakalı daha teknik ve detay bilgiye ihtiyacımız var. Onun dışında gebelik sonrası, lohusalık ve emzirme döneminde yapılmasıyla alakalı bir mahsur yok.’’

COVID-19 AŞILARINI KİMLER OLAMAZ?

. Covid-19 aşıları kimlere yapılamaz?

‘‘Kronik hastalarda, atopik alerjili bünyelerde veya immün yetmezlikleri bulunan kişilerde aşıyla alakalı birtakım riskler var. Aşıların bazıları yumurta kökeninde, bazıları da farklı dokularda çoğaltılmış olabiliyor. Bir aşı eğer yumurta kökenli bir virüs çoğaltılmasıysa yumurta alerjisi olanlarda bu aşının kullanılmaması öneriliyor. Onun için alerjik bünyeliler ya aşılanmamalılar ya da aşılanmaları gerekiyorsa bir sağlık teşekkülünde gerektiğinde müdahale edilebilecek bir ortamda aşılanmalılar. Şu anki covid-19 aşılarından Amerikan Moderna ya da Pfizer+BionTech hariç diğerleri klasik yöntemlerle hazırlanmıştır. Nasıl grip ya da hepatit B aşıları olunuyorsa bildiğimiz klasik yöntemle üretilen covid-19 aşıları da olunabilir. mRNA aşısı ise daha yeni bir teknoloji ile DNA’dan üretilmiş bir aşıdır. Şu anda ilk çalışmaları bağışıklık testleri adına yeterince başarı elde edilmiş gibi görünüyor. Dünyada dört beş ülke aşı için start verdi. Ülkemizde de muhtemelen Ocak ayında Sinovac aşısıyla alakalı dağıtımlar gerçekleştirilecektir. Belli sertifikasyonlardan, kontrollerden ve partikülasyon değerlendirmelerinden sonra kullanıma sunulacaktır. Aşının ne kadar koruyacağını çok net bilmiyoruz ama enfekte bireylerin ortalama altı ay korunabildiğini dikkate alırsak belki birkaç yıla kadar koruyabileceğini beraberce gözlemleyeceğiz. Normalde faz3 çalışması bir yıl sürer. Bir yılın sonunda bireylerde antikor volümü, toksite ve yan etkilerinde bir olumsuzluk yoksa aşı ruhsata başvurur. Biz hızlandırılmış süreçte bunları biraz hızlı yaşıyoruz.’’

‘‘TOPLUMA HASTALIĞIN DÜZGÜN ANLATILMASI TEDBİRLERİN DAHA İYİ ALINMASINA VESİLE OLACAKTIR’’

. Türkiye olarak covid-19 hastalığını topluma neden anlatamadık?

‘‘Yanlış bilgi çok daha fazla rağbet buluyor ve daha çabuk yayılıyor. İnfodemi denen bir hadiseyle karşı karşıyayız. Covid-19 bir hastalık, bulaş oluşturan yeni bir virüs. Hastaların yaşamları yakınlarını bile göremeden sonlanıyor. Yoğun bakıma giremeden oksijen açlığı içerisinde boş gözlerle hekimlere bakarak yaşamlarını yitiriyorlar. Bir kısım insan ayakta geçiriyor diye grip gibi düşünmek, basit bir hastalık gibi hafife almak doğru değildir. İmmün sistemi zayıf ve yaşlı kimselerde daha ciddi seyrediyor ama gençlerde ve sağlıklı bireylerde de zaman zaman çok farklı seyirlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bilimsel bazı konuların daha netleşmeden televizyon programlarında tartışılıyor olması da insanların kafasını karıştırıyor. İnsanlara hastalığın düzgün anlatılması birtakım tedbirlerin daha iyi alınmasına vesile olacaktır. Bunda belki yeterince başarılı olmamış olabiliriz. Her ne kadar öldürme oranı yüzde 2-4-5-10 olsa da bu bir ciddi hastalıktır. Bu tek kişi siz olduğunuzda sizin için yüzde 100 ölümcül demektir. Enfekte olan bireylerin çoğu sorulduğunda nereden aldığını bilmiyor. Sosyal alanda ev oturmalarının, cenaze merasimlerinin, düğünlerin biraz daha öteleneceği, kız isteme törenlerinin bile online yapılabileceği bir döneme doğru gidiyoruz. Aşı karşıtlığı ise Avrupa’da da kökleri olan aşı karşıtlığı akımının ülkemize de yansıması gibi duruyor. Aslında aşı bizim kültürümüzden doğmuştur. 1715’de İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’na atadığı elçinin eşi olan Lady Montagu, Osmanlı’da çiçek hastalığına karşı bireylerin aşı ile nasıl korunduğunu gözlemledikten sonra İngiltere’ye döndüğünde bunu anlatmıştır.  O günlerde İngiltere’de çiçek hastalığından yedi kişiden birisi yaşamını yitiriyor; geriye kalanlar döküntülü enfeksiyon geçiriyormuş. Bir yandan da kilise bu durumdaki kişileri tanrının takdirine karşı gelmekle suçlayarak taşlanmasına karar verirken; enfeksiyonun kraliyet ailesine sıçramasıyla aşıyla ilgilenmeye başlamışlardır. Aşı önce ölümcül mahkumlar üzerinde denenmiş, başarılı olunca kraliyet ailesine de uygulanmış ve hastalık kısmen durdurulmuştur. Ancak daha sonraki yıllarda aşının mucidinin İngiliz kökenli olduğu ortaya atıldı. Tarihimizde aşıya emek veren Refik Saydam’ın emeklerini de hiçbir şekilde yadsıyamayız.’’

AŞILARIN YAN ETKİLERİ VAR MI?

. Gerek vektörel gerek mRNA gerek inaktif aşıların bilinen yan etkileri nelerdir?

‘‘Bu aşıların yan etkileri diğer aşılardan farklı olarak belirtilmemiştir. Grip aşısında olduğu gibi sadece aşı yerinde biraz ağrı, nadiren bir ateşlenme, biraz halsizlik olur. Ortalama her aşıdan beklenen bu etkiler maksimum iki gün sürebilir. Bunlara zaten yan etki değil aşı reaksiyonu denir. Aşının vücuda uygulandıktan sonra enflamasyonu yani immün sistemin hücrelerini tetiklemesidir.  Onun dışında aşının komplikasyonuyla ilgili çok net bir veri elimizde yok. Yazılanlar da on milyonda bir olan olaylar. Bunların da gerçekten aşıyla mı yoksa başka nedenlerle mi alakalı olduğuna dair bilimsel kanıta dayalı veriler yok. Pandeminin durdurulmasında elimizdeki tek silah şu an aşı ve artık çok bilindik tedbirlerdir. Toplumun üçte ikisi enfeksiyonu geçirerek veya aşılama ile bağışık hale gelirse enfeksiyonun yayılım zinciri ciddi anlamda kırılmış olacaktır.’’

‘‘MUTASYONLARIN AZALMASI ENFEKSİYONLARIN AZALMASINA BAĞLI’’

. Korona virüsüyle daha ne kadar bu şekilde yaşayacağız?

‘‘Gripte olduğu gibi bu virüsün belki farklı versiyonlarıyla yaşamaya alışacağız. Mesela her sene grip için aşılanıyoruz ama bir kısmı aşılanmadan geçiriyor. Mutasyonların azalması için enfeksiyonların da azalması gerekir. Virüs insandan insana yayıldıkça versiyon değiştirme refleksini de geliştiriyor. Akıllı yapılar oldukları için yeni bir organizmaya geçiyor yeni bir form gibi algılanmaya başlıyor. İyi senaryo toplumsal aşılamayla virüsün enfekte edecek kişi sayısını bulamamasıdır. Çin bunu becerdi. Wuhan’da kapanmayı sağlayan bilim insanı yılın bilim insanı seçildi. O günlerde kapılar tahtalarla kapatıldı, kimse dışarıya çıkmadı, çıkanlar cezalandırıldı. Bir buçuk milyarlık Çin’de olgu neredeyse yok gibi. Tabii bu bizim yapabileceğimiz bir şey değil. Bu Çin’in kendi kapalı yapısıyla ilintili. Belki bir 14 gün belki biraz daha fazla insanlar teması azaltırlarsa virüs birisinden diğerine bulaşmayacak ve yok olacaktır. Büyük şehirler yaşam biçimi itibariyle herkesin iç içe olduğu, metrolarda nefes nefese koşuşturduğu, dar mekanlarda çalışıldığı için ciddi bulaşlara yol açmaktadır. İyi senaryolardan bir tanesi de bu virüse yüzde 70-80 benzer olan SARS virüsünün bundan on yıl önce korkutucu bir yayılım sergilerken bir mutasyonla kaybolmasıdır. MERS de yine belli bir kısıtlamayla kaldı. Onlarla alakalı ciddi kaygılar taşırken ve aşı çalışmalarının içerisine girmişken aşıya gereksinim bile kalmadı. Ama SARS-CoV-2 dediğimiz bu yeni versiyon maalesef bugüne kadar çok mutant formlarıyla kapanacak gibi görünmedi. Kötü senaryo da, bahara doğru tekrar sayılar hızla azalacak ama enfekte bireyler varlığını devam ettirirlerse, aşılama toplumun tamamına ulaşmayacaksa önümüzdeki kışta da çok düşük düzeylerde  enfeksiyonu gözlemler olabiliriz.’’

‘‘AŞI BELKİ BİRKAÇ YIL VİRÜSE KARŞI BİZİ KORUYACAK’’

. Toplumsal bağışıklık yüzde 60’a ulaştığında aşı ne sağlayacak? Aşı olan biri koruyuculuğu devam ettiği müddetçe koronavirüsü hiç olmayacak mı? Aşı kişileri ne oranda koruyacak?

‘‘Aşı ile bir kere virüsün antijenleri kişinin vücuduna tanıtılmış olacak. Belli bir düzeyde antikor kalacak. Antikor, virüs vücuda girecek olursa onları yakalayarak yok edilmesini sağlayacak demektir. Şu anda aşıların en az altı ay belki birkaç yıl virüse karşı bizi koruyacak diye bekliyoruz. Çünkü testleri henüz yeni yeni yapılıyor. Ama mevcut aşı teknolojileri dikkate alındığında en az birkaç yıl bireylerin bu enfeksiyona karşı korunabileceği kanısındayım. Ancak şu aşamada aşılanınca enfeksiyonu bir daha geçirmeyeceğiz diyemiyoruz. Çünkü virüsün karakterizasyonu, değişimleri açısından gerekse aşının etkinliklerini test etme açısından yeni mutant formlar dikkate alınacak olursa daha dikkatli bir süreci takip etmek durumunda kalacağız.’’


İçeriği Paylaşın