Diyabetlilerde Retina Hastalıkları

Diyabetlilerde Retina Hastalıkları

Diyabetlilerde Retina Hastalıkları

Bizi Takip Et


Retina gözün arka duvarını kaplayan ve görme hücrelerinden oluşan bir ağ tabakasıdır. Retina göz için hayati önem taşıyan bir bölgedir ve doğrudan görme duyularımızı etkiler. Sağlıklı bir retina görme duyumuzun ana unsurudur. Retinada oluşan hastalıklar zamanında tespit edilemezse ciddi görme kayıplarına hatta körlüğe neden olabilir.

Retina neden önemli? Şeker hastaları hangi retina hastalıklarıyla karşı karşıya? Gözdeki ışık çakmaları körlüğe neden olan ciddi bir retina hastalığının habercisi mi? Tüm bu soruları Dünya Göz Hastanesi Retina Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Aras yanıtladı.

. Şeker hastalığı görme ile ilgili hangi problemlere yol açabiliyor?
Şeker hastalığı esas olarak küçük bir damar hastalığı. Hastalık sistemik bir hastalık olmakla birlikte, yıllar içerisinde gelişen ve biriken olumsuz etkiler küçük damarların tıkanmasına sebep oluyor. Küçük damarların tıkandığı başlıca dokulardan bir tanesi de retina dokusu. Retina gözün sinir tabakası. Gözümüzün içinde serili bir halı gibi düşünebiliriz retinayı, bunun kabloları birleşerek beynimize ulaşıyor ve gördüğümüz görüntüyü iletiyor. Şeker hastalığında zarar gören üç temel dokudan bir tanesi retina.

. Diyabete bağlı olarak retina tutulduğunda kişinin görme kapasitesi nasıl etkileniyor?
Hastalık bir süreç içerisinde gelişiyor, birdenbire oluşmuyor. Yıllar içerisinde hastalık yavaş yavaş ilerliyor. Küçük damarların tıkanmasıyla ve geçirgenliğin artmasıyla retinada kanama odakları geçirgenlik artışına bağlı olarak ödem meydana geliyor. Bu şekilde hastalık ilk belirtilerini görmede azalmayla veriyor. 

Hastalık ilerledikçe olumsuz etkiler bir araya gelerek görmeyi daha ileri boyutlarda azaltıyor. İlk aşama da yeni damar gelişiminin olmadığı aşamalar. Bu aşamada görme kaybı hızı daha yavaş. Ama tedavi olmayıp yeni damarların geliştiği aşamaya geçerse hastalık, göz içi kanamalar nedeniyle hastada ani ve şiddetli görme kayıpları yaşanabilir.

. Yaşanan bu görme kaybının tedavisi var mıdır?
Birçoğunun var. Göz içi kanama nedeniyle görme kaybı yaşayan bir hastaya ameliyat yapılarak kanama uzaklaştırılabilir. Kanamaya yol açan yeni damarlar lazerle geriletilebilir.

“DİYABETLİ YAŞAM SÜRESİ BÜYÜDÜKÇE GÖZ KOMPLİKASYONLARI ARTIYOR”
. Hangi tip diyabette göz daha çok etkileniyor? Şeker hastası olarak geçirilen süre göze verilen zararı arttırıyor mu?

Tip1 diyabet hastalığı çocuk ve gençler için söz konusu olan hastalık. Bu hastalarda tam bir insülin yetersizliği var ve bu hastalar bağımlı diyabet olarak da nitelendiriliyor.Tip2 diyabet ise 50 yaşından sonra ortaya çıkan, insülin yetersizliği ile karakterize olan durum. Diyabette göz komplikasyonlarının belirmesinin temel faktör diyabet hastalığının yaşı. Hastalık yaşı eskidikçe gözde yaşanan komplikasyonlar artıyor. 

. Diyabet hastası olduğunu bilmeyen bir kişinin göz muayenesinde hekim, hastada diyabet olduğunu anlayabilir mi?

Bunu çok sıklıkla yaşıyoruz, özellikle tip2 diyabetli hastalarda.Tip2 diyabet hastaları hastalıklarını 3-5 yıl içerisinde fark edebiliyorlar. Bu dönem sonunda da diyabetik retinopatinin bulguları gelişmiş oluyor. Hastanın diyabet olduğu ilk defa göz doktoru tarafından saptanabiliyor.

. Şeker hastası olan bir kişi ne sıklıkla göz doktoruna gitmeli?
Diyabet hastalığı tanısı konulduktan sonra hastalığın 5. yılından itibaren hastaların her sene göz muayenesine gitmeleri gerekir. Dahiliye uzmanları, hastaları bu konuda uyarıyorlar. Takip kontrollerinde hastanın göz muayenesine de gitmesi gerekir. Hastada diyabetik retinopati bulguları tespit edilmişse takip sıklığının değişmesi gerekiyor. Mevcut bulguların yoğunluk ve risklerinin değerlendirilmesine göre takip süresi 4 aya kadar inebilir.

. Diyabetlilerde diyabetik retinopatiye eşlik eden başka göz hastalıkları da var mı?
Elbette var, katarakt bunlardan bir tanesi. Diyabetik retinopati hastalarında katarakt oluşumu hızlanıyor. Gözümüzün hareketini yönlendiren kasların sinirleri de tutulabilir, felç olabilir ve hastalarda çift görme gibi bulguların oluşmasına yol açabilir.

“DİYABETİK RETİNOPATİ’NİN ERKEN DÖNEMDE TEDAVİSİ MÜMKÜN”
. Diyabetik retinopati hastalığında ne tür tedavi yöntemleri var?

Diyabetik retinopati küçük bir damar hastalığı. Bu nedenle öncelikle bir anjiyografi yapılarak damar durumunun değerlendirilmesi gerekiyor. Tıkalı damar bölgelerini, sızdıran damarları anjiyografide tespit ediyoruz. Bunları lazerle tedavi ediyoruz. Diyabetik retinopatinin erken dönem tedavisi lazerle mümkün. Bugün için altın standart tedavi olarak kabul ediliyor. Son 5yıl içerisinde retinanın merkezi olan sarı nokta bölgesinde gelişen ödem, diyabet hastalarının yaşadığı görme sıkıntılarından bir tanesi. Eğer hastada diyabetik makula ödemi varsa, lazerle birlikte göz içerisine ilaç enjeksiyonu yaparak ödemi geriletebiliyoruz.

. Diyabetik retinopatide vitrektominin yeri var mı?
İleri aşamalarında var. Hasta lazer ve göz enjeksiyonu aşamalarını kaçırdıysa ya da bu aşamalarda yeterli başarı elde edilemediyse hasta bir ileri aşamaya geçiyor, bu aşama proliferatif retinopati. Proliferatif retinopati aşamasında yeni anormal damarların gelişimi söz konusu. Bu yeni damarlar normal damarlardan farklı olarak kolaylıkla yırtılıp kanayabiliyorlar. 

Gözün içerisinde olan kanamalarla kendilerini gösterebiliyorlar. Burada hasta ani olarak görme kaybı yaşayabiliyor. Bu hastaların tedavisinde; kanama sebebiyle saydamlığını kaybetmiş vitreusu, vitrektomi dediğimiz bir ameliyatla boşaltmak ve ortamı yeniden saydam hale getirmek gerekiyor.Bunu yaptıktan sonra aynı ameliyat sırasında hastanın lazer ihtiyaçlarını da karşılıyoruz.

. Retina dekolmanı nedir ve kişilerde hangi yakınmalara yol açar? 
Retina dekolmanı prensip olarak 50 yaş sonrasının hastalığı olarak söyleyebiliriz. 50 yaşından sonra on binde bir oranında görülen bir hastalık. Gözümüzün içerisindeki saydam jel yaşla birlikte dejenere oluyor ve saydamlığını ve jel kıvamını kaybediyor. Kıvam belirli bir aşamaya gelince jel temasta olduğu retinadan ayrılmaya başlıyor. Ayrılırken bazı sıkı yapışık olduğu bölgelerde retinayı kopartarak ayrılıyor. Bu kopartarak ayrılma yırtık oluşması anlamını taşıyor. 

Retinada bir yırtık meydana geldikten sonra sıvılaşmış, yozlaşmış olmuş jelin sıvı kısmı retinayı yerinden kaldırıyor ve retina dekolmanı dediğimiz hastalık meydana gelmiş oluyor. Yırtık oluşurken meydana gelen semptomlardan bazıları; gözün önündeki uçuşmalar, ışık çakmaları ve bu bulguların her ikisinin birlikte olması. Eğer dekolman gelişmişse hastalar görme kaybıyla bize başvuruyorlar.

“GÖZDEKİ IŞIK ÇAKMALARI RETİNA YIRTIĞININ SEMTOMLARINDAN”
. Gözdeki ışık çakmaları önemli bir sinyal midir?

Eğer semptomlar yeni belirmişse, herhangi bir zamanda birdenbire ortaya çıkan ışık çakmaları ve uçuşmalar çok değerli ve anlamlı semptomlar. Mutlaka bu hastaların bir retina uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Bu bulgular yırtık olabileceği anlamını taşıyor. Işık çakması varsa retina çekilmeye başlamış demektir. Çekilme yırtıkla da sonuçlanabilir ya da sonuçlanmayabilir. Bizim kontrol ettiğimiz şey, yırtık olmuş mu olmamış mı ve retina yırtılmalarına sebep olabilecek ince alanlar var mı? Bütün bunları kontrol ediyoruz.

. Tedavide ne gibi alternatifleriniz var?

Eğer dekolman gelişmeden hasta yakalanmışsa, lazerle retina dekolmanını engellemek mümkün. Ancak dekolman gelişmişse, retinanın altına sıvı geçmişse tedavimiz cerrahi. Başka bir seçeneğimiz yok.

. Sarı nokta hastalığı nedir ve nasıl belirtiler verir?

Sarı nokta hastalığı yaşa bağlı gelişen bir hastalıktır. 60 yaş sonrasında insanların yüzde 20’sinde görülen bir hastalık. Gelişmiş ülkelerde merkezi görme kaybının 60 yaş sonrasındaki bir numaralı nedeni. Hastalığın ilk aşamasında görme kalitesinde yakınmalar başlıyor. 

Görmede azalma, eskisi kadar yakını net görememe gibi temel semptomlar, görmenin kalitesiyle ilgili olarak beliriyor. Hastalık kronik bir hastalıktır. Hastalık ilerledikçe görmedeki azalmaların şiddeti hızlanıyor.

“KURU SEYRİN BAŞARILI BİR TEDAVİSİNİN OLDUĞUNU SÖYLEYEMEYİZ”
. Sarı nokta hastalığında nasıl bir tedavi yöntemi uyguluyorsunuz?

Hastalık tedavisinde 2006 yılından sonra gelişen başarılı bir tedavi yöntemimiz var. Bu hastalar kuru ve yaş olarak seyir gösteriyorlar.Yüzde 80 oranında hastalar, kuru seyir gösteriyor. Kuru seyirde yıllar içerisinde gelişen yavaş bir görme kaybı söz konusu. Ancak hiçbir zaman şiddetli bir görme kaybı yaşanmıyor. Hastaların yüzde 20’si kuru seyirde giderken yaş seyre geçiyorlar. 

Yaş seyirde gelişen temel patoloji anormal damarlar. Bu anormal damarlar kanayarak veya sızdırıp ödeme yol açarak hastanın kısa süre içerisinde görmesini kaybetmesine yol açıyor. Günümüz tıbbı sadece yaş hastalara tedavi şansı sunuyor. Yaş olduğunu tespit ettiğimizde amacımız hastaların gözünün içerisine akıtma yaparak bazen lazer tedavisi yaparak bazen de bunların her ikisini yaparak hastaları tekrar kuru seyre sokmak. 

Kuru seyre soktuktan sonra hastayı tekrar takibe alıyoruz. Kuru seyirdeki hastalarda yaşa dönüşme riskini azaltmak için, antioksidan vitamin içerikli aparatlarda kullanıyoruz. Esas olarak kuru seyrin başarılı bir tedavisinin olduğunu söyleyemeyiz.

. Tavukkarası hastalığı nedir ve tedavisi var mıdır?
Tavukkarası esasında kalıtımsal bir retina hastalığı. Üç binde bir oranında görülüyor. Kalıtımsal retina hastalıklarının en sık görüleni. Retinanın dış tabakalarında kronik bir dejenerasyon söz konusu. Hastalık genellikle 10 yaşından sonra kendisini gösteriyor. Hastalığın temel belirtisi gece görme oranının azalması. Loş ışıkta ve karanlıkta aydınlığa göre daha az görme oranıyla kendini belli ediyor. Çok değişken seyir gösteren bir hastalık. 

Bu hastalığa neden olan yüzden fazla gen tanımlanmış. Farklı genlerde farklı seyirler söz konusu. 20 yaşına gelindiğinde görme duyusunu tamamen kaybeden hastalar olduğu gibi, 60 yaşında olup da araba sürebilen tavuk karası hastaları da var. Son yıllarda retinayı tekrar tedavi etmeye yönelik gelişmeler var. Bu yaklaşımlardan bir tanesi de biyonik göz yaklaşımı. 

Biyonik göz yaklaşımı kaybedilmiş retina fonksiyonlarını tekrar kazanılmasını amaçlayan bir yaklaşım. Kaybedilmiş retina hücrelerinin yerine bu işi silikon çiplerle yapmak amaçlanıyor. Biyonik göz kavramının ütopyadan gerçeğe dönüşmüş olduğunu söyleyebiliriz. Son 6 ay içerisinde Avrupa’da C belgesi almış bir biyonik göze sahibiz şu anda. Biz de uygun hasta bulduğumuzda kullanmayı düşünüyoruz.


İçeriği Paylaşın