El, Omuz Ve Diz Cerrahisi Sonrası

El, Omuz Ve Diz Cerrahisi Sonrası

El, Omuz Ve Diz Cerrahisi Sonrası

Bizi Takip Et


Ellerimiz, omuzlarımız ve dizlerimizin çalışma prensipleri adeta mükemmel tasarlanmış bir makineyi andırıyor. Ancak bu tasarımlarda sorunlar oluştuğunda, en az onlar kadar mükemmel çözümler gerektiriyor. Bu nedenle el, omuz ve diz cerrahisi hassas teknikler gerektiren, çok özel bir cerrahi dalı. Üstelik ameliyat ne kadar başarılı olursa olsun, fizik tedavi ve rehabilitasyon iyi planlanmadığı taktirde, tam bir iyileşmeden söz etmek mümkün olmuyor…

El, omuz ve diz cerrahisinde ameliyat sonrası

Tedavi ve rehabilitasyon ameliyat kadar önemli…

El, omuz ve diz cerrahisindeki önemli gelişmeler sayesinde yapılan ameliyatlar, hastalar açısından her geçen gün daha basit hale geliyor. Bu ameliyatlar sonrasında uygulanacak fizik tedavinin iyi planlanması ise ameliyatın sonucunun başarılı olarak nitelendirilmesini önemli ölçüde etkiliyor.

Beynimizin çevreye uzantısı gibi hareket eden, iğne tutma gibi çok ince işlerden ağırlık kaldırma gibi güç gerektiren işlere kadar pek çok farklı fonksiyonu olan ellerimiz, 45 kiloluk yükü 1 metre yüksekliğe kaldırabilecek kadar güçlü dizlerimiz ve dört farklı hareket kabiliyetine sahip omuzlarımız… Vücudumuzun ne kadar mükemmel tasarlanmış bir makine olduğunu, vücudumuzun bu parçalarının nasıl çalıştığına bakınca bir kez daha anlıyoruz. Ancak, bu tasarımlardaki sorunlar en az onlar kadar mükemmel çözümler gerektiriyor. Belki de bu nedenle, eklem cerrahisi tıbbın gelişmelerinden payını yeni yeni alıyor. Gerçekten de, bu eklemlerde uygulanan artroskopi (eklem içi kapalı cerrahi) gibi ileri düzey cerrahi tekniklerin, yapay protezlerin tarihçesi o kadar da eski değil. Örneğin artroskopik ameliyatlar yaklaşık 20 yıldır uygulanıyor. Bu ameliyatlardan sonra fizik tedavinin öneminden bahsetmekte de yarar var. Çünkü ameliyat ne kadar başarılı olursa olsun fizik tedavi iyi planlanmadığı takdirde tam bir iyileşmeden söz etmek mümkün olmuyor.

Evet, haberimizin konusu sık rastlanan el, omuz ve diz eklemi problemleri, bu alanda uygulanan cerrahi yöntemler ve sonrasındaki iyileşme süreçleri hakkında… Bu konudaki sorularımızı El Cerrahisi Uzmanı Dr. Ufuk Nalbantoğlu, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Sabri Narman, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Güven ve Ortopedi Travmatoloji ve Spor Yaralanmaları Uzmanı Prof. Dr. Ömer Taşer’e yönelttik. Uzmanlar bu alanlarda en sık rastlanan sorunları, ameliyat ve ameliyat sonrası terapi dönemini ayrıntılarıyla anlattılar.

EL CERRAHİSİ

Eller için beynin çevreye uzantısı demek yanlış değil. Eller hem çok ince hem de güç gerektiren işleri yapabilecek yeterliliğe sahip. Ayrıca eller bir duyu organı gibi de kullanılıyor, bir cismin, sıcak mı soğuk mu olduğu ellerle dokunarak anlaşılabiliyor. Ellerin fonksiyonlarını iyi şekilde yerine getirmesi için hem kaslarının iyi çalışması hem de eklem hareketlerinin mükemmel olması gerekiyor. İşte bu nedenle el cerrahisi hassas teknikler gerektiren, çok özel bir cerrahi dalı. Acıbadem Kadıköy ve Kozyatağı Hastanesi El Cerrahisi Uzmanı Dr.Ufuk Nalbantoğlu, el ve üst eksterimite cerrahisinin ayrı bir branş olarak kabul edilmesinin nedeninin dokuların çok küçük bir alanda birbiriyle çok fazla ilişkide bulunması olduğunu söylüyor.

Ellerdeki travmalar cerrahi yöntemlere başvurulmasını gerektiren başlıca problemlerden. Kırık, çıkık, sinir ve damar yaralanmaları, tendon ve kas kesileri gibi travmaların yanı sıra tümörler, sinir sıkışmaları, romatizmal sorunlar ve doğumsal bozukluklar da el cerrahisinin ilgi alanına giriyor.

Cerrahi sonrası: Dr. Ufuk Nalbantoğlu, cerrahi sonrası hareket fonksiyonlarının kaybolmaması için, ameliyat yapıldıktan sonra mümkün olan en kısa zamanda fizyoterapi ve fizik tedaviye başlanması gerektiğini söylüyor. Hastanın yarası izin verdiği takdirde ilk hafta içinde fizik tedaviye başlandığını anlatan Dr. Ufuk Nalbantoğlu, fizik tedaviye başlanmadığı takdirde 3 ile 6 hafta hareketleri kısıtlayan sertliklerin oluşacağını, 6. haftadan sonra bu sertlikleri geri döndürmeninse mümkün olmayacağını belirtiyor. İyi planlanmış fizik tedavide eklemler, cerrahlar tarafından yapılan tespite zarar verilmeden güvenli açıda hareket ettiriliyor, aynı zamanda hastanın ameliyat olmayan vücut kısımları da (örneğin omuzlar ve dirsek) çalıştırılıyor. Böylece hastanın en kısa zamanda günlük ve iş hayatına dönmesi hedefleniyor.

OMUZ EKLEMİ CERRAHİSİ

Acıbadem Kadıköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Güven, omuzlar söz konusu olduğunda, en sık gördükleri sorunun omuz ve omuz çevresi eklemlerde artroz (halk arasında bilinen adıyla kireçlenme) olduğunu belirtiyor. Omuzdaki eklem ve kıkırdakların aşınması, kendisini önce fonksiyonların bozulup, ağrılı hale gelmesiyle ardından da hareket kısıtlanmasıyla gösteriyor. Omuza hareket veren kasların aşınması da, sık görülen problemlerin arasında ikinci sırayı alıyor. Prof. Dr. Osman Güven bu problemlerin kendisini ağrıyla belli ettiğini, ardından kısmi ve tam yırtığa dönüştüğünü ve zamanla hastaların kollarını kaldıramaz hale bile gelebileceğini anlatıyor. Omuzlardaki, üçüncü önemli hastalık grubu, özellikle ilk iki soruna göre daha genç yaşlarda görülen ve sürekli tekrarlayan omuz eklemi çıkıkları ya da diğer adıyla “omuz instabilitesi”. Bazı kişilerin omuz eklemlerinin doğuştan çıkığa müsait olduğunu, ani bir reflekse bile çıkabildiğini açıklayan Prof. Dr. Güven, ilk çıkıkta olmasa da, tekrarlayan çıkıklarda ameliyatın uygulanan bir yöntem olduğunu da sözlerine ekliyor. Bu problemleri omuzlardaki kırık gibi travmalar izliyor.

Cerrahi tedavide son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu anlatan Prof. Dr. Güven sözlerine şöyle devam ediyor: “Artoroskopi yönteminin gelişmesiyle özellikle travma dışı ameliyatların pek çoğunu artık kapalı şekilde yapmak mümkün. Bu, özellikle hasta için çok avantajlı. Hızlı ve ağrısız bir şekilde iyileşebiliyorlar. Ayrıca hastayı bir an önce egzersiz ve terapiye başlatmak da mümkün oluyor. Tam veya geniş bir yırtık tamiri söz konusu değilse, genellikle ameliyatın 2. günü fizik tedaviye başlanabiliyor. Bazı hastalarımız 2-3 hafta içinde gelişme gösteriyor. Oysa eskiden cerrahi tedavinin bu kadar yoğun yapılmadığı durumlarda insanlar aylarca kolları askıda beklemek zorunda kalırlardı. Ardından fizik tedaviye başlanırdı ve bundan sonuç alınması da aylar sürebilirdi.”

Cerrahi sonrası: Acıbadem Kadıköy Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Sabri Narman, omuz ameliyatları sonrasında ilk hedeflerinin ameliyat yerindeki ağrı ve ödemi (şişlik) gidermek olduğunu belirterek sözlerine başlıyor. İlk prensibin ağrıyı dindirmek ve hastanın konforunu sağlamak olduğunu açıklayan Prof. Dr. Sabri Narman, lokal soğuk uygulamalarıyla anti-ödem tedavisi yaptıklarını belirtiyor.

Ameliyatın büyüklüğüne göre, hemen ertesi gün bile fizik tedaviye başlayabildiklerini anlatan Prof. Dr. Narman, “Önce pasif (hastanın kendi gücünü kullanmadan, yardımcı cihazlarla yapılan) egzersizler uyguluyoruz. Zaman içerisinde, egzersizler aktif-asistif (yani fizik tedavi uzmanlarının kendilerinin veya cihazların yardımıyla yaptırdığı) hareketler şekline dönüşüyor. Yara iyileşip, ağrı problemi tamamen ortadan kalktıktan sonra, dirençli egzersizlere başlanabiliyor” diyor.

Prof. Dr. Narman, terapi boyunca hastanın genel kondisyonunu da unutmadıklarını, bunu bisiklete binme, merdiven çıkma gibi diğer egzersizlerle desteklediklerini vurguluyor.

DİZ CERRAHİSİ

Diz cerrahisi söz konusu olduğunda akla ilk gelen menisküs ameliyatları. Diz içinde bulunan ve kıkırdak yapıda olan menisküsler de tıpkı kıkırdaklar gibi kendi kendilerini tamir edemiyorlar. Bu nedenle, hasara uğradıklarında, yırtıldıklarında alınmaları ya da dikilmeleri gerekebiliyor. Menisküs ameliyatları da artroskopik cerrahiyle yapılabiliyor.

Acıbadem Bakırköy Hastanesi Ortopedi Travmatoloji ve Spor Yaralanmaları Uzmanı Prof. Dr. Ömer Taşer, dizde kıkırdak problemlerinin de sıklıkla görüldüğünü ve son yıllarda bazı vakaları, kıkırdak nakli yaparak tedavi etmenin mümkün olduğunu anlatıyor. Prof. Dr. Taşer’in verdiği bilgiye göre, bu yöntemle aynı eklemin yük binmeyen başka bir bölgesinden, altındaki kemik bloğuyla beraber alınan kıkırdak hasarlı bölgeye nakledilebiliyor. Diz protezi uygulamaları da günümüzde, ileri boyuttaki diz eklemi sorunlarında sıklıkla uygulanıyor. Prof. Dr. Ömer Taşer, eklemin harab olmuş ve aşınmış kısımlarının çıkarılarak yerine ona uygun tasarlanmış yapay eklemin, yani protezin konduğunu ve bu ameliyatlardan çok başarılı sonuçlar alındığını anlatıyor.

Özellikle sporcularda çok görülen ön çarpraz bağ kopmalarının, kişinin kendisinden ya da kadavradan alınan dokular kullanılarak tamir edilebildiğini açıklayan Prof. Dr. Taşer, bu ameliyatların sonrasında bu yeni dokunun, çarpraz bağ görevi görecek şekilde rehabilite edilmesinin mümkün olduğunu sözlerine ekliyor.

Cerrahi sonrası: Diz ameliyatları sonrası yapılan rehabilitasyonda ameliyatın hemen ertesi günü, ağrı kesici modaliteleri kullanarak egzersizlere başlamanın mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sabri Narman, özel aletlerle ekleme istenilen  hareketleri yaptırabildiklerini anlatıyor. Tedavide en önemli kural diz ekleminin çevresindeki kasları güçlü tutmak.

Ameliyat sonrasında hareketlere erken başlanmazsa dizlerde sertlik olabileceğini ve ileride bunu açmanın mümkün olamayacağını belirten Prof. Dr. Narman, bu konudaki sözlerine şöyle devam ediyor: “Ameliyattan sonra ilk 2 hafta içinde dizi en az 70 derecelik açıda kırılacak şekilde hareket ettiremezseniz artık o dizi açma şansınız yok gibidir. Ancak ilk on beş gün içinde bu hareketi temin ederseniz gerileme ihtimali de ortadan kalkar.”

Bazı başarılı ameliyatlar sonrasında dizlere 120 dereceye kadar bile hareket verebildiklerini anlatan Prof. Dr. Sabri Narman, ameliyat öncesinin de diz protezlerinde önemli olduğunu açıklıyor. Kilolu hastaların ameliyat öncesi kilo vermesi de, proteze binen yükü azalttığı için protezin ömrünü uzatıyor.

Prof. Dr. Sabri Narman, ameliyat sonrası rehabilitasyonun bir takım çalışması olduğunu ve bu takımın cerrahlar, fizik tedavi uzmanları ve fizyoterapistlerden oluştuğunu anlatıyor. Prof. Dr. Narman’a göre, ameliyattan tam bir sonuç alabilmek için bu takımın koordineli bir şekilde, hemfikir olarak çalışması gerekiyor.

Dr. Ufuk Nalbantoğlu, ameliyattan sonra elin fonksiyonlarını koruması için mümkün olan en kısa sürede fizik tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarına başlanması gerektiğini belirtiyor. Prof. Dr. Ömer Taşer ise, diz ameliyatlarında artroskopik, yani eklem içi cerrahi sayesinde önemli ilerleme kaydedildiğini, artroskopik cerrahinin önemli bir özelliğinin de, fizik tedaviye başlama zamanını kısaltması olduğunu anlatıyor.


İçeriği Paylaşın