Gazeteci Yüksel Aytuğ: Babam Nasıl Alzheimer Oldu?

Gazeteci Yüksel Aytuğ: Babam Nasıl Alzheimer Oldu?

Gazeteci Yüksel Aytuğ: Babam Nasıl Alzheimer Oldu?

Bizi Takip Et


Esra Kazancıbaşı’nın hazırlayıp, sunduğu A Haber’in Sağlık programı Medikal’e konuk olan gazeteci ve televizyon yazarı Yüksel Aytuğ; sağlık yaşantısını, babasının bir yıl önce yakalandığı Alzheimer hastalığını ve televizyondaki program ve dizilerin sağlığı ele alışları hakkındaki düşüncelerini anlattı.

Ailesinden miras kalan kronik hastalıklar nedeniyle düzenli ilaç kullandığını söyleyen Aytuğ; babasının bir yıl önce yakalandığı Alzheimer hastalığına yakalanmamak için beynini elastik tutmaya çalıştığını söyledi.

Televizyon izleyicisinin sağlık programlarına karşı seçici davranması gerektiğini söyleyen Yüksel Aytuğ, “Vatandaşların önlerine getirilen her sağlık programını tüketmemeleri gerektiğini düşünüyorum; çünkü içlerinde tamamen ticari bakış açısıyla yapılan programlar var” dedi.

Aytuğ, A Haber`in Sağlık Program`ı Medikal`de Esra Kazancıbaşı`nın sorularını yanıtladı.

. Türkiye’de ve dünyada erkekler arasında en sık rastlanan hastalık prostat kanseri. Siz prostatla ilgili taramalar yaptırmaya başladınız mı?

“Hayır, yaptırmıyorum; ihmal ediyorum. Bugüne kadar hiç tarama yaptırmadım; ama tarama testlerinin çok önemli olduğunu biliyorum. Hep akreple yelkovanın arkasında koşturmak zorunda kalan biz gazeteciler; öncelikle yazılarımızın sağlığını düşündüğümüz için kendimizi ihmal ediyoruz.”

. Rutin taramalarınızı yaptırıyor musunuz?

“Yaptırıyorum. Onları biraz da zorunlu olarak yaptırıyorum çünkü yüksek tansiyon hastasıyım. Tüm ailemde yüksek tansiyon hastalığı var, aile mirası gibi. İki abim var. Her ikisinde de yüksek tansiyon var. Hem annemde hem babamda yıllardır tansiyon problemi var. Onlar işin kolayını buldular. Kuzey Ege onları tedavi ediyor.

Küçükkuyu’ya gittiklerinden beri tansiyon problemleri kalmadı. Belki oranın yoğun oksijeninden, bekli de stressiz yaşamın getirdiği bir şey bu.

Ben de yazlarımı orada geçirerek tedavimi sürdürüyorum. Ayrıca, gut tedavisi de görüyorum. O da bir genetik miras. Babamdan bana geçen bir rahatsızlık. Düzenli olarak ilaçlarımı almam aynı zamanda kan ve idrar tahlillerimi de aksatmamam gerekiyor; üç, altı ayda bir bu tahlillerimi yaptırıyorum.”

“İLAÇLARIMI SAATİ SAATİNE ALIYORUM”
. İlaçlarınızı düzgün kullanır mısınız? Düzgün kullanmak için bir alarmınız var mı?


“Buzdolabının üzerindeki not defterinde `İlaçlarını almayı unutma` yazar. Çok ender olarak ayda en fazla bir ya da iki kere unuttuğum oluyor. Çoğunlukla ilaçlarımı saati saatine alıyorum.”

. Gut ve hipertansiyon dışında başka bir kronik hastalığınız var mı?

“Kalıtımsal olarak geçer mi bilemiyorum ama babam Alzheimer hastalığına yakalandı. Yaklaşık bir yıldır tedavisi devam ediyor. Benim en büyük kaygılarımdan bir tanesi haline geldi. Şimdiden bu hastalığa yakalanmamak için önlemlerimi alıyorum. Bu hastalığın ilerlemesinin en büyük nedenlerinden biri, insan beyninin tembelliği. Beyin jimnastiğini ihmal etmek, sosyal hayata kendini kapatmak, sosyal iletişimi gençliğindeki kadar sürdürmemek yani şalteri asla indirmemek gerekiyor.”

. Babanızda Alzheimer olduğunu nasıl anladınız?

“Hastalığın bir hayli hızlı ilerlediğini söylüyor doktorlar. Unutkanlık zaten babamın 60’lı yaşlarından sonraki en büyük şikâyetiydi. Babam hukukçuydu. Ajandasına davaları kaydetmeyi unuttuğu ve davalarını atladığı bile oldu ilk dönemlerde. Daha sonra sohbetlerden biraz daha geri çekildiğini fark ettik. Dost sohbetlerinde o biraz kabuğuna çekiliyor ve başka şeylerle ilgileniyordu. Bunlar çok önemli veriler, onun için paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Tanının erken konmasında belirtilerin çok büyük önemi var.”

. Tanıyla karşılaşmanız nasıl oldu?

“Artık giderek bilincinin ve hayatla irtibatının dönem dönem kesilmeye başladığını fark ettik. Gözlerini belirli bir noktaya dikerek, tavanda ona has şekilleri görmeye başladı. Gece geç saatlerde adeta kendi yarattığı bir senaryonun içinde yaşadığını fark ettik. Bizim için çok üzücü oldu. Babam bizim için ağır ceza hakimiydi. Hakim beyi o durumda görmek hepimizi üzdü.

Daha sonra idrarla ilgili problemleri oldu. Hidrosefali denen beyinde su toplanması, alzheimerla birlikte ilerleyen bir hastalık olarak ortaya çıktı. O suyun yaptığı basınç beynin çeşitli melekelerini etkilemeye başladı. Bu zaman zaman hafızasını etkiledi, daha sonra halisülasyonlar görmeye başladı, idrarını tutamama ve en nihayetinde yürüme yeteneğini yitirme ve geçici dönemlerle şuur kaybı olarak ortaya çıktı. Çok kaygılı, tedirgin ve depresif hareketlerde bulunmaya başladı.”

“ALZHEIMER’A YAKALANMAMAK İÇİN ZİHNİMİ ELASTİKİ TUTUYORUM”
. Alzheimer’e yakalanmamak için hangi önlemleri alıyorsunuz?

“Geriye doğru yaşlanma olanağı tanıyan doğal besinleri asla ihmal etmiyorum. Balık, haftada en az bir defa yediğim besinlerden biri haline geldi. Ağırlıklı olarak zeytinyağı tüketmeye başladım. Düzenli olarak ceviz tüketmeye başladım. Bunun yanı sıra bazı vitamin haplarıyla da günlük hayatımı desteklemeye başladım.

En önemlisi Google ve diğer arama motorlarını daha az kullanmaya çalışıyorum. Bu arama motorlarının beyni tembelleştirdiğini düşünüyorum. Eskiden bir bilgiyi hatırlamak için hafızamızı zorlardık şimdi zorlamıyoruz.
Unuttuğum bir bilgiyi hatırlamak için en az 5 dakika düşünüyorum. Hemen elim arama motoruna gitmiyor.

Felsefi anlamda daha derin, düşünsel boyutta yayınları takip etmeye başladım. Zihnimi ne kadar elastiki tutarsam bana ileride o kadar yardımcı olacak.”

. Günde 15 saat televizyon seyrettiğinizi söylemişsiniz bir söyleşinizde. Bu 15 saatlik süre boyunca atıştırmaları önlemek ve hareketsiz kalmamak için ne yapıyorsunuz?

“Saat 18.00’dan sonra neredeyse birkaç ufak meyve dışında ağzıma hiçbir şey atmamaya özen gösteriyorum; yoksa akıbetimin ne olacağını çok iyi biliyorum. Amerika obeziteyle en çok mücadele eden ülke. Obezitenin sebebinin televizyon ve dijital dünya olduğu söyleniyor. Onların akıbetine kapılmamak adına kendimi frenliyorum, olabildiğince sebze ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum. Zaten fazla protein alınca gut hastalığım tetikleniyor. Bol su içmeye özen gösteriyorum, düzenli olarak spor yapıyorum.

Onun dışında hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri deniz sporlarıyla ilgilenmek. Küçücük bir teknenin insanı ne kadar formda tuttuğunu biliyorum. Denizde olduğum zamanlarda daha formda olduğumu hissediyorum. Kış aylarında olabildiğince yürümeye çalışıyorum. Beni tüm öğleden sonralarda boğaz hattında yürürken görebilirsiniz.”

“TELEVİZYON İZLEYİCİSİ SAĞLIK PROGRAMLARINA KARŞI SEÇİCİ DAVRANMALI”
. Bir televizyon yazarı olarak; televizyonlarda bulunan sağlık programlarını sağlıklı buluyor musunuz?

“Enflasyon her sektör için tehlikedir. Rekabetin kaliteyi getirdiğine çokça şahit oluruz; ama rekabetin aynı zamanda enflasyonu getirdiği de bir gerçektir. Bu konuda seyircilerin seçici olmalarını arzu ediyorum. Önlerine getirilen her sağlık programını tüketmemeleri gerektiğini düşünüyorum; çünkü içlerinde tamamen ticari bakış açısıyla yapılan programlar var. Bazı doktorların bu tür programlara kendi reklamlarını yapmak için çıktıkları hatta bu programlara yatırım yaptıkları konusunda televizyon sektöründe yıllardır kulaktan kulağa fısıldanan dedikodular da vardır. Onun için burada iş izleyiciye düşüyor.

Tıp uzmanlık konusu ve seçici davranmak kolay değil. Türk televizyon izleyicisinin bu konudaki reflekslerine güveniyorum. Bizim izleyicimiz her gördüğünü yutmaz. Biri bir şeye oynuyorsa, olduğundan farklı görünmeye çalışıyorsa onu hemen gözleriyle soyup soğana çevirir ve evinin ortasındaki sehpaya çırılçıplak koyar.”

. Televizyon dizilerinin sağlığa bakışını nasıl buluyorsunuz?

“Öyle Bir Geçer Zaman Ki isimli dize bu konuda çok önemli bir yer oluşturdu. Tekerlekli sandalyeye mahkum bir genç vardı dizide hatta alt yazıyla akülü tekerlekli sandalye kampanyası teşvik edildi. Son dönemde Benim İçin Üzülme dizisi bu konudaki bayrağı eline aldı. Zihinsel engelli gencin hayat mücadelesi, çevresiyle ilişkileri o kadar gerçek ve naif anlatıldı. Ben sadece o gencin sahneleri için bile ekran karşısına geçerim.

Dizilerdeki sağlık konularının iki ayrı işleniş biçimi var. Bir tanesi; kanser hastalığının çaresiz, amansız, insanları ölüme sürükleyen bir Azrail olarak gösterilmesi ve insanların umutlarının kırılması. Bir de başka hali var ki; bazen çok ölümcül hastalıklar grip kadar önemsiz bir şekilde tedavi ediliyor. Aslında bu da gerçeğin dışında. Bence her ikisi de yanlış. Aradaki dengenin sağlanarak gerçeğe yaklaşılması lazım. Dizilerin en fazla reyting alan bölümleri fona şarkı verilen klip görüntüleri ve hastane sahneleri.”

. Yeni evli biri olarak; sağlıklı bir ilişki için insanlara neler önerirsin?

“Ben çiçeği burnunda bir damat olarak bu konuda çok iri laflar edemem. Şu anda her şey bana güllük gülistanlık geliyor. Evliliğin insanların hayatına bir denge, huzur, dinginlik getirdiğini itiraf etmeliyim. Bizim gibi stresle savaşmak zorunda kalan meslek erbapları mutlaka ilişkilerini çok sağlıklı bir platforma oturtmak zorundalar.

Ben bunun nimetlerinden faydalanmaya başladım. Geçen günlerde Hıncal Abi köşesinde, `adam evlendikten sonra daha iyi yazmaya başladı` dedi. Bu benim evlilik konusunda aldığım en güzel hediyelerden biri oldu.”


İçeriği Paylaşın