Hastalık ünlülere ne öğretti?

Hastalık ünlülere ne öğretti?

Hastalık ünlülere ne öğretti?

Bizi Takip Et


SÖYLEŞİ: DEMET DEMİRKIR

Hiç beklenmedik bir anda kapımızı çalan bir hastalık, yitirmek üzere olduğumuz sağlığımızın önemini hissettirir bize… Kimileri yakalandığı hastalığı büyük şansızlık olarak nitelendirirken, kimileri de hastalıktan bir takım dersler çıkarır kendisine…  İşte bu gruba girenler, iyileştikten sonra hastalığın kendilerine öğrettiklerinin ışığında yaşamlarına yeni bir rota çizerler.

Hastalık bazılarına kendi hayallerini, arzularını hep geri plana atmakla ne kadar hata yaptığını öğretir… Enfeksiyonlu, kanamalı, ateşli ya da ameliyat sonrasının biraz ağrılı günlerinde anı mutlulukla ve neşeyle yaşamanın önemine işaret eder. Bazılarına da gerçek dostlarını gösterir hastalık…  Acil servis ya da yoğun bakım kapısında kimler sevgi dolu ve endişeyle beklemektedir; kimler tam tersine iyi gün dostudur? Hastalığı yorgun bedenlerini dinlendirmek için verilen bir mola olarak görür bazıları da…

Acaba hastalık ünlülere neler öğretti? İşte, sanat dünyasının ünlüleri ve hastalıktan çıkardıkları dersler:

“HASTALIK BANA ŞÜKRETMEYİ ÖĞRETTİ”

Rasim ÖZTEKİN (Aktör)

“Hastalık bana, hastane penceresinden hayata bakışı öğretti. İyileştikten sonra radikal kararlar almamı sağladı. Bu kararlar, yaşamın iyi gitmesine dair kararlar.

Hastalık boyunca daha ağır hastaları görerek şükretmeyi ve hayata daha fazla asılmayı öğrendim. Radikal kararlardan kasıt ise, en önemlisi iş hayatında ve sosyal hayatta kendimi zararlardan sakınmayı öğrendim. İnsan gibi yaşamak ve kaliteli bir hayat için sigarayı bırakmıştım zaten, içkiyi de belli periyotlarla ve çok ender almaya başladım.

Yaşama bakışım değişti. Hastalıktan sonra hem iş hem sosyal hayatım için zararlı tüm etkenleri hayatımdan çıkarttım. Kendimi düşünmeye ve kendimi ön plana almaya, diğer faktörleri ikinci plana atmayı öğrendim.

Hastalığım zamanında düşündüm tüm bunları. Hastanede 1,5 ay yatınca hem hayatı, hem etrafınızı her şeyi düşünüyorsunuz.
Bazı hastalıklar şanstır. Ben kendimin kalp hastası olduğunu biliyorum. Ona göre yaşıyorum. Bu benim yaşamıma ve sağlığıma daha özenli olmamı sağlıyor Bazı kişiler ise kalp hastası olduklarını bilmeden günlerini geçiriyorlar.”

“BEN” DİYE BİR ŞEY OLDUĞUNU ÖĞRENDİM”

Derya BAYKAL (Tiyatro sanatçısı)

“Hastalık bana neler öğretmedi ki…  Yaşamayı, ağaca, çiçeğe bakmayı en öğretti en başta.

Diyabet tanısından sonra benim için herşey çok farklı oldu. “Ben” diye bir şey olduğunu öğrendim. Zaten sen olursan önce, birileri olur. Sen iyi olursan, herşey iyi olur, güzel gözükür.  Herkese, her şeye üzülüyorsun ama sen gidersen anlam ve önem verdiğin hiçbirşey de kalmaz diye düşünmeye başladım. Yaşadığım her anı mutlulukla, neşeyle yaşamaya çalışıyorum bu nedenle. Zaten bu konuyu yaptığım televizyon programında her zaman söylüyorum

“KANSER BİR CEZA DEĞİLDİR”

Oya BAŞAR: (Tiyatro sanatçısı)

“Hastalık süreci tabii ki çok zordu ama pozitif düşününce insan iyi oluyor. Ben de çok pozitif düşündüm ve şimdi iyiyim. Tıp çok ilerledi, doktorlarımız çok değerli. Sonuçta ben de iyileşemeyebilirdim, ölmek çok normal fakat kurtuldum. Kanser bir ceza değildir, herkesin başına gelebilir. O açıdan hastalık bana bir şey öğretmedi.”

“HAYIR” DEMEYİ, ÖFKEMİ YENMEYİ ÖĞRETTİ”

Nevval SEVİNDİ: (Gazeteci-yazar)

“Hastalık bana ne öğretti sorusunu düşünmek çok önemli elbette.

Hastalık bana koşturma yerine durup kendimi dinlemeyi, her şeyi ben yaparım yerine bazı şeyleri yapamam demeyi, herkesi memnun etmek için çırpınmak yerine “hayır” deme cesaretini, sevmenin sevilmekten değerli olduğunu, kızımın ve hayatın anlamı kadar ölüm gerçeğinin var olduğunu öğretti.

Ölümü kabullenince sırtımdan ağır bir yük kalktı çünkü korku bitiyor. Ölümden öte bir yer yok! Korktuğumuz şeyler karşısında yaptığımız gibi kanseri görmemezlikten gelmeyi tercih ediyordu herkes. Ben ısrar ettim ve kanseri görmelerine çalıştım. Kanser içimizde, aklımızda, yanımızda ve hayatımızdaydı ondan kaçamazdık. Ama mücadele edebilirdik.

Ölümlü olduğumu her an hissetmek, yapmak istediğiniz her şeyi sorgulamayı getiriyor hastalık. Öfkemi hastalıkla yendim diyebilirim. Kendi içimdeki birçok düğümü çözebilmem için yeni bir pencere açtı kanser bana. Sınırlarımı genişletti.”
“SAĞLIĞIN, UZUN YAŞAMANIN DEĞERİ ANLAŞILIYOR”

Altan ERKEKLİ (Aktör)

“Sağlıklı yaşarken hayatı toz pembe görüyoruz ve potansiyel bir sakatlanma ve felç olma durumunda görmüyoruz kendimizi. Ayağımız kaldırım taşına tökezleyince ömür boyu felç olma durumumuz var ve biz bunun farkında değiliz. Yaşamı, yaşam şartları, gerginlikler, güvensizlik, yarına dair endişelerle götürüyoruz ve sağlıklı yaşarken kendi bedenimizin, etrafımızdaki insanların nasıl olduğunun bilincinde değiliz.

Hastaneye gittiğinizde, elinize tahlil sonuçları verildiğinde iş ciddiye biniyor. En basiti kan vermeye gidince bile öyle sıkıntılar oluyor ki “eyvah sağlık” diyorsunuz. Yasaklar, diyetler devreye girince insan kendi bedenine karşı hoyratça yaptığı işleri düşünüyor. Yaş da ilerleyince, cerrahi bir durum olunca, hastanede kalmaya başlayınca her şey farklı bir penceren seyrediliyor. İnsan sağlığın ve uzun yaşamanın mutluluğunu yaşamaya başlıyor, pişmanlıklar oluyor. “Zaten dört yıl önce check-up yaptırdım, bana bir şey olmaz… Hem daha ne kadar yaşayacağım, atın ölümü arpadan olsun” şeklinde konuşmalar yaparız.Ameliyattan sonra birkaç gece hastanede kalınca bu cümlelerin ne kadar gereksiz olduğunu anlıyorsunuz ve ailenize, arkadaşlarınıza ikaz da bulunuyorsunuz doğru yaşamak adına.

Ağlayarak geldik gülerek yaşamalıyız ve gülerek ölmeliyiz diye düşünüyorum. Bu felsefeyi unutmadan yaşamak gerek bence.
İnsanlar zaman zaman günlük koşuşturmacadan sıyrılıp hastaneye gidip hastalara bakmalı, hatta mezarlığa gidip görmeli. İnsanları kırmadan, anı zevkle yaşayarak mutlu olmak gereklidir. “

“DOKTORLARA HEMEN İNANMAMAYI ÖĞRETTİ”

Erol GÜNAYDIN (Aktör)

“Hasta olmadan doktorlara hemen inanmamayı öğretti çünkü çok kızıyorum araştırmamaya.  Aktörün iyisi var kötüsü var, mimarın iyisi kötüsü var, doktorun da iyisi kötüsü var. Araştırmak lazım, araştırmacı doktorlar var, bunları arayıp bulmak lazım. Ben paldır küldür gittim. Araştırınca iyisi bulunur. Ben bunu öğrendim ki,  bir şeyi iyi araştırmadan koyun gibi teslim olunmamalı. Efendim, Türk doktorları iyidir. İyidir de,  hepsi iyi değil ki. Kimi para için yapıyor. Dişçiler vardır, insanlar seçer bunu. Kendi seçtikleri yere giderler. Bunlar böyle şeylerdir. Bunları öğrendim ama geç kaldım, kimseye de itimadım olmadığı için kendi kendime birtakım bir şeyler yapıyorum, torbalarım var, karnım delik deşik böyle idare ediyorum. Sağlık konularında güvenmeyeceksin, herkes başka bir şey söylüyor. Hepsi başka bir şey deyince bir girdaba kapılıyorsunuz ve kime inanacağınızı bilmiyorsunuz.”
“ÇÖZÜM HAYATA POZİTİF BAKMAKTA…”

Ece USLU: (Tiyatro sanatçısı)

“Hayatta her şey başımıza gelebilir, hayata bağlı olmamız gerekir. Bir şekilde hastalıkları kendimize çağırıyoruz… Bunu  nasıl yapıyoruz bilmiyorum ama… Yine de her şey bizim elimizde, çözüm hayata pozitif bakmakta. Her şeye pozitif bakarak hastalıkları atlatabiliriz. Tıp da çok ilerledi, her hastalığın çaresi var.”


İçeriği Paylaşın