Hastanın İyileşme Enerjisi Nasıl Harekete Geçirilir?


Bizi Takip Et


Hastalıkların tedavisinin başarısında erken teşhisin yanında çok önemli bir konu daha var; İyileşme enerjisi… Hastanın sağlık durumunun düzeleceğine inanması… Yaşamayı yürükten arzulaması… Hekimine ve uygulanan tedaviye güvenmesi… Hasta yakınlarının da moralli ve sakin bir ruh hali içinde olması…

2012’in ilk Medikal programında “Ünlülerin İyileşme Öyküleri” konusundaki özel yayında bir hasta yakını olarak Altan Gördüm’ün eşi Vahide Gördüm’ün kanserle tanışmasına ve tedavi sürecine dair anlattıkları beni birkaç yıl öncesine götürdü.

BİR HASTA YAKININ HİSSETTİKLERİ

Doktorun kendisine yaklaşan tüm hasta yakınlarına ‘Acil durum var’ diyerek panik içinde yoğun bakım servisindeki eşimin yanına koşması… Vücudunda biriken 20 kilonun üstündeki ödemi bir an önce azaltabilmek amacıyla eşime yapacakları özel bir girişimin tüm risklerini anlatarak benden imza istemeleri… Çoğu yoğun bakım servisinde geçen hastanedeki 75 gün boyunca yaşadığımız terslikler… Eşimi sağlığına kavuşturacak kalp pilinin saatler süren cerrahi girişimde bir türlü yerleştirilememesi… İlk uygulamanın başarısız geçmesi… İkinci denemede beş saat boyunca anjiyo odasının önünde umutla, merakla ve heyecanla bekleyişim… Geçmek bilmeyen saatler… Bir türlü gelmeyen güzel haber… Anjiyo laboratuarının kapısının her açılışında giderek sabırsızlaşan yüreğim… “Eşinize kalp pili yerleştirdik” müjdesini veren hekimlerin boynuna sarılıp öpmem… Ve Tanrıya’ya şükredişim…. Herşey güzel giderken, tam da rahatladık derken kalp pilinin tellerinin birinin kopması sonrasında eşime üçüncü cerrahi girişimin gerekmesi… Tüm olumsuzlara rağmen telefonda ‘Rasim nasıl?’ diye soran tanıdıklara  “İyi” diye yanıt verişim… Üstelik dudaklarımdan dökülen bu sözlere yürekten inanışım…

MUTSUZ İNSANLAR ORDUSU VE HASTANEDEKİ ADAM

Yoğun bakım servisinin içindeki odadan dışarıyı seyreden eşim… Hastanede geçen 2,5 ay boyunca yağan yağmur, açan güneş, parıldayan yıldızlar… Kışın bitişi, baharın ilk merhabası…Eşim gene hastanede… Evinin sıcaklığına, yatağına hasret… Bu sürede O’nun tek mutluluğu doktorundan izin alarak tekerlikli sandalye ile hastane içinde yaptırdığımız minik turlar. Daha fazla maaş, daha tutkulu aşk isteyen, partneri doğum gününü unuttu diye krizlere giren,  yemeğin tuzu az diye kıyamet koparan, botoksunun etkisi geçince aynalara küsen milyonlarca mutsuz insan ordusu içlerinde büyüttüğü öfke denizinin karanlığında boğulurken… Yaşamla, sevdikleriyle ve en önemlisi kendisiyle ettiği kavga yüzünden deniz kenarındaki yakamozları, gökyüzünde ışıldayan yıldızları fark etmezken… Hastane koridorundaki esintiyle gelen oksijeni bile “Ohhhh diyerek içine çekerken şükreden eşim…

Eşimin yerinde belki bir başka hasta olsaydı, tedaviyle ilgili başına gelen onca terslik sonrasında isyan edebilirdi. “Bütün aksilikler beni buluyor’ diye yakınabilirdi. “Ben iyileşemeyeceğim galiba” diyerek teslimiyetçi bir ruh haline girebilirdi. Üçüncü kalp pili denemesi için moralsiz, umutsuz olabilirdi.  Ama ne eşim, ne de ben asla olumsuz bir sözcük kullanmadık. Asla, isyan etmedik… Ve asla, umutsuzluğa düşmedik. Yaşanan her terslikte bir hayır olduğuna, sonunda en iyi tedaviye ulaşacağımıza inandık.

“GEÇEÇEK BUNLAR, YETER Kİ SAĞLAM DUR!”

İtiraf etmeliyim, en başlarda bir iki kere haykırarak ağlamak istedim. Herkesten gizli, belki de kendimden bile… Duygularımı bastırdıkça gözlerim taştı. Hastanenin tuvaletine koşup gizlice ağladım. Sonra gözlerimdeki kızarıklığın geçmesini bekledim. Eşimin fark etmemesi için… Gözlerimdeki kırmızı hüzün onu da endişelere, umutsuzluğa ve korkuya sürükleyebilirdi çünkü… İşte, böyle bir anda birden “Heyyyy; ne oluyor sana… Niye ağlıyorsun? Geçeçek bunlar! Yeter ki sağlam dur”  diyen içimdeki sese kulak verdim. Her sıkıntılı anımda olduğum gibi ‘kanatsız meleğim’ dediğim bir dostumu aradım. Hemen koştu hastaneye… Şifa taşlarıyla… Melek kartlarıyla… Hastane odasında eşimin başucundaki komidinin üzerine koyduk. Aslında bunlar O’nun iyileşme enerjisine ve olumlu düşünme gücüne ulaşması için minik sembollerdi.

MUTLULUĞUN VE SAĞLIĞIN FİLMİNİ ÇEKMEK

Eşimi yoğun bakımdaki o karanlık, bunaltan ortamdan uzaklaştırmalıydım öncelikle… Bu amaçla birlikte hayaller kurduk hastane odasında. Eşimin kendisini en mutlu hissettiği yerde, Cunda’daki evimizin bahçesinde kendimizi hayal ettik. Eşim geceleri tek başına kaldığında imgeleme oyununa devam etti. Yoğun bakımdaki odasında bazen Ege’nin rüzgarını arkasına alıp tekneyle yolculuk yaptı, bazen de bahçedeki meyve ağaçlarıyla ilgilendi. Sabah geldiğimde bana imgelerini anlatıyordu. Ben de geceleri evde onu en neşeli ve zinde hayaliyle imgeliyordum. Kah birlikte tatil yapıyorduk; kah masmavi göküzünde martılar uçarken Boğaz kıyısındaki bir balık lokantasında dostlarımızla yemek yiyorduk. Kısacası eşimin hastane günlerinde mutluluğun ve sağlığın filmini çekiyorduk.

Medikal’de eşi Vahide Gördüm’ün meme kanseriyle tanışma ve tedavi öyküsünü bizlerle paylaşan Altan Gördüm’ü dinlerken bunlar geçti bir an aklımdan. Aslında stüdyoda eşim de vardı o anda… O da koca bir kışı hastanede geçirdiği günlerden bu günlere gelişini anlatmak ve ekran başında bizi dinleyen hastalara, hasta yakınlarına moral verip, örnek olmak için stüdyodaydı. Medikal’de Altan Gördüm de, eşim Rasim Öztekin’de hastalıkları yenmede moralin önemi vurguladı.

İYİLEŞME ENERJİSİ NASIL HAREKETE GEÇİRİLİR?

Peki, bir hasta yakını olarak hem kendinize, hem de hastanıza nasıl moral ve iyileşme enerjisi verebilirsiniz? Neler yapmalı, nelerden uzak durmalısınız?
İşte bir gazeteci olarak değil de, bir hasta yakını olarak tecrübeyle sabit önerilerim:

. Önce kendi moralinizi sağlam tutun. Siz, evhamlı, endişeli ve umutsuz olursanız; hastanıza kim moral verecek?

. Doktorunuza sevgiyle yaklaşın. Ona güveninizi belli edin. Hekiminizle aranızdaki iyi iletişimin yaratacağı pozitif enerjisinin etkisini göz ardı etmeyin.

. Hastanıza tedaviye başlanmadan önce ikinci, üçüncü görüş almanız yerinde olur. Ancak tedaviye başlandıktan sonra hekiminizin reçetesine aynen uyun.

. Hastanızın tedavisini üstlenen hekime danışmadan asla bitkisel ilaç kullanmayın, alternatif yöntem uygulamayın. Hekiminiz bitkisel karışımlara şiddetle karşı çıkarsa ve buna rağmen hastanız böyle bir yöntem uygularsa durumu doktorunuzdan kesinlikle saklamayın.

. Hastanıza uygulanan tedavi hemen yanıt vermeyebilir. Yapılan ameliyat başarısız olabilir ya da komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Asla pes etmeyin. Doğru tedaviye sonunda ulaşacağınıza yürekten inanın.

. Hekimler bazen matematiksel konuşur. Bilimsel verilere göre hareket eder. Beyin ölümü denmediği sürece asla umudunuzu yitirmeyin.

. Hastanızın sağlık durumunun ciddiyetine göre yaşadıklarını ya bir dinlenme süreci ya da mücadele ortamı olarak görün. Fırtınanın ardından sakinleşecek havayı, gecenin karanlığının ardından doğacak güneşi bekleyin.

. Hastalığa ve tedavinin sonuçlarına dair asla olumsuz cümleler kurmayın. Negatif çağrışımı olan kelimeler kullanmayın.

. Hastanızla birlikte bol bol hayal kurun, imgeleme yapın. Hastanıza kendisini en mutlu, en huzurlu olduğu ortamda hayal etmesini, bu hayali bir film gibi gözlerinin önünden sürekli geçirmesini söyleyin.

. İnancınıza göre dua edin, şükredin.

. En önemlisi tüm zorluklara karşın içinde bulunduğunuz ana şükredebilmektir. Kapınızı çalan sağlık sorununun olumlu yanlarını görebilmektir. Hastanızı kaybetmek yerine, tedavi şansı olan bir sağlık sorunu yaşaması bile aslında şükretmek için büyük bir nedendir.

. Hastanızın sağlık durumunu soranlara tedaviyle ve ya da hastalığın süreciyle ilgili yaşadığınız terslikleri, sorunları dile getirmekten kaçının. Mesela komplikasyon çıktığı için üçüncü ameliyat olacaksa, “Tedavinin olumlu sonuca varması için üçüncü ameliyat gerekiyor” deyin. Komplikasyondan, ameliyatın risklerinden bahsetmeniz başkalarının da hastanızla ilgili negatif çağrışımlar içine girmesine neden olur. Olumsuzluk düşünmeyin, düşündürtmeyin.

İnanın, bunlar çok işe yarıyor. Eğer, kendinize ya da bir yakınınıza kalp yetmezliği ya da  kanser gibi bir hastalığın tanısı konduysa, organ bekleyen ya da kaza geçiren bir hastanız varsa iyileşme enerjisi çalışmalarının tedavinin başarısına büyük katkısı olacağına inanabilirsiniz.

‘Ne deli saçması şey bunlar’ diyorsanız ve  ‘Yazık! Bu kadın kafayı yemiş’ diye düşünüyorsanız boşverin. Önerdiğim şeylere kafa yormayın. Çünkü iyileşme enerjisine yürekten inanmak gerekir.

Bana gelince… Çok şükür ki eşimle hastanede çektiğimiz hayal filmimiz şu an vizyonda…

esrako@gmail.com
www.sagligimicinhersey.com


İçeriği Paylaşın