Koronavirüs Nedeniyle Evine Gidemeyen Bir Hekim

Koronavirüs Nedeniyle Evine Gidemeyen Bir Hekim

Koronavirüs Nedeniyle Evine Gidemeyen Bir Hekim

Bizi Takip Et


Covid 19 tedavisinde görevli bir hekim ve yaklaşık bir aydan beri evine gidemiyor. Bu sağlık kahramanlarından biri olan Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu sağlık çalışanlarının bu dönemde yaşadıkları konusunda bilgi veriyor.

Hekimlerin çocukları topluma şöyle sesleniyordu: ‘‘Benim annem bir kahraman; ancak ben anneme sarılamıyorum, lütfen evde kalın.’’ ya da ‘Koronavirüs evine git artık, benim de annem, babam evine gelsin, hastalık bitince babam bana kocaman sarılacak.’’ Kısacası işin bir de bilmediğimiz sosyal yanı var. Siz de evlisiniz, çocuk sahibisiniz. Ne kadar zamandır evinize gidemiyorsunuz?

İki çocuğum var. Biri beş, diğeri on beş yaşında. Yayına çıkmadan önce onu düşündüm. Bir türlü bulamadım o tarihi. İlk vakanın görüldüğü tarihten sanırım en fazla dört beş gün sonra evden çıktım. Tabi bir gün belki de bir hafta içinde eve dönebileceğimi düşünerek. Ama işlerin bu boyuta gelebileceğini tahmin edemedik. Biraz da pimpirikli bir yapım olduğum için en iyisi bir süre onlardan uzak kalayım diye düşündüm. Sanıyorum bir ay oluyor evime gidemiyorum. Çocuklarımla şu an eşim ve bakıcıları ilgileniyor. Eşim işe gidiyor ve geliyor. Normal zamanda tabi anneanneleri, teyzeleri var; ama bu durumda hiç kimse birbiriyle görüşemez durumda.

Şu an siz nerede kalıyorsunuz?

İlk olarak bir otele gittim. Başka bir şansım yoktu. Ama bir yerden sonra ayrı ev kiralıyayım diyorsunuz; çünkü gerçekten otel de bir yere kadar oluyor. Çok yoruluyoruz, çok stresliyiz. İnsan ev ortamı arıyor. Fakat ev ararken de gerçekten sıkıntı çektiğimi söyleyebilirim.

EV KİRALARKEN DİREÇLE KARŞILAŞIYORUZ

Ev sahipleri herhalde koronavirüsü apartmana taşırsınız diye ev kiralamak istemiyorlardır değil mi?

Evet kesinlikle öyle. Şu anda bir daire kiraladım; ama bu zaten otel formatında bir daire. Ama daha önce bir ev kiralamaya çalıştım. Hekim olduğumu söyleyince bir dirençle karşılaştım. Evi verecek gibi oluyorlar ama hekimim, sağlık çalışanıyım deyince çeşitli bahaneler sunuyorla. İnsanları da anlamaya çalışıyorum aslında, empati yapıyorum herkes çok korkuyor; ama bu tabi bilinçli olmakla ilişkili bir şey.

Sizin sonunda bir ev bulabilmişsiniz. Arkadaşlarınızın böyle daha dramatik hikayelerini bizimle paylaşır mısınız?

Biz arkadaşlarımızın bir kısmının zaten enfekte olduğunu duyarak motivasyonumuzu zaten kaybettik. Yani en çok gardımız onunla düştü. Ev bulmak, dışarı çıkmak falan derken arkadaşlarımızın önemli bir kısmı sırayla pozitif oluyor. Hastaneye yatırıyoruz veya evde izolasyon öneriyoruz. Onunla ilgili çok zorluklar çektik. Kendi imkanlarımızı kullanarak kendimize yer bulmaya çalıştık; yani kimisi evinde kaldı, çocuğunu bir yere yolladı. Kimisi arkadaşının boş evi varsa oraya yerleşti. Kimisi öğretmen evi, polis evi gibi yerlere yerleşti. Kimisi otele yerleşti. Bir süre sonra bununla ilgili birtakım şeyler yapıldı. Konaklamak için yerler, oteller ayarlandı. Ama bir dirençle karşılaşıyoruz; yani kaldığımız yerlerde bile mesela temizlik için girilmiyor odalarımıza ya da yemek getirdiklerinde hiçbir şekilde kapıyı bile çalmadan kapının önüne bırakabiliyorlar.

Otel ücretini nasıl karşılıyorsunuz?

Yolun en başında evden ayrılanlardan biriyim. Ben hep kendi imkanlarımla kaldım. Daha sonra bazı oteller açıldı. O bölgenin hastanelerinin sağlık çalışanları için hastanelerin başhekimlikleri ile görüşmeler yapıldı. Yani baş hekimlikten bir yazı alınıyor ve size tahsis edilen yere gidiyorsunuz. Buna birkaç arkadaşımız başvurdu. Daha sonra oraların dolmuş olduğunu öğrendi.

Sizin çocuğunuz size ne diyor? Nasıl görüşüyorsunuz?

Görüntülü görüşme yapıyoruz. Yaşı büyük olan çocuğumun tabi kaygıları çok farklı. Her şeyin farkında olduğu için benim için endişeleniyor. Onunla görüşmelerimizde ben onun gözlerinde onu görüyorum. ‘‘İyisin değil mi?’’ en çok bu soruyu soruyor. Küçük olan çocuğum tabi durumu daha algılayamıyor. Yani “koronadan nefret ediyorum, sana sarılmak istiyorum, öpmek istiyorum” diyor. İkimiz de ağlama nöbetine girerek görüşmeyi sonlandırıyoruz. Yani ikisiyle de farklı şeyler yaşıyorum. Çok zor bir şey. Yani hepimiz zor günlerden geçiyoruz.

Doç. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu

GÜN BOYU MASKELERLE ÇALIŞIYORUZ

Bir gününüz nasıl geçiyor? Sabah kaçta kalkıyorsunuz? Koruyucu giysiler içinde olmak nasıl bir duygu?

Hekimlik zaten zor bir meslek; yani her zaman günlerimiz zor geçerdi; ama bu dönem çok başka. Zaten izole oldum bir evde tek başıma kalıyorum. Birçok arkadaşım da öyle. Mesai kavramı tamamen ortadan kalktı. Kendimizi sürekli güncellemek zorunda kalıyoruz. Daha önce alıştığımız hastalıklar gibi tecrübeli olduğumuz bir şey değil. Bu yüzden sadece hasta bakmak, hastanede olmak yeterli değil hastane dışında da başka hiçbir gündemimiz yok, sürekli çalışıyoruz. Uyku diye bir şey. Önceden işe başlarken bir kahve içerdik, öğle yemeği paydosu yapardık. Akşam belli bir çıkış saati vardı. Şimdi onların hiçbiri yok. Sadece hasta görmekle değil artık aramızda da pozitifler olduğu için her an risk altındayız. Maskemiz, bonemiz çoğunlukla gözlüğümüz ve önlüğümüz hep üstümüzde. Sizler markete falan giderken takıyorsunuz. Biz onlardan çok daha sıkı maskeleri sürekli takıyoruz.

Enfekte olan arkadaşlarınızın içinde yoğun bakımda olan var mı? Şu an yaklaşık kaç kişi bu durumda?

Türkiye çapında benim sayı vermem mümkün değil; ama hastanemiz içinde hiç de az değil. Kendi içimizde epeyce pozitif oldu; ama neyse ki ağır seyirli olmadı. Ama öyle olanlar da çok varmış. Biz de duyum alıyoruz.

Şimdi hekimleri Covid 19’dan korumak için koruyucu ekipmanlar, maskeler gibi özel giysiler lazım. Devlet ya da üniversite hastanelerinde maske ya da diğer koruyucu giysiler konusunda zorluk yaşanıyor mu?

Açıkçası biz zorluk yaşamıyoruz. Bazı bölümler daha çok yaşadığını ifade ediyor. Malzemeler herkese sınırsız temin edilmiyor tabi bunun bir sınırı var. Bir de doğru kullanımı var. Doğru kullanmadığımızda çok ciddi bir ziyanla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu konuda biraz daha dikkatliyiz. Şu an zaten sürekli bağışlar da yapılıyor. Herkes bu konuda çok duyarlı. Sürekli hastaneye bağış maskeler işte koruyucu gözlükler, önlükler geliyor. Bu konuda sıkıntı yaşamıyoruz.

Bir mikrobiyoloji uzmanı şunu söylemişti; ‘‘Bazen yemek yemeğe zamanımız olmuyor. Bize yapacağınız en güzel şey evlerinizde hazır steril paketlenmiş atıştırabileceğimiz şeyler olabilir.’’. Siz ne diyeceksiniz bu konuda?

Çok güzel bir fikir. Bu dönemde bir şeyler yapmaya zaman ya da yer olmuyor. Böyle küçük sürprizlerle düşünüldüğümüzü hissetmemiz, bizi çok motive ediyor.

EN ÖNEMLİ KONU SOSYAL MESAFEYİ KORUMAK

Deniz, havuz mevsimi yaklaşıyor. Herkes doğal olarak merak ediyor. Deniz suyu ya da havuz suyu ile korona virüsü bulaştırır mı?’

Denize ya da havuza girebilecek miyiz bilmiyorum; ama bu virüs damlacık yoluyla yani temas yoluyla bulaşıyor. Önemli olan insanların arasındaki sosyal mesafeyi korumalarıdır. Şimdilik öncelikle bunu düşünmeliler.

Siz nasıl bir şey öngörüyorsunuz?

Hiç bilmediğimiz bir şeyle karşı karşıyayız. Bazen bazı konularda çok net konuşuluyor, iki gün sonra o net konuşulan her şeyin tepetaklak olduğunu görebiliyoruz. Gerçekten bilmediğimiz bir şey ve bizi neyin beklediğini de bilmiyoruz. Ne zaman biter, buna bir şey söylemeyi çok mantıklı bulmuyorum. Bizim için şu an en önemli olan şey sosyal izolasyon. Biraz daha plato şeklinde yaşamak. Böylelikle herkes aynı anda enfekte olmayacak ve sağlık sistemi de çökmeyecek. Şu andaki hedefimiz bu olmalı.

Polikliniğiniz başka alanlara kapalı mı? Sizce Bayramı nasıl geçireceğiz?

Normalde sürekli gelen kronik hastalarımız var. Bu süreçte önemli bir adım atıldı ve kronik hastalıkları olan kişilerin ilaçla raporları üç ay süreyle, süresi bitmiş olsa da uzatıldı. Ve bizim bölgemiz hakikaten çok riskli bir alan. Bu yüzden başka hastalığı olan hastaları onların iyiliği için almıyoruz. Zaten bu hastalık dışında bir şeye bakabilecek durumda da değiliz. İnşallah bu süreci atlatırsak yeniden görüşeceğiz. Ramazan Bayramı’nı alıştığımız bir bayram gibi geçirebileceğimizi sanmıyorum. Her şey çok durulsa bile bizim alışık olduğumuz bir bayram gibi geçirmememiz gerekiyor zaten. Çünkü sürekli de söylendiği biz bu inişe geçsek bile o sonradan yeni yeni pikler yapabilir. Bir süre daha buna dikkat etmemiz gerekecek.


İçeriği Paylaşın