Öğrenme Doğumla Başlar…

Öğrenme Doğumla Başlar…

Öğrenme Doğumla Başlar…

Bizi Takip Et


İnsanoğlu doğumu itibariyle öğrenme sürecinin içine girer. Hatta bu süreci daha geriye, “anne karnına” taşıyan araştırmalar da vardır. Bu araştırmalarda annenin hamileyken bebeğiyle konuşmasının, kitap okumasının, müzik dinletmesinin, bebek tarafından hissedildiği tespit edilmiştir.

Öğrenmenin temelinde güven duygusu vardır…

Bebek kendini, ihtiyaçlarını ağlayarak ifade eder. Anne, bebeğin ihtiyaçlarını bu “ağlama”yı anlamlandırarak karşılamaya çalışır. Bazen ağlamalar karşısında çaresiz de kalabilir; bebeği bir türlü sakinleştiremez. Sakinleştirme sırasında annenin olumlu, telaşsız ve sağlam duruşu bebeğe temel güven duygusunu vermeye başlar. Sakinleştirme çabalarının sonunda bebek içinde yaşadığı sosyal ve duygusal dünya hakkında bilgi edinir; yüz ifadesi, ses tonu, sözel  ifadenin içeriğini anlayabilmeyi öğrenir.

Çocuklar oyun yoluyla öğrenirler…

Bebeğin ilk aylardaki gelişimi oldukça hızlıdır. Büyüdükçe etrafıyla daha çok ilgilenmeye başlar. Renkli, sesli, hareketli nesneler dikkatini çeker. Bu tip oyuncakları ona tanımlayarak oynatmak, kitap okumak, cee oyunları, ilerleyen aylarda örneğin battaniyenin altına saklanmış eşyaları bulma çabaları bebeğin ilk öğrenme deneyimlerini oluşturacaktır. Özellikle saklanmış bir nesneyi bulma oyunu çocuğun görünürde olmayan nesneyi hatırlama becerisini geliştirecek, hafızasında nesnenin görüntüsünü saklamayı öğrenecektir.

Dokunma duyusunun gelişimini sağlayan “su” her yaştaki çocuk için iyi bir eğitim aracıdır. Su ile oynayan çocuk hem haz alacaktır hem de deneyim ve keşif imkanı bulmuş olacaktır. Toprak, kum, boyalar ve çamur 2 yaşından itibaren temel oyun malzemeleridir. 2 ile 6 yaşları arasında sembolik oyunlar oynanmaya başlanır. Evcilik, polisçilik, doktorculuk en çok oynanan çocuk oyunlarıdır. Çocuklar sosyal duygusal dünya ile ilgili birçok şeyi bu oyunlar aracılığıyla öğrenir, keşfeder. 7 ile 12 yaşları arasında da artık kurallı oyunlara geçilir. Bu oyunlarla çocuk, davranışlarının otonomisini sağlamayı, sosyal kuralları içselleştirmeyi deneyimler.
Bağımsızlaşma, keşfe çıkma…

Çocuğun yürümeye başlaması, zamanla kendi yemeğini kendi başına yeme isteği, konuşmaya başlaması ve tuvalet eğitimi ile birlikte çocuk daha bağımsız hale gelecektir. Etrafını keşfedecek, araştıracak, karıştıracak, inceleyecek, merak edecek, sorular soracaktır. Bu süreç anne babalar için zaman zaman zorlayıcı olabilmektedir.

Merak etmek, soru sormak…

Küçük bir çocuğun dünyayı keşfetme çabasına eşlik etmek, bitip tükenmek bilmeyen sorularını cevaplamak, tehlikelere maruz kalma pahasına etrafı araştırmasına izin vermek anne babanın sosyal ve duygusal temposu açısından yorucu bir uğraş halini alabilir. Uslu, söz dinleyen, hiç yaramazlık yapmadığı anlatılan, çoğu zaman yerinden bile kıpırdamayan çocuklar, anne babalarını ve çevrelerindeki yetişkinleri hiç “zorlamadıkları” için övgü ile anlatılırlar, bu halleriyle çok sevilirler. Bu tip çocuklar “uslu “olma pahasına “meraklarından” vazgeçmiş olabilirler. Ya da kendisine hiç kural konmamış, sınır tanımayan, hareketliliği “zekası” ile açıklanan, hiçbir engellenme ile karşılaşmamış, her istediği istediği anda gerçekleşmiş, “özgür” yetiştirilen çocuklar vardır.

Öğrenmek çaba gerektirir…

Her iki uçta yer alan çocuklar öğrenirken sorun yaşayabilirler. Çünkü öğrenirken psiko-sosyal açıdan problem çözebilmeyi de uygun bir şekilde deneyimlemiş olmak gerekir. “Uslu” olan çocukla “sınır konmamış” çocuk, altında farklı nedenler olsa da, aynı davranışı gösterebilir: Öğrenmek için çaba sarf etmeyerek, mücadeleye girmeyebilir. Karşılaştığı öğrenme durumu ile ilgili  “yeni bir şeyi nasıl öğrenebilirim, bu durumla uygun bir şekilde nasıl başedebilirim?” sorusuna cevap bulamayarak, bunun yerine uygun olmayan davranışlar sergileyebilir.

Öğrenmek büyümek demektir…

Anne babalar çocukları ilkokul 1. sınıfa başladıklarında, çocuklarının öğrenme ile ilgili tutumlarının yeni oluşmaya başladığını düşünürler. Oysa çocuk için bu yaşa gelene kadar yukarıda bahsettiğimiz yaşantılardan elde ettiği deneyimler belirleyici olacaktır.

Öğrenmek hem bilişsel hem de duygusal bir süreçtir…

Bir çocuğun öğrenme sürecine, çocuğun bilişsel kapasitesi ile duygusal yaşantıları birlikte etki eder. Okulda öğrenirken sorun yaşayan çocuklarda, sorunun kaynağı daha çok bilişsel süreçlerde aranmakta ve duygusal süreçlerin etkisi fark edilememektedir. Böyle bir sorun karşısında bir uzman yardımıyla, aile ve çocuğu tüm yönleri değerlendirmek en uygun yoldur.

Nilgün SARI
Uzman Psikolojik Danışman
www.nilgunsari.com


İçeriği Paylaşın