Prostat Kanserinde Akıllı Moleküllerle Atom Tedavisi

Prostat Kanserinde Akıllı Moleküllerle Atom Tedavisi

Prostat Kanserinde Akıllı Moleküllerle Atom Tedavisi

Bizi Takip Et


Bilim insanları kanserle mücadeleye yönelik yoğun araştırmalar yapıyor ve tedavi için yeni yöntemler geliştiriliyor. Radyoaktif akıllı moleküllerin kullanıldığı deneysel olan ve ileri seviyedeki prostat kanseri hastalarına uygulanan yeni bir tedavi Türkiye’de de başarıyla sunuluyor. Henüz deneysel olan bu tedavi nasıl etki ediyor, özelliği nedir, yan etkileri ve çevresindeki insanlara etkisi var mı, insanlar bu tedaviye nasıl erişebilir? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Kabasakal akıllı moleküllerin prostat tedavisinde kullanımını Sağlığım İçin Herşey’de anlattı.

. Akıllı ilaçlar son dönemde çok konuşuluyor. Prostat kanseri tedavisinde radyoaktif akıllı moleküller de bu alandaki yeniliklerden biri. Öncelikle radyoaktif akıllı molekül nedir? Bu tür tedavinin nasıl bir özelliği vardır?
“Aslında, radyoaktif maddelerle yapılan tedaviler oldukça eski. 1945 yılında atom bombasının atıldığı aynı yıl, tiroit kanseri bir hastaya radyoaktif iyot131 verildi. Yaklaşık 72 yıldır kullanılıyor. Tiroit kanseri için uygulanan bu tedavi standart haline geldi. Güvenle kullanılıyor.

Son 10 yılda onkoloji alanı başta olmak üzere hastalıkların tedavisi için “akıllı ilaçlar” denilen ilaçlar geliştirildi. Bu akıllı moleküller artık var. Hem de nükleer tıp alanında radyoaktif maddelerle birlikte kullanılan akıllı moleküller var. Aşağı yukarı 3 yıl kadar önce ise bir radyoaktif molekülün prostat kanserinde de kullanılabileceği anlaşıldı.

Burada nasıl bir akıllı molekülden söz ediyoruz? Hastaya damar yoluyla verildikten sonra bu molekül hastalığa ait bütün hücreleri ve dokuları bulup, onun içerisine yerleşir. Herhangi bir mekanizmayla yönlendirmeniz gerekmez. Molekülün üzerine bir radyoaktif maddeyi birleştirirseniz beraberinde onu da götürür, hastalıklı dokunun bulunduğu yerin içerisine girer. Hastalık olmayan dokulara ise hiç gitmezler.

Böyle olunca beraberinde götürdükleri radyoaktif maddeyle hastalıklı dokuyu ışınlarlar. Bu ışınların etkisi doku içerisinde 2 milimetredir. Dolayısıyla normal sağlıklı dokular hiçbir şekilde etkilenmez ve tek tip hücre ışınlanarak ortadan kaldırılır. O yüzden de çok etkili bir tedavi yöntemidir.”

“İLERİ EVRE PROSTAT KANSERİ TEDAVİSİNDE KULLANILABİLİR”

. Yeni ve etkili bir tedavi yöntemi dediniz. Her prostat kanseri vakasına uygulanabilir mi, özellikle hangilerine önerilir?
“Bu çok önemli bir konu. 2013 yılında bu molekül ortaya çıktıktan sonra aynı yıl dünyada ikinci defa Cerrahpaşa’da uygulamaya başladık. Etkili ama henüz deneysel bir tedavi yöntemidir, standart tedavi değildir. Uzun dönem sonuçları henüz bilinmemektedir. Almanya’dan birkaç hafta önce 3 yıllık tedavi sonuçları 100 kişilik küçük bir hasta grubuna ilişkin olarak yayınlandı.

Standart tedavi olmaması ne anlama geliyor? Önce hastalar standart tedavilerini olacaklar. Cerrahi olabilir, ışın tedavisi olabilir, ilaç tedavisi olabilir, kemoterapi olabilir. Bunlar tamamlandıktan sonra eğer hastalık düzelmiyor ve ilerliyorsa o zaman bize gelmelerini istiyoruz.”

. İleri evre prostat kanseri vakalarında daha çok uygulanan bir yöntemdir diyebilir miyiz?
“Evet, mutlaka hastalığın ileri evre olması gerekir ki, saydığım tedavilerden yarar görürler, bir kısım hasta da yarar görmeyebilir. O zaman bu grup hastada radyoaktif maddelerle akıllı ilaç tedavisi uygulanabilir.”

“ÖNEMLİ YAN ETKİ OLUŞTURMAZ, YAŞAM KALİTESİNİ ARTTIRIR”

. Biraz önce vurguladığınız Almanya çalışması sonuçları nelerdir, başka yayınlar olacak mı?
“Biz de 43 vakalık serimizi hazırladık ve yakın bir zamanda uluslararası literatür içerisinde gözükecek. Kendi tecrübelerimizi de analiz ettik. Almanya’dan çıkan sonuçlar da son derece ümit verici. Önemli unsurlardan biri hastanın yaşam kalitesini arttırmak. İleri evre olduğu için kemik ağrıları, halsizlikler, bitkinlik, iştahsızlık olabiliyor. Bütün bunlar birkaç tedavi uygulamasıyla büyük ölçüde yüzde 68’e yakın hastada geriliyor. Ağrı kontrolünün sağlanması çok önemli. Yaşam süresini uzatıyor. Bunu yaparken de önemli bir yan etki oluşturmuyor. Önemli yan etki derken; bulantı, kusma, saç dökülmesi, kan değerlerinde düşme, böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi önemli yan etkilerin hiçbiri ciddi ölçüde yani hastanın yaşam kalitesini bozacak ya da tedaviye ihtiyaç duyacak şekilde ortaya çıkmıyor. Bu ilk sonuçlar bakımından çok ümit verici. Çünkü “artık size yapılabilecek çok fazla bir şey yok” dediğiniz hasta grubu. Onlara bir umut haline geliyor ve yaşam sürelerini ve yaşam kalitelerini arttırıyorsunuz. Gerçekten çok değerli bir şey.”

. Henüz standart tedavi olmadığını, şartlara bağlı uygulanabildiğini söylediniz. Prosedür nedir, bu tedaviye nasıl karar veriliyor?
“Bu tedaviye onkologlarla ve üroonkologlarla birlikte karar veriyoruz. Bizim için burada önemli olan şey şu; standart tedavileri bitirmiş olması lazım ve standart tedavilere rağmen hastalığının ilerliyor olması lazım. Bu kriterleri taşımıyorsa hastalara biz bu tedaviyi zaten vermiyoruz. Ayrıca, hastadan onay alınıyor. “

Prof. Dr. Levent Kabasakal

 

“HASTA TEDAVİDEN SONRA 24 SAATTE EVİNE GİDEBİLİR”

. Tek bir seans yeterli oluyor mu, kaç defa tekrar edilmesi gerekiyor ve işlem nasıl yapılıyor?
“Önce bir görüntüleme yapıyoruz. Bu PSNA prostat için geliştirilmiş bir PET görüntülemesi. O görüntülemeye bakarak hastanın bu tedaviden yarar görüp göremeyeceğini anlayabiliyoruz. Eğer yarar görebilecekse, o zaman tedaviye başlıyoruz. Hasta geliyor bize, herhangi bir serum alıyormuş gibi, herhangi bir şey hissetmeden tedavi alır. Radyoaktif maddeleri verebilmek için izin alınmış ruhsatlanmış tedavi odalarına ihtiyaç vardır. Dışarıdan farklılığı anlaşılmayan özel tasarlanmış bir odada tedavi veriyoruz. Bu odanın içerisine hasta yatar, yarım saat içerisinde bir serum takılır ve bu esnada hasta hiçbir şey hissetmez. 24 saat o odada kalır. Radyoaktif maddelerin de yaklaşık yüzde 80’i bu 24 saat içerisinde vücuttan atılır. Geriye kalanı vücutta kalır ve hastayı taburcu ederiz.

Bu ilk uygulamadan yaklaşık 4-6 hafta sonra hastanın kontrollerini yaparız. Yarar gördü mü, böbrekte fonksiyon bozukluğu, kan değerlerinde düşüklük var mı, karaciğer fonksiyonları nasıl? Bu değerler iyiyse ve gerekliyse ikinci tedaviyi uygulamaya karar veririz. Hastaların bir kısmında tek bir tedavi yeterli olabilir. Bazen 2 tedavi bazen 4, hatta 8 tedavi gerekebilir. Her hasta tedaviye aynı şekilde cevap vermeyebiliyor.”

. Atom tedavisi denilince, tiroitd hastalarının da sıklıkla sorduğu bir soru var; Hasta evine döndüğünde, yakınları varsa, örneğin; küçük çocuğuna, hamile eşine yaklaşmasında sakınca var mı, aynı tuvaleti kullanmaları bir risk oluşturur mu?
“Herhangi bir risk yok ama bunlar çok önemli sorular. Özellikle prostat kanseri daha ileri yaştaki hasta grubudur. Yani bakıma muhtaç olmaları, dolayısıyla yakınında kendisine yardımcı olan kişiler bulunması muhtemel.

Bu tedavide kullanılan “lutesyum-177” radyoaktif maddesi ile tiroit tedavisinde kullanılan iyot 131 birbirinden çok farklı. Aslında, lutesyum-177’yi verdikten 4 saat sonra hasta evine gidebilir ve bütün yakınlarıyla hiç çekinmeden, korkmadan bir arada bulunabilir. Ama biz yine de hastanın herhangi bir sorunla karşılaşmaması için 24 saat tutuyoruz. Dolayısıyla herkesle bir arada olabilir. Biz taburcu ettikten sonra herhangi bir radyasyon güvenliğine ihtiyaç duymadan normal yaşamlarını sürdürebilirler. Gebelerle, çocuklarla, en yakınlarıyla bir arada hiç çekinmeden kalabilirler.”

PROSTAT KANSERİNDE AKILLI MOLEKÜL TEDAVİSİ SGK KAPSAMINDA

. Hangi hastanelerimiz bu tedaviyi uygulayabiliyor ve SGK ödeme kapsamında yapılabiliyor mu?
“Evet SGK kapsamında uygulanıyor. Bu tedavi için uygulanan moleküller “majistral ilaç”. Yani hastane içerisinde hazırlanıp, üretilip hastaya verilen ilaçlar. Eczanelerden alınan, ilaç şirketleri tarafından hazır satılan ilaçlar değil. Dolayısıyla bu ilacın yapımı için bir alt yapı kurulmuş olması gerekir.

Memnuniyetle söyleyebilirim ki, ülkemizde nükleer tıp birçok Avrupa ülkesinden çok daha ileri. Ülkemizde nükleer tıp teknolojisine sahip kuruluşlar ürettiği ilaçların neredeyse  yüzde 50’sini hem Avrupa’ya hem de yakın çevresindeki ülkelere ihraç etmektedir.

Ülkemizdeki çok sayıda merkez, aklıma gelenler Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Antalya, Ankara, İstanbul, İzmir, İzmit belki başka merkezlerde ilave olmuşlardır buna, bir sürü merkezin bütün bunları yapabileceğini söyleyebilirim. O açıdan gurur verici durumdayız.”

PROSTAT KANSERİ TANISINDA GALYUM 68’LE PET/BT…

. Bu tür özellikli moleküllerin teşhiste kullanılma imkanı var mı?
“Evet, bu mümkün ve devrim niteliğinde. Klasik PET görüntülemesinde FDG dediğimiz şeker kullanılır. Kanser dokusu şekeri çok fazla tükettiği için şeker tüketilen bölgelere bakılır. Halbuki bizim elimizde damara girdikten sonra prostat kanseri hücresinin olduğu yerleri bulan bir molekül var. Dolayısıyla bu molekülü GALYUM 68 dediğimiz başka bir radyoaktif maddeyle birleştiririz ve hastaya veririz. Böylece GALYUM 68’le PET/BT dediğimiz bir PET görüntülemesi elde ederiz. Bu da 2013 yılından beri uygulanan bir görüntüleme. Bir molekül veriyorsunuz ve prostat kanserinin vücutta nerede olduğunu size gösterebiliyor. “Prostat kanserinin erken teşhisinde, nükslerinin teşhisinde, tedavi takibinde son derece sık bir şekilde kullanılmaktadır.”


İçeriği Paylaşın