Reflüde Cerrahi

Reflüde Cerrahi

Reflüde Cerrahi

Bizi Takip Et


Ülkemizde halen reflü hastalığına gerekli önem verilmiyor. Çoğunlukla reflü hastalarına gastrit, ülser teşhisi konuyor, bu hastalarda asit düşürücü ilaçları hastalıklarını kontrol ettirmeden düzensiz olarak kullanıyor..

Mide ağrısı, göğüs kafesi arkasında yanma hissi , mide içeriğinin yukarı doğru gelmesi, nedensiz öksürük, boğaz ağrısı, göğüs ağrısı gibi belirtilerle ortaya çıkan reflü, çoğu zaman doktorları da yanıltarak hastalara farenjit, larenjit, gastrit tedavileri verilmesine, anjiyo gibi uygulamalar yapılmasına neden oluyor.

Oysa ki, Türkiye’de 5 kişiden birinde reflü var Çoğu reflü hastasına gastrit teşhisi konuyor. Reflü, sosyal hayatı en olumsuz etkileyen hastalıklardan biri.” İnsanların yaşam kalitesini en çok bozan hastalıklardan birisi.

Reflü bir hastalık değil bir bulgudur, aynen başağrısı gibi. Başağrısını yapan hastalıklar vardır  migren, sinüzit , beyin tümörü gibi. Gastroözofageal reflüye de neden olan 3 temel hastalık vardır. Bunlardan birincisi yemek borusu ile mide arasındaki kapağın zaman zaman açıldıktan sora geç kapanması sonucu ortaya çıkan hafif formdaki reflü hastalığı (tüm reflü şikayeti olan insanların yaklaşık yüzde 30`u bu gruptadır). Bu gruptaki hastalar reflüden yaşam kaliteleri bozulmadan yaşarlar perhiz ve sosyal tedbirlerle hayatlarını idame ettirirler. Kalıcı tedaviler cerrahi ve endoskopik tedaviye ihtiyaçları yoktur.

İkinci grup bu kapağın değişik derecelerde açıldığı ve hiç kapanmadığı kapak yetmezliği grubu (tüm reflü hastalarının yüzde 40`ı), üçüncü grup kapağın açık kaldığı ayrıca karından göğüs boşluğuna çıktığı mide fıtığı grubudur (reflü hastalarının %30`u).

İkinci ve özellikle üçüncü grupta hastalık ağır seyreder ve bu gruptaki hastalarda ilaçlar kapak sisteminde tamir yapmazlar, sadece mideden yemek borusuna kaçan suyun asit kapsamını nötralize ederek yemek borusunun asitle yanmasını engeller.Bu hastalar asit düşürücü ilaçlarla  rahatlarlar fakat ilacı kestiklerinde özellikle mide fıtığı grubunda şikayetleri(yanma, ekşime,ağrı) hemen tekrarlar. Unutulmamalıdır ki, mide suyunun karakteri asittir, ilaçlarla asitin devamlı ortadan kaldırılması uzun dönem kullanımı sonucunda mideden kalsiyum emilimi olamaz ve buna bağlı olarak kemik erimesi oluşabilir. Ocak  2007 de saygın  bilim dergisi JAMA da bu konuda yapılan bir çalışmada sürekli ilaç(PPI) kullanımı kemik erimesi ile kalça kırığına  neden olduğu rapor edilmiştir.

Reflü belirtileri
• Uzun süren, asit düşürücülerle hafifleyen, ilaç bırakıldığında tekrarlayan mide şikayetleri,
•  Midenin olduğu bölgede, göğüs kafesinin alt kısmından yukarıya yayılan bir yanma, sıkışma, ağrı hissi,
• Yemeklerden sonra midede ekşime, kaynama,
• Yemeklerin yukarı geliyor, gidiyor gibi olması,
• Uzandığınızda, öne eğildiğinizde midenizin içindekilerin ağzınıza geliyor gibi olması,
• Öksürük, ses kısıklığı, boğaz ağrısı,
•  Kalp ağrısı benzeri göğüste şiddetli yayılan ağrı

EN ÖNEMLİ SORUN TEŞHİS YANILGISI
Çoğu reflü hastalarına gastrit teşhisi konuyor. Böyle olunca da gastriti iyileştirmeye yönelik antibiyotik tedavileri uygulanıyor.. Bir hastada uzun yıllardır baş edemediği bir mide hastalığı varsa Reflü hastalığı akla gelmelidir Ege Üniversitesi’nin yaptığı çalışmaya göre Türkiye’de her 5 yetişkinden birinde reflü var. Bu da yaklaşık 8-10 milyon civarında reflü hastası demek.
Hastaların yüzde 40’ı çok hafif derecede reflü yaşarlar. İlaç alarak, az yiyerek, bazı sosyal tedbirler  alarak şikayetleri olmadan idare ederler. Özellikle yüzde 10 reflü hastasında görülen mide fıtığı durumunda diyaframdan yemek borusunun geçtiği bir delik genişliyor. Mide ve yemek borusunun birleştiği yerdeki kapak sistemi diyaframın üst kısmına çıkıyor. Bu da mide fıtığı olarak bilinen durum.Bu hastalarda  asit düşürücü ilaçlara rağmen şikayetler devam edebilir.Bu grup hastalarda hastaların ilaçlarını ömür boyu alması gerekiyor.Reflü tedavisinde asit düşürücüler alındıkları sürece etkilidir ilaç alımı kesildiğinde şikayetler tekrarlar. Bu konuda kalıcı tek tedavi yöntemi laparaskopik cerrahidir.

Laparaskopik cerrahi özellikle mide fıtığı olanlarda, yemek borusunda yaralar gelişen ve sürekli ilaç alma gereksinimi duyan hastalarda, yaşı genç hastalarda, ilaç tedavisinden fayda görmeyenlerde, sürekli ilaç kullanmak istemeyen ve sosyal tedbirlere uymak istemeyen hastalara, yaşam kalitesi çok bozulan hastalara öneriliyor. İlaç tedavine rağmen bazı hastalarda yaşam kalitesi düzeltilemez. Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 70 bin reflü ameliyatı yapılıyor.

Türkiye’deki hastalar reflü olduğunu bilmiyor. Bu hastalık yüzünden psikiyatriste gidenler bile var. Mide özsuyu kaçmaya başlayınca oluşan hastalıklar arasında larenjit, farenjit, boğaz ağrısı, ses kısıklığı oluşuyor. Bu sefer kulak-burun-boğaz doktorlarına gitmeye başlıyorlar. Kulak-burun-boğaz doktorlarının bu konuya hakim olmayanları hastanın bademciklerini alıyorlar. Göğsü ağrıdığı için kalp krizi geçirdiğini zanneden reflü hastasına  anjiyo yapıyorlar.

REFLÜ NEDEN POPULER OLDU?
Popülerliği hastalığın ne kadar yaygın olduğunun yeni farkına varılmasından kaynaklanıyor. Bir de reflü, sosyal hayatı en olumsuz etkileyen hastalıklardan biri.Kalp yetmezliği hastaları kadar  yaşam kaliteleri bozuluyor. Masum bir hastalık gibi görünüyor ama toplum yaşamını derinden etkiliyor. Hastalık yeme özgürlüğünü hastanın elinden alıyor. Ağır sporlar yapmamanız, kendinizi zorlamamanız, örneğin kabız olmamanız gerekiyor. Hasta yüksek yastıkta uyuyabiliyor. Akşam rahat yemek yiyemiyor. Alkol kesinlikle yasak.

LAPAROSKOPİK CERRAHİ KİMLERE UYGULANIYOR?
Laparoskopik reflü cerrahisinde, reflü cerrahı olabilmek için 200 ameliyat yapmış olmak gerekiyor. Her yıl en az 50 vaka yapmak gerekiyor. Artık reflü cerrahi uzmanlığı var.  genel cerrahi geniş bir alan, reflü cerrahisinde başarılı olmak isteyen yalnızca Laparoskopik ameliyatlar yapmalı bu konuda  tecrübe kazanmalı. Amerikada, laparoskopik reflü ameliyatı, safra kesesi ameliyatından sonra ikinci sıklıkta yapılan ameliyatlar arasında yer alıyor.

Ameliyattan sonra hasta bir gün hastanede kalıyor. Sabah erken ameliyat ettiğimizde akşam çıkabiliyor. İki-üç gün içinde de işine dönebiliyor. Hemen beslenmeye başlıyorlar. Ertesi gün lapa kıvamında yiyeceklerle beslenebiliyorlar. Bir ay yumuşak gıdalar öneriliyor. Hastalar bir hafta içerisinde işlerinin başına geçebiliyorlar. Dikkat etmeleri gereken bir aylık süre geçtiğinde her şeyi yiyebiliyorlar, istedikleri şekilde hatta yastıksız yatabilirler.Diyet kısıtlamasından kurtuluyorlar . Kahve , portakal suyu , alkol bile içebiliyorlar.

Prof. Dr. Ahmet Türkçapar
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


İçeriği Paylaşın