“Ruh Sağlığı Pandemisi Yaşıyoruz”

“Ruh Sağlığı Pandemisi Yaşıyoruz”

“Ruh Sağlığı Pandemisi Yaşıyoruz”

Bizi Takip Et


Beykoz Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, Covid-19 pandemisi öncesi dünya üzerinde 600 milyona yakın kişide kaygı ve depresif bozukluklar olduğunu ve bu sayının pandemi süresince yaşam koşullarının etkilenmesiyle artmış olabileceğini belirtti. Kurumsal Esenlik Zirvesi’nde konuşan Şalcıoğlu, “Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya üzerinde 264 milyon kişi kaygı bozukluklarından, 322 milyon kişi depresif bozukluklardan muzdarip. Covid 19 salgının yaşamımızdaki olumsuz etkileri nedeniyle bu sayılarda artış olması beklenir bir durum. Diğer yandan bu tabloya alkol bağımlılığı, yeme bozuklukları, travmatik olaylar sonrası ortaya çıkan stres sorunları gibi sorunları da dahil edersek ruh sağlığı sorunları yaşayan insanların sayısı çok daha artacaktır. Geldiğimiz duruma bir nevi ruh sağlığı pandemisi bile diyebiliriz” dedi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Covid-19 virüsünün neden olduğu hastalığı ‘pandemi’ ilan edeli neredeyse bir yıl oldu. Covid-19 pandemisi sürerken bir yandan beden sağlığımızı korurken bir yandan da ruh sağlığımızı da korumamız önemli.  Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, “Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya üzerinde 264 milyon kişi kaygı bozukluklarından, 322 milyon kişi depresif bozukluklardan muzdarip. Covid-19 salgının yaşamımızdaki olumsuz etkileri nedeniyle bu sayılarda artış olması beklenir bir durum. Diğer yandan bu tabloya alkol bağımlılığı, yeme bozuklukları, travmatik olaylar sonrası ortaya çıkan stres sorunları gibi sorunları da dahil edersek ruh sağlığı sorunları yaşayan insanların sayısı çok daha artacaktır. Geldiğimiz duruma bir nevi ruh sağlığı pandemisi bile diyebiliriz’ dedi.

“PSİKOLOJİK ESENLİK ÇOK ÖNEMLİ”

Kurumsal Esenlik Zirvesi’nde konuşan Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, ruh sağlığı yönünden psikolojik esenlik kavramını değerlendirdi. 16-19 Kasım 2020 tarihlerinde dört gün boyunca “wellbeing” yani “esenlik” kavramının konuşulduğu zirvede insancıl ve kapsayıcı şekilde çalışan bağlılığını artıran, verimliliği önemseyen ve daha sürdürülebilir bir iş hayatı için konuşmalara yer verildi. Şalcıoğlu konuşmasında modern dünyada insanların uyku dışındaki zamanlarının yüzde 60’ını çalışarak geçirdiğini ve sanayileşmiş dünyanın iş yerlerinde ruh sağlığı sorunlarının oldukça yaygın görüldüğüne işaret etti. Batı ülkelerinde yapılan araştırmaları özetleyen Şalcıoğlu 27 Avrupa ülkesinde, çalışanların yüzde 22’sinde iş stresinin ruh sağlığını olumsuz etkilediğini, İngiltere’de her altı çalışandan birinde anksiyete, depresyon, strese bağlı ruh sağlığı sorunu görüldüğünü açıkladı.

ÜÇ BOYUTLU ESENLİK!

Ruh sağlığı sorunlarının çalışanların verimliliğini düşürerek iş hayatında ciddi maddi kayıplara yol açtığını söyleyen Profesör Şalcıoğlu “iş yerlerinde stres yönetimi, mindfulness (bilinçli farkındalık, şefkat eğitimleri düzenlenerek çalışan sağlığını destelemek olumlu sonuçlar yaratıyor. Ancak unutmamak gerekir ki ruh sağlığı sorunları geliştirmiş bir kişi bu eğitimlerden sınırlı fayda sağlayacaktır. Anksiyete ve depresyon gibi sorunlar psikolojik ve psikiyatrik tedaviler gerektirir” dedi. Esenlik kavramının önemini vurgulayan Şalcıoğlu “Ruh sağlığından bahsedildiği zaman çoğunlukla psikolojik sorunlar ve bozukluklar akla gelir. Oysa; ruh sağlığının tamamlayıcı bileşeninin esenlik olduğu unutulmamalıdır. Tam bir ruhsal sağlığa sahip olmak duygusal, psikolojik ve sosyal esenliğe sahip olmayı gerektirir. Duygusal esenlik mutluluk, olumlu duygular yaşama, haz almayı barındırırken, psikolojik esenlik bireyin yaşamın anlamı ve amacına dair bir anlayışla seçtiği doğrultuda kendi potansiyelini gerçekleştirmek için çaba göstermesini içerir. Sosyal esenlik ise kişinin toplumsal yaşama katılımı ve toplumun bir parçası olmasıdır’ dedi.

RUH SAĞLIMIZI NASIL KORUYABİLİRİZ?

Tam bir ruh sağlığına sahip olmanın psikolojik sorunlardan arınmış ve esenliğe erişmiş olmakla mümkün olduğunu belirten Şalcıoğlu yaşamın farklı alanlarında bize yön verecek “değerler” benimsemenin ruh sağlığındaki önemini vurguladı. “Değerler, yaşamda bulduğunuz anlam, olmak istediğiniz kişi, yaşamınızın ardından bırakmak istediğiniz izdir. Örneğin, İyi bir ebeveyn olmak, iş yaşamında katkılarıyla fark yaratmak değerlere örnektir” diyen Şalcıoğlu bazı tavsiyelerde bulundu.

1-) Öncelikle yaşamınızı anlamlı kılan ve ona yön veren değerlerinizi tanımlayın.

2-) Gündelik yaşamınızı ve davranışlarınızı benimsediğiniz değerleri temel alarak yönlendirin.

3-) Gündelik yaşam içinde değerlerinizle uyumlu eylemlere farkındalıkla girin.

4-) Duygu ve düşünceleriniz süreçte size engel oluşturabilir. Bu iç engelleri anlamaya ve aşmaya yönelik çözümler üretmeye çalışın.


İçeriği Paylaşın