Sebepsiz İnmenin Kaynağı Kalp Deliği Ya Da Ritim Bozukluğu Olabilir

Sebepsiz İnmenin Kaynağı Kalp Deliği Ya Da Ritim Bozukluğu Olabilir

Sebepsiz İnmenin Kaynağı Kalp Deliği Ya Da Ritim Bozukluğu Olabilir

Bizi Takip Et


İnme ülkemizde ve dünyada  hem ölümler hem de sakatlık nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. İnme vakalarının yüzde 30 – yüzde 40’ının nedeni araştırmalara rağmen bulunamıyor. “Kriptojenik inme” denilen bu  nedeni bilinemeyen inmelerin yaklaşık yüzde 60’ının kalp kaynaklı olduğu ortaya çıkıyor. İnme kendisini bazen ani görme ve konuşma kaybı, kol ve bacakta güçsüzlük, vücudun bir yarımının tamamen tutmaması, bilinç kaybı gibi belirtilerle; bazen de konuşma esnasında dilin dolanması, kelimeleri hatırlayamama, duraksama, geçici görme kayıpları, bulanıklıkları ve dilde uyuşma gibi kısa süreli geçici ataklar şeklinde kendini gösteriyor. Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto, inme ve kalp ilişkisi ile  ilgili bilgi verdi.

RİTİM BOZUKLUĞU BERABERİNDE PIHTIYI, PIHTI DA İNMEYİ GETİREBİLİR

Normalde eş zamanlı olarak kasılan kalp kulakçığı ve karıncık ikilisinde atriyal fibrilasyon denilen ritim bozukluğu durumunda kulakçık kasılmayıp adeta titreşir ve kulakçıktaki kan adeta durgun bir su gibi olur, pıhtı oluşur. Pıhtı oradan yola çıkıp en sıklıkla önce kalpten çıkan kanın en iyisini, temizini alan beyne gider. Ritim bozukluğu, pıhtı ve inme ilişkisi iyi biliniyor. Ancak hastaların yüzde 60’ında inme anında ritim bozukluğu olmayabilir. Ancak hasta uzun süre izlendiğinde ritim bozukluğunu saptamak mümkün olabilir. Bunun için hastaya Holter adı verilen ritim monitörleri uzun süre takılmakta ve daha sonra bilgisayardan analiz yapılarak ritim ile ilgili bilgiler alınabilmektedir. Son zamanlarda 1 cm uzunlukta ve ince bir enjektörle deri altına verilen özel bilgisayarlı ritim kayıt sistemleri de ritim bozukluklarını saptamada kullanılmaktadır. Bu sistemler 3 yıl deri altında kalmakta telsiz cihazlar ve bilgisayarlar yardımıyla ritim bozukluklarının değerlendirmesi yapılabilmektedir.

KALPTE DELİK KALP KAYNAKLI İNMEYE SEBEP OLABİLİR

Kalp kaynaklı inmelerle karşı karşıya kalan, özellikle yaşı genç hastalarda kalpte doğuştan delik bulunabilmektedir. Kulakçıklar arasındaki bölmede bazen çok büyük bir delik olabilir ve kişi hiç beklemediği bir zamanda inmeyle karşı karşıya kalabilir. Bu durumda rahat tanı konabilmesi için ekokardiyografi yani kalbin ultrasonla doğrudan kalbin incelenmesi ile ya da boğazdan yemek borusuna girip kalbin daha yakından görüldüğü bir yöntemle ekokardiyografi ile tanı konabilir. Bu büyük deliklerin yanı sıra kalpte belirgin olmayan delikler de bulunmaktadır. Bebekler anne karnında soluk alıp veremezler, bebeklerin kanları göbek kordonundan annelerine gider ve annenin akciğerlerinde temizlendikten sonra yeniden göbek kordonundan bebeğin kirli kan tarafına döner. Sağ kulakçıktan sol kulakçığa geçer; fakat doğumla birlikte bebek ilk ağladığında bu ara bölme bir perde gibi kapanır. Ancak bu bölme bazı kişilerde tam olarak kapanmaz ve aralık kalır. Genç yaşlarda 3 kişiden 1’inde, ileri yaşlarda 4 kişiden 1’inde görülen bu durumda pıhtı bazen bu aralıktan geçip beyne ulaşabilir.

MODERN TANI VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ BAŞARI SAĞLIYOR

Kalpte belirgin olamayan bir deliğe sahip kişilerde herhangi bir nedenle bacaklarda pıhtı oluşursa; bazen gözle görülemeyecek kadar minik de olabilen bu pıhtılar ıkınınca, öksürünce rahatlıkla bu aralıktan geçebilir ve beyne gidebilir. Bunun inmenin nedeni olduğuna dair kesin bir kanıt bulunmuyor ama diğer sebepler elendiğinde, genç bir insanın kalbinde böyle bir açıklık varsa, yemek borusundan girip bakıldığında sağ kulakçıktan sol kulakçığa geçiş görülüyorsa, manyetik rezonans görüntülemede (MR) beyinde daha önceki pıhtıların küçük izleri varsa bu aralık kapatılmaktadır. Kolay bir yöntemle, lokal anestezi ile kasıktan girilerek ameliyatsız olarak, göğüs açılmadan işlem gerçekleştirilmekte ve aynı gün hasta hastaneden çıkarılmaktadır. Hasta ilk 6 ay kan sulandırıcı ilaç kullanmakta ve daha sonra ilaç kesilmektedir.

Ritim bozukluğunun saptanması hastalar için büyük önem taşımaktadır, bu durumda hastaya kan sulandırıcı verilerek inmenin tekrarı önlenebilmektedir. Kan sulandırıcı kullanan bir hastada tekrar inme olursa ya da pıhtı atma belirtileri görülürse ya da hasta kan sulandırıcıları kanama veya diğer yan etkiler nedeniyle alamazsa farklı bir işlem yapılmaktadır. Pıhtıların yüzde 90’ı kulakçıkta bulunan apendiks (ek bölge) denen küçük bölgede oluşmaktadır. Bu durumlarda kasıktan girilerek yine ameliyatsız olarak o bölgenin ağzına bir kapak konulmakta ve böylece pıhtının oradan sisteme geçmesi engellenmektedir.

TANSİYON HASTALARI DA TEHDİT ALTINDA

Tansiyon yüksekliği tedavi ile kontrol altında tutulursa, kişi tansiyonun olumsuz etkilerine karşı korunmuş olur. Buradaki kilit nokta kan basıncı yüksekliğinin önlenmesi ve kan basıncının kontrol altında tutulmasıdır. Kan basıncı yüksekliği kalp ve damar hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür. Ani tansiyon yüksekliği damar sistemini çatlatıp beyin kanamasına sebep olabilir. Atriyal fibrilasyon denilen ritim bozukluğu da tansiyon yüksekliği olan hastalarda sık görülebilir ve buna bağlı inmeler yaşanabilir. Bu hastaların temelde kan basıncını kontrol etmeye çalışması, doktorunun verdiği ilaçları düzenli alması, sigara içmemesi, kilo almaması ve dengeli beslenmesi gerekiyor. Egzersiz de ihmal edilmemelidir.

Erkeklerde 40 kadınlarda 50 yaşından sonra düzenli ve sürekli kalp sağlığı kontrolü gerekiyor. Eğer hastalık gelişirse rahatsızlığın durumuna göre kontrol sıklığı ve yapılacak işlemler değişiyor. Hastalık yok ise 6 ay ile 1 yıl arasındaki kontrollerin ve gerekiyorsa belli aralıklarla kandaki yağların ve kan şekerinin kontrolünün de aksatılmaması gerekir.


İçeriği Paylaşın