Sinüzit Hakkında Her Şey…

Sinüzit Hakkında Her Şey…

Sinüzit Hakkında Her Şey…

Bizi Takip Et


Özellikle kış aylarında daha sık görülen sinüzitin en önemli belirtileri zonklayıcı tarzda baş ağrısı, göz çevresine, gözün arkasına vuran ağrı, burun tıkanıklığı, iltihaplı geniz akıntısı… Sinüzitin kronikleşerek, cerrahiye kadar uzanan bir sürece girmesini engellemek için erken tanı ve tedavi önemli. Acıbadem Hastanesi uzmanları, sinüzit hastalığı konusunda bilgi verdiler.

Mukozanın iltihaplanmasına “sinüzit” deniliyor

Burun ve göz çevresindeki kemiklerin içinde bulunan boşluklara “sinüs” bu boşlukların içini döşeyen mukozanın iltihaplanmasına “sinüzit” deniliyor. Kafamızda, alın bölgesinde, yanak üzerinde, burun kenarında ve kafa tabanında olmak üzere dört ayrı yerde sinüs boşlukları bulunuyor. Sinüs boşluklarının içini döşeyen mukozanın, enfeksiyona bağlı olarak ürettiği salgıdaki artış veya sinüslerin burun içerisine açılan kısımlarındaki örtünün kalınlığının artmasına bağlı olarak daralma, sinüzit enfeksiyonlarının sonucunda görülür. Sinüzit enfeksiyonlarına özellikle kış aylarında daha sık rastlanıyor. Bunun nedeni ise, sinüzitin genellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarını takiben ortaya çıkması. Kış aylarında havanın soğuması, kirliliği, viral enfeksiyonların sıklığındaki artış nedeniyle, burundaki mukoza sisteminin fonksiyonunun bozulması, bağışıklık sisteminin zayıflaması, sinüzitin ortaya çıkmasındaki en önemli etkenler olarak sıralanıyor.

Sinüzitin akut ve kronik olmak üzere iki ayrı tipi olduğunu söyleyen Acıbadem Kocaeli Hastanesi KBB Uzmanı Prof. Dr. Ömer Aydın, “Sinüzit, genellikle viral üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben ortaya çıkar. Basit bir gribal enfeksiyon meydana geldiğinde kişi gerekli önlemleri alıp iyi dinlenirse, hastalığı kolay atlatır. Ancak vücut direnci düşerse, hastalık ilerler ve bakteriyel enfeksiyonlar klinik tabloya eklenebilir. Bunlardan biri de sinüzittir. Aslında virüslerden kaynaklanan üst solunum yolu enfeksiyonlarında genellikle sinüzit görülür. Bunlar viral sinüzit dediğimiz tipteki akut sinüzittir. Tedavi edilmezse buna bakteriyel enfeksiyonlar da eklenir ve daha ağır bir tablo ortaya çıkar. Bu durum arka arkaya tekrarladığında ise kronikleşir. Kronik sinüzitin oluşmasında yatkınlık, bağışıklık sisteminin zayıflığı, anatomik yapıdaki bozukluk ve yaş önemlidir” diyor.

Her yaşta, herkeste olabilir

Sinüzitin herkeste ve her yaşta ortaya çıkabileceğini söyleyen Acıbadem Kocaeli Hastanesi KBB Uzmanı Prof. Dr. Emre Üstündağ, özellikle sigara içen erişkinlerin, okul öncesi ve okul çağı çocuklarının risk grubunu oluşturduğunun altını çiziyor. Prof. Dr. Üstündağ, “Burun içinde, içeri giren havayı ısıtan, ortamı nemlendiren, içeri giren toz zerreciklerini tutan, üzeri tüylerle kaplı koruyucu bir mukoza sistemi vardır. Hava kirliliği, sigara dumanı, üst üste geçirilen viral enfeksiyonlar, bu yapının işlevini bozar mukoza dokusu enfekte olur ve şişerek hava yolu daralır. Bunun sonucunda sinüslerin havalanması azaldığı için, içeride bakteriyel enfeksiyonlar için uygun bir zemin oluşur. Bakteriler, burun içindeki mukozanın yapısını ve fonksiyonunu daha ağır şekilde bozar. Basit bir nezle bir haftada geçerken, bu tablonun iyileşmesi üç-dört haftaya kadar uzayabilir. Özellikle okul çağındaki çocuklar, sık sık üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalandıkları için sinüzit gelişme oranı bu çağdaki çocuklarda daha yüksektir” diye konuşuyor.

Baş ağrısına dikkat!

Sinüzitin önemli belirtilerden biri olan baş ağrısı, özellikle zonklayıcı tarzda olup, göz arkası, alın bölgesi ve yanakta civarında hissediliyor.
Baş hareketiyle ağrının şiddetlenmesi, akut sinüzit için tipik bir belirtisi. Akut sinüzitte ateş de görülebileceğine dikkat çeken Acıbadem Kocaeli Hastanesi Kulak Burun Boğaz uzmanı Dr. Sinem Keskin, “Yüz ve baş ağrılarının yanında burun tıkanıklığı, iltihaplı geniz akıntısı, koku alma problemleri de sinüzitin başlıca diğer belirtileridir. Hastalık kronikleştiğinde akut sinüzitte görmüş olduğumuz birçok belirti ortadan kalkar, daha çok geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, özellikle gece yatıldığında ortaya çıkan kronik öksürük ve çocuklarda ağız kokusu görülür” diyor.

Akut sinüzitin tanısının hastanın yakınmalarını dinleyerek, klasik kulak burun boğaz muayenesi ile konulduğunu söyleyen Prof. Dr. Ömer Aydın, eğer belirtiler kesin olarak sinüziti düşündürmüyorsa yardımcı tanı yöntemlerine başvurulabildiğini ifade ediyor. Prof. Dr. Emre Üstündağ ise, bulgular çok belirginse öncelikle medikal tedavi verildiğini, eğer hasta medikal tedaviye yanıt vermiyorsa kesin tanı için bilgisayarlı tomografi istenebileceğini vurguluyor.

Erken tanı önemli

Sinüzitin kronikleşmesini önlemek için erken tanı koymak ve tedavi etmek son derece önemli. Çünkü yeterli ölçüde tedavi edilmeyen ve sık tekrarlayan kronik sinüzit, göz ve beyinle ilgili ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Sinüzit, göz kapağı problemlerinden başlayıp, apseye ve göz kaybına kadar gidebilen sorunlara neden olabiliyor. İyi tedavi edilmeyen sünizitin en önemli komplikasyonlarından birinin de menenjit olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emre Üstündağ, “Bu durum çok sık rastlanmamakla birlikte sinüzitin neden olduğu komplikasyonlardan biridir ve dikkatli olunması gerekir. Bunun dışında sinüzit, farenjit, larenjit gibi problemlere neden olabilir” diye konuşuyor.

Sinüzitten korunmak mümkün mü?

Sinüzitten korunmak için özellikle çevresel faktörleri uygun hale getirmenin önemine işaret eden Dr. Keskin, öncelikle burun içinde ki mukoza dokusunu bozan sigara dumanından uzak kalmak ve kapalı ortamlardaki nem düzeyini yüzde 45`ler dolayında tutmak gerektiğini vurguluyor. Dr. Keskin alınabilecek diğer önlemleri de şöyle sıralıyor: “Enfeksiyonlara karşı bizi koruduğunu bildiğimiz, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız, bunun içinde sağlıklı beslenmeliyiz, yeterli düzeyde C vitamini, taze sebze ve meyve tüketmeliyiz düzenli uyumalı ve mümkün olduğunca strestden uzak kalmalıyız.’’ diye belirtmektedir. “Basit nezle ya da grip enfeksiyonu ortalama bir haftada iyileşir. Belirtiler gerilemiyorsa ve enfeksiyona bağlı burun  akıntıları sarı renkte itihabi karakter alıyor, ateş yükseliyorsa mutlaka bir sağlık merkezine başvurmalıdır. Aksi takdirde bu basit enfeksiyon kronikleşerek, ağır bir sinüzit tablosu oluşturabilir.”

Cerrahi ne zaman gerekli?

Sinüzitin tedavisinde temel amaç, sinüs yollarındaki tıkanıklıkların giderilmesi ve sinüslerin havalanmasının sağlanması. Bu tedavi, ilaçla ya da cerrahi olarak gerçekleştiriliyor. Dr. Keskin, sinüzit tanısı konulan bir hastaya en az 10 gün süren antibiyotik tedavisi verilmesi gerektiğini belirterek, “Bunun yanında burun açıcı spreylerin, sinüs drenajını artırıcı ilaçların ve ağrı kesicilerin destek tedavide yer alması gerektiğini vurgulamaktadır. Hastaya bol sıvı alması da önerilmektedir. Bazı hastalarda 10 günlük antibiyotik tedavisinin yeterli olmadığını tespit ettiğimizde antibiyotik kullanım süresi uzatılarak takip edilmekte ve hastanın şikayetleri göz önüne alınarak, kronik sinüzit düşünülen durumlarda, tomografi gibi yardımcı tanı yöntemlerinden yararlanmaktayız. Sinüzit enfeksiyonlarının kronikleşme riskini arttıran durumlar arasında, kişinin alerjik bir yapıya sahip olması, nasal polip adı verilen burun içinde yer alan kitleler ve anatomik yapılardaki bozukluklardır. Bunlar içinde en sık olarak burun kıkırdak ve kemikte ki eğrilikler ve burun etlerindeki büyüme sayılabilir. Özellikle çocuklarda gördüğümüz geniz eti, sık tekrar eden sinüzit enfeksiyonlarına sebep olabilmektedir. Tekrarlayan ve ilaçlara yanıt vermeyen, anatomik yapıda ki bozukluğa ikincil gelişen sinüzitlerin tedavisi cerrahidir” diye konuşuyor.

Endoskopik Sinüs Cerrahisi

Sinüzitin cerrahi tedavisinde, klinik olarak ihtiyaç duyulmadığı takdirde artık “klasik cerrahi yöntemler” pek kullanılmıyor. Klasik cerrahi yerine burun içindeki mukozanın tüylü yapısının maksimum derecede korunabildiği, daha az travmatik olan “endoskopik sinüs cerrahisi” yapılıyor. Endoskopik sinüs cerrahisinin son derece konforlu bir yöntem olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ömer Aydın, “Klasik cerrahi yöntemlerde daha geniş alanlar çıkarılarak problem çözümlenmeye çalışılıyorken, bu yöntemde dışarıdan herhangi bir kesi yapılmadan, endoskopla burun içerisinden girilerek, sinüslerin burun içerisine boşalan ağız kısımlarını genişletiyoruz. Küçük bir nokta defalarca büyütülerek, detaylı olarak ekrana geliyor ve biz sorun nerede ise oraya müdahale ediyoruz. Hangi sinüsün ağzının açılması gerekiyorsa, o noktayı açıyoruz ve sinüs havalanmasını sağlıyoruz. Endoskopik sinüs cerrahisinin sınırları o kadar genişledi ki, sadece sinüzitte değil, sinüslerdeki iyi huylu hatta kötü huylu tümörlerin cerrahisinde de kullanıyoruz. Girişim yaklaşık 1-1.5 saat sürüyor. Hasta genellikle bir gece yattıktan sonra ertesi gün taburcu ediliyor. Kronik sinüziti genellikle cerrahi yöntemle tedavi ediyoruz. Cerrahi sonrasında elbette sinüsteki problem ortadan kalktığı için hem burun içi tıkanıkları azalıyor hem de baş ağrılarında azalma oluyor” diyor.

Çocuklarda Sinüs Cerrahisi Yapılır mı?

Uzmanlar, çocuklarda sinüs cerrahisine karar verirken son derece dikkatli olunması ve mümkünse bu cerrahilerin çok sınırlı olması gerektiği uyarısında bulunuyor. Çocukların henüz yüz kemiklerinin gelişimi tamamlanmadığı için, bu bölgede sınırlı cerrahiler yapılması gerektiğini söyleyen Dr. Keskin, aksi takdirde yüzde ve burunda gelişim bozuklukları meydana gelebileceğine, bu nedenle sadece problemi çözmeye yönelik minimal cerrahiler yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Ömer Aydın, çocukların büyük bir bölümünde 7 yaşından sonra sinüzitin doğal olarak gerilediğini belirterek, “Sinüzit, 12 yaşından sonra daha az görülmeye başlanıyor. Çünkü ergenlik çağında sinüslerin havalanması maksimum düzeye ulaşmış oluyor. Çocuklarda klasik ilaç tedavileri ile yanıt alınamazsa, son çare olarak cerrahi müdahaleye başvurulmalıdır. Bu durumda da çok sınırlı girişimler yapılmalıdır” diye konuşuyor.

Sinüzitle ilgili dikkat edilmesi gerekenler

Sinüzit erken tanı konulduğunda ve doğru tedavi edildiğinde önemli ölçüde başarı elde edilebilen bir hastalık. Ancak aşağıdaki başlıklara uyulması son derece önemli. İşte sinüzitle ilgili dikkat edilmesi gerekenler:

BURUN AÇICI SPREYLER: Rahat nefes almayı sağlayan spreylerin beş günden fazla kullanılmaması gerekir. Spreylerin tedavide kullanım amacı, burun içinde iltihaplanarak şişen dokuları küçültmek, kişinin daha rahat nefes almasını ve sinüslerin havalanmasını sağlamaktır.

Ancak bunların uzun süre kullanımı, burun içindeki yapıların fonksiyonlarının bozulmasına, alışkanlığa ve spreyin artık etki etmemesine neden olur. Bir süre sonra o bölge ilaca cevap vermediği noktada şiş olarak kalır ve cerrahiye ihtiyaç duyulur.

ACI KAVUN: Halk arasında kullanılan acı kavun suyunun, birkaç damla burun içine damlatılması yanlış bir yöntemdir. Çünkü acı kavun yöntemi kontrol edilebilir bir             yöntem değildir. Damlatıldığında gerçekten bütün hastalıklı mukozayı soyar. Ancak kontrol edilemediği için üst solunum yollarında, gırtlakta, acil müdahale gerektirebilecek ciddi         problemlere yol açabilir. Bu nedenle acı kavun hiçbir şekilde kullanılmamalıdır.

SİGARA: Sinüziti son derece olumsuz yönde etkiler. Özellikle sinüzit olunduğunda kullanılmaması gerekir. Sinüzit tedavisi gören kişinin sigara dumanının yoğun olduğu ortamlardan uzak durması gerekir.

DOĞRU TEDAVİ: Sinüzitin tedavisinde doğru tedavi seçimi    ve tedavi süresi son derece önemlidir. Özellikle antibiyotik tedavisinin erken dönemde kesilmemesi gerekir. Çünkü bu durum olayın kronikleşmesine zemin hazırlar. İlaç mutlaka hekimin önerisi doğrultusunda kullanılmalıdır. Doğru dozda        ve doğru sürede yararlanmaya dikkat edilmelidir.

ALERJİ TEDAVİSİ: Hastanın alerjisi varsa, mutlaka alerjiyi de ayrıca tedavi etmek gerekir. Özellikle çocuklarda basit             antibiyotiklerle yapılan tedaviden yanıt alınamıyorsa,     daha ileri düzeyde araştırmalar yapmak gerekir.

Prof. Dr. Ömer Aydın, sinüzitte erken tanı ve uygun tedavinin son derece önemli olduğuna, aksi takdirde sorunun kronikleşebileceğine dikkat çekiyor.

Dr. Sinem Keskin, soluduğumuz havadaki kimyasalların artmasına bağlı olarak, alerjik hastalıkların ve sinüzit enfeksiyonlarının giderek artmakta olduğunu belirtiyor.

Kaynak: Acıbadem Hastanesi web sitesi
(www.acibadem.com.tr)


İçeriği Paylaşın