Skolyoz ve Tedavi Yöntemleri

Toplumda sık görülen omurga eğriliği yani skolyoz, hareket kabiliyetini ciddi ölçüde kısıtlayarak yaşam kalitesini düşürebiliyor. Doğuştan gelen ya da sonradan oluşabilen bu rahatsızlık, kişinin yaşı ve hastalığın derecesine göre modern yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Memorial Bahçelievler ve Hizmet Hastaneleri Omurga Sağlığı Merkezi’nden Doç. Dr. Onur Yaman, “1- 30 Haziran Skolyoz Farkındalık Ayı”nda skolyoz ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Skolyoz ve Tedavi Yöntemleri

Bizi Takip Et


SKOLYOZ VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

ÇOCUĞUNUZUN İKİ OMZU AYNI HİZADA DEĞİLSE DİKKAT!

Doç. Dr. Onur Yaman, omurga eğriliğinin en sık rastlanan tipi adolesan idiopatik skolyozdur. Adolesan, çocukluk döneminden sonra, ancak hala büyümenin devam ettiği ergenlik dönemi için kullanılan bir ifadedir. Dolayısıyla adolesanlarda iskelet sistemi de tam olarak olgunlaşmamıştır. Kız çocuklarında daha sık görülen ve eğriliğe daha fazla sebep olan bu rahatsızlık, genellikle 10 yaş civarındaki çocukları etkilemektedir. İdiopatik skolyoz, 10-18 yaş arasındaki çocuk ve adolesanların yüzde 2-3’ü gibi önemli bir bölümünü etkilemektedir.

İdiopatik skolyozda kesin neden bilinmemektedir. Ancak bu rahatsızlığın genetik sebeplerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Adolesan idiopatik skolyoz (AİS) hastalığını genellikle ilk olarak ebeveynler veya hastalar fark etmektedir. Ergenlik dönemine girilmesi ile beraber omurganın hızlı büyümesiyle eğriliğin derecesinin ilerlemesi olasılığı artar. Genellikle sırtta yamukluk, omuzların aynı hizada olmaması ya da kemerin iki kalça üzerinde eşit durmaması ile tespit edilir. Eğriliğin tepe noktasına (apeks) göre, cinsiyete ve ilk tespit edildiği zamandaki derecesine göre eğriliğin ilerleme hızı konusunda kaba tahminler yapılabilir. Erken dönemde tespit edilirse gerekli egzersiz ve hastaya uygun hazırlanan korselerle, eğriliğin derecesinin ilerlemesi engellenebilir. Ancak eğriliğin 50 derecenin üstünde olduğu hastalarda cerrahi tedavi düşünülebilir.

İleri derecede skolyoz tedavi edilmediği takdirde estetik görünümde bozulmanın yanı sıra şu sorunlar görülebilir:

  • Akciğer ve solunum sorunları
  • Kalp problemleri
  • Hareket etme kabiliyetinin azalması ve yok olması
  • Omurilik basısı ve felç
  • Psikolojik sorunlar ve depresyon

ERİŞKİNLERDE BEL VE BACAKLARDA AĞRI İLE UYUŞUKLUK GÖRÜLEBİLİR

İleri yaşı hasta grubunda omurganın kemik ve kıkırdaklarında yaşlanma ortaya çıkar. Erişkin dönemde görülen skolyozun asıl tetikleyicisi, kıkırdak dokusunun su içeriğini kaybetmesidir. Diskin kireçlenmesi ve yüksekliğini kaybetmesi ile beraber bacaklara giden sinirler sıkışır. Bacak ve ayaklarda ağrı ve uyuşma şikayetleri ortaya çıkar. Bozulan disk yük dağılımını bozar ve arka tarafta omurganın gücünü artıran faset eklemlere fazladan yük biner. Artan yükler karşı koyabilmek için faset eklem ve omurlar arasındaki bağlar kalınlaşır. Önden disk dokusunun arkadan sarı ligamentin (Ligamentum flavum) ve faset eklemin büyümesi ile omurilik kanalı iyice daralır. Hastaların yürüyüş mesafeleri iyice kısalır. Omurgadaki bu değişikliklerle beraber omurganın sağlamlığı bozulduğu için omurlar arasında öne, arkaya ve yanlara doğru kayma olabilir. Bunun sonucu mevcut bel ağrısı şikayetleri daha da artar. Hastanın ön-arka plandaki röntgen filmine bakıldığında omurganın yana doğru eğrildiği görülür. Omurganın eğrildiği taraftaki sinirlerin basıya diğer tarafta ise gerilmeye maruz kalması ile bacaklarda ve ayaklarda, daha fazla ağrı ve uyuşukluk oluşabilir.

DOĞRU TANI İÇİN HASTA HİKAYESİ ÇOK ÖNEMLİ

Adolesan idiopatik skolyoz, genetik bir hastalık olduğu için hastanın aile hikayesi tanı sırasında çok önemlidir. Erişkinlerde ise kişinin yaşı, yaşam tarzı, fiziksel aktivite durumu,  sahip olduğu hastalıklar önemli parametrelerdir. Fiziksel test, bütün bir nörolojik muayeneyi ve skolyometre olarak adlandırılan özel bir ölçüm cihazının kullanımını içermektedir. Bu cihaz, omurilik ileri doğru eğildiğinde, omuriliğin asimetrisini ölçmek için kullanılmaktadır. Kesin tanı için ön-arka ve yan planda eğimi değerlendirmek adına tüm omurganın röntgeni görülmelidir. Elde edilen bu grafilerde en çok eğilen omurlar arasındaki açı ölçülerek skolyozun derecesine karar verilmektedir. Cobb açısı ölçümü yapılarak gerekli takip ve tedavileri planlanmaktadır. Skolyozun tanısında MR, Bilgisayarlı Tomografi gibi teknolojilerden de faydalanılmaktadır.

MODERN TEDAVİ YÖNTEMLERİ İLE SKOLYOZDAN KURTULMAK MÜMKÜN

Adolesan idiopatik skolyozu olan birçok hasta, ciddi bir tedavi gerektirmeyen küçük eğrilere sahiptir.10- 20 derece olarak belirlenen küçük eğrilere sahip hastalar için gözlem yeterlidir.

Korse tedavisi: 25 derecenin üzerinde eğriliği olan hastalar için korse kullanılarak eğriliğin ilerlemesini engellenebilmektedir. Korseye ihtiyaç duyan hastalar için hafif ağırlıktaki TLSO korsesi faydalı olabilir. Hastanın eğriliğine uygun olarak yapılan korse giysilerin altına giyilebilmektedir. Korsenin etkili olabilmesi için günde 23 saat kullanılması gerekmektedir.

Cerrahi: Adolesan idiopatik skolyoz cerrahisi genellikle eğriliğin 50 derecenin üzerine çıktığı hasta grubunda düşünülmektedir. AIS’de skolyoz kararı vermeden önce dikkatli bir değerlendirmenin ardından hasta ve aile ile ayrıntılı görüşmenin yapılması ve bilgilendirmenin bu doğrultuda yapılması gerekmektedir.

SKOLYOZ ÖNLENEBİLİR Mİ?

Çocukluk çağında görülen skolyoza genellikle spor yaralanmaları, ağır sırt çantalarının taşınması, duruş bozuklukları, fazla kiloların neden olup olmayacağı merak edilmektedir. Ancak bu faktörler var olan skolyozun derecesini artırabilmekle birlikte kesin birer neden olarak nitelendirilmemektedir. Ayrıca doğru duruş pozisyonuna dikkat etmek, sırt kaslarını güçlendirmek için egzersiz yapmak, yoga veya pilates gibi aktiviteler de skolyozu önlemektedir ancak zaten skolyozu olan kişilerde semptomları hafifletebilmektedir. Bununla birlikte osteoporoz kaynaklı skolyoz gibi önlenebilen tablolar da bulunmaktadır. Bu durum, kemiklerin zayıf ve kırılgan hale gelmesine neden olarak omurganın anormal eğriliğine yol açabilir. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, ilerleyen yaşla birlikte osteoporoza yakalanma ve skolyoz gelişimi riskini önlemeye yardımcı olabilir.


İçeriği Paylaşın