Tanısı Konulamayan Hastalıklar

Tanısı Konulamayan Hastalıklar

Tanısı Konulamayan Hastalıklar

Bizi Takip Et


Tanısı konulamayan hastalıklar nelerdir? Kişiler hangi şikayetlerle doktora başvururlar? Neden bazı hastalıkların tanısı konulamıyor? Tanısı konulamayan hastalıkların içinde hangi hasta-hastalık grupları vardır? En sık görülen hastalıklar nelerdir? Doğru tanıyı koyabilmek için ne tür test ve tetkikler yapılır? Tanı konulduktan sonra nedene yönelik olarak tedavi nasıl belirlenir?

Memorial Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Timur Selçuk Akpınar, tanısı konulamayan hastalıklar ve takip edilmesi gereken yol hakkında merak edilenleri Türkiye’ye Sağlık Yolu programında anlattı.

. Tanısı konulamayan hastalıklar nelerdir?
“Tanısı konulamayan hastalıklar, sıklıkla hastaların hekim hekim gezdiği, bir şekilde tanısı konulamayan ve tanı konulamadığı için tedavinin alınamadığı hastalık gruplarıdır. Tanı süresinin uzun olması nedeni ile hastalar bazen hayatlarını kaybederler. Tanısı konulamayan hastalıklar üç ana başlık altında incelenir. Bunlar kanserler, romatolojik hastalıklar ve enfeksiyon hastalıklarıdır.”

KİLO KAYBI, ATEŞ VE TERLEMEYE DİKKAT!

. Tanısı konulamayan hastalıklarda kişiler hangi şikayetlerle doktora başvururlar?
“Tanısı konulamayan hastalıklarda 3 önemli şikayet söz konusudur. Birincisi kilo kaybıdır. Özellikle son 1-3 ay içinde mevcut kilosundan yüzde 5-10 kadar kilo kaybı olan hasta grupları istenmeyen bir kilo kaybıyla gelebiliyorlar. Bu kilo kaybıyla beraber özellikle sebebi bilinmeyen ateş şikayeti oluşabiliyor. 38.2 dereceyi geçen ve özellikle 3 haftayı aşan ateşler oldukça önemlidir. Üçüncü şikayet de atlet değiştirecek kadar olan gece terlemeleridir. Bu özellikle tüberküloz ve kanser hastalarında öne çıkar. Bu şikayetlere kaşıntı, bulantı kusma şikayeti de eklenebiliyor.”

DOĞRU TANI NASIL KONULUR?

. Neden bazı hastalıkların tanısı konulamıyor?
“Bazı hastalıklara tanı konulamaması birçok sorundan kaynaklanır. Birincisi, hekimin hastaya çok fazla zaman ayıramadığı için ayrıntılı fizik muayene yapamaması ve hastaların tahlil, tetkik ve radyolojik işlemlere boğulmasıdır. İkinci; doğru yerlerden doğru biyopsi alamamak ve bu alınan biyopsileri de doğru şekilde değerlendirememekten kaynaklanır. Üçüncü sebep de hastanın tedaviye ve tanı sürecine olan uyumsuzluğudur. Hekimin istediği süreçler yerine getirilemiyor ya da hasta doğru merkezi seçemiyor ya da doğru merkeze başvuramıyordur.”

KANSER VE ENFEKSİYON HASTALIKLARI

. Tanısı konulamayan hastalıkların içinde hangi hasta-hastalık grupları vardır?
“Sebebi bilinmeyen ateş başlığı altında değerlendirme yapılırsa kanserler öncelikle gelir. Kanserlerin içinde de lenf bezi kanserleri (özellikle Hodgkin ve Non Hodgkin Lenfoma) öne çıkar. Bunlar özellikle tanı süreçleri zor olan hasta gruplarıdır. İkincisi, kanserler içinde çok sık görülen  akciğer, meme, prostat kanserleri bazen vücuttaki diğer organlardaki yansımalarıyla ortaya çıkabilirler ve bu hastalar uzun süre tanı alamayabilirler. Örneğin meme kanseri menenjitmiş gibi bir tablo ile gelebilir. Lenf bezi kanseri sadece bir dalakta büyüklükle gelebilir. Diğer grup enfeksiyon hastalıklarıdır ve tanı konulamadığında ölümcül süreçler yaşanır. Örneğin akciğer tüberkülozu rahat tanı alabilir ama akciğer dışındaki veremlerin tanı alması çok zor olabilir. Buradan doğru patoloji alınamayabiliyor ya da tüberküloz bakterisi üretilemiyor. Çok iyi merkezlerde bile yüzde 50’lere varan bir üretme oranı var. Onun için daha çok klinik tanıyla tedaviye başlanıyor. Bir başka enfeksiyon hastalığı olan özellikle hayvancılıkla uğraşan kişilerde ya da taze süt, peynir tüketenlerde görülen brusella hastalığı da ateş şikayetiyle gelebilir. Diğeri, kalp kapakçıklarının enfeksiyonudur ve tanı konulmadığında ölümcül olabilir. Bir başka hastalık grubu romatolojik hastalıklardır. Bunlar içinde Türkiye’de çok sık görülen Behçet hastalığı, ailevi Akdeniz ateşi hastalığı (FMF), temporal arterit ve takayasu arterit gibi damar iltihabı tabloları, sistemik seroplar öne çıkarlar.”

 

Doç. Dr. Timur Selçuk Akpınar

AĞRI VE ATEŞ KARAKTERİYLE DOĞRU TANIYI KOYMA

. En sık görülen hastalıklar nelerdir?
“Çalışmalarda en çok 3 ana konu öne çıkar. Birincisi Türkiye şartları itibariyle Akciğer dışı tüberkülozlardır. Akciğer tüberkülozlarının, göğüs hastalıkları kliniğine başvurulduğu için, daha çabuk tanı alma şansı vardır. İkincisi lenf bezi kanserleridir. Aslında klinik olarak tüberküloz ve lenf bezi kanserleri birbirine karışabilir. Bazen iç içe de olabilir. Bunların ayrımını yapmak doğru patoloji ve doğru radyoloji kullanmaktan geçer. Üçüncüsü de romatolojik hastalıklardır. Türkiye’deki şartlar itibariyle behçet hastalığı ve FMF hastalığı hekim tarafından düşünülmediği zaman tanısı atlanılan hastalıklardır. Behçet hastalığı ağızda ve edep yerlerinde yaralarla olan; bazen eklemlerde kızarıklık, şişlik yapan, bazen de vücuttaki damar tutulumlarına bağlı akciğerde, karaciğerde damar pıhtıları oluşturup toplar damarlarda ya da atar damarlarda pıhtılar oluşturup ölümlere yol açan bir hastalıktır. FMF hastalığında ise sık olarak karın ağrılarıyla hastalar acillere başvurur. Bazen hastalar apandist olmadan apandist ameliyatı dahi olurlar.”

AYRINTILI SORGULAMA VE FİZİKİ MUAYENE İLK ADIM

. Doğru tanıyı koyabilmek için ne tür test ve tetkikler yapılır?
“Doğru tanı için önemli olan hastayı ayrıntılı sorgulamak ve fiziki muayenesini yapmaktır. Alınan bulgularla da doğru radyolojik yöntemleri kullanmak gerekir. Tomografi, MR, kanser evrelerinde kullanılan PET (özellikle romatolojik açıdan büyük damar iltihaplarında tanı koydurtur ya da kanserli odağı göstermede ve oradan doğru biyopsi aldırmada yön verir), birçok kan testi ve radyolojik işlem kullanılır.”

. Tanı konulduktan sonra nedene yönelik olarak tedavi nasıl belirlenir?
“Örneğin bir hastanın kalp kapakçığında bir enfeksiyon tespit edilirse bu hasta bekletilmeden tedavi edilmelidir. Bazı durumlarda da örneğin hastada lenf bezi kanseri çıktı ise ön tedavisine hızlıca hemotoloji ile görüşülüp başlanır. Bir grup romatoljik hastalıklarda da acil tedaviler gerekir. Bazen kortizon tedavilerini çok hızlı vermek gerekebilir.”

NEREYE BAŞVURULMALI?

. Dinmeyen veya sık sık tekrarlayan yüksek ateş gibi şikayetlerin varlığında hastalara ve hasta yakınlarına düşen sorumluluklar nelerdir?
“Erişkinlerde özellikle 38.2’yi geçen, bir üst solunum yolu enfeksiyonu takiben oluşmayan ve 2-3 haftayı geçen ateşlerde muhakkak en yakın hekime ya da iç hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Sıklıkla bu hastalarda ateşle beraber kilo kaybı da görülür. Çünkü altından başka birçok hastalık çıkabilir. Uzun süren ateşlerde muhakkak bu ateşleri ölçmek gerekir. Eğer bu ateş gerçekten var ise o zaman başka yönden ayrıntılı izlemek gerekir.”

. Kişiler hangi belirtileri fark ettiğinde hangi bölüme başvurmalıdır?
“İstemsiz kilo kaybı olan ve 2-3 haftayı aşan ateş şikayeti olan hastalar muhakkak bir iç hastalıkları hekimine ya da ulaşamıyorlarsa aile hekimine başvurmalıdır.”


İçeriği Paylaşın