Yeni Teknolojilerle Meme Kanserinde Erken Tanı

Yeni Teknolojilerle Meme Kanserinde Erken Tanı

Yeni Teknolojilerle Meme Kanserinde Erken Tanı

Bizi Takip Et


Meme kanseri kadınlar arasında yüzde 30’luk bir oranla en çok görünen kanser türü olarak başı çekiyor. Her 8 kadından 1’i meme kanseri olma riski taşımakta ve her yıl 2.1 milyon kadına meme kanseri teşhisi konuyor. Halen meme kanseri yüzde 15 oran ile kadınlar arasında kanser kaynaklı ölümlerde ilk sırada yer alıyor. Ancak meme kanseri, tedavi edilebilir ve tedavi başarısı en yüksek kanser türlerinden biridir. Hastanın rutin elle muayenesi ve ileri görüntüleme yöntemleri sayesinde erken teşhisle vücutta başka bir noktaya yayılmadan kanserin yalnızca memesinde saptandığı bir hastanın beş yıllık hayatta kalma oranı  yüzde 99’a varmaktadır.Bu yüzden meme kanserinin tanı ve tedavi takibinde kullanılan ileri görüntüleme yöntemleri, erken teşhis ve tedavinin başarısında büyük önem taşımaktadır.

GE Sağlık Türkiye Genel Müdürü Yelda Ulu Colin

“40 YAŞIN ÜZERİNDEKİ KADINLAR YILDA BİR KERE MAMOGRAFİ ÇEKTİRMELİ”

GE Sağlık Türkiye Genel Müdürü Yelda Ulu Colin, meme kanserinin teşhis ve tedavisinde kullanılan yöntemler ve bu alandaki son gelişmelerle ilgili şu bilgileri veriyor:

“Yapılan çalışmalarla erken aşamada tespit edilen meme kanseri oranının artırılması, daha etkin bir tedavinin kullanılmasına imkan tanınması ve meme kanserinden ölüm riskinin azaltılması amaçlanmaktadır. Uzun süreli ve geniş gruplarda yapılan karşılaştırmalı araştırmalara baktığımızda ise mamografi taramalarının meme kanseri nedeniyle oluşan ölüm oranlarını yüzde 40’a varan oranda düşürdüğü görülmektedir. Bu yüzden kadınlara 40 yaşından itibaren meme kanseri belirtilerinden herhangi biri gözlemlenmeksizin yılda bir defa rutin tarama mamografisi çektirmeleri önerilmektedir. Bu alandaki teknolojik gelişmeler hem hastaya daha az X ışını verilmesini, hem de hastanın kendi kontrolünde meme sıkıştırma imkanıyla taramaların yapılmasını mümkün kılmaktadır.

MAMOGRAFİDE KONTROL ARTIK HASTANIN ELİNDE!

Tıptaki yeni ilerlemelere paralel olarak meme tarama yöntemleri de hızla gelişmektedir. Bunlardan biri de hasta kontrolünde meme sıkıştırmalı mamografi taramalarını mümkün kılan yenilikçi teknolojilerdir. Mamografi çekimi sırasında memenin sıkıştırılması korkusu, rutin meme kanseri taramalarının önünde bir engel olmakta ve erken tanıyı geciktirerek kanserin ilerlemesine yol açmaktadır.

Hasta kontrollü sıkıştırma özelliğine sahip mamografi teknolojisi, kadınların mamografi çekimi sırasında meme sıkıştırma işlemini verilen özel uzaktan kumanda ile kendi kontrollerinde yapabilmelerini sağlamaktadır. Bu yeni yöntem, hastanın sıkıştırma kuvvetini kendisinin ayarlamasıyla daha az acı hissetmesini sağlamakta, dolayısıyla endişesini azaltarak mamografi konforunu ve tecrübesini iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Yapılan araştırmalara göre meme sıkıştırmasını kendi yapan kadınların yüzde 79’u mamografi çekiminin daha konforlu olduğunu, yüzde 54’ü ise daha az endişe duyduklarını bildirmektedir.

İLAÇLI (KONTRASTLI) MAMOGRAFİ 

Meme kanseri tarama yöntemlerinden bir diğeri de; kontrastlı yani ilaçlı mamografidir. Daha önce mamografi ile saptanan kitlelerin teşhisini geliştirmeye yardımcı olan bu teknik, aynı zamanda yoğun meme dokusuna sahip, ortalamaya göre meme kanseri görülme sıklığı daha fazla olan kadınlarda standart dijital mamografi çekiminde saptanamayan şüpheli kitleleri de tespit edebilen ek bilgiler sağlamaktadır. İyotlu kontrast madde ve düşük X ışını dozu kullanılan bu yöntemde, standart dijital mamografilere benzer görüntüler elde edilmektedir. Kitle etrafındaki anormal damarsal oluşumlara yönelik kontrastlı görüntüler de sağlanabilmektedir. İki meme için toplam inceleme süresinin 10 dakikadan az olduğu kontrastlı mamografi, dijital mamografiye göre yoğun memelerde meme kanseri teşhisini yüzde 20 oranında artırmaktadır.

MAMOGRAFİDE DİJİTAL TOMOSENTEZ

Dijital meme tomosentez ise, yazılım ve donanım alanında sağlanan yeni teknolojik gelişmeler doğrultusunda standart 2D mamografi ile aynı miktarda X ışını kullanımı ile  memenin farklı pozisyonlarda çekilmiş birden çok görüntüsünü oluşturduktan sonra bunları bir araya getirerek 3D (üç boyutlu) görüntüler sağlamaktadır. Avrupa’da yapılan bir araştırmada, dijital tomosentez ve mamografinin birlikte kullanımının yalnızca mamografi kullanımına kıyasla meme kanserini yüzde 90 daha fazla tespit ettiği belirlenmiştir. Özellikle yoğun memelerdeki kanser tanı oranlarının yüzde 70 arttığı gözlenmiştir.”

YOĞUN MEME DOKUSU KANSER İÇİN RİSK!

“Her 10 kadından 4’ünde görülen yoğun meme dokusu tamamen genetik bir özelliktir. Yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda meme kanserinin görülme riski 4-6 kat daha yüksektir. Meme kanserlerinin yüzde 71’i de yoğun meme dokularında meydana gelmektedir. Buna karşın meme kanserlerinin neredeyse yüzde 50’si, ileri derecede yoğun meme dokularında çekilen mamografi ile görülmeyebilir. Bunun sebebi, kanser dokusunun da yoğun olması ve X ışınını çok düşük oranlarda geçirmesidir.

YOĞUN MEME DOKUSU FARKLI BİR YAKLAŞIMLA İNCELENMELİ!

Otomatik meme ultrason sistemi, yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda doktorların dokuları ayırt etmesine ve tümörleri daha net bir şekilde görmelerine yardımcı olması için tasarlanmış oldukça yenilikçi bir teknolojidir. Otomatik meme ultrason sisteminde, radyasyon veya kompresyon içermeyen ses dalgaları kullanılmaktadır. Tek başına mamografi kullanımına kıyasla yoğun memelerde otomatik meme ultrasonuyla birlikte gerçekleştirilen taramalar, yayılma ihtimali olan meme kanserlerinde tanı oranını yüzde 55 arttırmaktadır. Tüm meme kanseri tiplerinde tanı oranını yüzde 37 yükseltmektedir.

Otomatik meme ultrason incelemesi, meme anatomisine daha uygun ve yüksek görüntü kalitesi ile yoğun meme dokusuna sahip kadınlar için önemli bir tetkik aracıdır. Ultrasonla yapılan taramalar genel olarak 45 dakikalık aralıklarla planlanırken, çift yönlü ve üç boyutlu (3D) otomatik meme ultrason taraması ise yaklaşık 15 dakika içinde tamamlanıp incelemeye gönderilebilmektedir. Tüm bu yenilikçi teknolojiler meme kanserinin erken yakalanmasına olanak sağlayarak yaşam süresini uzatacağından doktora gitmekten değil, geç kalmaktan korkalım.”


İçeriği Paylaşın