Yüksek Riskli Gebelikler

Yüksek Riskli Gebelikler

Yüksek Riskli Gebelikler

Bizi Takip Et


Yüksek riskli gebelik nedir? Hangi durumlar riskli gruba girer? Diyabetliler ya da hipertansiyon hastaları nasıl bir gebelik süreci geçirmeli? İleri yaş gebeliklerinde anneyi ve bebeği bekleyen riskler nelerdir? Amniyosentez nedir? Amniyosentezin hamileliğin hangi döneminde yapılması uygun görülür ve hangi gebelere önerilir? Kan testi amniyosentezin yerini tutabilir mi?Tekrarlayan düşük problemleri için nasıl bir yol izlenmelidir? Anne karnındaki bebeğe koyulabilecek tanılar ve tedavileri nelerdir?

Liv Hospital Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Arda Lembet yüksek riskli gebelikler ile ilgili merak edilen soruları Sağlığım İçin Herşey’de yanıtladı.

. Yüksek riskli gebelik ne demektir?
‘‘Yüksek riskli gebelikler genel olarak şu bölümlere ayrılabilir:

  1. Anneyi ilgilendiren riskler: Gebelikten önce olmuş şeker, hipertansiyon, böbrek ve kalp hastalıkları sistemik rahatsızlıklar.
  2. Bebekten kaynaklanan riskler: Genetik, yapısal ve kromozom anomalileri olduğu gibi ultrasonografide saptanan dismorfoloji denilen farklı yapılar olabilir.
  3. Gebelik süresince oluşabilecek riskler: Erken doğum, bebeğin gelişmesindeki problemler, plasentanın yapışmasından kaynaklanan kanamalar.’’

‘‘DİYABETLİLER VE HİPERTANSİYON HASTALARI GEBE KALABİLİR’’

. Diyabetliler, hipertansiyon hastaları ve bunun gibi rahatsızlıkları olan kadınların da sağlıklı bebekler dünyaya getirmeleri ne oranda mümkün müdür?
‘‘Eskiden yüksek tansiyonu ve kontrolsüz şekeri olan hastaların gebe kalması istenmezdi. Bugün ise, 20 yılı aşkın süredir şeker hastası olan ve yüksek doz insülin kullanan kişiler çocuk sahibi olabilirler. Bu hastaların ekokardiyografik olarak kalbin fonksiyonları normalse, böbrek fonksiyonları ve kreatinin seviyeleri normal düzeydeyse, gözdibi bulguları müsaade ediyorsa, nöropati denilen sinirlerde bir problem yoksa, hemoglobin A1c düzeyleri yani uzun dönem şekeri gösteren testler normal sınırlardaysa kontrollü şekilde gebe kalabilirler. Ancak mutlaka gebelikten önce doktorlarıyla görüşmeleri, gebelik öncesinde ve süresince uygun bir şekilde izlenmeleri gerekir. Maalesef bu tarz riskli durumlardaki hastalar gebeliğin 13.-14. haftası gibi geç bir sürede doktora geliyorlar. Halbuki hasta gebelikten önce gelse, konsültasyonlar ve kan testleri ona göre yapılır; hem anne hem de bebek sağlığı açısından çok daha bilinçli hareket edilmiş olunur.’’

. Her kadın gebe kalmadan önce eğer planlı bir hamilelik yaşayacaksa doktoruna önceden mi gitmelidir?
‘‘Gebe kalmadan iki üç ay önce bu hastaların görülmesi gerekir. Troid fonksiyonları, guatr ya da haşimato hastalığı riski, kan seviyesi, anemi ya da başka problemlerinin olup olmadığına bakılmalıdır. Bunlar kontrol edilerek gerekli aşılamaları yapmak için iki üç ay önceden doktora gitmelerinde fayda vardır.’’

İLERİ YAŞ GEBELİKLERİNİN RİSKLERİ

. İleri yaş gebeliklerinde anne ve bebek için ne gibi riskler vardır? Nasıl önlemler alınabilir?
‘‘Eskiden 35 yaşın üzerindeki gebeliklere ileri yaş gebeliği denirdi. Günümüzde ise 47 yaşında bile gebe kalmak arzusunda ya da gebe kalmış olan hastalar bulunmaktadır. İleri yaş gebeliğinde en önemli sorun, kromozom anomalileridir. Amniyosentez veya fetal DNA denilen bebeğin DNA’sının anneye geçmesi sonucunda, annenin kanından bakılacak birtakım testler vardır. Ancak annenin yaşının ileri olması, kromozom hastalıkları dışında tansiyon ve erken doğum gibi durumlara da yol açabiliyor. O nedenle ileri yaş annelerde doğum ve gebelik takibi normal hasta grubundan biraz daha farklıdır. Hem kromozom anomalileri hem de sistemik hastalıklar ve ortaya çıkabilecek gebelik komplikasyonları açısından takip edilir.’’

Doç. Dr. Arda Lembet

Doç. Dr. Arda Lembet

AMNİYOSENTEZ VE FETAL DNA TESTİ NEDEN ÖNEMLİ? 

. Amniyosentezin riskli gebeliklerde özellikle bebeğin sağlıklı olup olmayacağını göstermesi açısından nasıl bir yeri vardır? Amniyosentezin hamileliğin hangi döneminde yapılması uygun görülür ve hangi gebelere önerilir? Kan testi amniyosentezin yerini tutabilir mi?
‘‘Amniyosentez tüm kromozomlar hakkında bilgi verir ve riski üçyüz de birdir. Bebeğin DNA’sının anneye geçmesi ve annedeki bu DNA’nın çoğaltılarak bakıldığı testler, özellikle 21. kromozom anomalitisi yani down sendromu hakkında yüzde 99.9 bilgi verir. Eğer bu test pozitif çıkarsa, bunun doğru olduğunu saptamak amacıyla muhakkak amniyosentez uygulamasına geçilir. Ama negatif çıkarsa amniyosenteze gerek kalmaz. Örneğin ister ikili, ister dörtlü tarama testinde veya  ultrasonda çok ciddi problem olmayan normal bebeklerde de bulunabilen bazı belirteçler vardır. Böbreklerinde genişlik, kolunda kısalık, kalbinde gri bir nokta olabilir. Bu yumuşak belirteçler ve tarama testlerindeki bazı değerlerde görülen problemler için Fetal DNA testi gerçekten çok yardımcı olur. Ultrasonografide görülen kalpte delik ya da bebeğin başka yerinde bir problem gibi bariz anomaliler sadece 21. kromozom anomaliğinden kaynaklanmayabilir. O yüzden bu gibi durumlarda anneden yapılan kan testi yetmez; amniyosenteze geçmek zorunda kalınır. Fetal DNA testi sadece 21. kromozom hakkında bilgi vermez; 13, 18, ve X ile Y kromozomları hakkında da bilgi verir. Fakat panel ne kadar genişletilirse bunların yanılma payı o kadar artar. O yüzden uygun hasta seçilmelidir. Ultrasonografide belirgin bir anomalilik saptanan hastada ve ikili veya dörtlü tarama testinin çok çok yüksek riskli olduğu gruplarda amniyosentez özelliğini ve önemini korumaktadır.’’

TEKRARLAYAN DÜŞÜKLER ÖNLENEBİLİR Mİ?

. Tekrarlayan düşük problemlerin çözümünde günümüzde birtakım gelişmeler var mı?
‘‘Ne yazık ki 10-15 hatta 20 kere gebelik kaybıyla gelen hastalar bulunmaktadır. Muhakkak annenin ve babanın kromozom yapısına bakmak gerekir. Çünkü annede ya da babada olan bazı kromozom anomalileri, translokasyonlar olduğu görülür. Hatta rutin kromozom anomalilerinde çıkmayan ama daha detaylı kromozom analizi yapıldığında trombofili denilen bazı pıhtılaşma problemleri, antifosfolipid sendromu gibi başka şeyler de saptanabilir. Maalesef hastalar daha önceki kayıplarından ya da hastanede geçirdikleri süreçlerden dolayı hiçbir tetkik yaptırmayı istemiyorlar. Halbuki bu kayıptan sonra kaybın genetik analizi ve hatta patolojik incelemeleri yapılırsa, buradan alınan bilgiler sonraki gebelikleri çok aydınlatabilir. Perinatal patoloji denilen bilim dalı, kayıp bebeklerin plasentasına ve kendilerine bakarak, sonraki gebeliklerde oluşabilecek problemlere ışık tutuyor ve ona göre tedavinin şekillendirilmesine yardımcı oluyor.’’

ANNE KARNINDA KARŞILAŞILAN PROBLEMLER

. Anne karnındayken bebeğe yapılan taramalarda hangi rahatsızlıklar saptanabiliyor ve ne tür tedaviler uygulanabiliyor?
‘‘1. Ultrasonda, kardiyak denilen kalp incelemelerinde ritim problemleri görülebilir: Kalbin aşırı çalışması veya yetersiz çalışması sonucunda hidrops denilen bulgu gelişebilir. Bu ritim problemleri bazen anne üzerinden bazen de göbek kordonundan ilaç verilerek düzeltilebilir.

  1. Akciğerler çevresinde sıvı birikebilir: Plevral efüzyon ya da lenf kanalı tıkanıklıklarında o bölgeye girilerek amniyon ve plevral sıvının miktarına, içindeki muhteviyata bakılarak tanı konulur. Bazen o bölgeyi boşaltarak, boşaldıktan sonra tekrar dolan vakalarda da anne karnındaki bebeğe şant takılarak tedavi uygulanır. Bu dünyada ilk olarak idrar yolları tıkanıklıklarında gündeme gelmiş bir tedavidir. Çünkü mesane çıkışındaki tıkanıklarda, sıvı ve içerdeki idrar, böbreklere kadar yansıyıp ileri dönemde böbrek yetmezliğine neden olabilir. Herkese uygulanamaz. Mesane ve böbrek fonksiyonları normalse bu yöntem uygulanarak tıkanık yer aşılır.
  2. Karın etrafında ciddi şişme görülebilir: Bu şişmenin bebeğin kalp ve damarları üzerinde çok büyük baskı yaptığı durumlarda şant takılan ve başarılı olunan hastalar vardır. Tabii hastayı seçmek çok önemlidir. Bu hastaların kromozomlarının normal olduğunu ve altında başka bir genetik anomaliliğin olmadığını bilmek gerekir. Çünkü bunlar girişimsel işlemlerdir ve her zaman her yerde yapılamaz. Hasta iyi kontrol edilerek ve ileride oluşabilecek sorunlarla ilgili her türlü bilgilendirme yapılarak çok büyük bir danışma sonrasında bu hizmet verilmelidir.’’

. Anne karnındaki bebeğe müdahale yapılırken anestezi anneye mi yoksa bebeğe mi uygulanıyor? Bu tarz müdahaleleri gebeliğin hangi döneminde yapabilmek mümkündür?
‘‘Anne karnındaki bebeğe müdahale genellikle 18. haftadan sonra, bazen çok özel vakalarda 14.-16. haftalar arasında yapılabilir. Bunlar iğne ve bazen daha kalın trokar yöntem ile yapılan işlemler olduğu için bir kısmında hiç anestezi verilmez. Bir kısmında da anne sedatize edilip rahatlatılarak işlem yapılır. Bazı çok özel durumlarda da göbek kordonundan girilip bebek paralize edilerek müdahale edilebilir.’’


İçeriği Paylaşın