Akciğer Kanseri Yol Haritası

Akciğer Kanseri Yol Haritası

Akciğer Kanseri Yol Haritası

Bizi Takip Et


Akciğer kanseri tüm dünyada en sık görülen ve kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kanser türüdür. Akciğer kanseri ülkemizde de en sık görülen ve ölüme neden olan kanserler arasındadır. Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığı’nın 2012 yılı verilerine göre erkeklerde en sık; kadınlarda ise beşinci sıklıkta görülen kanser türüdür ve her yıl yaklaşık 30,000 yeni akciğer kanseri tanısı konduğu tahmin edilmektedir. Erkeklerde tüm kanserlerin %21.8’ini, kadınlarda ise %4.9’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de akciğer kanserine bağlı mortalite verileri değerlendirildiğinde, kanser, kardiyovasküler sistem hastalıklarının ardından en sık ikinci ölüm nedenini oluşturmaktadır.

EN SIK ERKEKLERDE GÖRÜLÜYOR

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) akciğer kanserinin 2012 yılında toplam 1.8 milyon yeni olgu ile tüm kanserlerin %12.9’unu meydana getirdiğini bildirmiştir. Akciğer kanseri tüm dünyada, yıllık 1.2 milyon yeni olgu, tüm kanserler içinde %16.7 oranıyla erkeklerde en sık rastlanan kanser olma özelliği taşımaktadır. Kadınlarda beklenen insidans hızları genellikle daha düşüktür, yıllık 583,000 yeni olgu, tüm kanserler içinde %8 oranında görülmektedir. Akciğer kanseri sadece yaygın olarak görülen bir kanser olması yönüyle değil, neden olduğu mortalite yükü nedeniyle de oldukça önemli bir halk sağlığı sorunudur.

BİLİNEN VE KANITLANAN EN BÜYÜK NEDEN TÜTÜN ÜRÜNLERİ

Sigara ve diğer tütün ürünleri akciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biridir. Akciğer kanserli hastaların %10’dan azı hiç sigara içmemiştir. Küresel Yetişkin Tütün Araştırması (KYTA) sonuçlarına göre, tütün kullanımında 2008 (%31.2; 16 milyon) ile 2012 (%27.1; 14.8 milyon) yılları arasında anlamlı azalma olmuştur. Aynı dönemde nargile kullanımında da önemli azalma olmuştur (%2.3’den %0.8’e). Sigara ve tütün ürünleriyle mücadele aksatılmadan sürdürülmeli ve daha kesin önlemler almaktan kaçınılmamalıdır. Bu mücadele ciddi bir şekilde devam edecek olursa, ülkemizde sigaraya bağlı hastalıkların ve akciğer kanserinin azaldığını görmek gelecekte mümkün olacaktır. Elektronik sigaranın, sigaradan kurtulmada etkili olamayacağı ve kanserojen maddeler içerdiği bilinmelidir.

ÇEVRESEL VE MESLEKİ RİSKLER İLE GENETİK FAKTÖRLERE DİKKAT

Sigara dumanından pasif etkilenim (SDPE) ile akciğer kanseri riski erkeklerde %37, kadınlarda %22 artış göstermektedir. Radon gazı, akciğer kanser riskini %8-11 oranlarında artırmaktadır. Ev içi radon kaynağının önemli bir kısmı (%90) binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Türkiye’de çoğunlukla kırsal alanda teması görülen Asbest maruziyeti de akciğer kanser riskini 1.5-5.4 kat artırmaktadır. Taşocağı veya yeraltında çalışanların maruz kaldığı silika, zararlılara karşı kullanılan kimyasallar olan pestisid, ağır metaller (nikel, kadmiyum, krom), polisiklikaromatik hidrokarbonlar ve klorometil eterler bilinen diğer kanserojen maddelerdir.

Ayrıca; ailesinde akciğer kanseri veya genç yaşta akciğer kanseri gelişme öyküsü olan kişilerde akciğer kanser gelişme riskinde 2 kat artış vardır. Birinci derece yakınlarında akciğer kanseri bulunan hiç sigara içmemiş kişilerde, akciğer kanseri gelişme riski 2.7 kat fazladır.

AKCİĞER KANSERİ İÇİN DE ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ

Erken evrede tespit edilenlerin beş yıl sağkalım olasılığı %70’ler civarındadır. Bu nedenle, akciğer kanserinin, henüz şikayete sebep olmadığı, kişinin doktora başvurma ihtiyacı duymadığı “çok erken” dönemde yakalanabilmesi için bilim dünyası ciddi çaba sarf etmektedir. Yılda bir tekrarlanan akciğer grafisi ve/veya balgam tahlillerinin, akciğer kanserinden ölümleri engellemede veya azaltmada ya da geç dönemde yakalanmasını azaltmada bir rolünün olmadığı bilinmektedir. Sigarayı bırakma programları ile birlikte uygulanacak erken evrede yakalama amaçlı tarama programlarının daha iyi sonuç vermesi beklenmektedir. Düşük doz bilgisayarlı tomografisi ile akciğer kanseri taraması sadece ABD’de ve Kanada’da yüksek riskli sağlıklı kişiler için tarama programları içine alınmıştır. Türkiye’de ise tarama programları içinde akciğer kanseri yer almamakta ve bu konuda risk grubunun belirlenmesi ve maliyet-etkililik çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

FARKINDALIK YETERLİ DEĞİL, KORUNMA ÖNEMLİ

Hastalıkla mücadelede erken tanı ve tedavi büyük önem taşımaktadır. En önemlisi de hastalıktan korunmaktır. Bunun sağlanması için toplumda hastalık farkındalığının arttırılması önemlidir. Bu da akciğer kanserinin oluşmasında rol oynayan risk faktörlerinin iyi tanımlanmasını ve mümkün olanların önlenmesini gerektirir. Sigara bıraktırma konusundaki desteklerin ve yasaklama konusundaki önlemlerin artırılarak sürdürülmesi, mesleki ve çevresel maruziyetlerin ortadan kaldırılması hastalıktan korunmada esastır. Bu amaçla öncelikle risk altındaki popülasyon olmak üzere tüm toplumun akciğer kanseri hakkındaki farkındalığını artırmak ve sağlık çalışanlarının konuya ilgisini çekmek büyük önem taşımaktadır.

Prof. Dr. Sedat Altın

Türk Toraks Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

AKCİĞER KANSERİNDE YENİ TEDAVİLER UMUT VERİYOR

Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) tedavisi hastalığın evresine göre değişim göstermektedir. Evre I ve Evre II’de ana tedavi yöntemi cerrahidir. Bu evrede cerrahiye uygun bulunmayan hastalar radyoterapi ile tedavi edilmektedir. Lokal ileri evre olarak adlandırılan evre III hastalıkta ise, ana tedavi yöntemi eşzamanlı kemoradyoterapi verilmesidir. Seçilmiş evre III hastalarda tedaviye cerrahi eklenebilir. Evre IV hastalıkta ana tedavi yöntemi sistemik tedavidir ve tedavi seçimi histolojik alt tip ve tümörde saptanan mutasyonlara göre kişiselleştirilir. Seçilmiş Evre IV vakalarda sistemik tedavi ile birlikte gerektiğinde palyatif amaçlı da olsa radyoterapi ya da cerrahi tedavi uygulanabilir.

İleri evre KHDAK’li hastaların tedavisinde ise temel amaç sağkalımı uzatmak ve hayat kalitesini artırmaktır. İleri evre KHDAK’nde başlangıç tedavi seçeneğini etkileyen başlıca faktörler; hastaların genel durumu ve performansı, eşlik eden hastalıkları, hastalığın lokalizasyonu, yaygınlığı, metastaza ait semptomların varlığı, skuamöz veya non-skuamöz histoloji, hedeflenebilir mutasyonunun varlığıdır (EGFR, ALK, ROS1 vs.). “Kişiye özel tedavi” yapılabilmesinin önündeki en önemli engel yeterli kalitede doku örneği alınmamasıdır. Tedavi öncesinde immünohistokimya ve moleküler incelemelere yetecek kadar doku alınmalıdır.

Yeni bir tedavi modalitesi olan ve immün sistemin tümöre karşı olan toleransını önleyen   İmmüno-Onkolojik Tedavi Yaklaşımları da umut vaad etmektedir.

Küçük hücreli akciğer kanseri genellikle metastatik hastalık olarak tanı almaktadır. Çok erken evre hastalık ve tanı dışında, KHDAK tedavisinden farklı olarak, tedavide cerrahinin yeri yoktur. Ana tedavi yöntemi evre I-III hastalıkta kemoterapi ve radyoterapidir; evre IV’te ise sistemik kemoterapi ve gerektiğinde radyoterapidir.

Radyoterapide (ışın tedavisi) bilişim teknolojisindeki gelişmelerle birlikte son yıllarda iki boyutlu tedavilerden,  3 ve 4 boyutlu tedavilere geçilmiştir. Radyolojik görüntülemelerde, hasta sabitleme aparatlarında, tedavi planlama sistemleri ve tedavi aygıtlarındaki gelişmelerle beraber tümöre daha iyi odaklanmayı sağlayan büyük yenilikler yaşanmaktadır. Görüntü kılavuzluğunda yapılan tedavilerle; tümöre daha iyi odaklanabilme, tümöre daha yüksek dozlar verilirken sağlam dokuları daha iyi koruyabilme, çok daha hızlı tedavi aygıtlarıyla tedavileri kısa sürede bitirebilmek olası hale gelmiştir.

Bu tür yöntemlerle sağlam dokular daha az ışın aldığından, çok daha az yan etkiyle daha başarılı tedaviler yapmak söz konusu olabilmektedir. Özellikle akciğer kanserlerinin tedavisinde, SBRT adı verilen yöntemle, hızlı aygıtlarla, tümör hareketlerini izleyerek ve 3-5 seans gibi kısa sürede tedavileri bitirerek erken evre tümörlerde, çok başarılı sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır.

Akciğer kanseri ile mücadelede multidisipliner yaklaşım bugün dünyada kabul görmüş olan en etkili yöntemdir. Bu yaklaşımın ülkemizde de yaygınlaştırılması sağkalımın uzatılması ve kaliteli yaşam için bir önkoşuldur. Akciğer kanseri tedavisinde ülkemizde de, uluslararası tedavi kılavuzları ile paralelliğin sağlanması, tedavi uygulamalarında bu kılavuzlara uyum ve adaptasyonun arttırılması son derece önemlidir.

Prof. Dr. Rıza Çetingöz                                   

Türk Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

PALYATİF BAKIM MERKEZLERİ ARTIRILMALI

Akciğer kanserleri gerek görülme sıklığı gerekse de yol açtığı fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Palyatif bakım yaşamı tehdit eden bir hastalığı olan hasta ve yakınlarının yaşam kalitesini artırmayı amaçlamaktadır. Palyatif bakımın ilkeleri arasında; başta ağrı olmak üzere, tüm semptomların ortadan kaldırılması veya kontrol altına alınması, tedaviyle beraber psiko-sosyal ve fiziksel destek programını entegre etmesi ve hastaların son ana kadar aktif bir yaşam sürmesinin sağlanması sayılabilir. Tedavinin son döneminde hem hastalar hem de hasta yakınlarının yaşam kalitesinde artış sağlanması için palyatif bakım birimlerinin yaygınlaştırılması önerilmektedir.

Prof. Dr. Başak Oyan Uluç

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DEKİ KLİNİK ÇALIŞMALARIN DURUMU

Dünyada akciğer kanseri üzerine yapılan klinik çalışmaların çoğu tedavide kullanılan ilaçları değerlendirmeye yöneliktir. Klinik çalışmalar tedavilerin etkilerini ve güvenliliğini değerlendirmede kullanılacak gerçek dünya verileri sağlamakta veya yeni ilaçların eskilerle kıyaslanmasına ilişkin bilgiler sağlayarak hekimlere yardımcı olmaktadır. Haziran 2014’te gerçekleştirilen TÜBA ulusal kanser politikaları çalıştayında ülkemizde onkoloji alanındaki araştırmaların yetersiz olduğu www.clinicaltrials.gov‘da kayıtlı çalışmaların yok denecek kadar az olduğu bildirilmiştir. Dünyada gerçekleştirilen klinik araştırmalarda Türkiye’nin payı %0.95 iken İsrail için bu oran %2.7 olarak bildirilmektedir. Bu sayılar klinik çalışmaların ülkemizde yetersiz olduğunu, konuya finansal ve insan gücü açısından kaynak ayırmanın gerekli olduğunu göstermektedir.

Akciğer kanserinin dünyada ve ülkemizdeki mevcut durumunu gözden geçirerek korunma, erken tanı ve etkili tedavi için yapılabilecekleri belirlemek amacıyla konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile Akciğer Kanseri Yol Haritası hazırlanmıştır. Bu yol haritasında yer alan tespit ve önerilerin akciğer kanserine karşı yürütülen mücadeleye bir katkı sağlaması başlıca temennimizdir.

Prof. Dr. İsmail Çelik

İmmüno-Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

ÖNERİLER

Akciğer Kanserinin Dünyada ve Türkiye’deki Durumu

  1. Türkiye’de bölgesel yapılmış çalışmalara ek olarak, Türkiye genelini kapsayacak geniş ölçekli moleküler epidemiyolojik çalışmaların yapılması.
  2. Akciğer kanserinin sosyal yükü ve hastaya bakanların (caregiver) sosyal yükü ile ilgili çalışmalar planlanmalı ve bu konudaki maliyetlerin hesaplanarak yayınlanması.
  3. Akciğer kanseri ve alt tiplerine ilişkin SGK hastalık ve maliyet rakamlarının, akademik çalışmalar için kullanıma açılması.

Akciğer Kanseri Etiyolojisi ve Risk Faktörleri

  1. Tütün ve tütün ürünleri ile mücadele yıllar içerisinde etkisini göstermeye başlamıştır. Tütün ve tütün ürünleri ile mücadelenin devam ettirilmesi, toplum ve sağlık çalışanlarının farkındalığının artırılması.
  2. Tütün ve tütün ürünleri ile mücadele psikolojik danışmanlık hizmeti ile de desteklenmesi.
  3. Etkili ve toplumda davranış değişikliği sağlayacak kamu spotlarının kullanımına devam edilmesi.

Akciğer Kanseri için Tarama Programları

  1. Türkiye’de Akciğer kanseri konusunda yüksek risk grubunun tanımlanması,
  2. Yüksek risk grubu için tarama programı başlatılması konusunda ilgili uzmanlık dernekleri ve kamu kurumları arasında mutabakat sağlanması.

Akciğer Kanserinde Tanı

  1. Multidisipliner yaklaşımın öneminin ilgili bütün kongre, çalıştay ve toplantılarda ifade edilmesi.
  2. Multidisipliner yaklaşımın ülke geneline yaygınlaştırılması için ilgili uzmanlık dernekleri ve Sağlık Bakanlığı arasında mutabakat sağlanması.
  3. Tanı araçlarının ülke genelinde daha homojen olarak mevcudiyetinin ve kullanımının sağlanması konusunda ilgili uzmanlık derneklerince kamu kurumlarına müracatlar yapılması.

Akciğer Kanserinde Tedavi Yaklaşımları

  1. Ülkemizde de Akciğer kanseri tedavisinde uluslararası kılavuzlara uyumun sağlanması.
  2. Dünyada ruhsatlı yeni tedavi seçeneklerinin hastalarımız kullanımına daha hızlı sürülebilmesi için SGK ve Sağlık Bakanlığı tarafından erken erişimin sağlanması.
  3. Tedavi öncesinde immünohistokimya ve moleküler analizlere yetecek kadar doku alınmasının sağlanması.
  4. Tedavinin son döneminde hem hastalar hem de hasta yakınlarının yaşam kalitesinde artış sağlanması için Palyatif bakım birimlerinin yaygınlaştırılması.

Akciğer Kanserinden Korunma Amacıyla Farkındalığın Artırılması

  1. Akciğer Kanseri İşbirliği Platformu, benzeri platformlar ve ilgili uzmanlık derneklerince tüm paydaşlara yönelik Farkındalık Kampanyalarının uygulanması.
  2. Özellikle sağlık personeli ve birinci basamak sağlık hizmeti uygulayıcılarına yönelik Farkındalık Çalışmaları yapılması, bu basamağın eğitici materyaller ile desteklenmesi.
  3. Göğüs hastalıkları uzmanları ve onkologların dışında diğer branş hekimlerinin de konuya ilgisinin artırılması.

Klinik Çalışmalar ve İlaca Erken Erişim Programları

  1. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun katkıları ile onkolojik alanda özellikle akciğer kanseri alanında yeni ilaçların erken erişim programlarına dahil olması sayesinde hastalar yeni tedavilere daha erken dönemde erişebilecek ayrıca hekimlerin ilaçları erken dönemde kullanmalarına olanak sağlanabilecektir.
  2. Akciğer kanseri ile ilgili yapılan klinik çalışmaların onay süreçlerinin, hem etik kurul hem de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu düzeyinde önceliklendirilmesi.

İçeriği Paylaşın