‘Aşı, Etkinliği Kanıtlanmış En Başarılı Halk Sağlığı Uygulamasıdır’

‘Aşı, Etkinliği Kanıtlanmış En Başarılı Halk Sağlığı Uygulamasıdır’

‘Aşı, Etkinliği Kanıtlanmış En Başarılı Halk Sağlığı Uygulamasıdır’

Bizi Takip Et


Son yıllarda aşı reddi oranlarının artması ile ilgili konuşan İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Aşı Çalışma Grubu Genel Sekreteri Dr. Hamza Özdemir, “Aşı, etkinliği ve güvenliği defalarca kanıtlanmış en başarılı halk sağlığı uygulamasıdır. Aşılamaya olan inanç ve güven düştüğü takdirde, aşılama oranları da düşecek ve aşısız çocuklarımız bulaşıcı hastalıkların ölümcül tehditleri ile karşı karşıya kalacaktır” dedi.

Özdemir yaptığı açıklamada, Türkiye’de bulaşıcı hastalıkların kontrolü için son yıllarda aşılama hizmetlerine çok önem verildiğini, ücretsiz olarak uygulanan aşı sayısının 13’e çıkarıldığını ve Aile Sağlığı Merkezlerinde kolay ulaşılabilir hale getirildiğini kaydederek, bu sayede aşı ile önlenebilen hastalıklarla mücadelede önemli başarılar elde edildiğini ve bu hastalıkların yol açtığı sağlık sorunlarının unutulur hale geldiğini belirtti.

Son dönemlerde aileler arasında çocuklarını aşılatmaktan imtina etme veya erteleme gibi davranışlar ortaya çıktığına değinen Özdemir, aşı kararsızlığının yakından takip edilmesi gereken ve tüm dünyayı ilgilendiren farklı özellikler gösteren küresel bir sorun olduğunu aktardı. Özdemir, Türkiye’de aşı kararsızlığının nedenlerini, “yanlış inanışlar”, “aşının otizm gibi hastalıklara yol açtığı iddiası”, “hastalıkların doğal yaşamın bir parçası olduğu ve aşıların doğal hayatı engellediği iddiası”, “aşının yurt dışında üretilmesinden dolayı aşı ve içeriklerine karşı güvensizlik duyma” ve “aşının kısırlık yaptığına inanma” şeklinde sıraladı.

“AŞILATMADAN KAÇINANLAR BÜYÜK VEBAL ALTINDADIR”

Türkiye’de aşılama oranlarının yüksek oluşu nedeniyle halen birçok bulaşıcı hastalığın görülmediğini veya nadir görüldüğünü belirten Özdemir, şunları söyledi:

“Aşılamaya olan inanç ve güven düştüğü takdirde, aşılama oranları da düşecek ve aşısız çocuklarımız bulaşıcı hastalıkların ölümcül tehditleri ile karşı karşıya kalacaktır. Aşı, etkinliği ve güvenliği defalarca kanıtlanmış en başarılı halk sağlığı uygulamasıdır. Bir takım yanlış yönlendirmeler sonucu çocuğunu aşılatmak istemeyen anne babalar büyük bir vebal altındadır. Aşılanmak her çocuğun hakkıdır ve çocuğunu bu haktan mahrum etmiş/edecek ebeveynler, hem kendi çocuğunun hem de diğer çocukların sağlığını tehdit eden sonradan çok pişman olacakları ancak zamanı geri döndüremeyecekleri bir davranışa imza atmış olacaklardır.”

ÜLKEMİZDE AŞI KARARSIZLIĞININ BAŞLICA NEDENLERİ:

  1. Dini yanlış inanışlar

Aşıların insan genetiği üzerine tesir ettiği inancı: Bazı dini inanışlar insan geni ile oynanarak insanlığın yok edilmeye çalışıldığı ve bu teoride aşıların da kullanıldığını iddia etmektedir. Oysa aşılar hastalık yapan mikroorganizmaların zayıflatılmış hali veya bir parçası olarak üretilmektedir. İnsan vücudunda etkisini bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi üzerinde göstermektedir. İnsan genetiği üzerine etki etmesi söz konusu değildir.

Aşıların içerisinde domuz eti bulunduğu iddiası: Aşılar, tüm diğer ilaçlar gibi protein, karbonhidrat, yağ, etkili olduğu mikroorganizmanın zayıflatılmış hali veya bir parçası ve bunları bir arada tutan stabilizatör denilen maddeler ve koruyuculardan oluşmaktadır. Kullandığımız ilaçların içeriği ile aşı içerikleri benzerlikler göstermektedir nasıl ki ilaçların içerisinde olmadığı gibi aşıların içerisinde domuz eti bulunması söz konusu değildir.

Aşıların İsrail tarafından müslümanları yok etmek amacıyla üretildiği iddiası: Aşılar üretim aşamalarının her safhasında ve ülkemize geldiğinde Sağlık Bakanlığı laboratuvarları tarafından analizleri yapılmaktadır. Yazılan içerikler haricinde bir madde bulunması aşıların reddedilmesi anlamına gelir. Bakanlığımız her hangi bir şüphe içeren aşının kullanımına izin vermez. Ayrıca mevcutta aşı üretimi yapan ülkeler arasında İsrail de yer almamaktadır.

Dinimiz, her konuda ehlinin konuşması, zan ile hareket edilmemesi gerektiğini söylemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımızın görüşü de bu yöndedir. Sağlık ve tıp üzerine hiç bir eğitimi bulunmayan insanların bir takım çevrelerden duyduğu asılsız iddalar ile vatandaşlarımızın ve çocuklarınızın sağlığını tehdit eden yanlış kararlar almasına sebep olmaktadır. Bu kişilere itibar edilmemelidir.

  1. Aşının otizm gibi hastalıklara yol açtığı iddiası:

Bilimsel çalışmalar, otizmin birçok nedenle meydana gelebileceğini, çevresel ve genetik faktörlerin de otizm gelişmesinde rol alabileceğini belirtmektedir. Çok dozlu aşıların içerisinde nadiren kullanılan tiomersal (etil-civa) veya diğer koruyucu maddelerin otizme yol açtığı ile ilgili bilimsel bir kanıt mevcut değildir. Nadir de olsa kullanılan thiomersalin insan sağlığına zararlı olabilecek dozda olmadığı, vücutta birikmediği yapılan bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir.  Ayrıca ülkemizde aşıların tamamına yakını tek dozlu olarak uygulanmakta olup sadece oral uygulanan çocuk felci aşısı çok dozludur ve içerisinde thiomersal bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm ebeveynler güvenle çocuklarını aşılatmalıdırlar.

Şimdiye kadar yapılmış yüzlerce bilimsel çalışma derlenmiş ve 14.700.000 çocuk incelenmiş, bu çocuklarda normal popülasyona göre artan oranda otizm bulgusuna rastlanmadığı ortaya konulmuştur.

  1. Hastalıkların doğal yaşamın bir parçası olduğu ve aşıların doğal hayatı engellediği iddiası

Aşıların üretiminde hastalık etkeni olan mikroorganizmalar kullanılmaktadır ve bu mikroorganizmalara karşı vücudun bağışıklık sisteminin gelişmesi amaçlanmaktadır, bu nedenle doğal yaşam hiç bir şekilde bozulmamaktadır. Örnek vermek gerekirse: Kızamık hastalığı vahşi kızamık virüsünün insanlara bulaşması ile oluşmakta ve ölümcül olabilen veya sakatlıklara neden olan bir tablo ile seyretmektedir. Vahşi kızamık virüsünün etkisinin azaltılarak hastalık yapıcı özelliği yok edilmek suretiyle üretilen aşılar insanlara verilmekte ve hastalık gelişmeden vücudun bu virüse karşı bağışıklığı geliştirilmektedir. Bu sayede vahşi virüs ile karşılaşma olduğunda bağışıklık sistemimiz bu virüsü tanımakta ve onu yok ederek hastalık yapmasına engel olmaktadır.

  1. Aşının yurt dışında üretiliyor olmasından dolayı aşı ve içeriklerine karşı güvensizlik duyma

Aşı üretimi yapılan firmalar aşıların içeriğinde bulunan formülleri Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği raporlara uygun olarak üretmektedir. Bu firmalar Dünya Sağlık Örgütü tarafından her 2 yılda bir rutin olarak tüm üretim aşamalarını içerisine alacak şekilde tepeden tırnağa denetimden geçirilmektedir. Bu nedenle aşı içeriği tüm dünya için aynı formül ile üretilmektedir. Bir ülke için başka bir formül üretilmesi fikri bile söz konusu olmamaktadır. Aşı üretimi yapıldığı sırada üretilen aşının gönderileceği ülke bilinmemektedir. Üretilmiş olan aşılar, gideceği ülke belli olduktan sonra o ülkenin belirlediği standartlara uygun olarak şişelenmekte ve etiketlenmektedir. Bu nedenle ülkemize özel bir aşı üretilmesi dünyada hiçbir firma için söz konusu olmamaktadır. Aşı üretim standardı tektir ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenmekte ve denetlenmektedir. Ülkemizde de aşı üretimine difteri-tetanoz aşısının üretilmesi ile yakın zamanda başlanacaktır. Bu aşının da üretim aşamaları ve içeriği yurt dışından satın alınan aşılardan farklı olmayacaktır.

  1. Aşının kısırlık yapıyor inancı

Ülkemizde, Çocuk Felci hastalığının yok edilmesine yönelik aşı kampanyaları 1980’li yıllarda başlamış, 2000’li yıllara kadar yoğun bir şekilde devam etmiştir. Bu kampanyalar sırasında özellikle Doğu illerimizde aşının kısırlık yaptığı şeklinde yanlış inanışlar artmış, çocuklarına aşı yaptırmak istemeyen çok sayıda aileler olmuştur. Ancak o dönemde aşılanan tüm çocuklar bugün doğurganlık çağında ve çoluk çocuk sahibi olmuşlardır. Bu örnek aşı ve kısırlık iddiasının ne kadar gerçekten uzak olduğunun bariz bir kanıtı niteliği taşımaktadır.


İçeriği Paylaşın