Asla Tercih Etmeyeceğim Doktor Tipleri


Bizi Takip Et


Esra Kazancıbaşı İle Sağlık

Annemin bir sağlık problemi için geçtiğimiz günlerde tıp camiasında konunun uzmanı olarak bilenen bir hekimi aradım. Doktorla çok samimi olmasak da, kendisiyle bir çok defa söyleşi yapmış, televizyon programıma konuk etmiştim. Bana “ablacım” diye hitap edince tüylerim diken diken oldu bir anda.

İlk defa O’nu gazeteci olarak değil, bir hasta yakını olarak arıyordum. Karşımda hastasına ve hasta yakına tepeden bakan bir ses tonu ve mahalle ağzıyla konuşan bir hekim vardı. Annemin şikayetiyle ilgili sorduğum ilk soruda sesi gerginleşti, beni azarlar gibi yanıt verdi. Sonrasında da “Tamam mı ablacığım?” diye ekledi. Buradaki  “ablacığım” yaptığı agresif çıkışı dengelemek içindi. Sonuçta böylesine bir yaklaşımı olan hekime annemi götürmekten tabii ki vazgeçtim.

HASTASIYLA İLETİŞİMDE BAŞARISIZ HEKİMLER

Hekimlerin hastalarıyla konuşurken nasıl bir dil kullandıkları son derece önemli. Ancak çoğu hekimin bu konuda oldukça yetersiz kaldığını düşünüyorum. İyi hekim olmakla, hastasıyla iyi iletişim kurabilmek, onun endişelerini anlayabilip ruhuna dokunabilmek çok farklı şeyler. Doktor seçme imkanı olan herkes kendi kişiliğine, beklentisine göre doktor tercihi yapıyor. Tabii ki en kısa zamanda bir hastaneye, doktora ulaşıp acil tedavi görmemiz gereken durumlar hariç.

Bir doktorda aradığım temel özelliklerin başında elbette iyi hekimlik bilgisi, alanındaki deneyimi ve başarısı gelir. Ancak bunlar yetmez. Benimle kurduğu iletişim tarzı da, hangi doktora tedavi olacağıma karar verirken seçimimi fazlasıyla etkileyen bir faktördür.

GÖZÜME BAKMADAN KONUŞANLAR

Gözgöze iletişim, hastaya da, hasta yakınına da kendini güvende hissettirir. Gözlerimin içine bakarak konuşmayan bir hekim hastalığıma yeterince değer vermediği hissi uyandırır bende. Hastasıyla uzun konuşup fazla vakit harcamaktan rahatsız olduğunu, aklının başka yerde olduğunu düşündürtür. Ve tabii en önemlisi karşısındakiyle göz teması kurmadığı için kendisine yeterince güven duymadığını da.

HEKİMİN HASTASINA HİTAP ŞEKLİ

Aslında iyi hekimlik, aynı zamanda hastasıyla iyi iletişim kurma yeteneğini de gerektirir. Burada doktorların yaptığı en büyük yanlış, her hastayı birbirinin aynı görmektir. Hastaların sosyo-kültürel durumlarına, yaşlarına, iç dünyalarına göre bir hekimde aradıkları iletişim şekli de değişir. Yaşlı bir kadın hasta kendisine “anneciğim” denilmesinden hoşlanabilir. Buna karşın bazı hastalar bu hitap tarzını itici bulabilir.

Bana gelince… Kendi sağlığımı, hatta canımı edeceğim bir hekimin samimiyetimize göre bana ismimle ya da “Esra Hanım” diye hitap etmesini isterim.  “Kardeşim”, “ablacım” gibi hitaplar ise beni rahatsız eder. Bunu pazar yerlerindeki esnaf ağzı gibi algılar, hemen o hekimden soğurum. “Canım”, “hayatım”, “şekerim” ise sinirlerimi tepeme çıkartan hitaplardır. Çünkü ben de meslek hayatımda herkese saygıyla ve belli mesafeyle yaklaşırım.

HASTASINA İSMİYLE HİTAP ETMEK

Peki ya,  hastane odasında ya da yoğun bakım servisinde yatan hastalara vizit sırasında “Günaydın”, “Nasılsınız?” bile demeyen, sadece kendi aralarında konuşan hekimlere ne demeli?

Bana göre çoğu hekim, özellikle de genç doktorlar burada hastayı bir insan olarak değil de, tedavi etmeleri gereken bir organ gibi görüyorlar. Beyin… Kalp… Karaciğer ya da safra kesesi gibi… Oysa günlerdir hastanede yatan, sıcacık yatağına, çocuklarına hasret, bir daha evine hiç dönemeyeceği korkusu yaşayan bir hastaya ismiyle hitap etmek, hatırını sormak, tedavinin seyriyle ilgili bilgilendirmek neden zor geliyor bazılarına?

AKILLI HASTADAN HOŞLANMAYAN HEKİMLER

Her doktor kendini sağlığıyla ilgili gelecek kaygısı duyan hastasının ve hasta yakının yerine koymalı. Bazı hekimler önerdikleri tedaviyle ilgili araştırma yapan, ayrıntılı soru soran hastalardan hoşlanmıyor. Hastası üzerinde mutlak hakimiyet kurmak isteyen, dediğim dedik tarzdaki böyle hekimlerden de uzak dururum. Sonuçta söz konusu olan bizim sağlığımız. Uygulanacak yöntem konusunda beynimizi kemiren soruların yanıtlarını aramak, bilgi sahibi olmak da bir hasta olarak en doğal hakkımız.

Esra Kazancıbaşı Öztekin

sagligimicin@gmail.com

Not: Bu yazı 28 Ocak 2017  tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.


İçeriği Paylaşın