Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Herkesin Hakkı!

Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Herkesin Hakkı!

Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Herkesin Hakkı!

Bizi Takip Et


Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları Platformu (CİSÜ) tarafından, pandemi koşullarında üreme sağlığı ve cinsel sağlık hizmet ve haklarının güncel durumunun ayrıntılarıyla paylaşıldığı konferans 19 Kasım 2020 Perşembe günü gerçekleştirildi. Gazeteci – Yazar Özlem Gürses’in moderatörlüğünü üstlendiği konferansta açılış konuşmaları ve tematik konuşmalar yer aldı. Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ayşe Akın, UNFPA Türkiye Ofisi Ülke Temsilcisi Dr. Hassan Mohtashami ve AB Türkiye Delegasyonu Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Bölüm Başkanı Angel Hidalgo Gutierrez konferansın açılış konuşmalarını yaptı. Tematik konuşmalarda ise Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Banu Ergöçmen, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Volkan Yılmaz ve Uluslararası Çocuk Merkezi Başkanı Prof. Dr. Tomris Türmen söz aldı.

CİSÜ Platformu, Avrupa Birliği (AB) Sivil Toplum Ağlar ve Platformlar Destekleme Programı kapsamında “Türkiye’de Üreme Hakları ve Sağlığı Platformunun Güçlendirilmesi” projesinin bir parçası olarak 19 Kasım Perşembe günü “Pandemi Koşullarında CSÜS Hizmet ve Haklarının Durumu Konferansı”nı gerçekleştirdi.

COVID-19 pandemisi, dünyanın hemen her yerinde ülkelerin sağlık sistemlerinin odak noktasını büyük oranda bu hastalıkla ilgili tanı ve tedavi hizmetlerine kaydırdı. İnsan gücü ve finansal kaynaklar büyük oranda salgınla mücadeleye ayrıldı. Pandemi süresince tüm dünyada cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin sürdürülmesi ve bu hizmetlere erişim zorlaştı. Sağlık personelinin iş yükünün yoğun oranda artması, kendilerinin de hastalandığı durumlarda personel sayısının azalması, koruyucu ekipman eksikliği ve bulaş riskinin yüksek olması nedenler arasında gösteriliyor.

Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları Platformu (CİSÜ) adına Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) tarafından, Etkiniz AB Programı’nın desteğiyle hazırlanan Pandemi Öncesi ve Sırasında Türkiye’de Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı İzleme Raporu da pandemi öncesi ve pandemi sırasında cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin işleyişine dair çarpıcı sonuçlara işaret ediyor.

Rapora göre Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetini COVID-19 döneminde yüksek öncelikli temel bir sağlık hizmeti olarak nitelendirmesine karşın, bu süreçte birçok ülkenin bu alandaki hizmet kapasitesinin önemli ölçüde düştüğü gözlemlendi.

DSÖ, COVID-19 salgınını 20 Mart 2020 tarihinde pandemi ilan ederken, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), pandeminin altı aydan uzun sürmesi durumunda 144 düşük ve orta gelirli ülkede 47 milyon kadının modern doğum kontrol yöntemlerine erişemeyebileceğini, istenmeyen gebeliklerde 7 milyon kadar artış olabileceğini tahmin etmişti. UNFPA’in tespitlerine göre, pandemi sürecinde cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinde cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarla ilgili tanılama, ilaç ve tedavi hizmetlerine, önemli tıbbi ürünlere erişimde ciddi sorunlar yaşandı.

Pandemi döneminde ve sonrasında CSÜS hizmet alanını veri temelinde izlemeyi, desteklemeyi ve bu hizmetlere nasıl yaklaşılması gerektiği konusunu, alanın tüm paydaşlarıyla birlikte ele almayı amaçlayan CİSÜ Platformu bu doğrultudaki çalışmalarına Pandemi Koşullarında CSÜS Hizmet ve Haklarının Durumu Konferansı ile başladı.

Konferans, Başkent Üniversitesi BÜKÇAM Müdürü ve TAPV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ayşe Akın’ın açılış konuşmasıyla başladı. Akın konuşmasında, TAPV’nin cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları konusundaki çalışmalarını, bu alanda Türkiye’nin geçmişten bu güne aldığı yolu ve CİSÜ Platformu tarafından düzenlenen bu konferansın hedeflerini aktardı. Kriz durumlarında cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının korunması için kapasite geliştirme, kapsamlı ve yaşa uygun cinsel sağlık eğitimlerinin yaygınlaşması, riskli gebeliklerin önlenmesi, karşılanmayan aile planlaması ihtiyacı, gençlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı bilgi ve danışmanlık hizmetlerine erişimi gibi konuların CİSÜ Platformu’nun gündeminde yer aldığını belirten Akın, “Toplantının temel amacı aynı hedefe doğru emek veren başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere diğer kamu kuruluşlarının, üniversitelerin, uluslararası kuruluşların ve hele de sağlıkta son derece önemli bir sektör olan sivil toplum kuruluşlarının sesini duymak ve duyurmak, kanıta dayalı savunuculuk konusundaki deneyimlerimizi paylaşmaktır” dedi.

Ayşe Akın’ın ardından söz alan ve Türkiye hükümetiyle 1971’den beri sürdürdükleri verimli iş birliğine değinen Dr. Hassan Mohtashami, UNFPA olarak kızlar ve kadınların geleceğine yönelik hiçbir tehdit kalmayana kadar tüm dünyada mücadele etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Mohtashami, “Kadınların üreme becerilerini nasıl kullanacaklarına kendilerinin karar vermelerinin ve bedensel bütünlüklerini korumalarının, güçlenmemizin direği olduğunu düşünüyoruz. Kadınlar gebe kalıp kalmamayı, kaç çocuk sahibi olacaklarını seçemedikçe, kendi eğitimleri, işleri gelişimleri için vakit bulamıyorlar. Tüm toplum ve topluluğun geneli de bu yoksunluktan olumsuz etkileniyor” dedi.

Angel Hidalgo Guiterrez ise konuşmasında “Bu proje ve CİSÜ Platformu aracılığıyla çok önemli bir konuyu, Türkiye’de CSÜS haklarının korunması için adımlar atılmasını ele alıyoruz. Bu hakların savunuculuğunu COVİD-19’un özgün koşullarında yapmak çok daha zor, sistem üstünde çok güçlü bir baskı söz konusu ve doğru tepkilerin verilmesi gerekiyor. Kadınlar dahil olmak üzere kırılgan gruplar daha olumsuz etkileniyor. STK’lerin oynadığı rol bu aşamada çok önemli. CSÜS haklarının savunuculuğu devam etmeli ki bu haklar pandemiden dolayı ihlal edilmesin” dedi.

Konferansın tematik konuşmalar bölümünde yer alan Prof. Dr. Banu Ergöçmen, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 1968’den 2018 yılına kadar 5 yılda bir düzenli yaptığı, 52 yıllık zengin bir veri sağlayan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları sunumunu gerçekleştirdi. Ergöçmen konuşmasında; Türkiye’de doğurganlık hızı, doğurganlık tercihleri, kullanılan yöntemlerdeki değişiklikler, ilk evlenme ve doğum yaşı, düşükler, ölü doğumlar ve sezaryen doğumlar gibi yıllara göre değişen rakamlarla üreme sağlığı konusunda ilgi çekici veriler paylaştı. Araştırmalara göre, Türkiye’de 1978’de 4.3’ten 2018’de 2.3’e düşen doğurganlık oranı 2000’lerden itibaren durağanlık gösteriyor. Evlenme yaşı değişmedi, ilk evlenme yaşı ortalama 21. Gebeliği önleyici geleneksel yöntem kullanımı azalırken modern yöntem kullanımı artıyor fakat karşılanmamış aile planlaması ihtiyacı da artıyor. Doğum öncesi ve sonrası bakım hizmeti uzun yıllardır ülkede yaygın biçimde verilebiliyor ve hastane doğumlarının oranı artıyor. Buna karşılık sezaryenle doğum oranının da artış göstererek yüzde 52’ye ulaştığı görülüyor. Ergenlik döneminde gebelik ve anne olmanın hem çocuk hem de anne açısından sadece sağlık açısından değil, eğitimden yoksunluk, iş hayatında yer alamama gibi sosyo-ekonomik açıdan da olumsuz sonuçlar getirdiğinin altını çizen Ergöçmen, “Bugün adolesanların yaklaşık yüzde 4’ü çocuk doğuruyor fakat adolesan gebelik oranında azalma görüyoruz ki bu olumlu bir gelişme” dedi.

Ergöçmen’in ardından söz alan Doç. Dr. Volkan Yılmaz, “Pandeminin Üreme Sağlığı ve Cinsel Sağlık Hizmetlerinin Erişilebilirliğine Etkisi” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Pandemi Öncesi ve Sırasında Türkiye’de Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı İzleme Raporu’nun izleme koordinatörü olan Yılmaz      konuşmasında “Pandemi süresince cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin sürdürülmesini sağlayacak merkezi bir planlama yapılmaması, Türkiye’de pandemiyle mücadele stratejisinde önemli bir eksikliğe işaret etti” yorumunu yaptı.

Prof. Dr. Tomris Türmen ise konuşmasında “Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Alanına Veri Temelli Yaklaşım”ı ayrıntılarıyla aktardı. Türmen, CSÜS’nin bir alan olarak ortaya çıkışından önce kadın sağlığının, kanser, menopoz, şiddet, eşitsizlik gibi birbirinden kopuk başlıklarla ele alındığını ve aile planlamasının çığ gibi büyüyen bir ihtiyaç olduğunu anlattı. Bu alandaki mücadelenin güçlenmesi için veri ve kanıt temelli savunuculuğun önemine değinen Türmen, “İhtiyaçları aile sağlığında çalışanlar kendi başlarına karşılayamazlar” diyerek Sağlık Bakanlığı bütçesinde CSÜS’ün ayrıntılı biçimde yer alması gerektiğini kaydetti.

Konferansta, pandemiyle mücadelenin ana gündem maddesine dönüşmesinin olağan olduğu ancak bu mücadelenin, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin bu dönemdeki ihtiyaçlarını da kapsayacak şekilde yürütülmesi gerektiği vurgulandı.


İçeriği Paylaşın