Doktor Vizitleri ve Hasta Yakınları…


Bizi Takip Et


Hastanelerdeki bazı uygulamaları anlamakta zorlanıyorum. Mesela, doktorların vizitlerde refakatçileri odadan çıkartmalarını. Hastanın gece boyu yaşadığı sıkıntıları, sabaha karşı uyandığında çift görmekten yakınmasını, öksürükle gelmeye başlayan koyu renkli balgamı onun yanında kalan kişiden daha iyi dile getirecek biri var mıdır acaba?

O sırada hasta kendi ağrılarıyla, uykusuzluğuyla mücadele etmektedir. Bedeni de, ruhu da yorgundur. Sabah kendini biraz olsun iyi hissettiğinde, yakınmalarının tamamını dile getirecek ne hali kalmıştır, ne de beyinsel olarak bunları söyleyebilecek potansiyeli vardır. Hele tedavi gören yaşlı biriyse doktor-hasta iletişiminin çok da sağlıklı olması beklenemez.

Kapak ameliyatı olan yaşlı adamı ya da düşmeye bağlı kırık nedeniyle ameliyat edilen 80’li yaşlardaki kadın hastayı düşünün! Yaşlılarda sık görülen işitme sorunu nedeniyle doktorlarının sorularına ne kadar doğru ve detaylı yanıt verebilirler? Çoğu hastanın hafızasındaki yaşa bağlı zayıflıklar, hafif bilişsel bozukluklar nedeniyle doktor- hasta iletişimi sizce ne kadar iyi ve kaliteli olabilir?

HASTA YAKINLARININ FEDAKARLIĞI…
Hasta yakınları, kimi zaman hemşirelerin, kimi zamanda hastabakıcıların yapması gerekenleri üstlenirler. Özellikle de personel sayısının azaldığı gece saatlerinde. Hastasına burnundaki hortumdan mamasını yedirir, tuvalet ihtiyacını sürgüyle giderirler. Hastanın başında bazen gözünü kırpmadan sabahlar, bazen sandalyede, bazen de koltuktan yatağa dönüşen rahatsız bir zeminde uyumaya çalışırlar. “Geçmiş olsun”, “Durumu nasıl?” şeklinde gelen telefonları yanıtlanması, yutkunma merkezi felç olan hastasının ilaçlarının dövülerek toz haline getirildikten sonra sulandırılarak hortuma verilmesi derken, gelen refakatçi yemeği de soğur, yenemeyecek duruma gelir.

Hasta yakınları sadece hastanede değil, poliklinik ya da muayene ortamında da hor görülendir çoğunlukla. Bir yakınımı akciğer ve mesane kanseri tedavisi gören eşiyle gittikleri doktor fırçalamıştı. Eşi, yakınmaları ve gördüğü tedaviyle ilgili önemli bir noktayı unuttuğu için araya girdiğinde, doktor onu azarlamıştı. “Hastayla konuşuyorum. Lütfen araya girmeyin” şeklinde sert bir ses tonuyla söylediği sözler fazlasıyla incitmişti hasta yakınını. Eşi ve kendisi 70’li yaşları sürüyordu. Kendi sağlığıyla ilgili şikayetlerini ikinci plana atarak, kocasıyla birlikte kanser ve sonrasında yaşanan sorunlarla mücadele ediyorlardı. Bu süreçte eşinin her türlü yakınmasına hakim olan da oydu, hekimlerin verdiği reçeteyi en ince detayına kalan bilen de… Eşi kullandığı ilaçlarının isimlerini ve alınma zamanlarını bile bilmiyordu oysa…

Uykusundan, yemeğinden hatta sağlığından olarak 24 saatini hastasına gönülden adayan refakatçiler, bu yüzden doktorların vizitlerinde odada kalmalı. Böylelikle hastanın anımsamadığı ve ciddiye almadığı şikayetleri, sağlık durumuyla ilgili gelişmeleri doktorlara iletebileceklerdir. Doktor-hasta iletişimi de çok daha sağlıklı olacaktır hasta yakınları sayesinde.

Esra Kazancıbaşı Öztekin

sagligimicin@gmail.com

Not: Bu yazı 16 Eylül 2018 tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.


İçeriği Paylaşın