Jinekolojik Kanserlerin Tedavileri

Jinekolojik Kanserlerin Tedavileri

Jinekolojik Kanserlerin Tedavileri

Bizi Takip Et


Jinekolojik kanserleri sıklıkla duyuyoruz. Belirtileri, tedavisi ve tedavi süreçleri hakkında bilgi ihtiyacı her geçen gün artıyor. Kadınların bu hastalıklar hakkında bilinçlenmesi önemli. Jinekolojik kanser denildiğinde hangi türleri anlamalıyız? Meme kanseri de bunların içinde mi? Hangi belirtilerde alarma geçilmeli? Ne zaman, hangi sıklıkla jinekoloğa gidilmeli? Kadınlar açısından ne tür kanamalar önemli? Hazımsızlık, mide bulantısı gibi şikayetlerde nasıl hareket etmeliyiz? Ailede jinekolojik kanser öyküsü varsa ne yapılmalı? Vajinal flora korunması, HPV aşısı nedir? Jinekolojik kanserlerin teşhisi, tedavisi ve tedavi sonrası süreçler hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?

Türk Jinekoloji Onkolojik Derneği Başkanı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Jinekolojik Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Macit Arvas merak edilenleri Sağlığım İçin Herşey’de yanıtladı.

. Jinekolojik kanserler denildiğinde, hangi kanserleri anlamalıyız? İşin içerisine meme kanseri de girer mi?
“Evet, giriyor aslında. Biliyorsunuz, meme sekonder seks organıdır ama biz genel olarak cerrahisiyle ilgileniyoruz. Jinekolojik onkoloji dediğimizde alt genital sistem kanserleri söz konusudur. Bu da en dışta vulva dediğimiz alan, vajina girişi, rahim ağzı dediğimiz serviks, rahim kanalı, fallop tüpleri (kanallar), endometrium ve yumurtalıkları kapsıyor.”

JİNEKOLOJİK KANSER BELİRTİLERİ

. Jinekolojik kanserlerin içerisine, vulva, yumurtalık, rahim ağzı gibi farklı kanserler giriyor. Elbette farklılıkları var ama başlıca belirtiler nelerdir, kadınlar neleri alarm sinyali olarak almalıdır, bilgi verebilir misiniz?
“Hiçbir kanser 3-5 günde oluşmuyor. Bir kanserin oluşabilmesi için kanser öncesi devresi ve sonrasında kanser oluşumu söz konusu. Bunun ardından da belirtiler geliyor. Maalesef kanser gayet sinsi bir hastalıktır.

Genel olarak söylüyorum, belirtiler 3 şekilde ortaya çıkabilirler. Bunlar; 1-kanama, 2-ağrı, 3- akıntı. Ancak, bu belirtiler gerçekten kanserin ortaya koyduğu sonuçlar ise durum pek iyi değil demektir. (Erken) bir belirti maalesef yok. O nedenle, bizim açımızdan tarama yöntemleri çok önemlidir. Kadınların doğum yaptıktan sonra veya doğumdan bir müddet önce mutlaka hekimle irtibatta olmaları gerektiğini hep söylüyoruz. Doğumdan sonra, 40 yaşından sonra esas iş başlıyor çünkü sorunlar artıyor.”

KANAMALAR SİNYAL Mİ?

. Bu mesajlarınız çok önemli, kendi deneyimlerimizden de gözlüyoruz. Kadınlar kanamaları çok önemsemiyor. Hangi tip kanamalar alarm sinyali sayılmalı, acilen uzmana gidilmeli?
“Menopoza girdikten sonra bir damla kanama dahi olsa, pembe bir kanama bile gelse mutlaka hekime başvurulmalıdır. Menopoz; adetin kesilmesi ve üzerinden bir yıllık süre geçmesidir. Bundan sonraki her türlü kanama bizi alarma geçirmelidir. Mutlaka bu kanamalar kanser anlamına gelmez ama içinde kanser de vardır. Rahim içi kanserlerde 40 yaş sonrası önemli ama daha genç yaşta da olabilir. Bir diğer önemli sorun, normal periyodu olan insanların anormal kanamaları olduğu zaman mutlaka değerlendirilmesi lazım. Üçüncüsü, rahim ağzı kanserlerinin -bazen hiçbir sorun görünmezken- çok erken döneminde,  ya da ilişki sonrası kanama olarak kendini gösterebilir. Bunlara mutlaka baktırmak lazım.”

Ayrıca, diğer organlarda mesela; yumurtalıkta ya da tüpte herhangi bir kanama değil de bir hazımsızlığınız, gaz şikayetiniz varsa ve giderek artıyorsa önemlidir. Bir ay içerisinde 10-11 defa bu tip bir hazımsızlık, bulantı, rahatsızlık, konfor sıkıntısı çekiyorsanız mutlaka yumurtalık açısından da değerlendirilmesi lazım.”

Prof. Dr. Macit Arvas

AYDA 10’DAN FAZLA HAZIMSIZLIĞA DİKKAT!

. Hazımsızlıklar genellikle mideye, sindirim sistemindeki rahatsızlıklara bağlanır, pek dikkat edilmez. Bu şikayetler bir ayda kaç kere tekrarlanırsa jinekolojik muayeneye gidilmelidir?
“Bir ayda 10’dan fazla tekrarlarsa bunlara çok dikkat etmek gerekir. Çünkü yumurtalık kanseri için bir tarama yöntemi yok. O nedenle bizim için en önemli kanserlerden bir tanesi durumunda. Çoğunlukla geç fark ediliyor.”

. Akıntı konusu da benzer biçimde gözardı edilir, üşütmeye bağlanır, ‘mikrop kaptım’ denir. Hangi akıntılar sizin için alarm sinyali?
“Akıntılar çeşitli unsurlara bağlı olabilirler ama kansere bağlı akıntılarda farklılık vardır. Kötü kokulu, sarı, bazen kanla karışık akıntı olduğu zaman bunun kansere bağlı olma ihtimali yüksektir. Dikkatli olunması gerekir, teşhisleri bazen karışabilir. Elbette akıntı normalde olabilen bir şey ama yine de alarm vermesi gerekir diye düşünüyorum.”

. Tarama testlerinin önemini vurguladınız. Bizleri takip eden genç kızlarımız, her yaşta kadınlarımız var. Neler tavsiye edersiniz? İlk kez ne zaman bir jinekoloğa gitmeliler?
“İlk önerim mutlaka evlendikten sonra, hiç olmazsa hamile kaldığında bir kere doktora gitmesinde yarar var. Burada rahim ağzı ve vajina için yapılacak testler, bunların başında da hepimizin bildiği smear testleri var. Sağlık Bakanlığı bu testleri gayet güzel organize ediyor. 30 yaş üstündeki hastalarda hem smear, hem de HPV DNA testleri yapılıyor. Bugün HPV’nin (Human Papilloma Virüs) ne kadar önemli olduğu Türkiye sonuçlarında da ortaya çıkmaya başladı. Akıntılarla ilgili bir noktaya da dikkat çekmek isterim. Birçok akıntıya lüzumsuz ilaçlar kullanılıyor. HPV ile ilgili, akıntılarla ilgili unsurları özellikle anlamak lazım. Bu konuda kadın doğumcu arkadaşlarımızın da yanılgıları olabiliyor. HPV’ye bağlı akıntı çok farklı. Mutlaka vajinal florayı korumamız lazım.”

. Vajinal flora nasıl korunabilir?
“Vajinal floranın belirli bir Ph değeri vardır, o sınırda tutmak lazım. Yani hastaya durup dururken lüzumsuz antibiyotikler vermek vajinanın PH’ını bozuyor. Flora bozulunca, zaten orada olan bir takım mikroplar -mesela mantar- hemen atağa geçiyor. Onun için lüzumsuz antibiyotik kullanımını ortadan kaldırmak lazım.”

. Yıllardır kontrole gitmeyen, hayatında doğum yapmamış, hatta hiç jinekoloğa gitmemiş kadınlar var, tavsiyeleriniz nelerdir?
“Konuşmanın başında da belirttiğim gibi, ilk doğuma gittikleri zaman mutlaka vajinal muayene şart. Bunu yapmadan doğum yapan insanlar var ve rahim ağzında kocaman kanserleri görüyoruz. İkinci unsur, bazen rastlıyoruz ‘evladım ben 70 yaşımdayım hiç doktora gitmedim ama bu son günlerde en az 20 tane doktora gittim” diyor. Bu şekilde ömür boyu gideceğiniz kadar doktora gitmiş oluyorsunuz.

Jinekolojik muayene doğduğunuz gün başlar. Adet gördüğünüz gün başlar. Bir de evlendiğiniz gün başlar ya da kızlık zarının ortadan kalktığı gün diyelim.”

HPV AŞISI NE KADAR KORUR?

. Söz HPV’den açılmışken, rahim ağzı kanserinde en önemli risk faktörlerinden biri olan bu virüsle ilgili yakında bir kitabınız çıkacak. Öncelikle, HPV aşısı, rahim ağzı kanserine karşı ne oranda korur? Kaç yaşından itibaren, ne dozda tavsiye ediliyor? Hatta erkeklerin de yaptırmasını tavsiye edenler var, bilgi verir misiniz?
“Evet, erkekler bu aşıyı yaptırsa sorun hallolacak gibi duruyor. Koruyucu yönde aşıdan başka elimizde bir alternatif yok. Bence bu aşının kullanılması gerekir. Rahim ağzı kanseri ülkemizde 10. sırada, çok önemli bir sorun aşamasında değil ama dünyada 3. sırada ve toplumsal bir sorun.

Kanser öncesi lezyonlar hakkında elimizde bir veri yok fakat daha fazlasını söylemek istiyorum: Siğillerin tedavisi önemlidir. Bütün siğilleri tedavi etmemiz gerekir mi, hangi tip tedavi uygulayacağız? Bazen bir siğili lüzumsuz yaktığınızda artırma ihtimali doğuyor. Kitapta, bu konuda güzel çalışmalar var, onları da örnek olarak göstereceğim.

HPV aşısına dönecek olursak, bugün Avustralya’da erkeklere de yapılıyor. Bana göre hepatit B aşısı gibi olacak gelecekte. Hepatit B aşısı 3 doz başlamıştı, sonra 1 doza kadar indi. Şu an için 11- 12 yaşlarında 2 doz yeterli olabiliyor. Son dönemde 9’lu aşılar da çıktı. Yani, kanser yapan 7 ve 2 tane de siğiller olmak üzere 9’lu koruma sağlıyor. Ben tavsiye ediyorum. Bütün gelişmiş ülkeler kullanıyor.”

JİNEKOLOJİK KANSERDE KAPALI CERRAHİ

. Jinekolojik kanserlerin tedavisinde cerrahinin yeri nedir? Yeni gelişmeler var mı, örneğin; minimal invaziv cerrahi, kapalı ameliyatlar ya da az kesi ile yapılan ameliyat teknikleri kimlere öneriliyor? Kanserin cinsi, hangi evrede olduğu, metastaz yapıp-yapmaması gibi durumlarda nasıl bir cerrahi uygulanıyor, bilgi verebilir misiniz?
“Geniş bir konu ama özetlemeye çalışayım. Eskiden çok daha agresif, açık ameliyatlar  yapıyorduk. Şimdi kapalı ameliyatlara yönlenme gözlüyoruz. Şunu bilmemizde fayda var: Sonuç açısından hiçbiri fark etmiyor. Bir hekim hangisini iyi yapıyorsa onu yapsın. Öte yandan, kapalı, laparoskopik ameliyatlarda ülkemiz son derece gelişti. Robot olan yerlerde robotik ameliyatlar da yapılıyor. İkisinin de yöntemi aynı. Laparoskopik ameliyatlarda çok daha az invaziv, örneğin karnı boydan boya açmadan ameliyat yapabiliyorsunuz. Elbette bunun da bazı gerekli şartları var. Kanser erken evrede yakalanırsa çok faydalı cerrahi açıdan. Mesela biz yumurtalık kanserlerini erken evrede bulursak, kapalı ameliyat yapabiliyoruz. Biraz ilerlediği takdirde de yumurtalık kanseri hariç diğerlerinin hepsine kapalı ameliyat yapılabiliyor.”

. Açık ameliyatlara göre ne gibi avantajlar getiriyor?
“Bir kere yaranın iyileşme konforu var. Ayrıca, ameliyattan sonra fıtık olma ihtimali çok daha azdır. Elbette estetik açıdan çok daha iyidir. Kapalı ameliyat yapılabilmesi için, kişinin 120- 130 kilo olmaması gerekiyor.”

. Jinekolojik onkoloji nedir? Neden böyle bir branşa ihtiyaç duyuldu? Jinekolojik kanserlerin tedavisiyle ilgili olarak daha çok siz uzmanlaşıyorsunuz. Bunun nedeni daha zor bir cerrahi olduğu için mi? Türk jinekolojik onkoloji web sitesindeki uzman hekimleri il il sınıflamak, erişim açısından daha kolay olmaz mı?
“Evet, uygulanabilir. Jinekolojik onkoloji artık dünyanın her yerinde ayrı bir dal oldu. Amerika’da gelişti ve dünyanın birçok yerine yayıldı. Jinekolojik onkoloji bugün artık Sağlık Bakanlığı’nın da kabul ettiği bir yan dal olarak yerleşti. Kadın doğum eğitiminden sonra 3 yıllık bir eğitimi gerektiriyor. Bizim de uzmanlarımız var. Gayet iyi yetişiyor arkadaşlarımız. Bu noktada, basit bir sorun var, onu da vurgulamak isterim, çok sayıda eleman ilgileniyor, Türkiye’nin bu kadar sayıya ihtiyacı var mı? Onun iyi dengelenmesi lazım. Aşırı hızla artıyor. Bizim ülkemizdeki jinekolojik kanser sayısı bellidir. Mevcut insan gücünün halledebileceği sayı da bellidir. Yani hekimlerin bazıları bir müddet sonra efektif olarak çalışma imkanı bulamayabilir.”


İçeriği Paylaşın