Meme Kanserinde Koruyucu Cerrahi

Meme Kanserinde Koruyucu Cerrahi

Meme Kanserinde Koruyucu Cerrahi

Bizi Takip Et


Memede ele gelen her kitle kanser habercisi midir? Memede iyi huylu tümör ya da kitle oluşumu var mıdır? Ağrıyan kitlede kanser yoktur inanışı doğru mudur? Hangi belirtiler meme kanseri açısından dikkatle değerlendirilmelidir? Bir kadının annesinde, teyzesinde, halasında meme kanseri öyküsü varsa diğer kadınlara göre kanser riski ne oranda artar? Meme kanserinin bulunduğu bölgeye, evreye ve meme kanserinde tümörün cinsine göre tedaviye yaklaşım nasıl değişiyor?  Meme koruyucu cerrahi yapabilmenin standartları nedir? Bir vakanın memesi alınmışsa ve yeni bir meme yapılacaksa bunun için en uygun zaman nedir? Memenin yeni yapılandırmasındaki farklı yeni teknikler nelerdir?

Memorial Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı, Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Erhan Reis bu soruların yanıtını Sağlığım İçin Herşey’de verdi.

. Memede ele gelen her kitle kanser habercisi midir? Memede iyi huylu tümör ya da kitle oluşumu var mıdır?
“Memede ele gelen her kitle kanser belirtisi değildir. Kadınlar hayatlarının bir döneminde memede ağrı ya da kitle şikayetiyle hekimlere mutlaka müracaat ederler. Ama memede ele gelen ya da görüntüleme yöntemleriyle tesadüfen tespit edilen kitlelerin yüzde 90’dan fazlası iyi huyludur. Kötü huylu olanların da kendine ait özellikleri vardır. Memede kitlenin olması durumunda insanlar meme kanseri teşhisini kendi kendine koymamalıdır. Memede kitle olsun olmasın altın standart olarak kadınlar 20 yaşından itibaren her ay kendini muayene etmeli ve iki yılda bir doktor muayenesinden geçmelidir. 40 yaşından sonra ise her ay kendini muayene etmesi, yıllık doktor kontrolünden geçmesi ve bazı tetkiklerin yapılması gerekir. Ama memesinde ağrı ve herhangi bir şekil değişikliği olan, bir kitle fark eden kişi mutlaka bir hekime görünmelidir.”

MEME KANSERİNDEN ŞÜPHELENDİREN BELİRTİLER 

. Ağrıyan kitlede kanser yoktur inanışı doğru mudur?
“Ağrı genellikle iltihapta, kiste ve kist içinde kanama olan, daha çok iyi huylu kitlelerde görülür. Meme kanserinin klasik belirtilerinden biri ağrı değildir. Ama meme kanseri çok büyük bir kitle oluşturmuşsa onun içinde kanamalar çevreyi baskılarsa, büyük meme kitlelerinde ağrı şikayeti olabilir.”

. Hangi belirtiler meme kanseri açısından dikkatle değerlendirilmelidir?
“Meme kanserinde öncelikle kişinin kendisinin fark edeceği belirtiler vardır. Bir de tetkikler ve tarama yöntemleriyle tespit edilen belirtileri olur. Kendi kendini muayenede fark edilebilecek belirtiler memede ilk önce kitlenin olmasıdır. Kişiyi şüphelendirmesi gereken diğer belirtiler şöyledir:

. Meme başından çekinti olması,

. Meme başından kanlı ve kendiliğinden akıntı olması,

. Akıntının özellikle de bir meme ucunda olup diğerinde olmaması,

. Meme kabuğunda portakal görüntüsü ve renk değişikliği,

. Sertleşme,

. Meme başında kaşıntı,

. Pullanmalar ve dökülmeler,

. Memede bir kitle ile beraber koltuk altında bir kitlenin olması.”

Prof. Dr. Erhan Reis

Prof. Dr. Erhan Reis

MEME KANSERİNİN RİSK FAKTÖRLERİ NELER?

. Bir kadının annesinde, teyzesinde, halasında meme kanseri öyküsü varsa diğer kadınlara göre kanser riski ne oranda artar?
“Meme kanserinin risk faktörleri şöyle sıralanabilir:

. Yaşın ilerlemesi. Meme kanseri için en büyük risk faktörüdür. 40 yaşında bir kadında meme kanseri olma ihtimali 250 kadında bir iken, 80 yaşında 8 kadından bire kadar düşmektedir.

. Vücudun östrojen hormonu denilen kadınlık hormonuna maruz kalması. Erken dönemde adet gören ve geç menopoza giren bir kadın hayatı boyunca daha çok östrojene maruz kalır. Erken adet görmek (12 yaşın altında), geç menopoza girmek (55 yaşının üzerinde), geç ilk doğum yapmak (özellikle 30 yaşın üzerinde) ve az emzirmek risk faktörünü arttırır. Hepsinin temeli östrojen hormonudur. Kadın gebelikte bu hormona daha az maruz kalır.

. Sigara içmek.

. Menopoz öncesi uzun ve ince olan kadınlar menopoz sonrası kalınlaşır. Yağ dokusu artar. Yağ dokusu da biraz östrojen üretir.

. Kalıtsal faktörler. Özellikle birinci derecede akrabalarda meme kanserinin görülme sıklığı ve görülme yaşı önemlidir. Teyzede 60 yaşında meme kanserinin olması riski arttırır. Ama bu oran çok yüksek bir düzeyde değildir. Fakat ailede iki kişide, özellikle baba tarafında bir kişide meme kanserinin olması ciddi bir risk faktörüdür. Bu durumlarda meme kanserinin görülme yaşı çok önemlidir. Ne kadar erken görülürse risk topluma göre 4-5 kat artar. Bazı kalıtsal aileler vardır. 1990’lı yıllarda BRCA geni bulunmuştur. Bunlarda annede, teyzede, halada meme kanseri olması durumunda bu ailelerin genetik incelemeleri mutlaka yapılır ve gerekli tedbirler alınır. Bu tarz genetik yatkınlığı olan kişilerde meme kanseri gelişme riski yüzde 80’lere kadar çıkmaktadır. Sadece meme kanseri değil rahim kanseri de bu ailelerde çok yüksektir. Yüzde 60-70 oranında da rahim kanseri gelişme riski vardır.”

“UYGUN VAKALARDA ÖNLEYİCİ AMAÇLA MEME ALINABİLİR’’

. Genetik olarak risk taşıyan kişilerde memenin alınması hastalık oluşmadan bir korunma yöntemi olarak gündeme gelebiliyor. Bu konudaki görüşünüz ve yaklaşımınız nedir?
“Uygun vakalarda önleyici amaçla meme alınabilir. Başka ameliyat yöntemleri ile yumurtalık veya ilaç tedavisi ile alınabilecek risk grupları belirlenen hastalar vardır. Annesi 50 yaşında meme kanseri olan ve kistler bulunan kişiler, meme kanseri olabilir endişesiyle memelerinin alınmasını ve protez takılmasını istemektedirler. Ancak bu çok önerilmemektedir. Ama birinci derece akrabalarında ikiden fazla kişide meme kanseri var ve akrabaların yaşları da 40’ın altındaysa önce genetik analiz yapılır. Artısı ve eksisi konuşulduktan sonra protez takılabilir. Ailede 30 yaşın altında bir iki kişide meme kanseri görülüyorsa bunların genetik yatkınlığı yüksektir. Özellikle 30-40 yaş altında meme kanseri görülen ailelerde biraz daha dikkatli olunmalıdır.”

‘‘MEME KANSERİNDE ALTIN STANDART, CERRAHİ YÖNTEMDİR’’

. Meme kanserinin bulunduğu bölgeye, evreye ve meme kanserinde tümörün cinsine göre tedaviye yaklaşım nasıl değişiyor? Ameliyatı ne zaman öneriyorsunuz?
“Memede kitle şikayeti ile müracaat eden hastanın önce düzgün bir fizik muayenesi yapılır. Sonra görüntüleme yöntemleriyle kitle dışında başka lezyonlar var mı diye bakılır. Hastanın yaşına bağlı olarak meme ultrasonu, mamografi ve bazen de meme MR’ından faydalanılır. Daha sonra kitlenin ele gelip gelmemesine göre, görüntüleme yöntemlerinin özelliklerine bağlı olarak çeşitli biyopsiler yapılır. Meme kanserinde bugün altın standart, cerrahi yöntemdir. Ama uygulanacak cerrahinin genişliği hastanın yaşına, hormon paneline, tümörden alınan hormon reseptörlerinin özelliklerine, aile hikayesine, diğer memedeki risk faktörlerine, hastanın psikolojisine göre değişmektedir. Memenin alınmasını gerektiren durumlar da buna göre değişir. Tercih, mümkün olduğu kadar memeyi koruyarak cerrahiyi bitirmektir. Koltuk altında da lenf bezlerinin gerekirse temizliği yapılır. Bugün modern kliniklerin ameliyat ettiği hastaların yüzde 60-70’inde meme koruyucu cerrahi yapılmaktadır.”
‘‘MEMEM KORUYUCU CERRAHİ ESTETİK KAYGI İLE YAPILIR’’

. Meme koruyucu cerrahi yapabilmenin standartları nedir?
“Meme koruyucu cerrahide memenin bir kısmı tümörlü doku ile beraber alınır ve memenin gerisi bırakılır. Görüntü olarak meme gerçek bir meme gibi kalır. Meme koruyucu cerrahi estetik kaygı ile yapılan bir ameliyattır. Ayrıca hastanın memesi korunduğu için ciddi bir riske girmemesi gerekir. Tümörün de kendine ait özellikleri vardır. Yani küçük bir memede çok büyük bir tümör varsa o meme korunamaz. Memenin farklı kadranlarında çok fazla tümör varsa ve bunların kanser olduğu düşünülüyorsa meme korunamaz. Hasta daha önce göğsüne ışın tedavisi almışsa ve tekrar ışın tedavisi almasında risk varsa o meme korunamaz. Meme koruyucu cerrahi yapılan hastada o bölgede hastalığın tekrarlamaması için mutlaka ışın tedavisi uygulanması gerekir. Dolayısıyla cilt hastalığı olan hastalarda meme koruyucu cerrahi uygulanamayabilir. Ama bu hasta grubu yüzde 20-30’u geçmez. Hastaların yüzde 60-70’inde rahatlıkla meme koruyucu cerrahi uygulanır. Hatta son yıllarda Türkiye’de de standarda girmiş olan bir yöntem vardır. Meme koruyucu cerrahi sırasında ışın tedavisi de eş zamanlı uygulanabilmektedir. Ameliyat sırasında ışınlama ile hastanın işi bir seansta halledilebilir. Bu radyasyon onkologları tarafından yapılır. Onların da kendilerine ait kriterleri vardır. Hastaları tıbbi onkoloji, medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi, cerrahi onkoloji, patoloji hep beraber değerlendirip ortak bir karar verirler.”

‘‘TÜMÖR KÜÇÜKSE MEMENİN CİLDİ KORUNABİLİR’’

. Bir vakanın memesi alınmışsa ve yeni bir meme yapılacaksa bunun için en uygun zaman nedir? Memenin yeni yapılandırmasındaki farklı yeni teknikler nelerdir?
“Meme koruyucu cerrahilerde ilave bir şeye çok gerek kalmaz. Memenin içerisindeki yağ dokuları ile o boşluklar doldurulur. Ama memenin tümünün alındığı durumlarda uygulanacak ameliyat tekniğine bağlı olarak yeniden memenin şekillenme zamanı da değişir. Eğer biraz büyük ve beş santimi geçmiş, lenf pozitifliği olan bir tümörde meme alındıysa bu hasta mutlaka ışın tedavisi olacaktır. Dolayısıyla ışın tedavisi bittikten ve belli bir süre geçtikten sonra, genelde iki yıla kadar uzatılır. Memenin yeniden oluşturulması önerilir. Ama tümör küçükse, memenin cildi korunabilir. Hastanın ışın tedavisi almasını gerektiren bir durum yoktur. O zaman memenin yapılandırılması ameliyat sırasında yapılabilir. Bu silikon yöntemleriyle olabilir. Onun da değişik türleri vardır. Veya vücudun kendi dokularıyla meme yeniden yapılandırılabilir. Radyoterapinin ilerlemesiyle artık protezli dokuda da radyoterapi uygulanmaktadır. Ama hastanın sağlığı ile ilgili tedavisi bittikten sonra bu tür yeniden yapılandırma işlemlerinin yapılması daha sağlıklı olacaktır.”

. Meme sağlığını korumak için neler öneriyorsunuz?
“20 yaşından sonra her kadının kendi memesini düzenli olarak muayene etmesi gerekir. Bunun avantajı kendi muayene ettiği zaman ufak bir değişiklik olduğunda daha erken fark edilir. İki yılda bir hekim muayenesi gerekir. Herhangi bir tetkik yapılmasına gerek yoktur. Bugün ülkemizde de dünyada da standart önerilen 40 yaşından sonra tarama testlerinin yapılmasıdır. Ailede genetik yatkınlık varsa bu yaş öne çekilebilir. Ama 40 yaşından sonra iki yılda bir mamografinin çektirilmesi ve her yıl düzenli klinik muayenesinin yapılması gerekir. Bu süreç 69 yaşına kadar devam etmelidir.”


İçeriği Paylaşın