Meme Kanserini Yenen Nevval Sevindi Moral İlaç Kadar Değerli

Meme Kanserini Yenen Nevval Sevindi Moral İlaç Kadar Değerli

Meme Kanserini Yenen Nevval Sevindi Moral İlaç Kadar Değerli

Bizi Takip Et


Gazeteci – yazar ve Pembe Hanım Kanserli Hasta ve Yakınlarıyla Dayanışma Derneği Başkanı Nevval Sevindi 1998 yılında meme kanseriyle tanıştı. Tedavi olduktan 11 yıl sonra kapısını çalan kanser bu kez diğer memede kendini göstermişti.

İkinci tedavisinin bir dizi ameliyatlardan oluştuğunu söyleyen gazeteci-yazar Sevindi, kanser hastalığında moralin çok önemli bir unsur olduğuna dikkat çekiyor. Moralin ilaç kadar önemli olduğunu belirten gazeteci-yazar Sevindi, bu kişilerin içindeki enerji, güç ve imanla kanseri yenme isteğini ortaya koyarak mücadele ettiklerini ve bunun da hastalığın tedavisinde büyük rol oynadığını söylüyor.

Ailesinde ciddi bir meme kanseri öyküsü bulunan Nevval Sevindi, “Kanser için ‘Neden ben?’ demedim fakat ‘Neden bilgi yok, neden bunu kimseyle konuşamıyorum, neden sorularıma cevap verilmiyor’dedim” diyor. Hastalığının tedavisinden sonra Pembe Hanım Kanserli Hasta ve Yakınlarıyla Dayanışma Derneği’ni kurduğunu kaydeden gazeteci-yazar Sevindi, hastalığı ile ilgili Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konferanslar verdiğini sözlerine ekliyor.

Dernek bünyesinde kanserli hastalara destek olduklarını belirten gazeteci-yazar Sevindi, çeşitli etkinlikler ve toplantılar düzenlediklerini, katılmak isteyen herkesi beklediklerini dile getirdi.

. Meme kanseriyle ilk ne zaman tanıştınız?
“1998’de tanıştım ve o andan itibaren bu hastalığı araştırmaya başladım. İlk bulgulardan sonra da öğrendiğim bilgileri paylaşmakla ilgili çalıştım. 1998’den bu yana bunu yapıyorum.

İlk araştırdığımda Türkiye’de ne yazık ki hiçbir bilgiye ulaşamadım. O yüzden tıp fakültesi için yazılmış olan kitapları okumak zorunda kaldım. Amerika’da konuyla ilgili çok sayıda kitap ve internet sitesi vardı. Bu kaynakları İsviçre, Almanya, Çin araştırmalarıyla zenginleştirerek ilk defa Sabah Gazetesi’nde 12 günlük çok ses getiren bir yazı dizisi yaptım.”

“HASTALIĞIMI ÖĞRENİNCE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM”

. Meme kanseri tanısı konduğu zaman ne hissettiniz, nasıl bir duyguydu?
“Tanı kondu ve doktor risk var ilk 48 saat içerisinde ameliyata olman gerekiyor dedi. İlk önce pazarlık yaptım ki bu doktorların hiç alışık olmadığı bir şeydi. O zaman daha çok radikal mastektomi denilen iki mememin aynı anda alınması gerektiğini söylediler.

Ben de “Benim iznim olmadan alamazsınız, buna ben karar veririm” dedim. Sonunda doktoru ikna ettim. Bunun benim istediğim şekilde olmasını, koruyucu ameliyat yapılmasını istedim. O gün için koruyucu ameliyat gerçekten önemliydi. Çünkü kadınlar mastektomiden başka çare yokmuş gibi düşünüyorlardı. Oysaki bizim kadınlık ve annelik simgelerimiz onlar. El, kol, göz değil ki… O pazarlıklar bitip dışarıya çıktıktan sonra hüngür hüngür ağladım, gözlerimden yaşlar fışkırdı.”

. “Niye ben?” diye bir sorgulamaya girdiniz mi? Yakın çevrenizdekilerin tepkileri nasıldı, 1998 yılından bahsediyoruz, o zamanlar kanser daha korkutucuydu ve alternatifleri bilinmiyordu?
“Öncelikle konuşulmuyordu ve kanser sözcüğü kullanılmıyordu. Ölümcül hastalık, habis hastalık gibi isimleri vardı, trafik canavarı durumundaydı.

Ben kanser demekte kararlı ve ısrarlı oldum çünkü adının konması bilgilenmemiz için atılan ilk adımdı. Kanser benim için yeni değildi çünkü annem benden 1 yıl önce meme kanseri olmuştu ve tedavileri yeni bitmişti. Teyzemi ve halamı meme kanserinden kaybetmiştim, büyük annem de 1900’lü yılların başında meme kanseri olmuş ve Londra’da ameliyat olmuştu. Böyle bir hikayem vardı. Ama insanın başına gelmesi bambaşka bir şey oluyor. Ben kanser olduğum da idrak edebildim nasıl bir şey olduğunu… Aile ile kanser arasında iç içe bir durum olduğu için “Neden ben?” demedim fakat “Neden bilgi yok, neden bunu kimseyle konuşamıyorum, neden sorularıma cevap verilmiyor” gibi gazeteci refleksim daha ağır bastı.”

. Ailede ciddi meme kanseri riski olduğunu söylüyorsunuz. Kontrollerinizi düzgün yaptırıyor muydunuz? Siz meme kanseriyle nasıl tanıştınız?
“40 yaşından sonra mamografi yaptırılıyor, annem kanser olduğunda daha henüz o yaşımda değildim bu yüzden doktor “Daha gençsin, 2-3 yılın var ama yine de bir mamografi çektirelim. 2-3 yıl önemli değil her yıl mamografi çektirsen iyi olur” dedi.

Böyle söylendikten sonra ilk yıl çektirdim. Ancak Türk olduğum ve mesleğimde yoğun olarak çalıştığım için mamografi zamanının üzerinden 7-8 ay geçmesine rağmen ikinci yıl çektirmedim. Hastalığım Allahın lütfü şeklinde mamografiyle değil tesadüfen bulundu.”

“TÜMÖR TESADÜFEN BULUNDU”

. Kendi kendinize muayene sırasında mı buldunuz?
“5 yıllık kontratım olmasına rağmen ev sahibi evden çıkmamı istedi. Ben de bu konularda gayet titizimdir, kızdım ve hemen çıkacağımı söyledim. 15 gün içerisinde ev buldum ve taşınma sırasında göğsümü çok şiddetli bir şekilde çarptım böylece tümör çepere fırlamış.  Görünür hale geldiği için gittim.”

. Kemoterapi tedavisi nedeniyle saçlarınız döküldü ve peruk taktınız. Saçlarınızı çok sevdiğinizi biliyorum, ne hissettiniz?
“Bu çok önemli gerçekten, meme için olan zihniyet saç için de geçerli. “Ne olacak saçların dökülse, yeniden çıkacak” deniyor. Yeniden çıkacağını ben de biliyorum, saçımızı kaybettik diye üzülüyoruz ama çok fazla da üzülmeye değmez çünkü çok güzel peruklar var ve bu sorunu onunla çözebiliyorsunuz.

Ben kemoterapi alırken ekrana çıkmaya devam ettiğim için özel yapımlı uzun peruk kullandım.

Saçınız dökülüyor diye üzülmüyor musunuz evet üzülüyorsunuz özellikle ilk dönemlerinde parça parça elinize gelmesi çok üzüntü verici. Tıpkı meme gibi saç da kadınlığımızın önemli bir simgesi. Bunları kaybetmeyle ilgili ciddi önyargılar da var, bununla ilgili de çok mücadele ettim ve etmekteyim.

“Kadınlığını da kaybetti” önyargıları var ve bu kadın kanserlerinde çok yaygın. Rahim, yumurtalık ve meme kanserlerinde organ kaybı yaşayan kadınlara okumuş olsun olmasın erkek ya da erkeğin ailesinin “Artık kadın değil” önyargısı oluyor. Doğu’da ve Güneydoğu’da bu konuyla ilgili çok konferanslar verdim. Erkek ve erkeğin ailesi tarafından “Atalım artık bu eskidi, yenisini alalım” mantığıyla yaklaşılabiliyordu. Ancak vefa ve sevgi çok önemli.”

“MORAL İLAÇ KADAR DEĞERLİ”

. Sizin eşiniz de gazeteci, size çok destek oldu. Partner desteği de çok önemli, biraz anlatabilir misiniz?
“Bu gerçekten çok önemli çünkü kanser başka bir hastalığa benzemiyor. Kanser dediklerinde hasta travma geçirdiği gibi yakınları da geçiriyor. O yüzden yakınların da bilgilendirilmesi çok önemli, bu konuda ne yapılmalı, bununla nasıl mücadele edilmeli diye.

Moral ilaç kadar değerli, psikolojik destek o kadar önemli ki o yüzden kanser tedavisinde yan etkilerden dolayı cinselliğini kaybeden hastalar oluyor. O cinselliğin kaybolmaması gerekiyor, aslında cinsellik kaybolmuyor. İstek moral bozukluğu ile kaybedilmiş gibi oluyor.

Bu konuda da size partneriniz destek olacak, size bu konuda cesaret verecek, her zamankinden daha fazla iltifat edecek, sizin yanınızda olduğunu hissettirecek, daha ihtimam gösterecek. Bir bebeğe nasıl ihtimam gösterilirse kanser hastalarının da tedavileri dönemince bu şekilde bir ihtimama ihtiyacı vardır. O moral desteği verilirse kişide kendi içindeki enerjiyi, gücü, imanı, isteği, her şeyini ortaya koyar ve bu mücadeleye katılır.

Kanser olan kadının terk edilmesi çok ağır bir darbedir çünkü kadın artık beğenilmediğini ve sevilmediğini düşünüyor, yaşamak için umudunuzu ve enerjinizi kaybediyorsunuz.”

. Yıllar sonra kanser tekrar kapınızı çaldı. Kaç yılında oldu bu, nasıl oldu ve nasıl anladınız?
“Daha sonraki tedavim daha ağır oldu, 10 yılım dolduktan sonra “Artık kanserden bahsedecek halin yok” derlerken 11. yılımda yine her zamanki kontrolüme gitmem gerekirken 4-5 ay geç kaldım. Yine tesadüfen safra kesemdeki taşa bakarken mamografi de yapalım dedikleri için yaptırdım ama çok şükür erken evreydi.

Önce sol memeydi, 11 yıl sonra da sağ memede ayrı bir kanser oldu yani metastaz değildi, gen testi yaptırdım. BR2 denilen bir gen sahibi olduğum için bir dizi ameliyat yaşamak zorunda kaldım, bu sefer göğüslerimi de aldırmak zorunda kaldım. Ama bunun da rekonstrüksiyonu yapılabiliyor. 90’lı yıllara göre hem tedavi hem estetik cerrahinin ilerlemesi ve ortak çalışmalarının yapılabiliyor olması kadınlar için büyük bir şans.”

. Peki, ikinci tedavinizde memeyle birlikte rahim ve yumurtalıkları da aldılar mı?
“O gen çıktığı zaman, başka kanserler içinde bir risk var demektir. O nedenle o riski göze almamak için bazı önlemleri almak zorunda kaldık.”

“HASTALIK KORKULARIMDAN ARINMAYI ÖĞRETTİ”

. Hastalık size ne öğretti?
“Hastalıkta özellikle kanser gibi ölümle yüz yüze kaldığınız bir hastalıkta sırtınızdaki en ağır yük olan ölüm korkusunu atıyorsunuz. Onu içselleştiriyorsunuz, hayatta tek bir gerçek var aslında, her şey değişebilir ama öleceğimiz gerçeği değişmeyecek. Bunu kabullenmiş olmak hafifletici ve bütün korkulardan arınmanızı sağlıyor.

İkincisi de tahammül etmek diye bir şey var, “Yazıktır tahammül edeyim, kocamdır tahammül edeyim, çocuğumdur tahammül edeyim” diye bir dizi tahammüller vardır. Ben artık tahammül etmiyorum, duygularımı dile getiriyorum.”

. Pembe Hanım Kanserli Hastalar ve Kanserli Hastaların Yakınları Derneği’ni hastalanıp tedavi olduktan sonra kurdunuz. Dernek olarak neler yapıyorsunuz?
“Öncelikle adı neden Pembe Hanım onu söyleyeyim, Rumelili olduğumuz için Boşnak büyük annemin adı, hem de Bosna soykırımı unutulmasın diye adını bu şekilde koydum. Anadolu’da 7 dernek kurmuştum, bu konuda Sağlık Bakanlığı’ndan ödül aldım. Hasta olduğunuz andan itibaren dayanışma ve paylaşma önemlidir. Hem bilgi ve birikimimizi paylaşalım hem de birbirimize sevgiyle bir arada olmayı ve sevmeyi öğretelim” diye düşündüm. İstanbul’da kurmamıştım, bu ikinci olan İstanbul’u zorunlu kıldı çünkü İstanbul’da da çok hasta var.

Ulusal ve uluslar arası alanda birçok çalışma yapıyoruz. Mesela kemoterapi merkezlerini ziyaret ediyoruz, kemoterapi sırasındaki hastalarla sohbet edip moral veriyoruz. Arkadaşlarımla “Kanseri yendik, bakın buradayız” diyoruz.

Bu ayki kemoterapi ziyaretimizde su dağıtacağız çünkü suyu kemoterapi alırken mutlaka içmeniz gerekir. Ama çoğu insan bunu bilmiyor. Suların üzerine bunları içmeleri gerektiğini anlatan bilgiler yapıştırarak bir ziyaret yapacağız.

Çeşitli toplantılar yapıyoruz, Urfa İl Sağlık Müdürlüğü ile birlikte sağlık çalışanlarına eğitim verdik. Sağlık çalışanları ile kanserli hasta arasındaki ilişki nasıl olmalı diye, bu da çok iyi bir ortak çalışma oldu.

Konferanslar ve aktiviteler düzenliyoruz. Derneğimizin yeri 4. levent’te bilgi almak isteyen tüm hasta ve hasta yakınlarını bekliyoruz.”


İçeriği Paylaşın