Radyoterapide Yaşam Kalitesini Arttıran Tedaviler

Radyoterapide Yaşam Kalitesini Arttıran Tedaviler

Radyoterapide Yaşam Kalitesini Arttıran Tedaviler

Bizi Takip Et


Kanserin ışınla tedavisindeki gelişmeler hastalara ne gibi avantajlar getiriyor? Görüntülenme eşliğinde gerçekleştirilen yoğunluk ayarlı radyoterapiler, tedavilerin başarısını nasıl etkiliyor? Yaşlılarda kemoterapi tedavisinde nelere dikkat ediliyor? Kanserin tedavisi ile ilgili ne gibi gelişmeler olacak? Radyasyon onkolojisindeki gelişmeleri Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Bölümü Başkanı Prof. Dr. Enis Özyar, Sağlığım İçin Herşey’e anlattı.
. Radyasyon onkolojisi nedir?

“Kanser hastasının tedavisinde üç ana yöntem vardır. Bunlar cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir. Radyoterapi ışınlarla hastanın kanserinin ya da kanserli bölgelerinin tedavisine verilen addır. Işınlar lazer ile karıştırılmaktadır. Fakat kullanılan ışınlar son derece etkili ve güçlü olan X ışınlarıdır. Bu ışınlar aslında sağlıklı insanların uzak durması gereken tipte ışınlardır. Fakat kanser hastalarında yeri çok önemlidir.”

RADYOTERAPİDEKİ GELİŞMELER

. Radyoterapide son zamanlarda oldukça önemli gelişmeler var. Bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?
“Son 15 yılda bilgisayar teknolojisinde günlük hayatımıza giren gelişmeler, radyoterapide kullanılan makinalarda da gerçekleşti. Böylece hastalara daha hassas, hızlı ve güvenli dozlar uygulama imkanı oldu. Bu da hastanın kanserinin tedavisinde başarı şansını arttırdı. Aynı zamanda yan etkilerin azalmasını sağladı. Çünkü eskiden kanser hastaları tedavi sonrasında iyileştikleri zaman çok ciddi yan etkiler ile karşılaşıyorlardı. Bu yan etkiler sıfırlanmasa bile oldukça azaldı.”

GÜVENLİ VE HIZLI CİHAZLAR TEDAVİYİ NASIL ETKİLİYOR?

. Klasik radyoterapi uygulamalarında hastalar bir takım ciddi yan etkilere maruz kalırken, günümüzde teknolojik gelişmeler sayesinde bu yan etkilerin azaldığından bahsettiniz. Peki bu yan etkiler nedir?
“Radyasyon tedavisinin, uygulanan bölgeye göre yan etkileri ortaya çıkar. Baş-boyun bölgesine uygulanıyorsa saçlarda veya sakallarda dökülmeler, yutma güçlüğü, boğaz ağrısı, ağız kuruluğu gibi şikayetler olabilir. Genellikle bunlar tedavi sırasında olur ve tedavi boyunca gittikçe artar. Tedavi bittikten sonra ise kendi kendine azalarak geçer. Bunlardan en önemlisi, tükürük bezinin hasar görmesi sonucunda ağız kuruluğunun kalıcı olmasıdır. Hasta bu durumda hayatı boyunca ağız kuruluğu ile yaşamak zorunda kalabilir. Tükürük konuşmamızı, dişlerimizin korunmasını sağlayan en önemli yapıdır. Hastalar geceleri rahat uyuyamayabilirler. Bu nedenle artık tükürük bezi harap edilmeden, rahatlıkla hastalar tedavi ediliyor. Meme ya da akciğer bölgesine uygulanan radyasyonda ise cilt yanıkları oluşabiliyordu. Bu yanık oranları da oldukça azaldı. Karın ve kalça bölgesindeki kanserlerde şiddetli ishaller ya da bulantı-kusma gibi yan etkiler görülebilirken, bunlar da alanın küçülmesi nedeniyle daha azaldı. Hastaların hayat kalitesi de ciddi arttı. Son yıllarda cihazların daha güvenli ve hızlı olması ile birlikte daha yüksek dozlar bir veya birkaç seferde verebilmeye başlandı. Böylece seans sayıları azaldı ve çevre organları da daha rahat korunur oldu. Dolayısıyla tedavi süreleri de kısaldı. Eskiden erken evre akciğer kanseri altı-yedi haftada tedavi edilirken, şimdi üç günde hastanın tedavisi yapılıp, hiçbir ciddi yan etki olmadan evine gönderilebiliyor. Ayrıca oldukça yaşlı, evlerinden çıkamayan hastaların altı-yedi hafta radyoterapiye gitmesi yerine, bir-iki haftada tedavilerinin tamamlanması oldukça konfor da sağlıyor.”

Prof. Dr. Enis Ozyar

Prof. Dr. Enis Özyar

“HEDEF ODAKLI TEDAVİLERDE IŞINLANAN ALANLAR KÜÇÜLDÜ”

. Teknoloji ile birlikte kanser tedavilerinde hedef bölgenin çapı ne derece etkilendi?
“Eskiye göre tedavi için hedeflenen alanlar biraz daha küçüldü. Ancak mide kanserinde hala daha geniş alanlar ışınlanıyor ve küçük bir alana ışınlama yapmak pek mümkün değil. Midenin genişliği, etrafındaki riskli yapılar dikkate alındığında geniş bir alanı ışınlamak zorunluluğu ortaya çıkıyor. Fakat akciğer kanserinde bir-iki santimetrelik bir tümör için sadece tümör ışınlanır ve alan küçültülür. Alanın küçülmesi tedavi süresinin kısalması ile orantılıdır. Böylece çevre dokuların hasar riski de en aza inmiş olur.”

“DIŞTAN RADYOTERAPİDE HASTANIN ÜZERİNDE RADYASYON KALMAZ” .

‘Radyoterapi sağlıklı insanların almayacağı, zararlı bir ışındır’ dediniz. Peki radyoterapi tedavisi sonrasında kişiler çocuklarına, eşlerine yaklaşabiliyorlar mı? “Hayatımız boyunca bir miktar radyasyon alırız ve bu birimlerin büyük bir kısmı doğal yollarla vücudumuza girer. Dolayısıyla hastalara hastanede yapılan tetkiklerle hayatları boyunca aldıkları radyasyonun çok az bir kısmını verilir. Radyoterapi uygulandığında dozlar yükselir. Ama dıştan radyoterapi uygulamalarında hastaya radyasyon verildiğinde anlık bir etkisi olur ve hastanın üzerinde bir radyasyon kalmaz. Bu nedenle hastanın evine gitmesi, eşi ile beraber olması ve çocukları ile vakit geçirmesinde hiçbir sakınca yoktur. Fakat iyot tedavisi denilen bazı radyasyon türlerinde vücudun içerisine damar yoluyla bir radyoaktif madde verildiği için bir-iki gün süresince bu hastalar etraflarına radyasyon yayabilirler.”

. Radyasyon, braki tedavisi uygulanan bir kişinin vücudunda kalır mı?
“Prostat kanseri hastalarına uygulandığı gibi vücudun içinde bırakılan radyasyonlar, tedavi sonrasında da etkisini göstermektedir. Bu hastalara ‘altı ay gibi bir süre boyunca bir çocuğu kucağınıza almayın’ uyarısı yapılır. Fakat radyasyon kaynağı geçici olarak vücuda yerleştirilirse, hastaya bir aplikatör yoluyla 10-15 dakikalığına radyasyon gönderilip, geri alınıyorsa, bu hastalarda böyle bir risk olmaz.”

GELİŞEN GÖRÜNTÜLENME YÖNTEMLERİNİN TEDAVİYE ETKİSİ

. Günümüzde radyoterapi yöntemleri uygulanırken görüntülenme yöntemlerini de eş zamanlı uyguluyorsunuz. Hangi görüntülenme yöntemleri radyoterapi sırasında işe yarıyor?
“Sadece radyoterapide değil görüntülenme alanlarındaki gelişmeler de tedavi kalitesini arttırmaktadır. Eskiden akciğer kanseri olan hasta, ne kadar değerlendirilse de, bir PET cihazı olmadığı için, vücutta metastazın varlığı tam olarak anlaşılamıyordu. Belki de hastalar birkaç ay boş yere tedavi ediliyordu. Artık PET veya MR gibi tetkiklerle hastalar çok iyi değerlendiriliyor. Tümörler çok daha iyi görülüp, daha iyi tedaviler gerçekleştiriliyor. Bu yöntemler tedavilerin kalitesini oldukça arttırıyor.”

. Yoğunluk ayarlı radyoterapi nedir?
“Bu özel bir radyasyon türüdür. 2000 yılında ilk olarak ABD’de çıkmış bir tedavi yöntemidir. Hızla dünyaya yayılarak, 2006’da da Türkiye’ye girmiştir. Şuanda Türkiye’de birçok merkezde kullanılmaktadır. Ama çok dikkat edilmesi gereken, özel bir yöntemdir. Bu yöntemde amaç, dokuların bir heykel gibi ışınlanması, ancak dışarıda kalan normal dokuların da maksimum derecede korunmasıdır. Fakat göründüğü kadar kolay değildir. Hareketli tümörler ve organlar, nefes alıp vermemiz ve kanın vücutta dolaşması ile bir hareket söz konusudur. Dolayısıyla tedavi uygulanırken çok dikkat edilmelidir.”

“HASTA, CERRAHİ ÖNCESİNDE ONKOLOJİ KONSEYLERİNDE DEĞERLENDİRİLMELİ”

. Tıp fakültesi hastanelerinde, Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde ve özel hastanelerde onkoloji konseyleri var. Ameliyat olan hastalara kemoterapinin gerekliliği konusunda bir onkolog ile görüşmelerini öneriyor musunuz?
“Artık dünyada kansere yaklaşım multidisipliner bir hale geldi. Değişik dallardan doktorların olduğu toplantılar sonucunda hastaya uygun tedaviye karar verilmeye başlandı. Hastayı bir doktorun görmesinde bilgi eksikliği mutlaka olabilir. İstediğiniz kadar doktora güvenin, doktorun yetersizliği, unutkanlığı veya dikkatsizliği sonucunda belli bir tedaviye doğru yönelebilirsiniz. Dolayısıyla her hastanın aslında cerrahi öncesinde mutlaka bir tümör konseyinde tartışılması gerekmektedir. Konsey, cerrahi müdahale yapılmadan önce hastaya yapılacak tedavinin planlaması olarak düşünülmelidir. Büyük hastanelerde bu imkan varken, küçük hastanelerde hekimlerin yeterli olmaması nedeniyle yapılamamaktadır.”

“AMELİYAT ÖNCESİ RADYOTERAPİ TÜMÖRÜN KÜÇÜLMESİNİ SAĞLAR”

. Radyoterapi tedavisi hakkında halk içerisinde ‘Radyoterapi, cerrahi tedavinin yetmediği, çok ağır durumlarda uygulanır’ algısı vardır. Peki radyoterapiyi bazı vakalarda hastayı ameliyata hazırlamak, dokuyu-tümörü küçültmek için ya da koruyucu amaçla uyguladığınız oluyor mu?
“Tümörün evresi ilerledikçe radyoterapi kullanma ihtimali artar. Bu durumlarda tek başına cerrahi müdahale ile tedavi mümkün olmadığı için radyoterapi eklenir. Bazı durumlarda hastaya ameliyat öncesi de radyoterapi uygulanır ve tümörün küçülmesi ile daha rahat cerrahi müdahalenin yapılması sağlanır. Böylece hem daha iyi sonuçlar alınır ve hem de yan etkiler daha az olur. Ameliyat edilen bir hastada ışınlanan alan büyür. Fakat ameliyat öncesinde ışın verildiğinde bu alan daha da küçülür.”

. Yaşlılarda radyoterapi kararı alınırken neye dikkat edilir? “Yaşlı hastalarda genel durum çok önemlidir. İnsanlar yaşlı diye ‘Tedaviyi yapmayalım. Evine gönderelim’ demek çok doğru değildir. Hasta biyolojik yaşı ile değerlendirilmelidir. Hasta 80 yaşındadır ama 60 yaşında gösterebilir. Bu kişilere de genç hastalara uygulanan tedavi yapılmalıdır. Yine de bu hastalar sonuç olarak organ fonksiyonları sınırlı olan hastalardır. Ağır tedavilerle çok kolay yan etkilere ve yetmezliklere girebilirler. Bu nedenle yaşlı grup hastalar bizim dikkat ettiğimiz bir grubu oluşturmaktadır.”

RADYOCERRAHİNİN TEDAVİDEKİ YERİ NEDİR?

. Radyocerrahi deyimi neyi anlatır? Bir anlamda ameliyata alternatif midir? Özellikle hangi tümörlerin tedavisinde kullanılır?
“Radyocerrahi, üç boyutlu olarak koordinatların belirlenmesinden sonra hedefin yüksek dozda radyasyonla yok edilmesi veya harap edilmesi anlamına gelmektedir. 1960’lı yıllarda ilk kez beyin tümörlerinde kullanılmıştır. Beynin derin bölgelerine ameliyat ile ulaşmak çok kolay olmadığından, bu bölgelere dıştan radyasyonla çok farklı noktalardan girilerek, çok yüksek dozlar uygulanmaktadır. Oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Bu yaklaşım artık sadece beyinde değil akciğer, prostat, pankreas ve karaciğerde noktasal olarak kısa süreli ama yoğun tedavi şeklinde uygulanabilmektedir.” . Kanserin ışınla tedavisinde ufukta ne gibi gelişmeler vardır? “Gelişmeler çok hızlı olmuyor. Hastalara uygulanacak olan tedavilerin çok geniş seri hastalar üzerinde denenmesi gerekiyor. ‘Bir anda tedaviyi yapalım’ diyemiyoruz. Çünkü ciddi hasarlara yol açabilir. Ama radyasyon onkolojisinde Türkiye’de olmayan proton yani parçacık tedavisi yöntemi vardır. Özel hastaneler ve devlet hastanelerinin şuanda bu tedavi ile ilgili planları var. 80 milyona yaklaşan bir nüfus göz önüne alınırsa, gerçekten bu tip bir merkezin kurulması faydalı olacaktır. Bu merkezin kurulması çok pahalıdır; ayrıca iyi bir takım çalışması gerektirir.”


İçeriği Paylaşın