Ruhumuz Hastalandığında, İlişkimiz Yıprandığında…


Bizi Takip Et


Esra Kazancıbaşı İle Sağlık

Duygusal yaşamdaki dalgalanmalar, evde, işte, sokakta, tribünde, banka kuyruğunda öfke fırtınalarına yol açabiliyor.

Sevgilisiyle son zamanlarda sürekli tartışan genç kız evde kardeşlerini azarlıyor. Sürekli gergin, agresif tepkiler veriyor. Kız arkadaşına cep telefonundan saatlerdir ulaşamayan erkek kıskançlık krizine kapılıyor. Son hızla, tehlikeli sollamalarla sürdüğü otomobilinde adeta ölümle dans ediyor. Kocasının bir ilişkisi olduğundan şüphelenen kadın, çocuklarının yaptığı minik yaramazlıklara bile aşırı tepki gösteriyor.

RUHUMUZUN YAŞLANMASINI BOTOKSLA DÜZELTMEK MÜMKÜN  OLSAYDI!

Mutsuz birliktelikler, iki kişilik yalnızlıklar derin yaralar oluşturuyor insanların kalplerinde. Göz çevresindeki, alın bölgesindeki kırışıkları botoksla düzleştirmek mümkün. Peki ya, derin acıların, kaygıların yaşlandırdığı ruhumuzu gençleştirmek? Yalnızlığın ayazında titreyen kalbimizin bakışlarımıza yansıyan hüznünü kontakt lenslerle yok edebilmek?

İKİ KİŞİLİK YALNIZLIKLAR…

Çoğu kişi mutsuz birlikteliklerin gölgesinde sadece günü geçiriyor. Oysa sorunları çözmek için önce onları kabullenmek gerekiyor. Gerçeklerle acı da olsa yüz yüze gelebilmek. Sonra karşısındakine içindekileri dökebilmek…

Aslında sorunları konuşmaya çalışırken, onu tamamen kaybetmekten korkuyor çoğu kişi. Aynı yatakta o bedenen var ama ruhen yokken, hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyor. Mutsuz birlikteliklerin ruh ve beden sağlığını da  bir gerçek. Stres, üzüntü gibi duygular uykusuzluk, hipertansiyon gibi hastalıklara zemin hazırlıyor.

ÇİFT TERAPİSİ

Söyler misiniz bunca mutsuzluğa, iki kişilik yalnızlığa, birikip birikip gök gürültüsü gibi patlayan öfke krizlerine, sağanak yağmuru aratmayan gözyaşlarına rağmen neden bir psikiyatriste ya da psikoloğa başvurmuyor çoğu kişi? Neden çift terapisinden faydalanmak yerine endişenin, öfkenin ve mutsuzluğun gölgesindeki bir hayatı seçiyor?

Terapi ücretlerinin yüksekliği toplumun büyük bir kesimi için önemli bir sorun. Devlet hastanelerinde ise haftalar sonrasına randevu veriliyor. Muayene günü gelip çattığında ise ne doktor memnun kalıyor bu görüşmeden, ne de hasta!

Benim asıl anlamadığım parasal imkanı olup da bir ruhsal danışmanlık almayanlar… Doktora gitmek yerine kavga dövüş mutsuz yaşayanlar… Bir danışmanlık almasını isteyen yakınlarına “Ne o ben deli miyim?” deyip, aslında evde, işte, tribünde, sokakta gerçekten aklını yitirmiş gibi davrananlar…

Severken terk etmeyi seçenler… Önce bir uzmana başvurup birlikteliğini kurtarmak yerine, inat ya da gurur uğruna avukata gidip boşanma için işlem başlatanlar…

Oysa midemiz, kalbimiz, akciğerlerimiz gibi ruhumuzun da hastalanabileceği gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor.  Nasıl öksürük, geçmeyen baş ağrısı gibi yakınmalarda uzman bir hekimin kapısını çalıyorsak; aşırı sinirlilik, çökkünlük, hayatı etkileyen kaygılar, fobiler gibi durumlarda, eşe duyulan öfke, güvensizlik gibi problemlerde de danışmanlık almalıyız.

Esra Kazancıbaşı Öztekin

sagligimicin@gmail.com

Not: Bu yazı 24 Aralık  2016 tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.


İçeriği Paylaşın