Rüya ve Psikoterapi

Rüya ve Psikoterapi

Rüya ve Psikoterapi

Bizi Takip Et


Rüya, uyku sırasında yaşadığımız bir olaydır. Uyku, aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi döngüsel bir süreç. Uykunun 4 dönemi var ve bunlar birbirinden farklı özelliklere sahip; örneğin her birinde farklı beyin dalgaları ortaya çıkıyor. Uykuya daldığımızda 1. döneme giriyoruz, ve bir saatlik bir süre içinde 2. ve 3. dönemlerden geçerek 4. döneme varıyoruz. Sonra süreç tersine dönmeye başlıyor ve bu sefer 4. dönemden 1. döneme doğru gidiyoruz. Rüya, uykunun özellikle 1inci döneminde yer alan bir olay. Bu döneme, göz küresinde hızlı hareketler gözlemlediğimiz için REM (Rapid Eye Movements) dönemi de diyoruz.

8 saatlik bir uykuda 4-5 kez REM dönemine giriyoruz ve bunların toplam süresi 90-120 dakika. Bu dönemde, göz kapaklarımız kapalı olmasına rağmen, göz küreleri bu esnada sanki bir olayı izliyormuş, yaşıyormuş gibi hızlı hareketler içinde. Bu dönemde EEG ile beyin dalgaları izlenecek olursa teta dediğimiz dalgaları görürüz ki bunlar uykunun diğer dönemleri ve uyanıklık halinde görülen dalgalardan faklıdır. Ayrıca nefes alışveriş sıklaşıyor, kalp ritmimiz artıyor, tansiyonumuz hafifçe artıyor, kaslarımızın gerilimi değişiyor. Erkeklerde penise, kadınlarda klitorise giden kan miktarı artıyor; peniste sertleşme, klitoriste şişme oluyor.

RÜYANIN YAŞAM AÇISINDAN BİYOLOJİK DEĞERİ VAR MI?
Rüyanın geçtiği REM dönemlerinin süresini toplarsak, ortalama bir yaşam süresi içinde 4.5 – 5 yılı kapsıyor. Yani yaşamımızın yaklaşık 1/12si rüyada geçiyor. Rüyanın yaşamımızda böylesine bir yer kaplıyor olması, evrimsel açıdan da kritik bir önemi olduğunu düşündürüyor. Bunu destekleyen bazı bulgular var. Mesela, farelere müdahale edilip de REM döneminden uzun süre mahrum bırakıldıklarında, bunların metabolic dyscontrol syndrome denen bir hastalıktan öldüğü görülüyor. Bu müdahale insanlara yapılıp ardından sonlandırıldığında, bu kişilerde REM taşması görülüyor, yani kişi, önceki eksiğini kapatmak üzere uykusunun daha uzun sürelerini REM döneminde geçiriyor.

RÜYALARIN PSİKOLOJİDEKİ YERİ
Rüyalar, muhtemelen ta tarihinin başından beri insanlığın ilgisini çekti. Ama bu daha çok doğaüstü güçlerle bağlantı kurmak veya geleceği önceden bilmeye yönelik bir meraktı. Yani bir Kızılderili rüyasında tanrı manitu veya atalarının ruhu ile temasa geçtiğini, antik Yunan vatandaşı rüyasının geleceği haber verdiğini düşünüyordu. Aslında bu durumu Kızılderililer veya eski Yunanlılar ile sınırlamak da doğru olmaz. Neredeyse tüm tarih ve tüm toplumlar aşağı yukarı buna benzer bir şekilde baktılar rüya konusuna. Psikoloji profesyonelleri ise daha farklı bir bakış açısına sahipler. Psikolojiye göre rüyalar, rüyayı gören kişi ile ilgili. O kişinin gündüz yaşamının bir yansıması. Psikologların çoğuna göre, insan rüya sırasında bir çeşit mesai içinde; rüyasında, yaşamındaki önemli olayları ele alıyor, onları çeşitli yönlerden değerlendiriyor, ve hatta bazen kararlar alıyor. Tüm bu işlemleri gündelik hayatımızda da yapıyoruz, ama rüyanın bir farkı var; tüm bunları ‘Rüya Dili’ diye adlandırabileceğimiz sembolik bir dil ile yapıyor.

RÜYADA GÖRÜLEN HER ŞEY BİR SEMBOLDÜR
Rüyalarda gördüğümüz nesneler, canlılar, yerler, kişiler, olaylar genellikle birer semboldür. Örneğin ben rüyamda bir tilki görmüş isem, rüyamın tilki konusu ile ilgili olduğunu düşünmemeliyim. Tilkinin bir sembol olduğunu, gündüz yaşamımdaki başka bir şeye karşılık geldiğini düşünmeliyim. Örneğin rüyamdaki tilki, uyanık hayatımdaki “kurnaz ve hain” iş arkadaşım Ali’yi gösteren bir sembol olabilir. Başka somut bir örnek daha vereyim: bir hanımın rüyasında gördüğü kapkaççılar, onun kapkaççılarla başından geçen olaylar veya onlara yönelik korkusu ile ilgili değildi; rüyadaki kapkaççılar, onun kendine saygısını, kişilik değerini çekip alan erkek arkadaşlarını sembolize ediyordu. Psikoloji böyle bakar rüyalara.


Halk arasındaki bakış biraz karışık; bazen sembol gibi ele alır bazen gerçek gibi. Örneğin rüyasında babasını gören kişi onun gerçekten babasıyla ilgili bir rüya olduğunu düşünürken, rüyasında kuş gören birisi ona sembol gözüyle bakar. Yani çelişkili bir tutumu vardır. Ayrıca, sembol olarak baktığında bile psikolojiden, özellikle de benim yaklaşımımdan, çok önemli bir farkı vardır. Ben buna “rüya tabiri kitabı yaklaşımı” diyorum. Yani rüyadaki şeyler sembol olmasına semboldür de, bu sembollerin her çağ ve herkes için geçerli tek karşılığı vardır. Örneğin, varsayalım ki bu gece siz de ben de rüyamızda kedi gördük. Bu yaklaşımın bize söylediği şudur: ayrı ayrı araştırmanıza gerek yok, rüya tabiri kitabını açın, rüyadaki kedi sembolünün, her çağ ve herkes için ne anlama geldiğini ve hayatınızda neyi gösterdiğini bulun. Kedinin türü, rüyadaki bağlamı, rüyayı görenin kediye karşı olan duyguları… Sizin rüyanızdaki Van kedisi, benim rüyamdaki sokak kedisi, sizin rüyanızdaki kedi kucağınıza çıkıyor, benim rüyamdaki bana saldırıyor, siz kedileri seven birisiniz, ben ise korkan biri. Tüm bunların hiçbir önemi yoktur; rüya tabiri kitapları der ki, “rüyanda kedi mi gördün, işte anlamı şu.”
Rüya tabiri kitaplarının hiçbir yararı yoktur yapılacak ilk iş rüya tabiri kitaplarını çöpe atmaktır. Ezberci, kalıp yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Yoksa rüyayı anlama fırsatını yitiririz. Rüyayı ve rüya gören kişinin hayatını anlamak istiyorsak, rüya gören kişiyle kapsamlı bir görüşme yapmak gerekir. Rüyayı dikkatle dinlemeli ve rüyadaki semboller rüyayı gören kişiye özel olduğundan her bir sembolün anlamını onunla birlikte araştırmalıyız.

RÜYA İLE UYANIK YAŞAM ARASINDA KÖPRÜ KURMAK

Evet, rüyalara yaklaşımda bir yöntemden bahsetmek mümkün. Bu yöntemde uygulanacak tekniklerin ortak bir temel ilkesi var: rüya ile uyanık yaşam arasında köprü kurmak. Yani rüyadaki herşeyin uyanık hayatta bir karşılığı olduğu fikriyle hareket etmek gerekir. Rüyayı anlamada kullanabileceğimiz en az 3 yol var. Bunları daha anlaşılır kılabilmek için isterseniz bir rüya örneği üzerinden gidelim: “Rüyamda evimde üst kattayım. Traş oluyorum. Alt katta oğlum var. Büyük bir kaplumbağa ona doğru gidiyor ve onu ısırıyor.” Kullanabileceğimiz birinci yol “sembolleri açma” yolu. Bu rüyada ev, üst kat, traş olma, kaplumbağa, oğlum.. Tüm bunlar birer semboldür, yani rüyayı gören kişinin hayatındaki birşeylere karşılık gelirler. Rüyayı gören kişiye bu sembolleri tek tek sormak ve verdiği cevaplar ile uyanık yaşamı arasında köprü kurmak gerekir. İkinci yol, “duygu yolu” olarak adlandırılabilir; kişiden bu rüya sırasında yaşadığı duyguyu anımsaması istendikten sonra, buna benzer bir duyguyu hayatında nerede yaşadığı sorulur.
Üçüncü yol ise “tema yolu” olarak isimlendirilebilir. Rüyadaki tema saptanıp, bununla uyanık hayat arasında köprü kurmaya çalışılır. Örneğin yukarıdaki rüya şöyle bir tema ve soru uygun olabilir: “Sen birşeyle meşgulken, birisi zarar görüyor. Hayatında buna benzer birşey var mı?”. Üç yolun da aynı kapıya çıkması gerekir; bu, rüyayı doğru anlayıp anlamadığımızı test etmenin en etkin yöntemidir.


Rüyalar herkes tarafından anlaşılabilir. Yöntem sadedir, ama bol uygulama yapmak yoluyla beceri geliştirmek gerekir. Rüyaları deşifre edebilen bir kişi, kendini ve sorunlarını daha iyi anlama olanağına kavuşur. Hatta bazen, tam olarak farkında – bilincinde olmadığı ama hayatını önemli derecede etkileyen bir sorununun farkına varabilir. Ayrıca rüyaları sayesinde sorunlarına çözüm bulma fırsatları yakalayabilir. Rüyaları anlama becerisi kazanırsak, kendimiz dışındaki kişileri, eşimizi – çocuğumuzu – arkadaşlarımızı kısacası yakın çevremizdeki kişileri de daha iyi anlama ve hatta onlara yardımcı olma olanağı kazanabiliriz.
Terapilerimde kullandığım tek yöntem rüyalar değil, pek çok araç ve yöntemden yararlanıyorum. Ama rüyalardan da özellikle yararlanıyorum çünkü rüyalar danışanın kişiliği ve hayatında yaşadığı önemli olaylar hakkında, belki de başka araçlarla öğrenemeyeceğimiz, çok kapsamlı ve yararlı bilgiler sağlıyor. Bu nedenle, terapiye gelen kişinin rüyalarını anladığımda onun yaşadığı sorunun tam olarak ne olduğunu, onu duygusal olarak ne ölçüde etkilediğini, hayatında ne derece yer kapladığını, ve gündelik yaşamında onu ne ölçüde aksattığını bütün ayrıntılarıyla görmüş oluyorum. Sadece ben değil kendisi de bunları görmüş oluyor. Rüya sayesinde kazandığımız bu bilgilerle terapi sürecine daha sağlam bir başlangıç yapma olanağına kavuşuyoruz. Sonrasında, terapi ilerlerken görülen rüyalar bize doğru yolda ilerleyip ilerlemediğimiz, yani danışanın sorununda iyileşme sağlayıp sağlamadığımız konusunda da değerli bilgiler veriyor, yol gösterici olabiliyor.

Dr. Cengiz Demirsoy
Uzman Klinik Psikolog


İçeriği Paylaşın