Tatlı Yeme İsteği Migren Habercisi Olabilir!

Tatlı Yeme İsteği Migren Habercisi Olabilir!

Tatlı Yeme İsteği Migren Habercisi Olabilir!

Bizi Takip Et


İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aksel Siva, kronik sinüzit, boyun kireçlenmesi ve yüksek tansiyon gibi sorunların her zaman başağrısı nedeni olmadığını ve her başağrısının da migren olmadığını belirtiyor. Lodos, uykusuzluk, yorgunluk, adet dönemi, doğum kontrol haplar, özellikle kalitesiz kırmızı şarap migren ağrısını tetikleyen faktörler arasında yer alıyor. Yetişkinlerin yüzde 30-40’ının gerilim tipi başağrısı çektiğini söyleyen Prof. Dr. Siva, “Gerilim başağrısı, stres ve psikolojiyle ilişkilidir” diyor.

Başı ağrıyan çoğu kişi, ‘’Bende herhalde migren var’’ diyerek kendine teşhis koyar. Başağrısının arkasında ne gibi sağlık sorunları yatabilir?
Başağrılarını  iki ana gruba ayırmaktayız. Bunların birincisi  ‘’Birincil Başağrıları’’ dediğimiz migren, gerilim başağrısı gibi rahatsızlıklardır. Bu hastalıkların altında hayatı tehdit eden hiçbir tehlike yoktur. Buna karşılık ‘’İkincil Başağrısı’’ dediğimiz bir grup başağrısı vardır ki bu gruba dahil olan bazı baş ağrılarının altında çok ciddi nedenler yatabilir. İkincil başağrıları, altta yatan başka bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan bir belirtidir. Bu hastalıkların en çok bilineni beyin tümörüdür. Ama beyin tümörüne bağlı başağrısı çok nadir görülür. Buna karşılık akut sinüzitlerde yani sinüzitlerin aktif olduğu dönemlerde ciddi başağrıları olabilir. Akut sinüzite bağlı başağrıları antibiyotik tedavisiyle kısa süre içerisinde tedavi edilebilir.


Kronik başağrısıyla ilgili  yanlış bilinenlerden bir tanesi sinüzittir; kronik sinüzit olan kişilerde başağrısı olmaz. Dolayısıyla “benim sinüzite bağlı başağrım var” diyen kişilerde çoğu zaman baş ağrısının sebebi migren ya da gerilim başağrısı olabilir. Bir yanlış bilgi de boyun kireçlenmesiyle ilgili; başağrısının boyun kireçlenmesine bağlanması yanlıştır. Bu kişilerin çoğunda gerilim başağrısı söz konusudur. Diğer yanlış bilinen bir nedense tansiyondur. Ama ani tansiyon yükselmeleri ya da tansiyonun çok yüksek olması başağrısı oluşturabilir. Migren atağı sırasında kişinin ağrıya bağlı olarak tansiyonu yükselebilir. Migren sonucu tansiyonun yükselebileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Sinüzit ve boyun kireçlenmesi, sürekli başağrısının nedeni değildir. Tansiyon her zaman başağrısıyla ilişkilendirilemez.

Migren hastalarında ne tür belirtiler ortaya çıkar?
Geçmiş zamanda yaptığımız bir başağrısı tarama çalışması var. Prof. Dr. Mustafa Ertaş ve Demet Zarifoğlu’nun yaptığı bir çalışmadır. Bu çalışma sonucunda ortaya çıkan verilere göre Türkiye’de erişkin kişilerin yaklaşık yüzde 16’sında migren var. Bu oran kadınlarda yüzde 20’nin üstünde. Migren, halk arasında yarım başağrısı olarak bilinir. Migrenin sebebi henüz bilinmemektedir. Migrenlilerin üçte birinde yarım başağrısı değil tam başağrısı vardır. Her migren yarım başağrısı değildir. Migren ağrısı daha çok zonklayıcı bir ağrıdır. Başın bir tarafında ya da her yerinde zonklayıcı etki yapar. Migren geldiğinde kişi, başını sabit tutmak ister çünkü hareketle bu ağrı artar. Bu migrenin özelliklerinden biridir. Migren atakları şiddetlidir. Kişinin işini yapmasını zorlar, bazen de engelleyebilir. Migren hastaları kokudan ve gürültüden rahatsız olurlar. Migrenli hastalar ağrı başladığında loş ve sessiz bir odaya çekilip uzanmak isterler. Ağrıdan yerinde duramadıkları çok nadirdir. Migren hastaları ağrı başladığında uyumak isterler. Uyumak istemelerinin sebebi uyandıklarında ağrıların hafiflemiş olacağını düşünmeleridir. Migrenli kişilerde bulantı ve kusma olabilir. Bulantı olabilme ihtimali kusmaya göre daha fazladır. Migren hastaları kustuktan sonra biraz rahatlarlar fakat daha sonra ağrı şiddetlenebilir. Migren ağrıları uzun sürer. Tedavi edilmezse birkaç saati aşar ve hatta günler sürebilir. Migren ataklarında bu belirtiler vardır ancak bu belirtilerin bir arada olması şart değildir. Migren ağrısının en önemli özelliği tekrarlayıcı olmasıdır. Bu ağrı ataklarının periyodu değişkenlik gösterebilir. Bazen günde üç kere, bazen haftada üç kere, bazen de yılda üç kere olabilir. Sıklığı çok değişkendir. Bazı dönemlerde daha çok olabilir. Enseden gelen ağrıların hepsi gerilim başağrısı değildir. Migren başağrılarının önemli bir kısmı, ağrının başlangıcında veya ağrı sırasında ensede de kendini gösterebilir.

GERİLİM BAŞAĞRILARI STRES VE PSİKOLOJİYLE İLGİLİ

Gerilim tipi başağrıları nelerdir Nasıl anlaşılır?
Gerilim tipi başağrıları migren için verdiğimiz oranların daha üzeri oranlarda görülmektedir, bu oran yüzde 30-40’lardadır. Gerilim başağrıları 15-20 gün arayla geliyorsa buna, arada bir gelen epizodik başağrısı diyoruz eğer ağrı daha uzun sürerse buna da kronik başağrısı diyoruz. Gerilim başağrısı tüm başı tutan ve başta bir ağırlık ve basınçla kendini gösteren bir ağrıdır. Gerilim başağrısı şiddetli değildir. Migrene göre daha hafiftir, daha yaygındır. Çoğunlukla ışıktan, gürültüden ve hareketten etkilenmez. Kusma ve bulantı yoktur. Gerilim başağrısı stres ve psikolojiyle ilişkilidir. Kişinin bilgisayar karşısında rahatsız bir şekilde oturması gerilim başağrısına yol açabilir. Gerilim başağrısını birincil başağrılarından saymaktayız. Çünkü gerilim başağrısında hayatı tehdit eden hiçbir tehlikle yoktur. Bunların tanısının başağrısını tanıyan hekimler tarafından konulması çok önemlidir.

Migrenin tipleri var mı? Auralı migren nedir?
Migreni auralı ve aurasız olmak üzere ikiye ayırırız. Migrenlilerin bir kısmında ağrının başlamasından önce kişi bazı belirtilerle karşılaşır. Bu belirtiler daha çok görseldir; görme alanında bir bulanıklık olabilir. Bu bulanıklık,  baktığı yerin yarısında görülür. Bazen parlak çizgi ve ışıklar ya da kırık çizgiler görülebilir ya da belli bir kısmı görmeyebilir. Bunlar dakikalar içinde yavaş yavaş artar ve yine yavaş yavaş azalır. Görme bulanıklığının süresi 15-20 dakika ile bir saat arasında değişebilir. Bazen elde ve yüzde oluşan uyuşukluklar da auralı migrenin belirtisidir. Bu uyuşukluğun süresi de 15-20 dakika ile bir saat arasındadır. Çok nadiren vücudun bir kısmında güçsüzlük olarak da ortaya çıkabilir. Ama o zaman auralı migrenin farklı bir türü olan hemiplejik migrenden söz edilebilir. Fakat bu da ne kadar migrendir tartışılır. Kısacası 15-20 dakika ile gelişen görme, uyuşukluk ve kelime bulamama gibi belirtiler bizim aura dediğimiz belirtilerdir. Bu ağrı çoğu zaman auranın gelişmeye başlamasıyla oluşan migren ağrısıdır.
Bir de boyunun belli bölgelerinin etkilenmesine bağlı olarak oluşan baziler migren vardır. Bunda daha yoğun bir aura vardır. Ama sık karşılaşılan bir durum değildir. Hemiplejik migren ise kalıtsal da olabilir, sonradan da ortaya çıkabilir. Hemiplejik migren yarım saatten hatta bir saatten daha uzun sürebilir. Bu süre içerisinde vücudun bir tarafında güçsüzlük görülür, arkasından baş ağrısıyla ortaya çıkan tipleri vardır. Bunlar çok nadir karşılaşılan durumlardır.

ÇİKOLATA HER HASTADA MİGRENİ  TETİKLEMEZ!

Bazı besinlerin migreni tetiklediği söyleniyor. Kişiden kişiye değişmekle birlikte migren atağını başlatan besinler nelerdir?
Bazı kişiler için süt ürünleri, bazıları için baklagiller, bazı kişiler için peynir çeşitleri migren başlangıcına sebebiyet verebilir. Kişiler kendileri gözlemleyerek bunu ortaya çıkarabilir.  Çikolatanın bazı kişilerde migreni tetiklediği doğrudur ama çikolata olduğundan daha çok suçlanıyor.


Bazı kişilerde migren, hem auralı hem aurasız olabiliyor. Bazı auralı migrenlilerde ise başağrısı olmadan sadece aura olabilir. Migrende prodrom denen bir dönem vardır. Ağrı migrenin belirtilerinden sadece bir tanesidir. Migrenlilerin üçte birinde hatta yarısında prodrom dönemi yaşanmaktadır. Migrende başağrısı başlamadan önce kişiler kendilerini daha huzursuz hissederler. Konsantrasyonları düşebilir, dikkatleri azalır, ışık, koku, gürültü duyarlılığı artmaya başlayabilir. Bu dönemde bazen kişilerde tatlı yeme isteği, acıkma durumu ortaya çıkabilir. Kişilerin en çabuk ulaşabileceği tatlı çikolatadır. Çikolata yendiği anda zaten migren atağı başlamıştır. Çikolata kişi tarafından yenilmeseydi migren atağı yine başlayacaktı. Ama bazı kişilerde çikolata migreni tetikleyebilir. Migrenin belirli dönemleri vardır. Bu dönemler; prodon dönemi, aura dönemi, ağrılı dönem ve en son postrom dönemidir. Postrom dönemde kişi kendini yorgun ve sersem hisseder.

LODOSA, KIRMIZI ŞARABA VE UYKUSUZLUĞA DİKKAT!

Migreni tetikleyen diğer faktörler nelerdir?
Uzun süre aç kalmak, uykusuz kalmak ya da çok uyumak migreni tetikleyebilir. Bunların dışında lodos ve sıcak rüzgârlar da migreni tetikleyebilir. Bazı besin ve içkiler, özellikle kalitesiz kırmızı şarap migren atağını tetikler fakat besinlerin ve içkilerin migreni tetiklemesi herkes için geçerli değildir. Gürültü, yorgunluk gibi etkenler de migren ataklarını tetikleyebilir. Kadınlarda migrenin ortaya çıkması adet dönemiyle ilgili olabileceği gibi doğum kontrol hapı kullanımı da migren ataklarının başlamasında başka bir etken olabilir. Migren ağrıları çeken kişiler, yeme ve içme gibi ihtiyaçlarına önem vermeli ve uyku düzenine dikkat etmelidir.
Migrenin tedavisi var mı? Tedavide nasıl bir yöntem izleniyor?
Migren tedavisi iki ana grupta toplanmaktadır. Bunların birincisi migren atağını tedavi etmektir, bu aşamada ağrıya, bulantı ve kusmaya yönelik tedaviler mevcuttur. Diğeri ise ağrısı sık olan kişilerde ağrı sıklığını azaltmaya yönelik profilaksi dediğimiz ağrı engelleyici tedavidir. Migren atağı geldiğinde ise yapılan tedavi farklıdır. Önce ağrı kesiciler denenir. Başka bir yaklaşımda ise önce bulantı ilaçları verilmektedir. Migren atakları sırasında bağırsak ve mide hareketleri yavaşlar ve ağızdan alınan ağrı kesiciler etkisini göstermez. Bu bulantı ilaçları, mide bağırsak hareketlerini hızlandırdığı için daha sonra alınan ağrı kesicilerin etkisini artırır. Eğer zaten bulantı ve kusma varsa alınan bulantı ilaçları bunun da etkisini azaltacaktır. Ayrıca bazı bulantı ve kusma ilaçlarının migren atağının ağrısına etkisi vardır. Aspirin ve romatizmal ilaçlar da bu tedavide kullanılabilir. Eğer alınan ilaçlar etkili değilse ya da ataklar çok şiddetliyse triptanlar adını verdiğimiz bir grup migren ilacı verilmektedir. Bu migren ataklarında her zaman etkili sonuç alınamayabilir. Atak tedavisinde novalgin grubu ilaçlar da kullanılabilir. Her türlü ağrı kesici doktor tarafından yazılmak kaydıyla uygun olabilir. Engelleyici tedavi ağrı ataklarının sıklığını azaltmaya yönelik bir tedavidir. Ayda üçten fazla atak geliyorsa eğer, atak tedavisinin yanında engelleyici tedavi de yapılmalıdır. Engelleyici tedavide farklı ilaçlar kullanılmaktadır. Bunların içinde sara hastalığında kullanılan ilaçlar da bulunmaktadır. Kalp, tansiyon ilaçları dediğimiz beta-blokerler ilaç grubu da çok etkin migren ilaçlarındandır. Eğer kişide stres veya depresyon varsa bunlara yönelik ilaçlar da tedavide kullanılabilir. Hastanın iyi değerlendirilmesi ve tedavi yöntemlerinin birinin seçilmesi atak sıklığında yüzde 50’den fazla bir azalma sağlayabilmektedir. Migrenlilerin yüzde 80-90’ı tedavilerden memnun kalmaktadır.

AĞRI KESİCİLER DE BAŞAĞRISI NEDENİ!

.Bilinçsizce alınan ağrı kesiciler için neler söyleyeceksiniz?i
Türkiye’de bilinçsiz ilaç kullanımı çok fazladır. Bize başağrısı şikâyetiyle gelen bilinçsiz ilaç kullanan hastaların başağrılarının sebebi, ağrı kesicileri çok fazla kullanmalarıdır. Ağrı kesicinin kullanımı ne kadar fazla olursa ağrı o kadar artar. Çünkü bir süre sonra vücut ilaca alışır ve ağrı kesiciyi alabilmek için ağrı yeniden başlar. 3-4 başağrısı atağını geçen migrenlilere ya da epizodik başağrısı olan hastalara hemen engelleyici tedavi verilmektedir çünkü fazla ağrı kesici kullanmak ağrıyı daha çok artırmaktadır. Fazla ilaç kullanmak karaciğer, dalak gibi organlara zarar vermektedir.
Akupunktur ve botoks uygulamaları faydalı oluyor mu?
Akupunkturun etkisi hâlâ tartışılmaktadır. Düşük bir ihtimal saf migrenlerin bir kısmında etkili olabilir. Ama bilimsel açıdan hiçbir yararı yoktur. İşe yaradığı kişi sayısı ilaçla tedavi edilenlerin sayısından fazla değildir. Botoksun bilimsel çalışmalar sonunda migrene fayda sağlamadığı görülmektedir. Maliyetini de göz önüne aldığımızda botoksu hastalarıma önermiyorum.

ALARM SİNYALİ BAŞAĞRILARI…

Hangi başağrıları alarm sinyali olarak değerlendirilmeli ve acilen doktora gidilmelidir?
İkincil başağrılarından en önemlisi beyin kanamasıdır. Anevrizms (baloncuk)dediğimiz beyin damarlarının baloncuklarının yırtılması sonucunda oluşan kanamalarda çok ani ve çok şiddetli başağrıları görülür. Ancak her ani ve şiddetli başağrısının altında beyin kanaması yoktur ama yine de her ihtimale karşı böyle bir olay olduğunda acilen en yakın sağlık merkezine gidilmelidir. Eğer başağrısıyla beraber saniyeler içinde bulantı ve kusma ya da başka belirtiler oluyorsa, ağrı günler ve haftalar içerisinde giderek artıyor ve ağrı kesicilere cevap vermiyorsa, ağrıya başka belirtiler örneğin yüksek ateş eşlik ediyorsa en yakın sağlık merkezine gidilmelidir. Burada hemen şunu belirtelim ateşi yükselen kişilerde veya gribal enfeksiyon olan kişilerde migren varsa başağrılarının ortaya çıkması normaldir. Migren gibi bir rahatsızlığı olmayan ama farklı bir ağrıyla beraberinde gelen ateş, halsizlik ve terleme gibi enfeksiyon tablosu oluştuğunda hastaneye gidilmelidir. Sözünü ettiğim tablo çok nadirdir fakat menenjit gibi hayati tehlike taşıyan durumlara yol açabilir.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Başağrısı Kliniği var. Burada nasıl bir hizmet veriyorsunuz?
Başağrısı Kliniği 1980 yılında kurulmuştur. Bugün halen başağrısı kliniğindeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burası bir tersiyer yani üçüncü başvuru merkezidir. Başağrısı olan kişiler özellikle kronik başağrısı olan kişiler, birinci basamak hekimlerine başvurmalıdır. Eğer sonuç alınamıyorsa nöroloji uzmanına başvurulur. Eğer burada da sonuç alınamıyorsa Başağrısı Kliniği’ne gelinir. Bizim Başağrısı Kliniği’nde uğraştığımız başağrıları, kronik, tedaviye daha dirençli ve tedavisi daha zor başağrılarıdır. Genel olarak başağrısı kliniklerinin özelliği budur. Dolayısıyla başağrısı bu şekilde olan hastalara öncelik tanımaktayız. Başağrısı kliniklerinin belki en önemli tarafı hastaların aynı klinik ve hekim tarafından takip edilmeleridir. Dolayısıyla hastaya ne olduğunu, yaptığımız tedavilerin ne sonuç verdiğini daha yakından izleyebiliyor ve hastaya daha yararlı olabilme imkânını yakalıyoruz. Kliniğimizin başka bir özelliği de multidisipliner yani başka branşlarla çalışmasıdır. Bunların en önemlisi psikiyatri ve psikolojidir. Gerektiğinde kulak- burun- boğaz ve diğer branşlara hastalar yönlendirilmektedir.


İçeriği Paylaşın