Türkiye’de Hastane Yöneticiliği

Türkiye’de Hastane Yöneticiliği

Türkiye’de Hastane Yöneticiliği

Bizi Takip Et


Türkiye’de hastane yöneticiliği ve Türkiye’nin sağlık turizmindeki hedefleri konusunda Memorial Sağlık Grubu Ceo’su Uğur Genç bilgi verdi.

Şehir Hastaneleri bir yandan da özel sağlık sektörünün özellikle de büyük sağlık gruplarının açtığı hastaneler var. Tüm bu bağlamda baktığımızda Türkiye’de yeterli sayıda nitelik ve nicelikte hastane yöneticisi var mı?
Maalesef yok. Sağlık sektörü çok zor, çok kompleks bir sektör. Teoriye baktığınızda devlet organizasyon şemasından daha kompleks. Bunun için daha çok yöneticiye ihtiyacımız var. Maalesef sağlık yönetimi çok daha yeni yeni gündemde olan, üniversitelerin daha yeni yeni bölümler açtıkları bir alan. Bunun için ne yapıyoruz? Üniversitelerden mezun olan arkadaşları alıp sağlık yöneticisi konusunda kendi içimizde eğitmeye çalışıyoruz. Birde alaylı gelenler var.  Özellikle orta kategori yöneticilerde alaylı olarak sektörün içinden öğrenen başarılı gençleri yükseltip onları da sağlık yöneticisi yapıyoruz. Eksiklerimizi böyle gideriyoruz. Burada yapılması gereken şey belki de öğrencilerin daha fazla sağlık yönetimine yönelmelerini sağlamak. Üniversite mezunu sağlık yöneticisi sayısını arttırmak için üniversitelerin biraz daha bu konuda çalışıyor olmaları lazım. Belki biz de onlara destek vererek beraber iş birliği içerisinde Türkiye’nin bu eksikliğini giderebiliriz.

SAĞLIK YÖNETİCİSİ KİMDİR?

Sağlık yöneticisi kimdir? İyi bir sağlık yöneticisi ne tür özelliklere sahip olmalıdır?
Bir sağlık yöneticisinin hastasını tanıması gerekir, tıbbın gelişimini tıptaki incelikleri biliyor olması gerekir. Ama en önemlisi şefkatli olması gerekir. Çünkü hastanın derdini anlamak hastanın ihtiyaçlarını algılayıp, ona uygun çözümler üretmek çok önemli. Bunun içinde bu işi gönülden yapan şefkatli insanlara çok fazla ihtiyacımız var. Bunun yanında teorik bilgiler de çok fazla gerekiyor. Sonuçta hastane yönetimi de herhangi bir şirket yönetiminden farklı değil. Baktığınız zaman finans, insan kaynakları, pazarlama, iletişim, pek çok alanda kendini yetiştirmiş bir insan olması gerekiyor. İşini seven, 7/24 çalışmaya hazır, dertli insanların dertlerini algılayıp onlara çözüm üretecek nitelikte insanların sağlık sektörüne gelmeleri gerekiyor.

Şu an sağlık grubunuzda kaç hastane var? Bir çalışma gününüz nasıl geçiyor?
11 hastanemiz var 5 şehirde. Haftanın 6 günü, yaklaşık 12-13 saat işte zaman geçiriyorum. Nasıl çalışanlarımızın veya yöneticilerimizin hastalarını tanımaları, onların ihtiyaçlarını algılamaları gerekiyorsa benim de kurumun en üst düzeyinde olan kişi olarak aynı şeyi yapıyor olmam lazım. Onun için bu 5 şehirdeki 11 hastaneyi çok sık ziyaret ediyorum. Oradaki çalışan arkadaşlarımızın hekimlerimizin, yönetici arkadaşlarımızın ihtiyaçlarını algılayıp kurumun stratejilerini bu doğrultuda belirlemeye çalışıyorum. İkinci olarak hastalarımızın ne yapacağını anlamaya çalışıyorum. Sektör çok değişiyor, çok fazla teknolojik anlamda gelişmeler var. Hastaların beklentileri her geçen gün artıyor; çünkü hep hastaya iyi bir şeyler sunduğunuzda bir üstünü bekliyorlar. Bu beklentileri karşılıyor olmamız lazım. Hastayı mutlu eden şey beklentilerinin üzerine çıkmaktır.  Bunun için hastalarla konuşup, onların dertlerini algılayıp, beklentilerini öğrenmeye çalışıyorum. Daha sonra da taktikleri ve yöntemleri geliştiriyoruz.

Uğur Genç

08.30’da çalışmaya başlar akşam 21.30, 22.00 gibi günü bitiririm. Tek Pazar günü kendime zaman ayırıyorum. Orada da kendimi geliştirmeye çalışıyorum, yurtdışı örneklerini takip etmeye çalışıyorum. Yurtdışında çok daha büyük networkler, sağlık zincirleri var. Onların yaptıklarını algılamaya çalışıyorum. Sağlık biraz global; ama aynı zamanda da biraz yerel bir iştir. Hindistan’daki hastaneler çok daha farklı bir şekilde işi çözüyorlar problemlerini; Amerika’daki, İngiltere’deki hastaneler ise çok daha farklı bir şekilde probleme yaklaşıyorlar. Ben onları sentezleyerek, Türkiye’de kendi grubumda nasıl değer yaratabilirim, bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

En yoğun çalışan Ceo’lardan birisiniz, peki aileniz memnun mu bu durumdan?
Ailem bu konuda biraz şikayetçi tabi. Özellikle çocuklarım onlarla daha az zaman geçirdiğim için şikâyetçiler. Ama biraz alıştılar da, kızım artık 18, oğlum 14 yaşında. Bana olan ihtiyaçları biraz daha azalıyor. Ama hastalarımıza verdiğimiz hizmeti görünce iyileşen gençleri, yaşlıları görünce onlar da algılıyorlar.

HASTA MEMNUNİYETİ İÇİN GEREKLİ KRİTERLER

Bir hastada memnuniyet yaratan en önemli faktör sizce nedir? Hekimin bilgisi, deneyimi, hastaya ilgisi mi? Hemşirenin hastaya ilgisi, güler yüzü mü? Hastanenin otelcilik hizmetleri mi? Elbette bunlar bir bütün ama bunlar içinde en çok hangisi hasta ve hasta yakınları tarafından önemseniyor?
Tabi ki öncelikle bunların bütünü. Ama bu bütünün içerisindeki en büyük pay tamamen hekimlerimizde.  Asıl değeri, farkı yaratan hekimlik hizmetidir. Bu sürecin iİki kısmı var. İlki medikal teorik bilgidir. Okullarda öğrenilen, daha sonra üzerine tecrübe ile beraber çok şey koyulan bir bilgi yumağı var. Diğeri ise iletişim ayağı. Biz bu ikisini de kurumumuzda yapmaya çalışıyoruz. Bilmek yetmiyor, bunu hastanın anlayabileceği seviyede hastaya anlatabilmek ve onu bilgilendirmek aslında işin püf noktalarından birisi. Bu ikisini de yaptığımız hekimlik hizmeti aslında bu süreçteki en değerli şey. Ama diğer parçaları da önemsemiyor olmamak gerekiyor. Bir malzemenin geç gelmesi, bir hemşirenin suratının asık olması bile o bütün yaptığınız iyi şeyleri aslında silebilir. Onun için bu bütünsellik aslında işin püf noktası.

TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ

Şu an Türkiye’nin geleceğini sağlık turizminde nasıl görüyorsunuz? Grup olarak sizin sağlık turizminde öncelikli branşlarınız neler ve öncelikli illeriniz?
Sağlık turizmi Türkiye için çok önemli bir fırsat. Bu işe Türkiye’de 3-4 kişi ve 3-4 kurum başladık. 2006 yılından beri emek harcıyoruz. Yaklaşık 13 yıldır da sağlık turizmi için çok uğraşıyoruz. Son 2 yılda Türkiye bu konuda bir patlama yaşadı. Hastalar öncelikle kalite için tercih ediyorlar. Kendi ülkelerinde yapılmayan hizmetler veya kendi ülkelerinde iyi yapılmayan hizmetler için geliyorlar. En değerli şey kaliteli hizmet sunmak. Türkiye bunu çok iyi bir şekilde yapıyor. Bir diğer etken teknoloji. Teknolojiye ulaşamayan insanlar teknolojinin iyisi için geliyorlar. Üçüncü etken hizmet kalitesi. Hekimlerin yaklaşımı, tedavi olma hakları sonuçta çok önemli. Dördüncü etken ulaşılabilir olmamız. Türkiye’nin en büyük artılarından biri jeopolitik konumumuz. Yakın coğrafyamızda 3-4 saat uçak mesafesinde, 2 milyar insan var.

Kurumumuzda bu konuya çok odaklıyız ve çok hızlı bir şekilde büyüyoruz. Geçen yıl gelirlerimizin yüzde 17’si sağlık turizminden gelirken; bu yıl o oranı yüzde 25’e çıkarttık. Genellikle zor branşlar için geliyorlar. Karaciğer ve böbrek nakli, onkolojik cerrahi, kemik iliği nakli, kanser tedavileri kemoterapi ve radyoterapi için geliyorlar. Bir de bu olayın güzellik boyutu var. Burun ameliyatı, vücut şekillendirme operasyonları için de geliyorlar. Bizim yaklaşık 200 çalışanımız sadece bu işle ilgileniyor. 24 farklı ülkeden çalışanımız var. 21 farklı dil konuşuyoruz. Hastalarımızın her ihtiyacını anında karşılamak, onların Türkiye’de kendilerini yabancı hissetmemelerini sağlamak için çalışıyoruz. Bu sayede iyi bir başarıya sahibiz.

Hasta, hasta yakını ile aynı lisanı konuşmak birkaç kelime de olsa anlaşmak önem arz ediyor. Türkiye’nin geleceğinde sağlık personelinin yabancı dili yeterince bilmemesini nasıl bir problem olarak görüyorsunuz? Bu konuda herhangi bir öneriniz var mı ülke olarak yapmamız gereken?
Bu, çok önemli bir problem. Hastanın derdini anlatabiliyor olması hekimin ve hemşirenin bunu anlıyor olması çok değerli. Aslında araya birini koyduğunuzda aynı etkiyi alamıyorsunuz. Yanlış tercümeler olabilir veya kelimeler tam anlamıyla çevrilemediği için tedaviler aksayabilir. Bunun için tercüman arkadaşları çok fazla eğitim sürecine sokuyoruz. Özellikle hemşirelik ve ebelik hizmetlerinde kişinin daha üniversite seviyesinde en azından bir dili mükemmel seviyede bilecek şekilde olması gerekiyor. İngilizce artık evrensel bir dil.

ÇEVRE DOSTU HASTANELER

Dijital ve çevre dostu hastaneler. Geleceğin hastaneleri nasıl olacak? Hem çevre dostu olarak? Hem de sağlık teknolojisini kullanan altyapıları olan hastaneler olarak?
En çok değişen sektörlerden birisi sağlık. Teknolojinin gelişimi çok önemli. Yapay zekâ ile makinalar tıpta önemli bir hale gelecekler. Giyilebilir sağlık teknolojileri ile vücudumuzdaki giysilerden hastaneler veri alacaklar ve tedavileri ona göre planlayacaklar. Kişiye özgü akıllı ilaçlar olacak. Bu teknolojilerden uzak kalmıyor olmamız lazım. Hastanelerin dijital bir şekilde hastalara ulaşabiliyor olması gerekiyor. Çevreye duyarlılık konusuna baktığımızda ise artık dünyamız zorlanıyor ve üzerinde çok fazla yük var. Sağlık için en başta çevreye duyarlılık gerekiyor. Bunun da öncülüğünü hastanelerin yapıyor olması lazım. Yeni açtığımız hastanede de bu vizyonu yansıtmaya çalıştık.

Yurtdışında hastane açma planınız var mı sağlık turizmindeki hedefleriniz doğrultusunda? Ya da Türkiye’de nerelerde hangi illerde hastane açmayı planlıyorsunuz?
Şu an ilk aşamada Türkiye’de yatırımlar planlıyoruz. Yakın zamanda bununla ilgili aksiyonlarımız olacak. Yurtdışı orta vadede mutlaka olacak. Türkiye’de yıllardır geliştirdiğimiz bilgi birikimini aktaracağımız çok fazla ülke var. Aslında yurtdışından bu konu ile ilgili çok güzel talep de geliyor. Ama ülkelerin hem yönetimsel hem de sağlık altyapıları açısından hazır olması gerekiyor. Yetişmiş insan gücü olması gerekiyor o ülkelerde. Bu açıdan sıkıntılar yaşıyoruz. Ama yurtdışındaki hastaneleri yönetmek konusunda şu an pek çok ülkedeki hastane ile görüşüyoruz. Buradaki bilgi birikimimizi yurtdışına yatırım olarak değil de bilgi aktarımı ve oradaki hastaneleri yönetmek şeklinde aktarıyor olacağız. Türkiye içinse yatırımlar yapmaya devam edeceğiz; çünkü bu sektöre inanıyoruz. Önemli ve başarılı işler yapıyoruz. Bunları daha fazla insanın hizmetine sunmak istiyoruz.


İçeriği Paylaşın