Yutma Güçlüğü Neden Kaynaklanır?

Yutma Güçlüğü Neden Kaynaklanır?

Yutma Güçlüğü Neden Kaynaklanır?

Bizi Takip Et


Yutma güçlüğü pek çoğumuzun hayatının bir döneminde karşılaştığı bir sorun.  Genellikle üst solunum yolları enfeksiyonları gibi basit sorunlardan kaynaklansa da, bazen reflü, Alzheimer, inme Parkinson gibi ciddi hastalıkların habercisi olabiliyor.

Bu nedenle uzmanlar yutma güçlüğünün önemsenmesi gereken bir rahatsızlık olduğunun altını çiziyor.

 Yutma, hayatımız boyunca pek çoğumuzun farkında bile olmadığı, çok önemli fiziksel bir refleks aslında. Ancak bazen çeşitli nedenlerden dolayı yediğimiz besinleri ya da içtiğimiz sıvıları yutmakta güçlük çekiyoruz.  Tıp dilinde disfaji olarak adlandırılan yutma güçlüğü  besinler ile sıvıların ağızdan yemek borusuna ve mideye ulaşmasında güçlük çekilmesi olarak tanımlanıyor. Bu soruna, özellikle ileri yaşta olmak üzere her yaş grubunda rastlanıyor. Acıbadem Hastanesi Kozyatağı’ndan Gastroenteroloji  Uzmanı Doç. Dr. Eser Vardereli, yutma güçlüğünün tehlikeli olmayan faktörlerden kaynaklanabileceği gibi  tümör veya çeşitli nörolojik hastalıkların habercisi de olabileceğine dikkat çekerek şunları söylüyor: “Dolayısıyla yutma bozukluğu kısa bir süre içinde kendiliğinden geçmediği takdirde zaman kaybetmeden bir hekime başvurmak, hastalığın erken tanı ve tedavisi açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca yutma güçlüğü çeşitli komplikasyonlara da yol açabiliyor. Örneğin yiyeceklerin ağza geri gelmesi sırasında solunum yollarına kaçması, aspirasyon zatürreesinin oluşmasına  neden olabiliyor.  Bu da hastanın hayatını tehdit ediyor”

Nasıl yutuyoruz?

Her gün, farkında olmadan pek çok kez yutma işlevini gerçekleştiriyoruz. Uzmanlar, yutma işlevinin dört fazı olduğunu belirtiyorlar. Acıbadem Hastanesi Bakırköy’den Dil ve Konuşma Patalogu  bu fazların nasıl geliştiğini şöyle anlatıyor: “Önce yiyecek ve içecekler ağızda çiğnenerek yutmaya hazır hale getiriliyor. Bu işleme hazırlık safhası deniyor.  Daha sonra dilimiz,  besinleri ve içecekleri ağzın arka bölümüne iterek yutma olayını başlatıyor.  Ardından besinler ve içecekler hızla yutaktan yemek borusunun başlangıç kısmına geçiyor. Son aşamada da besinler ile içecekler yemek borusundan mideye ulaşıyor.” Yutma bozuklukları da ya ilk üç aşamadaki orafaringeal fazda veya yemek borusunda gelişiyor.

Ciddi hastalıkların habercisi

Orafaringeal fazda gelişen yutma güçlüğü genellikle ağızda tükürük salgısının az olması, ağza uygun olmayan takma dişler ya da anjin gibi basit nedenlere bağlı oluşabiliyor. Acıbadem Hastanesi Bakırköy’den Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Elif Aksoy, yemek borusunda  ortaya çıkan yutma güçlüğünün ise daha çok nörolojik ve kas sistemiyle ilgili sorunlardan kaynaklandığını belirterek şunları söylüyor: “Yemek borusunda gelişen yutma güçlüğünün en yaygın nedenlerinden biri  ise besinlerin mideden yemek borusuna geri kaçması olarak ifade edilen reflü hastalığı.  Bu sorun, mide asidinin yemek borusundan yutağa doğru yukarı hareket etmesi sonucu oluşuyor.  Bunu yanı sıra,  kronik iltihap, Alzheimer, MS (Multipl Skleroz), inme, parkinson, göğüs boşluğunda oluşan lenf nodu ya da kitle ve beyin tümörü de yemek borusunda gelişen yutma bozukluğunun sorumlusu olabiliyor”

Erken tanı önemli

Yutma bozukluğu orafaringeal fazda mı, yoksa yemek borusunda mı gelişiyor?  Tanı aşamasında, öncelikle yutma bozukluğunun hangi bölgede ortaya çıktığı araştırılıyor. Doç. Dr. Eser Vardereli, hasta yakınmalarının, yutma bozukluğunun nerede geliştiği konusunda fikir sahibi olunabilmesi açısından büyük önem taşıdığını belirterek tanı aşamasını şöyle anlatıyor: “Hastanın öyküsünden yola çıkılarak tanı için hangi tetkiklere başvurulması gerektiği tespit ediliyor.  Optik sistemle görüntüleme sağlayan endoskop yöntemi  nörolojik sorunlardan kaynaklanan yutma güçlüklerinin ayırt edilmesinde yardımcı oluyor. Hekimler gerekli gördüğü durumlarda MR ya da tomografiden de yararlanıyor.” Tanı aşamasında, tüm dünyada yararlanılan ve Acıbadem Hastanesi’nde de kısa sürede uygulamaya konulacak olan FEEST yöntemi de hem hastaya hem de hekimlere büyük avantajlar sağlıyor. Bu yöntemin nasıl uygulandığına gelince…

FEESST devrede

Yutma iki önemli bölümden oluşuyor birincisi havayolunun korunması, diğeri ise yiyeceklerin ağızdan yemek borusuna geçişi. Eğer yemek yendiğinde besinler doğru yere ulaşmıyorsa, bu havayolunun korunamadığı anlamına geliyor.  Endoskopik ve radyolojik yöntemler dahil olmak üzere tüm yutma değerlendirme testleri, sadece yiyeceklerin nasıl hareket ettiğini, yemek borusunda takılıp takılmadığını inceliyor.  Ancak havayolunun korunup korunmadığı bu yöntemlerle tespit edilemiyor. FEESST ise günümüzde her ikisini de değerlendiren ilk ve tek yöntem. Dr. Elif Aksoy, bu tanı yöntemini şöyle anlatıyor: “FEESST ile endoskopik olarak yutma işlemi değerlendirildiği gibi aynı zamanda havayolunun korunma refleksinin çalışıp çalışmadığına da bakılıyor. Yutma güçlüğü olan hastanın havayolunu koruyabildiği tespit edilirse, testin ikinci aşamasında değişik kıvamdaki besinlerle beslenen hasta için en güvenli yutma şekli saptanabiliyor. Bir başka deyişle, hasta öksürmeden, boğazına kaçmadan besinleri yutabiliyor.”  Bu yöntemin uygulanması sırasında konuşma patalogu da hastaya yemek yerken gereken manevraları söylemek üzere hazır bulunuyor.  Bu sayede hastanın en kolay şekilde yutabileceği pozisyon saptanıyor.”  FEESST’in avantajlarını şöyle sıralamak mümkün bu yöntem anında diyet önerileriyle birlikte sonuç veriyor. Poliklinik şartlarında uygulanabilmesi de bir diğer önemli avantajı. FEESST aynı zamanda baryumlu yutma çalışmalarının radyoaktif olmayan alternatifini de oluşturuyor.

Hayatı tehdit edebiliyor

Çeşitli nedenlerden dolayı gelişen yutma güçlüğü hastanın hayatını tehdit edebiliyor. Örneğin inme sonrasında hastalar motor güçsüzlükleriyle beraber boğazlarında duyu hasarı ve duyu kaybı yaşayabiliyorlar. İnme sorası ölümlerin sık nedenlerinden biri de aspirasyon zatürreeleri. Araştırmalar inme sonrası yutma güçlüğü gelişen hastalarda yediklerinin veya kendi tükürüklerinin akciğerlere kaçması sonucunda zatürreeye yakalanma sıklığının arttığını ortaya koyuyor.  Dil ve Konuşma patalogu, hayatı tehdit eden bu tür sorunlardan korunmak için de hastanın mutlaka yutma konusunda terapi alması gerektiğine dikkat çekerek bu süreci şöyle anlatıyor:  Hastaya, değişik kıvamlarda yiyecekler verilerek yutmanın üç fazında herhangi bir sorun olup olmadığı araştırılıyor. Yatak başı değerlendirilmesi olarak adlandırılan bu testte, hasta yemek yerken uzmanlar da  yutma fonksiyonlarını kendi bilgileri dahilinde kontrol ediyorlar. Örneğin hastanın sesinde hışırtı olması, ses tellerine besinlerin kaçtığını ifade ediyor. Eğer, yatak başı değerlendirilmesinde gizli bir aspirasyondan şüphe ediliyorsa, o zaman videofloroskopik yönteminden yararlanılıyor.  Bu yöntemle, hastaya baryum içeren besinler yedirildikten sonra, röntgen ışığı altında, lokmanın yemek borusuna kadar hangi yolu takip ettiği tespit ediliyor.  Videofloroskopik yöntemiyle, yutma bozukluğunun nerede geliştiği net olarak görülebiliyor. Bunun sonucunda yutma işleminde hangi fazı güçlendirmemiz gerektiğini tespit ediyor ve terapi sürecine başlıyoruz.  Hastanın yutmasını kolaylaştırmak için birkaç seçeneğimiz var birincisi yutma bozukluğunu kompanse etmesine yardımcı olmak, ikincisi ise bu sorunu tümüyle ortadan kaldırmak. Bazen her ikisini de bir arada uygulayabiliyoruz. Bunun için hastanın diyetini ayarlıyoruz. Örneğin, hastanın sadece yiyecekleri püre kıvamıyla tüketmesi ya da ağızdan hiçbir şey alamayacak sadece sondayla  beslenmesi gerektiğni söylüyoruz. Ardından yutma işlevini geliştirmek amacıyla hastaya birtakım egzersizler öğretiyoruz”

Tablo günden güne değişebildiği için hastanın sürekli takip edilmesi gerekiyor. Örneğin bir hafta uygulanan yoğun egzersizlerin ardından olumlu sonuç alındığı takdirde hastanın diyeti bir üst kademeye çıkarılıyor, besinlerin miktarı artırılıyor. Amaç, hastanın ihtiyacı olan besinleri güvenli bir şekilde yemesini sağlamak.

Nasıl tedavi ediliyor?

Erken tanı konulduğu takdirde, yutma bozukluklarının tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar alınıyor.  Tedavi, altta yatan nedene göre düzenleniyor. Örneğin mideden yemek borusuna kaçış, yani reflü genellikle beslenme ve yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesiyle ortadan kaldırılabiliyor. Bunun için  hazım kolay yiyeceklerden oluşan bir diyet ile sık aralıklarla ve az miktarlarda beslenmek, alkol ve kafeinden uzak durmak, geceleri yatağın başını yükseltmek, uykudan önceki üç saat boyunca yemek yememek gibi noktalara dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca yemek borusunda darlık ve yapışıklık söz konusu olduğunda bu alanın endoskopla genişletilmesi gerekebiliyor  Altta yatan neden tedavi edilebilir bir hastalıksa, bu sorunun ortadan kalkmasına yönelik işlemler uygulanıyor. Tümör gibi bazı sorunların tedavisinde ise cerrahi yönteme başvuruluyor.

Yakınmalar neler?

. Yiyeceklerin yemek borusuna ilerlerken boğaza takıldığı hissi

.  Boğaz ve göğüste rahatsızlık hissi

. Boğazda yabancı cisim hissi

. Yutma sırasında mideye ulaşmayan besinlerin akciğerlere aspire edilmesine bağlı olarak gelişen öksürük ve boğulma hissi

. Sık sık boğazını temizleme ihtiyacı duyma

Neden kaynaklanıyor?

.  Ağızda tükürük salgısının az olması

. Uygun olmayan takma dişler veya eksik diş

. Anjin gibi üst solunum yolu enfeksiyonları

.  Multipl Skleroz

.  Parkinson

.  Beyin tümörü

.  Alzheimer

.  Kanser

.  Kasları tutan hastalıklar

Yutma bozukluğundan yakınan tüm hastaların yutma terapilerden yararlanmaları şart. Aksi takdirde, hava yoluna kaçan ufak bir besin aspirasyon zatürreesine yol açarak hastanın ölümüne yol açabiliyor.  Terapide amaç, hastanın nefes borusunu korumak ve bu sayede yutma bozukluğunun hayatı tehdit oluşturmasını önlemek. Bunun için hastaya besinleri hangi miktarda ve hangi kıvamda tüketmesi gerektiğini öneriyor, egzersizler uygulatıyor, gerekirse de tüple besliyoruz. Hasta egzersizleri düzenli olarak uyguladığı takdirde zamanla daha normale yakın diyetlere geçiş yapabiliyor.

Lisans Eğitimini Capa Fizik Tedavi Rehabilitasyon Yüksek okulu’nda tamamladı. Yüksek lisans eğitimini dil ve konuşma patolojisi üzerine Amerika Boston’da bitirdi. Acıbadem Hastanesi’ Bakırköy ve Kadıköy’de Konuşma ve Dil Pataloğu olarak görev yapıyor.

ÖZET:

Doç. Dr. Eser Vardereli

“Yutma bozukluğu, anjin gibi ileride sorun oluşturmayan hastalıklardan kaynaklanabildiği gibi, tümör, kanser, Parkinson gibi çok ciddi hastalıkların habercisi de olabiliyor. Dolayısıyla yutma güçlüğü, mutlaka araştırılması gereken önemli bir sağlık sorunu. Erken tanı konulduğu takdirde yutma  güçlüğü nedeniyle gelişen komplikasyonların önüne geçilebiliyor. ”

Op.Dr. Elif Aksoy

Birkaç gün süren yutma problemi belki çok önemsenmeyebilir ama bir hafta geçmesine rağmen sorun hala devam ediyorsa mutalka bir hekime başvurulmalı.  Günümüzde modern tanı yöntemleri sayesinde artık hava yolunun korunma refleksinin çalışıp çalışmadığı da tespit edilebiliyor. Böylece havayolu korunarak yenilen besinlerin veya tükürüklerin akciğerlere kaçması önlenebiliyor. Bu sayede hastanın hayatını tehdit  eden zatürrenin de önüne geçilmiş oluyor.”


İçeriği Paylaşın