Barolar ve Gönüllülerden Barınak Katliamı Açıklaması

Konya'daki barınaktaki katliam görüntülerinin ardından günler sonra barınağa girebilen hayvan hakkı savunucuları ve avukatlar, tesptilerini raporlaştırarak suç duyurusunda bulundu. Açıklamada, "Yasadan üstün talimat, söylem, ‘pilot proje’ yoktur" ifadeleri kullanıldı.

Barolar ve Gönüllülerden Barınak Katliamı Açıklaması

Bizi Takip Et


Konya ve Ankara'da yer alanhayvan bakım merkezlerindeki köpeklere işkence ve kötü muameleye karşı çok sayıda baro ve hayvan hakları savunucusu avukatlar ortak açıklama yaptı. Açıklamada, “Barınak adı altında bir toplama kampına dönüştürüldüğü ve içeride binlerce hayvanın esir edildiği tespit edilmiştir” denildi. Ayrıca açıklamada, “derhal serbest bırakılması gereken hayvanları halen tutan tüm bakımevleri ile ilgili derhal soruşturma başlatılmalıdır” ifadelerine yer verildi.

Konya ve Ankara’daki hayvan bakım merkezinde köpeklere kötü muamele Türkiye’de infiale neden olmuştu. Olay sonrası 2 kişi tutuklanırken olayla ilgili soruşturma başlatılmıştı.

Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Divan Üyesi Av. M. Deniz Helvacı, çeşitli barıların ve hayvan hakkı savunucusu avukatların ortak basın açıklamasını paylaştı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Bu hafta Konya Büyükşehir Belediyesi Hayvan Bakımevinde bir köpeğin başına kürekle vurularak öldürüldüğünün, sayısız köpeğin bu vahşeti izleyerek ölüm sırasında beklediğinin, diğer işçilerin de seyirci kalarak hayvanın öldürülmesine müdahale etmediğinin görüldüğü video kaydı ile Türkiye’deki barınak gerçeği bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Konya Bakımevindeki vahşetin ortaya çıktığı gün, Ankara Mamak Belediyesi tarafından kısırlaştırılmış aşılı, küpeli, sakin bir köpek bakımevi çalışanlarınca uyuşturucu tüfek kullanılarak bakımevine götürülmeye çalışıldı. Bu yasa dışı ve suç teşkil eden eyleme karşı çıkan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı meslektaşımız Av. Tuğba Gürsoy darp edilerek köpek zorla elinden alındı, Belediye görevlilerince meslektaşımızın aracının önü kesildi. Devamında Merkez üyesi meslektaşımız Av. Güven Rıza Taştekin de bakımevi önünde bakımevi görevlilerince darp edildi. Mamak Belediyesi yetkisi olmamasına rağmen topladığı hayvanların hiçbirinin akıbetini açıklamadığı ve günlerdir keyfi bir şekilde bakımevine hiçbir vatandaşın girişine izin vermediği gibi, belediye yetkilileri, meslektaşlarımızın herhangi bir haksız veya ceza unsuru oluşturan fiili olmadığı halde meslektaşlarımız hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek yasadışı mahiyette olan eylemlerine devam edeceklerini açıklamışlardır. Dün akşam itibari ile de Mamak Belediye görevlileri tarafından gönüllülere taşlı saldırılar gerçekleşmiş ve gönüllüler yaralanmıştır.

Hayvan Hakları Savunucusu Avukatlar olarak dün Konya Bakımevinde yaptığımız ziyarette Beykoz Bakımevi ile birlikte “pilot bölge” olarak gösterilen bu yerin, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na aykırı olarak adıyla uyumlu bir şekilde bakımevi değil, barınak adı altında bir toplama kampına dönüştürüldüğü ve içeride binlerce hayvanın esir edildiği tespit edilmiştir. Yasadan üstün talimat, söylem, “pilot proje” yoktur. Aslında hayvanlar için “iyi barınak” gibi bir kavram da yoktur. Barınak adı altında, tıpkı Konya Bakımevindeki vahşetin yaşandığı gibi ölüm kampları vardır. Köpeklerin, doğal yaşam alanı, barınak olarak adlandırılan yerlere toplu halde kapatılması, bu hayvanların doğasına ve hukuka aykırıdır. Toplu yaşam alanlarında hayvandan hayvana bulaşan viral hastalıkların kontrolü de mümkün değildir. Bu sebeple toplu yaşamın sonucunda bu hayvanlara ölümden başka bir son yoktur!

Hayvanların, yasaya aykırı şekilde uyuşturucu tüfeklerle vurularak, boyunlarına geçirilen boğma halatlı sopalarla yerlerde sürüklenerek toplatılmasına, yaşam alanlarından koparılarak toplama kamplarına götürülmesine izin vermeyeceğiz. Pilot proje olarak adlandırılan bu “doğal yaşam alanları” yasaya aykırıdır ve hayvanların burada tutulması suçtur. Bu hayvanların toplu şekilde bu ortamlarda barındırılması sürdürülebilir değildir. Bakımevlerinin hiçbir şekilde denetlenmediğinin yaşanan son olayla ortaya çıkması karşısında, bu tecrit yerlerinin tehlikeden kaçabilecekleri, kendilerini koruyabilecekleri, bu mekanların sokaklardan daha güvenli olacağı söylemlerini kabul etmek mümkün değildir. Olması gereken Yasaya uygun şekilde hayvanların kısırlaştırılması, aşılanması ve alındıkları ortama geri bırakılmasıdır. 5199 sayılı kanunun 28/A maddesindeki hayvanlara karşı işlenen suçlar bakımından yürütülen soruşturmalarda, mağdurun bir canlı olduğu gözetilerek titizlikle delil toplanması, kolluk kuvvetlerinin ilgili kanun kapsamında eğitilmesi, cezasızlığın önüne geçilmesi neticesinde sokaklar onlar için güvenli hale gelecektir.

Son dönemlerde bazı vatandaşların samimi, bir kesimin ise aksi şekilde provakatif olarak sokak hayvanlarından rahatsız olmasının temel sebebi belediyelerin yukarıda izah etmiş olduğumuz, kısırlaştırma, rehabilite ve sonrasında sahiplendirme görevlerini layıkıyla yerine getirmeyişlerindendir. Sorun köpeklerin sokakta insanlarla bir arada olması değil sorun belediyelerin bu süreci gayretle, istekle ve başarıyla yönetememelerinden kaynaklanmaktadır. Sokak hayvanlarının popülasyon kontrolü titiz bir çalışma ile mümkün iken, bu akla ve mantığa uygun olan yolu seçmek yerine tecritlerini ve hatta uyutulmalarını, yani katledilmelerini savunmakta olup vicdanına ve kültürel değerlerimize de aykırıdır. Kısırlaştırma ve aşılama süreci doğru yönetildiği ve hayvan üretim ve satışı engellendiği takdirde sokaktaki köpek popülasyonu azalacak, çocuklarımız sokakta hayvan görse bile korkmayıp onu sevecek ve hayvan sevgisiyle büyüyerek daha merhametli bir yetişkin olacaktır. Bunun sonucunda ise toplum olarak ruhen sağlıklı nesillerimiz yetişecektir.

Dün akşam saatlerinde, bakımevini denetleme görevini olay öncesinde ihmal eden Konya Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü; Genel Müdürü başkanlığında bir heyetle bakımevine resmi kontrol ve denetim yapıldığını ve tüm hayvanların sağlık durumlarının iyi olduğunu açıklamışsa da denetlenen bakımevinde, aynı gün aralarında Yerel Hayvan Koruma Görevlileri de bulunan farklı illerden gelen meslektaşlarımızca aşağıdaki tespitler yapılmıştır;

  • Son kullanma tarihi geçmiş çok sayıda ilacın bulunduğu,
  • Müşahade alanlarının güneş almayan yere konumlandırıldığı ve bazılarında ölü farelerin yer aldığı,
  • Hasta ve sağlıklı hayvanların bir arada tutulduğu,
  • Sahiplendirilmeye uygun köpeklerin sahiplendirilmediği,
  • Kısırlaştırılmış küpeli hayvanların kanuna aykırı olarak hapsedildiği,
  • Doğal yaşam alanı olarak ayrılan yerlerde tutulan köpeklerin çok ciddi deri hastalıklarının bulunduğu, sayıya göre kulübelerin çok yetersiz olduğu, hayvanların etolojik özelliklerine uygun gruplandırılmadıkları, hayvanların oldukça zayıf ve bakımsız olduğu,
  • Bakımevinin genelinde ağır bir koku olduğu,
  • Bakımevinin mimari yapısının mevzuatta yer alan hükümlere aykırı olduğu,
  • Köpeklerin yaşadıkları ve tedavi gördükleri alanlardaki zeminin uygun olmadığı bu sebeple de idrar ve dışkı birikintileri oluştuğu, hijyenik bir ortam sağlanmadığı
  • Tehlikeli olarak adlandırılan ırkların 3-4 metrekarelik yerlerde güneş görmeyecek şekilde, yanları ve üstü kapalı alanlarda bakıldığı, hususları raporlanmıştır. Buna ilişkin rapor suç duyurusu ile birlikte Savcılığa ibraz edilmiştir. Belirtilen tespitlere aykırı beyanlar gerçeği yansıtmamaktadır.

Hayvan hakları savunucusu avukatlar olarak Konya Bakımevinde yaşanan vahşete ilişkin sorumluluğun yalnızca iki personele yıkılmasını kabul etmiyoruz. Çalışan herkesin görebileceği ve müdahale edilebileceği bir yerde gerçekleştirilen bu eylemin, kimin doğrudan talimatıyla veya ihmaliyle yaşandığının araştırılmasını istiyoruz. Belediye başkanının, veteriner hekimlerin, denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerinin tamamı yargılanmalı, kanunu yok sayan ve kanunda yer almayan doğal yaşam ortamlarını kuran, derhal serbest bırakılması gereken hayvanları halen tutan tüm bakımevleri ile ilgili derhal soruşturma başlatılmalıdır. Ayrıca infial yaratan bu olay sonrası bakımevine giden yolların kapatılması, kamu kurumu niteliğindeki bakımevine vatandaşların girişinin engellenmesi Anayasamızın 23. Maddesinde yer alan Seyahat Özgürlüğünün hukuka aykırı, keyfi talimatlarla kısıtlanması demektir. Bugün burada tüm Cumhuriyet Savcılarını Anayasamızın ilkelerini korumaya ve mevzuatın uygulanması için re’sen soruşturma başlatmaya davet ediyoruz. Aksi durum açıkça kanuna aykırı davranan kamu kurumlarının artmasına ve Anayasamızın 2. maddesinde yer alan Hukuk Devleti İlkesinin ihlaline neden olacaktır. Konya Bakımevindeki bu ihlaller, çalışanların ve denetleme yükümlülerinin kanuna aykırı talimatları yerine getirdiğinin ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin hiçe sayıldığının göstergesidir.

Biz hayvanların yaşam hakkını savunmaktan ve ilgili mevzuatın ivedi bir şekilde iyileştirilmesi talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.”


İçeriği Paylaşın