Bebeğe Anne Karnında Teşhis

Bebeğe Anne Karnında Teşhis

Bebeğe Anne Karnında Teşhis

Bizi Takip Et


Her doğum bir mucizedir. Ancak kimi riskli gebeliklerin sonunda kavuşulan sağlıklı bir bebek bu mucizeyi daha bir inanılmaz kılar. Tıpkı, Seda ve Kubilay Demir çiftinin bebekleri Haktan’a kavuşmalarının hikayesinde olduğu gibi…

Hamilelik ilginç bir serüven. Başlangıcından, müthiş sona ulaşıncaya kadar neler yaşayacağınızı tahmin bile edemezsiniz. Yaşanan her günü içinizde büyüttüğünüz  mucizeye inanamadan geçirirsiniz…

Her ne kadar tüm yaşananların yolunda gitmesi için tedbirler alınsa da istenmeyen durumlarla karşılaşılabiliyor. İşte o dönemlerde mutlu sona olan inancı hiç kaybetmemek gerekiyor. Demir çiftinin yaptığı gibi…

Seda ve Kubilay Demir’in 6 aylık oğulları Haktan, zorlu bir yolculuğun ardından gelen “kıymetli bebek”.

ASM Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Nuri Ceydeli’nin takip ettiği Seda Demir’in hamileliğinin 4. ayında, bebeğin barsaklarının düzgün çalışmadığı yapılan ultrasonografiyle tespit edildi. Demir çiftinin genetik problemler nedeniyle daha önce 3 bebek kaybı olmuştu. Bu nedenle bu hamilelikte de aynı korkuları yaşıyorlardı…

ANNE KARNINDA TANI
Olayın bundan sonrasını Dr. Nuri Ceydeli şöyle anlatıyor: “Seda’yı gebeliğinin başından itibaren biz takip ettik. Her şey normal ilerlerken, 12 haftadan sonra bebeğin barsak sistemiyle ilgili sıkıntılar olmaya başladı. Tarama testleri sonucunda genetik bir problem olmadığını düşündük ama herhangi bir şeyi atlamamak adına 16. haftada amniosentez uygulandı ve sonucu normal geldi. Daha sonra Prof. Haluk Güvenç’in önerisiyle bebeğe fetal MR çektirdik. Burada da bebeğin probleminin sadece barsaklarıyla sınırlı kaldığı görüldü. Ek bir problem olmadığı anlaşıldı”
Dr. Ceydeli, bundan sonraki süreçte bebeğin daha sık aralıklarla takibe alındığını anlatarak şu bilgileri veriyor: “Hastanın suyu biraz fazlaydı, erken doğum riski vardı ama gerçekleşmedi  ve sonunda doğum aşamasına kadar getirdik. Bu süre zarfında anne, normal gebelik takibi sırasında yaşadığı sıkıntıların dışında özel bir sorun yaşamadı. Aile ısrarla normal doğum istiyordu. Biz de normal doğumun anne ve bebek açısından çok daha iyi olacağını düşündük ve normal doğurttuk. Doğumdan sonra da bebeği yenidoğan doktorlarına emanet ettik.”

BAŞARININ ANAHTARI: TEKNOLOJİ VE DENEYİM
Teknolojik gelişme sayesinde hekimlerin bilgisi ve deneyimi arttıkça bebeklerde rastlanılabilen doğumsal anomalilerin bebek daha doğmadan, anne karnında yakalanmaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Haluk Güvenç, başarıyla sonlandırdıkları bu vakayla ilgili şunları anlatıyor:

“Hastanın hikayesine baktığımızda son derece ağır bir tablosu vardı. Yaşadıkları da bu bebeği ‘kıymetli bebek’ yapıyordu. Böyle bir gebelik sonrasında ailelerde travma oluşabilir. Dolayısıyla bizim de aileyi doğru yönlendirmemiz gerekiyordu.”

Yapılan ilk değerlendirmenin ardından bir ekip çalışması içinde hareket ettiklerini vurgulayan Prof. Güvenç, “Atılacak ilk adım, ultrasonla yakalanmış olan mevcut durumu daha detaylı görebilmek ve ek bir problemin eşlik edip etmediğini anlamak olacaktı. ASM bünyesinde var olan gelişmiş teknoloji sayesinde anne karnındayken bebeğe MR çekildi. Görüntü, çocuğu ameliyattan sonra yaşatabileceğimiz kanısını güçlendirdiği için hamileliğe devam kararı aldık. Son derece sıkıntılı bir süreçti. Ama teknik olarak ekip hastaya tamamen hakimdi” diyor.

Anne karnında bebek böyle bir tanı aldıysa bebek doğana kadar annenin telaşlanmasına gerek olmadığının altını çizen Prof. Güvenç, “Yeter ki tanı konulsun, ne olacağı bilinsin ve o hastanede doğum anında müdahale edecek ekip bulunsun” diye konuşuyor.

YOĞUN BAKIM SÜRECİ
36 haftalık Haktan 2 kilo 300 gram olarak dünyaya merhaba dedikten sonra ASM Yenidoğan Yoğun Bakım Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu’nun yönetimindeki yenidoğan yoğunbakım servisinde özel bakıma alınmış. Anne karnında yapılan tetkikler, doğumu takiben hızla tekrarlanarak ön tanı doğumsal ince barsak tıkanıklığı olarak kesinleştirilmiş.

Yoğun bakım ünitesinde Haktan’ın geçirdiği ilk saatleri Dr. Sokullu şöyle anlatıyor: “Doğum sonrasında bebeğin ilk hayati göstergelerini belirledik. Kuvöz bakımına aldık ve damar yoluyla besleyerek ilk 36 saat kadar destek olduk. Tıkanıklığın yeri belirlendikten sonra bebek için uygun koşullarda ameliyata karar verdik. Doğumu takip eden ilk saatlerden itibaren bebeği enteral beslenme dediğimiz mide barsak yoluyla da besledik. Ameliyata kadar çok ufak uyarı verecek dozlarda burundan mideye uzanan bir tüple anne sütü verdik. Sindiremediğini dışarı alıyorduk. Bir şekilde mide ve barsaklar anne sütüyle çalkalanmış oluyordu. Bu yöntem yoğun bakımda yatan çok küçük prematüre bebeklerde uyguladığımız bir yöntem. Ancak doğumsal barsak tıkanıklığı olan bir bebekte Dr. Haluk Güvenç’in önerisi ile ilk defa uyguladık. Ameliyattan kısa bir süre önce aç bıraktık ve ameliyattan hemen sonra da yeniden enteral beslenmeye başladık. Bunun küçük bir miktarı vücudunda kaldı. Ama barsağı boş bırakmamak adına böyle bir yöntemi seçtik.”

AMELİYATA HAZIRLIK
Bebeğin yoğun bakımda hazırlanmasının ardından operasyona aldıklarını söyleyen Prof. Haluk Güvenç, “Eskiden bu bebekler doğar doğmaz acilen ameliyata alınırdı. Ama gelişen teknoloji ve artan bilgi birikimi sayesinde hastayı en iyi koşulda ameliyata almak en doğru yaklaşım oldu. Dolayısıyla Demir bebek doğuma hazırlık aşamasında, doğduktan sonra ve ameliyat öncesinde olabilecek en uygun koşullarda ameliyata hazırlandı. İnce barsak tıkanıklıklarının birçok çeşidi var. Ameliyat sırasında karşılaştığımız barsak tıkanıklığı, tip 2 jejunal atrezi dediğimiz bir patoloji idi. Bu durumun cerrahi onarımını gerçekleştirdik ve bebeği tekrar yoğun bakıma aldık” diyor.
Bebeklerde vücudun savunma sisteminin önemli bir kısmının barsaklar kökenli olduğunu vurgulayan Prof. Güvenç, şu bilgileri veriyor: “Eğer barsakları beslemezseniz, normalde var olan barsak bakterileri bebeğin aleyhine çalışır. Bebek açlığı kısmen tolere edebiliyor ama barsak açlığı tolere edemiyor. Bebeğe damar yolu ile beslenme yapabilirsiniz ama aynı zamanda barsakları da beslemeniz gerekir. Bu süreçte bebek zaten klasik uygulamadaki gibi damardan sıvı ve elektrolit takviyesini almaya devam ediyor. Verdiğimiz az miktardaki anne sütü bebeğin barsakları tarafından kullanılıyor, aralıklı olarak biriken mide sıvısını dışarıya alarak da kusmasına engel oluyoruz. Bu metodla beslenen bebekler, sadece damar yolu ile beslenen bebeklerin aksine, ameliyat sonrasında ikinci günde kaka yaparak normal barsak fonksiyonlarını göstermeye başlıyorlar. Haktan’da da durum böyle seyretti ve ikinci gün barsak pasajı başladı.”

Genel olarak ameliyata bağlı bir komplikasyon yaşanmadığını belirten Dr. Ayşe Sokullu, “Başta zor günlerimiz oldu. Bebeğin kilo kaybettiği veya verilen anne sütünü tamamen geri aldığımız zamanlar oldu. Ama barsaklarda hareket düzenli hale gelmeye ve ağızdan beslenmeye başladığında her şey yoluna girmeye başladı. Haktan büyüme sürecine girdi. Elbette anne sütünün çok katkısı olduğunu söylemek gerekli. Bebek, genel durumunun iyice toparlanması üzerine tamamen sağlıklı olarak 10. günde evine gönderildi” diye konuşuyor.

“EN İYİ AMBULANS ANNENİN KENDİSİDİR!”
“Bu tür hastaların başarı ile tedavi edilmesindeki en önemli nokta, uzman bir ekibin hasta ile ilgili bir şüphe doğduğu andan itibaren ilgilenip, bebeğin daha doğum öncesinden başlayarak bütün  tedavi sürecine multi-disipliner bir bakış açısıyla yaklaşılmasıdır” diye konuşan  Prof. Haluk Güvenç sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hastanın tanısının erken konulması ve doğumun gerçekleştiği hastanede tedavi altına alınması, bebeğin yaşam şansını arttıran önemli başarı kriterlerinden ilkidir. Günümüzde maalesef cerrahi tedavi gerektiren birçok bebek, doğum gerçekleştikten sonra ambulans ve diğer yollarla tedavi görecekleri hastanelere yönlendirilmektedirler. Bu süreçte, uygun olmayan nakil koşulları bebeklerin yaşam şansını baştan azalmaktadır. En iyi ambulans annenin kendisidir. Özel bakıma muhtaç bebeklerin doğumu, mutlaka tedavi görebilecekleri yerde yaptırılmalıdır.”

DOĞUMSAL ANOMALİLER, TEKNOLOJİK GELİŞME SAYESİNDE  BEBEK HENÜZ ANNE KARNINDAYKEN TESPİT EDİLİYOR.
Henüz 26 yaşında olan ve ilk gebeliğini 21 yaşında yaşayan Seda Demir, hâlâ bir rüyada gibiyim diyor. Oğlu Haktan’a baktıkça karşısında bir mucize gördüğünü söyleyen Demir, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Aslında hamileliğin başında her şey normal görünüyordu. Doktora rutin kontrol için gittiğimiz bir gün ultrason muayenesinde ortaya çıktı. Ultrasondaki görüntüyü tanımıştım. Çünkü üçüncü gebeliğimizde de aynı sorun vardı. Bu arada ben hiç durmadan ağlıyordum. Beni yatıştırmaya, sorunun ameliyatla çözülebileceğini anlatmaya çalıştılar. Aklımızda ameliyatın başarıya ulaşıp ulaşamayacağı, sonrasında beyninde herhangi bir sorun kalıp kalmayacağı gibi bir sürü soru işareti oluştu. Doktorumuz kararı kendimizin vermesini istedi. Aslında çok düşündük. Doğru kararı verebilmek çok zor oldu. Ama Dr. Nuri Bey bizi iki kez bebeği aldırmaktan döndürdü. Şimdi düşündüğümüzde ona minnet duyuyoruz.”

Baba Demir de bu süreçten çok fazla etkilenmiş. Bu bebeği çok istemiş ama herhangi bir sorun olursa, hamileliği sonlandırma konusunda söz verdiğini söylüyor. “Bundan önceki hamileliklerinde yaşadıklarımızın hiç kolay şeyler olmadığını biliyordum. Eşim bir başkasına daha dayanamayabilirdi. Bu sözü o yüzden verdim” diyor.

“BU BİZİM İÇİN BİR SINAVDI”
“Eğer aldırsaydım ömür boyu vicdan azabını yaşardım. Diğer hamileliklerimde sonuna kadar gittim, onları aldırmadım. Bu nedenle Haktan’a da bu hakkı tanıyacaktım. Gidebildiğimiz kadar gidecektik” diyen Seda Demir,  tüm bu yaşadıklarının Allah’ın kendilerine bir sınavı olarak görüyor.

ASM’deki doktorların, endişelerinden kurtulmaları ve korkmamaları için kendilerini ikna çabalarını da taktirle karşıladıklarını söyleyen Seda Demir, ancak her şeye rağmen son kararı kendilerinden beklediklerini anlatıyor.

“Bu kez başaracağız”
Aslında hamilelik tamamlanıncaya hatta ameliyat bitinceye kadar Seda Demir’in kafasından ‘acaba’lar ve ‘ne olacak’lar eksik olmamış. Bu endişelerden kurtulmak, kendini rahatlatmak için uzun yürüyüşler yapmaya başlamış. “Her gün iki saat yürüyordum ve iyi şeyler düşünmeye çalışıyordum. Hep ‘bu sefer iyi olacak’ diyordum” diye konuşuyor.  Seda Demir doğum anı ve sonrasında yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor:

“36 haftalık hamileydim ve yine gezmeye çıkmıştık. Eve geldiğimizde ben işaret geldiğini fark ettim ve eşime söyledim. Hemen hastaneye geldik. Nuri Bey muayene etti ve doğumun başladığını söyledi. Doğum çok çabuk ve kolay oldu. Nuri Bey’den doğar doğmaz Haktan’ı yanıma vermesini istemiştim. Ne olursa olsun onu görmek istiyordum. Doğumdan sonra Haktan yanağımdaydı. Bu muhteşem ve her şeye değen bir duygu. Sonra Haktan’ı yoğun bakıma koydular. Kafamızda bakımı konusunda da bir şüphe yoktu. Çünkü Haktan’a çok iyi baktıklarını biliyordum. Ameliyat günü ise çok heyecanlıydık. Sürekli dua ettim. Ama ameliyat 20 dakikada tamamlandı. Ve bittikten sonra da her şeyin yolunda gittiğini söylediklerinde çok mutlu olmuştum.”
Bugün her şey yolunda. Demir ailesinin oğulları Haktan artık çok sağlıklı. Etrafına gülücükler ve mutluluk dağıtıyor. Seda Demir hâlâ Haktan’a baktığında gözlerinden akan iki damla yaşı tutamıyor. Tüm bu yaşananları onun önünde dahi konuşmak istemiyor…

Tip 2 Jejunal Atrezi
Haktan bebekte oluşan sorun; ince barsak tipi (jejunoileal) atrezi (tıkanıklık) olarak isimlendiriliyor. 1500 sağlıklı doğumdan birinde bu rahatsızlık görülebiliyor. Dolayısıyla pek sık rastlanmayan bir hastalık. Ancak hastalık şüphesi görüldüğünde doğum öncesi tanı konması ve konunun ciddiyetle ele alınması gerekiyor.

Kaynak: Anadolu Sağlık Merkezi web sitesi
(www.anadolusaglik.org)


İçeriği Paylaşın