Doktorlar Başarılı Bir TV Röportajı Nasıl Verebilir?


Bizi Takip Et


Esra Kazancıbaşı İle Sağlık

Hemen her kanalda en azından bir sağlık programı var. Haberlerde, kadın, yemek ve tartışma programlarında da sağlıkla ilgili konulara sıkça yer veriliyor, hekimlere mikrofon uzatılıyor.

Televizyon söyleşilerinde ses tonunuzla, söylediklerinizle, jestlerinizle, mimiklerinizle, giyiminizle, saçınızla, makyajınızla ekran başındaki izleyicilere hitap edersiniz. Zordur topluluk içinde konuşmak… Hele ekranlardan milyonlarca izleyiciye, hastaya, hasta yakınına seslenmek…

Hekimler için ilk televizyon deneyimi büyük bir stres kaynağıdır. Oysa, şu bir gerçek ki, sizin karşınızda çok deneyimli ve kendinden emin duran sunucu da ilk program sunduğu günlerde benzer heyecanları yaşamıştır. Televizyon röportajlarına hayran kaldığınız hekim arkadaşınız da. Onların da elleri, sesleri titremiş, kalpleri küt küt atmıştır. Başarılı bir tv röportajı vermenin ilk şartlarından biri; aynı stresi başkalarını da yaşadığını kabullenip, bu korkuyu sıradanlaştırmanızdır.

İYİ HEKİM OLMAK İYİ BİR RÖPORTAJ VERMEYE YETMEZ!

Bugüne kadar yaptığım binlerce sağlık programında ilk kez televizyona çıkan pek çok hekimle biraraya geldim. İşte böyle zamanlarda  özellikle konuklarımın gözlerinin içine bakar, onları dikkatle dinlediğimi hissettiririm. Göz göze iletişim önemlidir çünkü. İnsana değer verildiği, önemsendiği ve güvende olduğu duygusunu verir. Ne söyleyeceklerini unuttuklarını hissettiğim anda hemen araya girer, ek soruyla bu sıkıntıdan kurtarırım onları. İlk kez bir sağlık programına konuk olan hekimlerin için bu yaşananlar aslında son derece doğaldır. Ekran korkusunun aşılması her hekimin bundan sonra iyi konuşacağı anlamına gelmez. İyi bir doktor olmak, her zaman iyi bir konuşma yapmaya, başarılı bir medya röportajı vermeye yetmez.

Sağlıkta rekabet günümüzde son derece önemli. Binlerce doktorun ekranlarda boy gösterdiği, gazetelerde, dergilerde söyleşilerinin yayınlandığı günümüzde bir hekimin ön plana çıkması için başarılı bir medya söyleşi vermesi gerekiyor. Bu da aslında sanıldığı kadar zor değil. Aşağıdaki hatalara düşmeyin, mükemmel bir medya röportajı verin.

. Zamanı verimli kullanın, tekrarlara düşmeyin.

Televizyon söyleşilerinde zaman sınırlıdır ve süre siz farketmeden hızla akıp gider. Bunun için verdiğiniz bilgilerde tekrarlara düşmeyin, izleyicilerin konsantrasyonunu bozacak gereksiz tıbbi detaylara girmeyin. Hele görüşleriniz haber bülteninde yayınlanacaksa, 4-5 cümleden uzun girmeyeceğini bilerek, vermek istediğiniz mesaja odaklanın. Aksi takdirde konuşmanız montaj aşamasında kısaltılacağı için anlamı da bozulacaktır. “Ben bunu demedim ki…” diye hayıflanmak, size mikrofon tutan gazeteciye kızmak yerine; bir daha ki söyleşide birkaç cümle içinde tüm mesajlarınızı verin ki, sözleriniz makaslanmasın, anlamı çarpıtılmasın.

. Tıbbi kelimeler kullanmaktan kaçının.

İşte, bazı hekimlerin düştüğü en büyük yanlış bu! Hastalıkları, teşhis ve tedavi yöntemlerini anlatırken tıbbi kelimeler kullanmak. TV söyleşini adeta bir tıp dersine çevirmek. Oysa, en eğitimli kişilerin bile anlamayacağı tıbbi jargonlarla konuşmak izleyicilerin dikkati ve ilgini dağıtmaktan başka bir işe yaramaz.

. Sunucunun ya da muhabirin soruları iyi dinleyin. Aklı kendi söyleyeceğine takılı bir hekim, karşısındakini iyi dinleyemediği için soruyla alakasız yanıtlar verebiliyor. Bu da doktorlarını seçerken titiz davranan akıllı hastalar açısından eksi bir puan olabiliyor.

. Söyleyeceklerinizi asla ezberlemeyin! Özellikle ilk televizyon deneyiminizse sakın bu yanlışa düşmeyin. Yayın öncesinde sizinle paylaşılan soruların yanıtlarını ezberlemek yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biri! Canlı yayın heyecanıyla bir anda tüm söyleyeceklerinizi unutabilmeniz de mümkün…  Sunucu doğaçlama ek bir soru sorduğunda bocalayıp şaşırıp kalmanız da… Rahat olun! Yıllarca tıp fakültesinde okudunuz, bir de üzerine uzmanlık eğitimi aldınız. Karşınızdaki gazeteci alanında ne kadar iyi olursa olsun, sizin bilemeyeceğiniz ne sorabilir ki? Hastanın ya da bir hasta yakınının sorularını yanıtlayacakmışçasına kendinizden emin olun.

. Beden Diliniz Güven Versin.

Dik oturun, sizinle röportaj yapan kişinin gözlerine bakın. Göz temasından kaçınmanız, gözlerinizi sağa sola kaydırmanız sizi izleyen hasta ve hasta yakınlarında güvensizlik yaratabilir. Hele soruyu yanıtlarken sık sık tavana bakma ihtiyacı hissediyorsanız. Bu arada gereken yerlerde gülümsemeyi de ihmal etmeyin.

. Ekranda kendinizi rahat ve iyi hissedeceğiniz giysiler giyin.

Aklınız eteğinize, çorabınıza, ayakkabınıza ya da saçınıza takılırsa, bu durum konuşma performansınızı da düşürecektir. Bu yüzden bir söyleşi teklif aldığınızda mutlaka stüdyonun yerleşimini, bacak-ayak bölgesinin görülüp görülmediğini öğrenin. Erkek hekimler  pantolon boylarına, çoraplarına ve ayakkabılarına özellikle dikkat etmeli.

Kadın doktorlar da etek boylarına, çoraplarının kaçık olup olmadığına ve saçlarına. Aksi takdirde aklınız bedeninize ya da giysinize takılıyken nasıl iyi bir konuşma yapabilirsiniz ki?

Bu yazımda sağlık programında deneyimli bir sunucuyla ya muhabirle röportaj yaptığınız durumlar için önerilerde bulundum. Bir de  gazetecilikle, sağlıkla ilgisi olmayan kişilerin sunduğu programlarda konuk olduğunuz durumlarda, gelişebilecek olası krizlere karşı yapmanız gerekenler var. O da bir başta yazıya.

Esra Kazancıbaşı Öztekin

sagligimicin@gmail.com

Not: Bu yazı 4 Mart 2017  tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.


İçeriği Paylaşın